14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Çiğdem Ülker’den ‘Ekinle Gelen’ 'Kitaplarda çoğalan anlamlar' Çiğdem Ülker, eleştiri ve deneme yazılarını bir araya getirdiği “Ekinle Gelen” adlı kitabıyla okur karşısında. Ülker’in eleştirel deneme şeklinde kaleme aldığı yazılarında, edebiyat sanatına özgü sorunlara, edebi kavramlarla ilgili tartışmalara, edebiyatın işlevine, insanhayat ve edebiyat ilişkisine ve bu ilişkideki kırılma noktalarına yoğunlaşıyor. r Hülya SOYŞEKERCİ iğdem Ülker, okuduğu kitaplara ve edebi metinlere farklı bakış açılarıyla yaklaşarak yazdığı eleştiri metinlerini zenginleştiriyor, anlamları derinleştirip çoğaltıyor. Eleştirmenliğini, “okuduğu kitapla kurduğu anlamsal ilişki” olarak tanımlayan Ülker, kendisinde düşünce, düş ve duygu izleri bırakan kitaplara dair yazmayı önemsiyor. Bu seçim, Çiğdem Ülker’in eleştiride içtenliği, sahiciliği ifade eden yaklaşımını da işaret ediyor aynı zamanda. Onun eleştirilerinin her satırında içtenliğin, gerçekçiliğin, sahiciliğin izlerini görebiliyoruz. Çiğdem Ülker bu yazılarında eleştirinin her şeyden önce bir edebiyat türü, bir yazınsal yapıt olduğu gerçeğini kanıtlıyor bizlere. Ekinle Gelen içindeki yazıların tümünde; duru, akıcı, sade ve anlaşılır bir dil ve anlatım, metinlerin asıl dokusunu oluşturuyor. Zor meselelere nüfuz edebilen farklı bir yaklaşım, onları kolayca anlaşılır kılan özgün bir anlatım yazıların keyifle, ilgiyle okunmasını sağlıyor. Eleştiri ve deneme yazılarında yazarın kendine özgü edebi üslubunun varlığı, o yazılara ayrı bir değer kazandırır; Ekinle Gelen içindeki yazılara da Çiğdem Ülker’in üslubu damgasını vuruyor. Onun benzetmeler, imgeler, eğretilemelerden süzdüğü anlamsal zenginlikler, yazılarının özgün ve edebi üslubunu oluşturuyor. Bu üslup, anlaşılırlıkla yan yana ilerlediği için, sanatsal yapı, anlamın üzerini örtmüyor. Çiğdem Ülker Hacettepe Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirip felsefe bölümünde mastır çalışması yapmış olduğu için, yazılarındaki felsefi derinlik ve temellendirme hemen dikkati çekiyor. Felsefe eğitimi almış bir edebiyatçının titiz araştırma, inceleme, irdeleme ve yorumlama S A Y F A 4 n 2 2 mak’taki Zehra’nın eğitim ve tahsille toplumda kendine yer edinen aydın kadın kimlikleri gibi tespitler, karşılaştırmalı yorumlar ilgiyle okunuyor. Bu bölümde Leylâ Erbil’in Karanlığın Günü adlı romanını inceleyen yazıda önemli düşünce ve yorumlar da yer alıyor. Ülker; “Erbil, mantık dizgesinin dışına düşmüş roman kişilerinin iç konuşmalarını sunarken okuru da olan biten üzerinde düşünmeye çağırır” diyor. Ayrıca romandaki apartman boşluğu ve güvercinler metaforunu ince bir analize tabi tutuyor. Bu bölümde Orhan Pamuk’un Masumiyet Müzesi’ndeki insan nesne ilişkilerini felsefi ve psikolojik çözümlemelerle işleyen Çiğdem Ülker, romana farklı bir perspektiften bakarak görüş ufkumuzu genişletiyor. Söz konusu bölümde Mehmet Eroğlu, Erhan Bener, Amin Malouf gibi yazarların romanlarını da odağa alıyor. EDEBİYATIN YÜREĞİ Ekinle Gelen’in “Öykünün Etkisi Anı Tadı Keskin” adını alan üçüncü bölümünde Çiğdem Ülker’in öyküyle ilgili düşüncelerine ve öykü kitaplarına dair yazdığı eleştiri yazılarına yer verilmiş. Daha ilk yazıda öykünün ne olduğunu sorgulanıyor ve birtakım sonuçlara ulaşılıyor: “İyi bir öykü; yazar ustalığının öyle bir ürünüdür ki, bu küçücük çerçevenin içine her şey sığar ve söyledikleri hayatı derinden kavrayabilmemize aracılık eder.” Unutulmuş öykücülerimizden Osman Cemal Kaygılı ve Kenan Hulusi Koray’ın öykülerinin incelendiği yazılarda bu öykücülülerimizi ve onların öykü dünyasını yakından tanıma olanağı buluyoruz. Osman Cemal Kaygılı’nın karakalem resimler çizdiğini, İstanbul’da gördüklerini ve karşılaştığı, dinlediği insan hikâyelerini Köşe Bucak İstanbul adlı kitabında yazıp çizdiğini öğreniyoruz mesela. Kenan Hulusi Koray’ın öykü için iyi malzemeler toplamasına rağmen bu malzemeyi bir Sait Faik gibi öyküleştiremediğini de… Bu bölümde Çiğdem Ülker, Osman Şahin öykülerini etraflı bir incelemeye tabi tutuyor ve onları konu, dil, insan, coğrafya, yerel kültür motifleri açısından odağa alıyor. Osman Şahin’in yerelden evrensele ulaşabilme başarısının altını çizerken şunları söylüyor: “Edebiyat varsa bunun için vardır belki de. Türdeşimizi, insankızını, insanoğlunu tanımak, edebiyatın aynasında onun yüzünü görebilmek ve ancak ondan sonra dönüp aynı aynada kendi yüzümüze bakabilmek…” Bu bölümde, Çiğdem Ülker’in Borges’in seçtiği Rus Öyküleri kitabıyla ilgili değerlendirmesinin önemini de vurgulamak gerek. Ekinle Gelen’de, edebiyata dair görüş ufuklarınız genişlerken aklınız ve bilinciniz yepyeni bilgilerle donanıyor; yüreğiniz edebiyatın yüreğiyle buluşuyor; edebi metinlere farklı perspektiflerden bakmanın, yepyeni duyumsamaların tadını çıkarıyorsunuz. İşaret edilen edebiyat eserlerinde insan gerçeğini buluyor; bu gerçeğin derinliklerinde kendinize yeniden kavuşuyorsunuz. Ekinle Gelen, başucu kitaplarınız arasında yerini alacak nitelikte... n Ekinle Gelen/ Çiğdem Ülker/ Kanguru Yayınları/ 240 s. K İ T A P S A Y I 1227 Ç Çiğdem Ülker yazılarında eleştirinin her şeyden önce bir edebiyat türü, bir yazınsal yapıt olduğu gerçeğini kanıtlıyor bizlere. faaliyetlerinin etkileyici ve değerli bir toplamını oluşturuyor Ekinle Gelen. Ülker’in yazı dünyasını oluşturan unsurlar arasında, yerli yabancı edebiyat eserleri ve felsefenin yanı sıra Balkan edebiyatı da yer alıyor. Dört yıl kadar Makedonya’daki bazı üniversitelerde ders veren Çiğdem Ülker, Makedon dili ve edebiyatı üzerine önemli bilimsel çalışmalara da imzasını attı. Akademisyen, eğitimci ve öğretmen kimliğinin yanı sıra, eleştiri, deneme, gezi yazarı olarak, yazar kimliğine sahip Çiğdem Ülker’in Ekinle Gelen’i içinde, yerli ve yabancı edebiyat eserlerine dair çözümleyici ve karşılaştırmalı eleştiri yazılarının yanında Balkan ve Makedon edebiyatlarına dair çalışmaları da barındırıyor. EDEBİYAT VE FELSEFE İLİŞKİSİ Ekinle Gelen, üç farklı bölüme ayrılmış; “Yazı Bir Yazgı” bölümünde Çiğdem Ülker, edebiyatfelsefe ilişkisi, kadın edebiyatı, kadın dili, mitoloji ile edebiyat arasındaki bağ, çocuklar ve edebiyat, karikatür sanatındaki anlamsal ve eleştirel derinlik, deneme ve şiir arasındaki yakınlık gibi edebiyatla ilgili genel konular ve kavramlar odağında genişleyen deneme ağırlıklı yazılarını ve bazı deneme/eleştiri kitaplarına dair yazdığı yazıları bir araya getirmiş. Özellikle felsefeedebiyat ilişkisini işle2 0 1 3 diği yazısında, bu ilişkide deneme türünün önemi üzerinde duruyor. Felsefesi olan edebiyat eserlerinin, edebiyatın has yapıtları olduğunu dile getirerek: “(...) insana ya da insan toplumuna ait bir sorunu görebilen, bir farkındalığı berkitmeye çalışan ve çağdaşları arasında özel bir yeri olduğu söylenebilen yazarların yapıtları bu metinlerdir” diyor. Bu bölümdeki yazılarda yazarın, ilginç sorularla, odağa aldığı kavram, olgu ya da durumu sorguladığı, analitik bir tarz geliştirerek vardığı sonuçları daha öncekilerle karşılaştırdığı görülüyor. Karikatür için “en yaman eleştiri aracı” diyor. Çiğdem Ülker’in mizah ve karikatürün gücü konusundaki düşünceleri güncel olduğu kadar canlı ve etkileyici! Ekinle Gelen’in “Roman Tehlikeli Sularda Mayınlı Topraklarda” adlı ikinci kısmı, Çiğdem Ülker’in, roman sanatı çerçevesindeki kitaplara dair yazdığı eleştiri yazılarına ayrılmış. Özellikle Reşat Nuri Güntekin’in kadın kahramanlarının, karşılaştırmalı analizle odağa alındığı yazıdan çok şey öğreniyoruz. Reşat Nuri’nin, Çalıkuşu’nun arka planını oluşturan Anadolu Notları’ndaki gerçekçi tespitleri, İstanbul kızı Feride’nin roman içinde değişen ve gelişen dinamik bir karakter oluşu, Feride’nin ve Acı A Ğ U S T O S C U M H U R İ Y E T
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle