19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

O K U R L A R A Bu haftamn kapak konusu bizi gerçekten heyecanlandıran bir kişilik. Yasamımızın neredeyse son elli yılına damgastnı vurmus bir bilim adamı. 1956 yılında Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde başlayan akademik yaşatnını bugün Mersin Üniversitesi'nde sürdürüyor. Şehircilikten yereî yönetimlere, halk egitiminden kooperatifçiliğe uzanan geniş ilgi alanlarıyla da öne çıkan bir isim Prof. Dr. Cevat Geray. Geçenlerde "Halk Eğitimi" adlı kitabının yeni basktsıyla karşılaşınca Cevat Geray Hoca'ya ödememiz gereken bir borcumuz oldugunu düşündük. Sayın Prof. Dr. Serap Ayhanın "Halk Eğitimi" ile ilgili biryazı getirmesini fırsat bilerek Geray Hoca ile ilgili dosyamızı hazırladık. EmejH geçen tüm yazar arkadaslanmıza teşekkür ederiz. Hemen sunu de eklemek gerekiyor elbette; elimize ulasan yazılardan ikisini (Sayın Münevver Ogan ve Sayın Niyazi Altunya nın yazıları) yersizlik nedeniyle bu sayımızda kullanamadık. îleriki sayılarımızda bu yazıları degerlendireceğimizi süyleyelim. Bu sayımız tam anlamıyla ilana boğulmuş bir sayı oldu. Say/a sayımızı artırmayı düşündük anıa ounu teknik olarak başaramadık. Bu nedenle yazı sayımız bir hayli azaldı bu sayımızda. Önümüzdeki günlerin fuar günleri olacağını da düşünerek okurlarımtzın bizi bağıslayacagını umarız. Bol kitapîı günler... TURHAN GÜNAY Ahmet Oktay bu kez de "Hayalete Övgü" ile okurlarının karşısında Havalete Övnü'de hüzne vönelimler Ahmet Oktay, Hayalete Övgü ile okuru şiir bahçesinde buluşturuyor, deyim yerindeyse anılar denizinde yüzdürüyor. BETUL TARIMAN hmet Oktay. Hüznün, kırılmanın, hesaplaşmanın ozanı. Karşı duruşun, içtenliğin. Ezilen, silinen insanın yanında. Teslimiyetçiliği benimseyen entelektüel ortamımıza devrim imgesini anımsatmayı amaçlıyor. Çünkü bir hüzün yumağı olan evrende insan yalnızdır ve en buyuk hakkı da insanca yaşama ısteği. Onun şiirine bakıldığında 'bireyci ve kapitalist' dünyaya insan sevgisini, insanca yaşama gerekliliğini gösterdiği, işaret ettiği söylenebilir. Tam da bu noktada, Hüseyin Ferhat'ın Kum Edebiyat Dergisi, s.5, Mayıs 2002'de söyledikleri akla gelebilir. "Ahmet Oktay Türk edebiyatının duayenlerindendir, modern dünyanın, çağımızın düşünürlerinden biri. Bir yeryüzü yurttaşı, tam anlamıyla bir entelektüel. Siyasal görüşü ne olursa olsun, büyük öncü dil/fikir kâhinlerinin, hat, kaligrafi ustalannın, resme, müziğe, öncelikle yazıya "adanmış/'ların önünde ceketini iliklemeyi bilen bir demokrat. Onun ürpertici sessizli&i, içrek fısıltısı, Sokrates'e, Nietsche'ye, IBn Haldun'a, Hawking'e, has uzgörürü. Virginia Wolf, Vladimir Mayakovski, Nerval, Benjamin, Beşir Fuad gibi ruhunu esin perilerine, aşk/harf cinlerine armağan eden metafer şövalyelerinden miilhem büyük yalnızlığı, sosyalist, toplumsal duruşundan vazgeçmez, yazınsal ilkelerinden ödün vermez tavrı, kibirli, hodpesent, bir o kadar "fazıl" prolili; Ahmet Oktay'dan sonra eli ne kalem alan herkesi, hepimı zi etkilemiştir." A yüreğim hâlâ tututlanmış/bana Cemiyetin Asıllan'nı/verdikten az sonra" (AnnelerGünuymüş s. 58) "Kazınıyor anılar, bir gül/sesiyle birbirinin üstüne; /en eskinin, artık unutulmuşun/bir yorumu, en yalun katmandaki/yara gibi taze anı./ Anım sadıkçabilebilecek insan/neyi unutmaması gerektiğini." (İnsanın Gurbetleri lçinde s.51) gibi uizeler onun hüzne yakınlığını gösteren dizeler olsa gerektir. Nasıl olmasın. Üzerine çelikten bir mızrak saplanmış bu dünyada ne mümkun mutlu olabilmek ve gülebilmek. O şiirlennde yaşadığı dünyayı sorgulayan bir yol izlemiş, en azından yaraya parmak dokundurmuştur. Bu anlamda Reverdv'nin sözü akla gelebilir: "Sözden daha ağır hıçbır şey yoktur" Evet söz belki de en keskin bıçaktır ve belki de "acıda sınanır." Onun şiirine bakıldığında hüzün, anılar gibi izleklerin yanı sıra "sıla özlemi"ninde yer aldığı görülür. Onun için sıla ne anlama gelir, neden belirginleşir gıttikçe şiirlerinde bu sözcük. Halim Şafak'la yaptığı söyleşisinde konu ile ilgili düşüncelerini şöyle açıklar Oktay: "Benim şiirlerim bağlamında "sıla" sözcüğü "göçebe" sözcüğünden daha geçerli ve uygun düşer. Ben göçebelik olgularına değiniyor olsam bile, bunu sıla kadar önemsemediğimi düşünüyorum. Kaldı ki ben, sdayı sadece yurt özlemi olarak konumlandırıyorum. Sıla benim için daha kökten bir çerçeve oluşturuyor. "Sıla" yitirdiğimız, elden çıkardığımız ya da elden çıkarmak zorunda bırakıldığımız şeyleri dile getiriyor: Kültürel, siyasal, toplumsal ideal Goçebe BlıM KİT/IP Imtiyaz Sahibi: Çağ Pazarlama Cazete Dergi Kitap Basım ve YavınAŞyi temsilen Cumhuriyet vakfı adına llhan Selçuk Yayın Danışmani: Turhan Günay Sorumlu Müdür: Mehmet Sucu Cörsel Yönetmen: Dilek Akıskalıo Baski: Sabah Yayıncılık AŞ 0 I dare Merkezi: Türkocağı Cad. NO: 3941 CağalOğlu, 34 334İStanbUİTel:(212)512 05 05 : Reklam: Publi Media Etkilenmenın sebepleri bu §e kilde Hüseyin Ferhat tarafından netleştirilirken onun baştan beri ölümü kendine izlek edindi£i de söylenebilir. Halim Şafak'la yaptığı söyleşide konu ile ilintili olarak şunları söyler Oktay: " Yaşamla ilgilenen her şair, ister istemez ölümle de ilgilenir. Ölüm, gerçeğimizdir. Atna kitapta uğraştığım sorun, benim ölumüm ve benim borçlarım değil. Orada bir şiirimde belir tiyorum: Benim de borçlarım ve alacaklarıtn var elbet. Şiirlerde elbette ki kişisel/bireysel olgulara değiniyor, göndermeler yapıyorum. Ama son kertede itiraf şiirleri değil hiçbiri. Daha çok toplumsal borçlara değiniyorum. Toplumsal belleğin amnezyasına karşı çıkıyorum. Şunu da eklemem gerek: Hayalete Övgü, çok şükür önceki kitaplarıma bağlı. ()nların bir süreği. Ben doğrultumu yıtırmediğimi düşünüyorum." Söyleşide şiirinin ipuçlarını da veren Ahmet Oktay şimdiyle önce arasında bağlantı kurmuş kendinden yola çıkarak başka yaşamlara da yelken açmıştır. Bu anlamda hayatın köşelerini belirginleştirdiği de söylenebilir. "Unutmam, Haziran'dan gün almıştık, / ürkmüştüm güllerin curnatasından;/sözleşmiştik •Yasamla İlgilenen her salr, Ister istemez ölümle de İlgilenir. ölüm, gerceğlmlzdlr" dlokuldaşım Mehmet'le/sancır yor Ahmet Oktay. 659 Borçkı öleceğlm herkese ler v.b. sıla, bütün iyi ve güzel şeylerin sılasıdır." Onun yazdığı hüzun, hüznün ötesinde bir şeydir aslında. Kendini, göçebeliğinı geçmişte arar, anılarla ilişkilendirir zamanı, zamanını kitabın ilk siiriyle başlayan bu izlek (Sayfada Gördümdü Kendimi) kitabın son şiirine dek (ürkü) sürer. "Hızla tenhalaştı vakitler/kahkahalarda azaldı sofrada;/işitiliyor, dinmedi yıllardır/ilerleyen bataklığın sesi./Daha dün alınmıştı tozu bilgisayarın/oysa gördüğüm ekran simsıyah,/okunmuyor klavyenin harfleri de;/her tuş önümde uçurum." (Sayfada Gördümdü Kendimi s.ll) Ya da son şürinde olduğu gibi "Annemin mi babamın mı ruhuydu/ıssız, zifiri gecede balkonun/demirine konan beyaz güvercin?/Ürktüm yanlarına uçuvermekten" (Ürkü s. 80) acıtır okuyanın kalbini bir yerinden. Kendiyle konuşan, çıktığı içsel yolculukta geleneğe vaslanıp modern şiirin yakınında duran Anmet Oktay, için nüznüyle evet hüznüyle de dirsek temasında bulunur demiştim onunla ilgili "Bir Hüzün Çıkartması" başlıklı yazımua. Buraya kadar yazılan yazılar, onun söyledikleri, seçilen dizeler bunu somutlar niteliktedir. Hüzün adamı, çağının tanığı, yaşadığı çağa sorumlu olma özelliğini her yazısında, şiirinde gördüğümüz Ahmet Oktay bunu "yazarlığın asıl nedeni olarak görür" ve bunu okura hissettirir. Metin Cengiz konu ile ilintili olarak şöyle der: "Ahmet Oktay, yazma eylemini çağından, insandan sorumluluk duyma ve çağını, çağında yaşanan gerçekliği anlama ile birleştirerek, denilebılirse bıçak sırtında gerçekleştirdi. Hep Marksist sol içinde kalarak ve sol içinde tartışmayı sürdürecek dengeyi de tutturarak." (Metin Cengiz, Ahmet Oktay'ın Düz Yazıları Kavram Karmaşa s. 21) W. Shakespeare, H. Ibsen, J. Derrida'dan yapılan alıntılarla başlayan Hayalete Ovgü bir yerde hesaplaşmaların kitabıdır. Çıkılan yolculukta öteki, ötekiler anlatılırken aşk da hüzün izleği olarak ortaya çıkar, tanımsız bir güz acısına dönüşür. "Farklı kadınlara mı yazıyordum,/bir tek imge. Kadın mıydı/beni costuranr' Sevmiş miydim yoksa/onları hıç bilmeden?/Sarıldıkları gövdedeki kor/ve yabanıl kösnü benımdi. Benimdi/diısjerindeozlenir kıldığım dehşet." (Sayrada Gördümdü Kendimi s. 14) "Geçti geçen: Anunsamıyorum Artık/kimdi ilk seviştiğim kadın? Belirsiz/sarıldığım gövde. Kemikli miydi sırttı, var mıydı öpüşünde yeni sulanmış/bir bahçenin serinliği?" ('len Orda Yırtılır s. 20) ., Ahmet Oktay, Hayalete Övgü ile okuru şiir bahçesinde Duluşturmuş, deyim yerindeyse anılar denizinde yüzdürmüştür. O bize daha çok "hatırlamanın sesini duyuracak" daha çok peşine düşürecek sevmeıerin. O söyleyecek çok sözü olan bir şair. Yapıtları bunu göstermiyor mu? • Hayalete Övgü / Ahmet Oktay / Yapı Kredı Yayınları/200l/80s SAYFA 3 C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle