19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

OP'a katıldım. Yaptığım iş akademik ilgi ve uzmanlık alammla yakından ilişkiliydi. lkincisi, holdiııglerden gclcn damşmanlık önerileri yerine kooperatil kesimde çalışmayı yeğlemek benim için onurlu bir tııtumdu. Davayı kazanmama, Universite'deki görevime dönmeme değin kooperatif çatısı altında çeşitli görevfer yüklendim. En son görevim Tl JRKKENT'in genel müdürlüğü idi. Böylece akademik ilgi alammla lıiç iliskim kesilmemiş oldu. Universiteye döndüğümde, kcndinıi güncelleştirmiş bulunuvordıım. 1402'likyıllarımdasivaseteatılmamiçin öneriler olduysa da bu konuda istekli davranmadım. Zaten göıüşlerimc veyeğlemelerime uygun bir parti de yoktu. Ama, bu siyasal ve toplumsal yaşamın dışında kalmak, kendi kabıığuma çckilınek olarak anlaşılmamalıdır. Bir aydınlar topluluğunun üyesi olarak topluma olan işjevlerimi ycrine getirmeğe çalıştım. A/.iz Nesin ile birlikte, Aydınlar Dilekçesi ile Ekmek ve Hak Dilekçesi'ni hazırlayanlar arasında yer almış olmaktan hep onur duymusumdur. Ayrıca, bunu izleyen ilk "Demokrasi Kurultayı" ile "Anayasa Kurultayı"nı düzenleyenleıden biıiydim. Bunu izleyen EkinBilaretkinliklerindesürekliyönetim sorumluluğu aldım. lnsan Haklan Derneği'nin ve Dil Derneği'nin kurucu üyesi™. Ayrıca, EĞlTDER'in, EĞÎTİMŞ'in kuruluş aşamasında da katkılarda bulundum. Sosyalistlerin bir parti kurmalarına ilişkin çabalarına yandaş oldunı. Kısacası, demokratikleşme yolunda etkin rolleryüklenmekle, siyasal yaşamdaetkinlik gösterebildiğime inanıyorum. EkinBilar etkinlikleri, ( )nbinler Â.Ş. girişimi Aziz Nesin'in önderliğinde sorumlulıık yiiklendiğim örgütlenmelrı dıı. litik.alarım nastl de^erlcndiriyorsunuz? Daha çok kcntleşme sorıınları, kcntsel gclişme yöneltileri ve yerel yönetimler açısından konuya bakmak istiyortım. Sov•etler Birliği'nin dağılışından sonra çokuuslu ortaklıkların egemenliği yaygınlaştı. Küreselleşmenin öngördüğü ycni dünya ekonomik düzeni emeğin değil, anaparanın ülkeler arasında akışının önündeki engellerin kaldırılması gerekiyordu. Küresellcsme söylemi içinde, özelleştirme, liberaı ekonomi, kamunun toplumsal ve ekonomik ya^amdan elini çekmesi, yani küçülmesi, koruması/. bırakılan yerelin ulusdevletin iijlevlerini yüklenerek uluslararası sömürüye daha çok açık duruma girnıesi dayatılmaktadır. Küreselleşjme, Prot. Dr. Alpaslan Işıklı'nın sözleriyle, gelişmckte olan ülkelere dayatılan bir ekonomik kuşatma olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu yüzden, kiireselleşmeyi "emperyalizmin yeni yüzü" diye niteleyenlerin sayısı artıyor. Küreselleşmecilerin vurguladığı "yerelleşme" kavramı da bir çarpıtmadır. Yönetim yapısmın aşırı özekselleşmislikten (merkeziyetçilikten) kurtarılması; nölgcsel ya da yerel iş,görülerin yerinden yönetilmesi; yerel topuımların özerk, demokratik,saydam,verimlibir yönetimesahip olmaları doğrultusunda yirminci yüzyılın ikinci yarısında giderek güçlenen bir eğilime küreselleştirmeciler, yerelleşme deyimiyle larklı anlamlaryüklemektedir. Dilinden düşürmedikleri yerelleijme ile, çokuluslu sermaye ortaklıklarına karşı ulıısal, korumacı ekonomik yöneltiler güden ulusdevletini çevrim dışı bırakarak (bypass yoluyla) yerel toplumlarla ya da yerel işgücüyle doğrudan ilişkiye girilmesini amaçlayan bir içerik kazandırmayı amaçlamaktalar. Bir yandan emeğin serbest doKonut kooperatil çiliği Anlaşddıg'ına göre, konut koopera/i/çi laşımının engellenmesi yoluna gidilmekte, öte yandan sendikaların işlevsizleştirilmeliğialamndıt gcııiş bir deneyim kazandınız. sine çalışılaıak, yerel işeücünün daha da litı kontıdaki çdışınalarımzdan söz edermi güçsüzleştirilmesi yoluyla, emeğin yabansiniz? cı scrmayenin sömürüsüne açurriası için KENTKOOP çatısı altında eeçirdiulusdevletin aşılması amaçlanmaktadır. ğinı yaklaşık altı yıl içinde Konut koopeHızlı kentleşmenin doğurduğu kentsel ratiiçiliği konusunda, uygulanıanın epcyi altyapı ve i^görü gcrcksinmelerini karşılaiçinde bulundum. Sonra da 1988'de kurmak için gerekli krcdi ve teknik dcsteği duğumuz Türkiye Kent Kooperatifleri sağlamak öahanesiyle, kentlerde doğan Merkez! Birliği (kısa adı ile TÜRKrantlarael koymak, ulusüstüortaklıklann KENT)'in genel yönetmenliğine getirilkârlarını en yükseğe çıkarmak amaçlanıdim. 1990'da Üniversite'ye döndükten yor. sonra da aynı örgütün yayın organı olan Kent Koopeıatifçiliği Biilteni'nin genel yaAltyapı açığı yın yönetmeni olarak katkılarda bulunHızla kentleşen geri kalmıs ülkelerde maktayım. Kooperaülçilik benim yaşamıkentsel altyapı açığının önemli boyutlarda mın bir parçası olmuştur. Cicrck Toplum olması nedeniyle bu kesim, yapısal uyum Kalkınması Deneme Çalışmaları: Bünyan izlencelerinin başlıca uygulama alanlarınÖrneği (1968), gerekse Kırsal Türkiye'de dan biri olmuştur. Böylece, küreselleşme l'oplum Kalkınması ve Kooperatifçilik ile birlikte, devletin borçları dışında yerel (1981) adlı kitaplarımda kooperatifçifiğin yönetimlerin de yerli ve yabancı özel ketoplum kalkınmasına katkılan konusunda sim kuruluşlarından borçlanma eğilimi örnekolaylarla geniş yer venniştim. Koartmıştır. operatifçilik öğretimine, önce TİJRKlŞ'in Kentsel altyapı projelerine krediyle desSendikacılık Koleji'nde ders vermekle tek veren Dünya Bankası, ulusüstü ana1968 yılında başlamıştım. Bu dersleri yapara sahiplerinin kredilendiımeye gidcrck kın günlere değin sürdürdüm. kârlılık oranı yüksek yatırım alanlanna girmesini destcklemektedir. Ulusüstü anaTÜRKKENT genel yönetmeni olarak para kuruluşları, dış kredi sağlamakla kalbaşardığımız iki önemli örgütlenmenin yümamakta, yapımcı ve işletmeci ortaklıkrütücüsü olmayı ülkemiz koopeıatifçiliğilarla birlikte nareket etmekte, konsorsine bir katkı olarak nitelendirivorum. Bunyumlar oluşturmaktadır. Bunlar, yalnızca lardan biri, 1989 yılında topladığımız Biyapım (inşaat) işlerini üstlenmekle yetinrinci Kooperatifçilik Kurultayı'dır. Bu kurultayda kooperatifçilerin ayakta alkışlarla, oybirliğiyle benimsediklcri Sonuç Bildirgesi'nde önerilen, yasanın öngördüğü ve o günc değin 21 yıİdır kurulmamış olan Türkiye Milli Kooperatifler Birliği'nin kurulması çalışnıalarının başlatılmasıdır. Bu katkılarımdan ikincisi.baştasaygın kooperatil çi Nusrct Uzgören olmak üzere Kasım Önadım, Muammer Niksarlı, Retet Erim ile birlikte öbür üst kunıluşların temsilcilerini de bir araya gelerek nazırladığımız anasözleşme ile IJlusal Birliğin kurulmasıdır. Kooperatitçilik ve konut kooperatifçiliği yazılarımı birer kitapta topluyorum. Küreselleşmenin kooperatifçiliğe ve konut kesimine etkilerine isc ayrı bir yer ver mek istiyorıım. l memekte, işletmeciliği de üstlenmekte; i^letmecilikfe de yetinmeyerek, verel yönetimlerin görevleri arasındaki öbür i^görü alanlanna da girmekteler. Ulkemize özgü bir örnek kuruluş olan lller Bankası bu yüzden, yerel yönetim maliyesi açısından giderek önemini yitirmeğe başlamıştır. Ozellikle, mal ve işgörülere fiyat biçme, ücret belirleme konusu borç veren ulusüstü kuruluşjarın amaçlarına uygun olarak yapılmaktadır. Dolara dayalı fiyatlandırma Ko^ulu getirilerek bir yandan ulusalkaınusal karar süreçlerine bir tür ipotek koyulması, bir yandan da kamunun elinden alınması soncunu doğıırmaktadır. Böylece, yerel lıalk ile yerel karar organları arasına çok uluslu kuruluşlargirmiş olmaktadır. FÎalkın ödediği ücretlerden belediyc maliyesine bir katkı sağlanmamaktadır. Yerel yönetimlere, yerli yabancı özel ve çok uluslu kurııluşlardan kredi sağlamak yerine, kamunun, yerel yönetimlerin kaynaklarını arttırmak, özelleştirmeye gitmeksizin kentsel altyapı ve işgörüleri Dİr kamu görevi olarak ycrine getirmek yolunu yeğlemek gerekir. Dış borç yerine kamu kaynaklarını harekete geçirmek, borç laizlerinden ve kur farkı giderlerinden, ortaklık kârlarından, aracı giderlerinden kurtıılmak yoluyla işleri çok daha ucuza mal etmck olanağı bulunmalıdır. Kanımca, altyapı konusunda yabancı sermayeye yalnızca bir finansman hareketi gözüylebakılması sakıncalıdır. Uluslararası anapara kurumları kamusal i^görülerin ticarile^tirilmesine yol açmakladır. Değiijik ülkelerdeki uygulamaların ışığında, özelle^tirmenin sonuçları şıı üç noktada toplanmaktadır: Birinci olarak, tüm yerel kamusal işgörüler tecimselleştirilmekte (ticarileştirilmekte), ücretinin ederi artması sonucu işgörünün kenttaşa maloluş, ederi yükselmektedir. tşlendirme (istihdam) fırsat ve olanakları daralmakta, ücretler azalmakta, çalışma koşulları kötüleşmektedir. Böylece, kamu yönetiminin çökmesine yol açılmakta, yolsuzluklarartmaktadır. Kamu isjgörülerinden yararlananlara "müşteri" gözü ilebakılmaktadır. Bu da, eğitim ve sağlık işgörüleri alanında eşitsizlikler, adaletsizlikler yaratmaktadır. Kamunun etkinliğini azaltmak amacıyla ileri sürülen "kamusalözel kesim ortaklığı" anlayışı kamu düşmanlığına yol açmaktadır. Dünya Bankası'nın Planı Bırak, Piyasaya Bak adlı yayını ile plansızhğı, kentsel gelişmenin piyasa koşullarına göre yönlendirilmesi önerilmektedir. Kamu işgörülerinden yararlananlara "müşlcri" gözüyle bakılmaştmn tipik bir örneVi de cgitim. Yeni YÖK Ya.sa TaslaSı'nda açtkça tanımlandı: Üniveniieler ve fakülleleri birer "ı)letme", ögrenciler ise "miişteri".. Bütünbunlar, ülkemizdesonyıllardayaşanan toplumsal, ekonomik ve siyasal geIışmelerae küreselleşmenin etkileri dışında olumsuz iç etmenlerin de oldugunu düsündürüyor, öyle değil mi? Sorunuzu yanıtlayabilmek için küreselleşmenin sözünü ettiğim olumsuz etkilerini de göz önünde bulundurmakla bir Ozelliştirımnin sonuçları likte, en önemli iç etmenin çok partili yaşama geçişle başlayan ıızunca bir süredir, Cumhuriyetin temel ilke ve devrimlerinin içinin boşaltılarak 1 ürkiye'nin kötü yöneltilmekte olmasıdır, diyebiliriz. Sanki, Cumhuriyet'imizin kurucusu Atatürk, Cumhuriycti gençliğeemanet ederken, yöneticilerin aymazlık, sapkınlık ya da güveni kötüye kullanma içinde bulunabilecekleri olasılığını bu günler için söylemiş! Ülkemizde, siyasal yasamın kirlenmesi, gerici akımların siyasallaşarak laik, demokratik, toplumsal tiize dcvleti olan Cumhuriyeti yıkmaya yeltenmesi gibi olayların, sorunların kökeninde, demokrasi ekininin yaratılamadan çok partili düzenegeçilmiş olması yatmaktadır. Oysa, bu ekinsel ortam yaratılmadığı için çok partili yaşama geçiş, demokrasiye geçiş demek değildir. Bu geçiş süreci, demokratikleşmeyi sağlayamamış, Cumhuriyet ve laiklik karşıtı güçlcrin giderek artan bir hızla siyasal yaşama egemen obnaya başlamasına yol açmıştır. Atatürk'ün kurduğu Devletin temel nitelikleri aşama aşama bu siyasal karşıt güçlerce yozlaştırılmış; başta Köy Enstitüleri, Halkevleri kurumları kapatılmış, laikliğin temeli olan öğrctim birliği ilkesindegedikler açılmış, böylece devrimlerin içi boşaltılmıştır. 1961 Anayasası'ylasonuçlanan 27 Mayıs 1960 dcvrimi bir yana bırakılırsa, askeri ara yönetimler demokratikleşmenin önünü tıkamıştır. Hele, 12 Eylül darbesi ile, demokratik güçlerin yok edilmesi, dinci akımların güçlendirilmesi doğrultusunda tiizeye aykırı, insanlık dışı ııygulamalarveyasiildüzenlemelerlebugünkü toplumsal ve ekonomik sorunların, siyasal Dunalımın temelleri atılmıştır. Bu nedenle 12 Eylül sorgulanmalı, sorumlular yargılanmalıdır. Demokrasi ekininin yaratdamamasının, demokratikleşememenin temelinde çağcıl demokratik ve laik eğitimin yerine, 1982 Anayasası uyarınca tüm okullara zorunlu din ve kültür derslerinin konulmasından sonra, hem din adamı yetiştiren okullarda, hem de gencl öğretim kurumlarında çağcıl olmayan dine dayalı eğitimin yaygınlas,mış olması yatıyor. Dinsel eğitim; demokratikleşmenin, çağcıllaşmanın, ilerlemcnin gerektirdiği, usunu kullanan, devlete kul değil yurttaşlık haklarının bilincinde olan, haklannı ve görüslerini özgürce savunmasını bilen, hurafelere değil bilime inanan, insan haklarına saygılı, toplumsal ve siyasal olaylara karşı duyarlı aydın insanların, özgiir bireylerin yetişmesini engelliyor. Aksine, Tann'ya, dolayısıyla Tanrının ycryüzündeki vekili olan padişah ya da devlet başkanına kul olmayı, egemen güce itaat etmeyi öğretiyor, körpe dimağlan bu yönde koşullandırıyor. Bu nedenle, kitabımın son baskısına "Demokrasi ve însan Haklan îçin Eğitim", "ÇağcılEğitimin Temelleri" gibi bölümlerimi ekledim. Sözde eğttlmciler Son yıllarda hızla yaygınlaşan baska bir eplım olarak, eğitimin toplumsal nıtelitinden soyutlanıp yalnızca tekniğe/ tekniklere indirgenmesini nastl karsılıyonunuz? Eğitim sürecinin iki boyutu gözdcn kaçmlmaktadır. Bunlardan biri, bireyin davranıs, düşünce ve değerlerini istenen yönde değiştirmek için en uygun yöntem ve uygulayımlardan yararlanarak ona bilgi ve beceriler kazandırmaktır. îkincisi, toplumun ekinsel, ekonomik ve toplumsal yapısının özelliklerine göre belirlenen amaç ve erekleri gercekleştirmek; Atatürk'ün belirttiği gibi, ulusu çağcıl uygarlık düzeyine çıkarmak, bu düzeyin ötesine götürmektir. Milli Eğitim Bakanhğı yöneticileri ve kimi bilim insanları, yabancı ülkelerde, özellikle A.B.D'de, daha çok eğitim sürecinin yöntem ve uygulayım Konularında uzmanlasmışlar, toplumsal geıçeklerle eğitimin ilişkisini kurmaktan uzak lcalmışlar, teknisyenleşmişlerdir. Bu sözde eğitimciler, toplumu ortaçağ karanlığına boğmayı amaçlayan tutucu, (lumhuriyet ve demokrasi karşıtı siyasal iktidarların eğitimin amaç, erek ve önceliklerini kendi ideolojilerine göre belirlemelerine karşı çıkamamışlar, aksine, bu tür iktidarların isterCUMHURİYET KİTAP SAYI 659 Konıı ister hteınez yinc "küresellesme"ye geliyor. Bu sürecin Türkiye üzerindekı daha geniş ctkilerini, huııa uyum po soldan safla: Niyazi Altunva, cevat Ceray. serap Ayhan... SAYFA 6
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle