Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
O K U R L A R A Fanzin adı ortalıkta çok dolaşan fakat tam olarak ne olduğu bilinmeyen bir iletisim yöntemi. Söylem olarak da genellikle yeraltı edebiyatını imliyor. Ülkemizde bu konuya ilk el atan Altay Öktem oldu. Altay, Uzun soluklu bir çalısmanın sonunda eaebiyattan tnüziğe, ekonomiden, insan ilişkilerine uzanan ve yaşamın neredeyse tüm alanlannda yayın yapan fanzinleri topladı, fanzinleri ortaya akaranlarla iliskiler kurdu, onların dünyalarına girmeye çalıstı. Bunu yetkinlikle başardığını da "Şeytan Aletleri' adıyla yayımladığı kitabıyla ortaya koydu. Altay dan edebiyat fanzinleri ile bir yazı hazırlamastnı istediğimde dogrusu bu kadar çokfanzinle karsılaşacagımı düsünmemistim. Edebiyat dergileri geneltikle açık açık yayımlanır ve ulaşacağı çevrelere kolayca ulaşan dergilerdir. Oysa fanzinlere ulasmak neredeyse imkansız. Ama Altay bu işin de basanyla üstesinden geldi. Bizlere harika bir edebiyat fanzinleri yazısı hazırladı. Keyifle okuyacağtnızı ve bizim dtsımızda gibi görünmesine karşın, içinde olduğumuz bir dünyada dolaşmaktan büyük tatlar alacaksınız. Sevgili Altay Öktem'e bu yazısı için teşekkür ediyorum. Unutmadan şunu da eklemem gerek; Kadıköy'ün sanata büyük ö'nem veren bart "Karga" da Altay'ın hazınadıg'ı bir fanzin sergisi de sürüyor. Fanzinleri de ihmal etmeyin, dileğiyle... TURHAN GÜNAY Michele Haddad'dan Osmanlının kültürel dünyasına bir bakış: HalilŞeri/Paşa Halil Şerif Paşa'nın bilinen (bilinmeven) dünvası Erotik zevklere sahip olmanın ötesinde, T. Gautier'nin tanımıyla "bir Müslüman çocuğunun oluşturduğu ilk resim koleksiyonu sayılması gereken" tablo birikimine ulaşmayı başarmış olan portrenin gerisinde hangi ayrıntılar yatmaktaydı? Haddad'ın kitabı, DU ayrıntıları birbiriyle ilişkilendirerek, bilgi ve belgelerin ışığında, konuya, olanaklar ölçüsünde açıklık getirmeye çalışıyor. KAYA ÖZSEZGİN Paşa ile Mustafa Fazıl Paşa'nın kıyasıya rekabeti arasında ikincisinden yana olacak ve onun kızıyla evlenecektir Halil Bey'in siyasal konumu daha da ilginç hale geliyor. Kuşkusuz haklıdır Enis Batur: Siyasal kimliğinin arkasmdaki "puslu bırey"in, hele bir koleksiyoncu olarak Halil Şerifın kim olduğunu araştırmak, bu bilinen konumundan daha ötelere götürecektir bizi. "Örgü teknikleri üzerine bir roman denemesi" altbaşlığı altında kaleme aldığı "Elma"da, bir kurgu denemesine giriyor, "gölgeler mağarası"na bir parça da olsa ışık düşürebilme doğrultusunda, 1862'de Petersburg'dan Paris'e kalkan bir tren vagonunda Dostoyevskiy ile Halil Şerif'i buluşturuyordu Enis Batur. Uzak bir olasıhk mı? Osmanlı diplomatını Rusya'dan, sağük nedenleriyle Paris'e taşıyan koşullar ne kadar rastlantısal ise, bu da o kadar rastlantısal olacaktır. Ama gene de her şey, Halil Bey'in Courbet'ye yaptırdığına kesin gözüyle bakılan ve 26 Haziran 1995'te Orsay'delci Courbet salonunda teşhire konulan "L'Origine du Monde" üzerinde düğümleniyor. Konusu yönünden "pornografi' sınırında yorumlanmak gibi bir talihsizliğe uğramış olan bu tablonun, onu sipariş eden kişiyle özdes bir konumda ele alınması, Halil Bey'in iflan olmaz bir porno meraklısı olduğu yorumunu haklı gösterebilir mı? Öyle olsa, söz konusu koleKsiyon, bir bölümüyle 1868'de satışa sunulduğu aşamaya gelmiş olabilir miydi? Ingres'in "Türk Hamamı"nı bir yana bırakalım, Haddad'ın kitabında "modern" ve "eski tablolar" başlıkları altında toplanan ve yalnız sahibinin beğenisini değil, danışman olarak göruşlerine başvurduğu kişilerın de katkılarını taşıyan görkemli koleksiyon nasıl oluşabilirdi? Ekselansları Halil Bey'in koleksiyonu, Theophile Gautier'nin deyimiyle, her bakımdan "seçkin" bir koleksiyondur. "Resimlerle dolu DU mücevher kutusunda, ne sahte taşlar var, ne de sahte inciler.. Her sanatçı, en saf elmaslarından biriyletemsil edilmektedir. Eski başyapıtlara duyulan saygı, burada modern başyapıtlara duyulan sevgiyle birleşmiş, geçmişe taparcasına saygı duyulması, gunümüze duyulan hayranlığa en küçük bir zarar vermemiş"tir. Öyle ki, herhangi bir müze.'bu koleksiyondan, her tür rekabete girebilecek yapıtları, "gönül rahatlığıyla" ödünç alabilecektir. Susan Sontag, son tahlilde pornografiye verdiğimiz yerın, kendi bilincimiz için koyduğumuz hedeflere, kendi deneyimlerimize dayandığına değinir bir yerde. Bu yorum, özelukle de sanat yapıtları söz konusu olduğunda, cinsellikten erotizme ve pornografiye uzanan ve her an bizi yanıltıcı olma tuzağına düşürmeolasılığını içinde barındıran yolun, aslında ikilemlerle dolu olduğu gerçeğine götürecektir. Yüklü paraları kumar masasında yıtirme riskine alışık olan, evinde verdiği akşam partilerine Paris'in aydın kesimini davet etmekten hoşlanan, güzel kadınlarla birlikte olmayı neredeyse bir yaşam felsefesine dönüştüren Halil Şerif Paşa, bütün bu sıradışı insan kimliğiyle örtüşen yönleriyle, bildiğimiz Osmanlı tipine aykırı düşüyor. Haddad'ın kitabında bu aykırıiıklar, sahibinin lehine kaydedilmesi gereken özellikler olarak kaydageçirilirken, Osmanlı kültürünün tutucu ortamından Paris'e, Batı cangılının bu gürültülu çevresine her nasılsa düşmüş olan Halil Bey'in kimliğine, o pek yaygın olan "oriental" bakış açılarıyla yaklaşıîmıyor. Daha da önemlisi, Avrupa'da 19. yüzyılın yeni bir toplum düzenı yarattijğı çelişkiler yumağı içinde, doğru ve gerçekçi bir sanat bilgisiyle kendini lcuşatmış hısseden bir doğulunun dünyasında, bu bilgilerin önemli bir yer tutacağı, tutabileceği varsayımına ağırlık veriliyor. Haddad'a göre, "birçok belirsizliği bağrında taşıyanLir kişilik"tir Halil Bey. St. Petersburg'da ortaelçilik gibi parlak bir görevi ansızın terkedip, diplomatik kimliğinden bütünüyle sıyrılmış olarak Paris'eyerleşme si, Courbet gibi Commune hareketine adı karışacak olan bir ressamla ve kuşkusuz başkalarıyla tanışması, Paris'in elit çevresinde adının sivrilmesi, koleksiyonunu satı§a koymasının nedenleri, hep birer soru işareti olarak karşımızda, hiç aeğilse şimdilikasılı durmaya devam edecektir. Ve kuşkusuz daha önemli bir soru: Paris'te Mektebi Osmani'nin henüz kapanmadığı, asker kökenli ressamların birer ikişer Paris'e eğitim için gittiği bir dönemde, hele Abdülaziz'in Paris ziyaretinin de gündemde olduğu bir sırada, Halil Şerif Paşa'nın Türk ressamlarıyla hiç mi ilişkisi olmamıstı? Oldu ise, bu ilişki hangi çerçevede kalmıştı? Sorular çoğaltılabilir. Bir başka çarpıcı olguya tanıklık etmek için, Francis HaskelJ'in altını çizaiği bir olayı anımsatmakta yarar var: Paris'e Osmanlı elçisi olarak atandığında, cumhurbaşkanına itimat mektubunu sunarken, onun Osmanlı ülkesinde her şeyin "çok farklı" olabileceği yolundaki sözüne karşı, Halil Bey'in söylediği de oldukça düşünaürücü değil midır? "Yok canım, bizler de en azından sizin kadar geriyiz". Orijinal kitapta yer verilmediği halde, çeviri kitapta Halil Şerif Paşa koleksiyonundaki resimlerin bırkaçına da olsa yer ayrılması yararlı olmuştur.* O "HalılŞenfPaia, Bir İnsan, Bir Koleksıyon" Michelelladdad, Fransızca aüından çevıren ElıfCökteke, P Kıtaplı&ı, 17i sayfa, Aralık 2001. htanbul SAYFA 3 Itıtucu ortamdan, Batı cangılına O smanlı'nın toplumsal, kültürel ve siyasal bunalımlar, arayışlar içinde geçen son yüzyılının ikinci yarısında, Mısır hıdivleri soyundan gelen, yaşamı, meraklan ve tutkuları açısından o dönemin aydınlarına ve devlet adamlarına pek de benzemeyen Halil Bey'in (Halil Şerif Paşa), vakın zamana kadar sis perdesi arkasında kalmış yaşamını ve kimliğini büyüteç altına çeken Michele Haddad'ın kitabı (*) dilimize aktarıldığında, bu ilginç kişi, basınımızda "çıplak resim toplayan Tanzimat paşası" olarak tanıtıldı. Kimdi bu "atipik" Osmanlı paşası? Erotik zevklere sahip olmanın ötesinde, T. Gautier'nin tanımıyla "bir Müsliiman çocuğunun oluşturduğu ilk resim koleksiyonu sayılması gereken" tablo bırikimine ulaşmayı başarmış olan portrenin gerisinde hangi ayrıntılar yatmaktaydı? Haddad'ın kitabı ("KhalilBey, Un Homme, Une Collection"), bu ayrıntıları birbiriyle ilişkilendirerek, bilgi ve belgelerin ışığında, konuya, olanaklar ölçüsünde açıkliK getirmeye çalışıyor. Ama gene de karanlıkta kalan pek çok şey var. 1987'de "Tarih ve Toplum" dergısinde (s. 46) çevirisi yayımlanan Francis Haskell de yazısında Paris'te ikinci imparatorluk döneminde (18521870) toplamış olduğu koleksiyonla dikkatleri çeken Halil Bey'in bugüne kadar "şaşırtıcı olçude anlaşılmaz biri olarak" kaldığına değiniyor, yalnız çağdaşlarının yazdıklanndan bunların çoğu aşağılayı cı yazılardı yararlanmaya kalkarsak, Halil Bey hakkında oldukça çarpık, hatta iyiden iyiye yanlış yargılara varabileceğimizi öne sürüyordu. Bir kere Mısır kökenli olması, Osmanlıya karşı hiç de güven verici olmayan siyasal entrikaların döndüğü bir ortamdan gelmesi, daha sonra da bu Osmanlı toprağında liderlik savaşına giren iki kişinin arasında kalması, Halil Şerif Paşa'nın kimliğini daha da ilginç bir noktaya taşımaktadır. 1826'da kazan kaldıran yeniçeri ordusıına karşı II. Mahmut'un giriştiği tasfiye hareketinden sonra, Osmanlı'dan kaçan yeniçerilerin bir kısmına Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın Mısır valisi olarak kucak açtığı anımsanır sa, Osmanlı yönetimine sadık bir diplomat olma özelliğini hep korumuş olan Ismail 626 rialH Şerti Paşa'nın klmHği Imtiyaz sahibi: Çağ Pazarlama Cazete Dergi Kitap Basım ve Yayın AŞyi temsilen Cumhuriyet vakfı adına llhan Selçuk • Yayın Danışmani: Turhan Cünayosorumlu Müdür: Flkret llkiz ocörsel Yönetmen: Dilek llkoruro Baski: Sabah Yayıncılık AŞ c Idare Merkezi: Türkocağı Cad. No: 3941 Cağaloğlu, 34 334 Istanbul Tel: (212) 512 05 05 0 Reklam: Publl Media CUMHURİYET KİTAP Kİ1VMP SAYI