Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
LEVEND YILMAZ • «^ en, eski çağlarda, büyük • J krallar zamanında ömür sür^L ren başyazman Patasana. m W Yüreğini cesaret ve sevgi, ak* ~ hnı erdem ve bügiyle besleyen onurlu Patasana. Ben Kral Psiris'in danışmanı, yüksek Panku Meclisi'nin değerü üyesi, ben soylu Patasana. Ben önemli törenlerde kralın hemen ardından yürüyen, ben sarayda büyüyen, ben babası, büyükbabası, atalannın hepsi, şimdi tannlaşmış olan kahraman Kral Şuppiluliuma zamanından beri başyazmanlık yapan Patasana. Ben, Gökyüzünün Fırtına Tannsı Teşup'un, karısı Güneş Tannçası Hepat'ın ve Tanrıça Kupaba'nın sevgili kulu, Büyük, Kahraman Kral Pisiris'in sadık başyazmanı Patasana. Ben, yazdığım anlaşmalarla, mektuplarla ülkemin yazgısını değiştiren Patasana. Yazmanlığı tıpkı bır kral gibi babasından kalıt olarak alan mutlu Patasana. Ben, iki bin yedi yüz yıllık tatlı uykuma ara verip, bugün aniden çıkıyorsam karşınıza sanmayın ki bu Hatti'nin Bin Tannsı'nın laneti yüzündendir. Derin uykulardan uyanışım, artık tozlara karışmış kemiklerimi yeniden Dİr arava getirip vücut buluşum, iki bin yedi yüz yıl aradan sonra yeniden kil kanp, çivi yazısının başına oturuşum, sizin çağınızda yaşayan insafsız bir yazmanın nakkımda yazdığı yalan yanüş tabletler üzerinedir. Meslektaş olmaktan utanç duyduğum, Ahmet Ümit adındaki bu zamane yazmanı, hiç duraksamadan, hiç çekinrneden, tanrılara bile sormadan adımı verdiği tablederinde beni bir alçak, bir sefil, Dİr yalancı, bir korkak gibi anlatmaktadır. Eğer yaptığı bununla kalsa biraz da bu akılsız adam, kil tableder yerine kâğıt adı verilen dayanaksız bir madde kullandığı için yazdıkları kısa sürede çürüyüp lcaybolacağından rahat mezanmdan kalkmayacak, bu cahili, değersiz kâğıt tabletleriyle bas başa bırakacaktım. Ama hakkımda lcullandığı aşağılavıcı sıfatların yanı sıra bir de beni Gökyüzünün Fırtına Tannsı Teşup'a, karısı Güneş Tannçası Hepat'a ve Tanrıça Kupaba'ya isyan eden bir günahkâr olarak göstermez mi? Hatta daha da ileri giderek beni, yani kralın en sadık adamını, Kahraman Pisiris'in ardından dolaplar çeviren kindar bir saray entrikacısı yapmaz mı? îşte buna dayanamadım. Laf aramızda biraz da korktum; ya Hatti'nin bin tannsı da bu iftiralara inanırsa? Mezanmda hemen toparlandım. Ama yine de acele etmedim. Bu kendini bilmeze haddini bildirmeden önce tannlardan izin almak için tapınağın yolunu tuttum. Artık yıkılmış olan tapınağımızın ak taşlarına yüzümü sürdüm. Hatti'nin bin tanrısının, tanrı olmuş bütün kraUarın önünde saygıyla eğildim. Yüreğimi tannların sevgisiyle yudum yudum arıttım. Fırtına Tannsı Yüce Teşup'un önünde diz çöküp, "Bir kuş tehlikeden nasıl kaçar, yuvasına sığınıp nasıl yaşarsa, ben de efendime, Fırtına Tannsı'na sığındım. Beni anla, bana güç ver," dedim. "Benim hakkımda ıftiralar yazan ahlaksız bir yazmanın içyüzünü ortaya sereceğim için beni cezalandırma. Beni lanedeme. Bilirsin ben öyle kolay kolay öfkelenmem. Ama bu adam yalnızca bana hakaretler yağdırmakla kalmaSAYFA 6 Hatti Yazman'ı Patasana'mn Ahmet Ümit'i tekzibidir girmezmiş. Sanki Asur'un zalim kralı Sargon'u görmüş gibi hemen kaçarlarmış oradan. Yalan! Düpedüz kara çalma! Gerçi büyükbabam bilge Mittannuwa ile babam soylu Araras'ın aralarının ıyi olduöu söylenemezdı ama düşman da değillerdi. Hatta geçinememelerine karşın alttan alta birbirlerine derin bir sevgi beslerlerdi. Mısırlılar boşuna mı, en büyük sevgiler en büyük nefretlerden doğar, demişler. Ikinci yalana gelince güya ben kahraman kralımız Pisiris'in haremine girecek olan Aşmunikal'a vurulmuşum. Her ne kadar yazman, bu aşk olayını Aşmunikal saraya girmeden önce olmuş giDİ gösterse de benım böyle bir alçaklığı yapmayacağımı bırakın saraydaki soyluları, kentteki bütün köleler bile bihr. Hem yüce kralımızı küçük düşürmek, hem de beni rezil etmek isteyen insafsız yazman bununla da yetinmiyor. Bir de benim erkekliğimi tartışmaya açıyor. Yok efendim o zamanlar bir tapınak fahişesi olan Aşmunikal, Tanrıça Kupaba'ya ibadet için benimle sevişmek istemiş de ben o işi başaramamışım. Bundan daha büyük bir iftira olur mu? Eski kentte benim ne kadar güçlü bir erkek olduğumu bilmeyen var mıdır? Benim evimde biri kanm diğerleri kölelerim olmak üzere tam on iki kadın beslediğim rivayet midir? Benim yedi erkek çocuk sahibi olduğum uydurma mıdır? Babam soylu Araras'ın ölümüne gelince; bu yazmana göre babamı yazmaya elim bile varmıyor yüce kraumız Pisiris öldürtmüş de kesik kafasını Asur kralına armağan etmiş. Güya ben de bunu öğrenince kinlenip Pisiris'e düşman olrnuşum da Frigya Kralı Midas'la, Urartu Kralı Rusa yla gizlice anlaşmalar yapıp, sonra da bunu büyük düşmanımız Asur Kralı Sargon'a bildirmişim. Böylece ülkemin yıkımına neden olmuşum. Yeni çağ yazmanının biz eski saray başyazmanlannı tanımadığı nasıl da açığa çıkıyor. Bu kötü niyedi yazmanm bile değiştirmeye cesaret edemediği, babamın şu sözleri bizi çok iyi anlatır: "Fırat topraklara bereket akıtır, başaklar buğday verir, kayısı ağacında kayısı yetişir, koyunlar bize et, süt sağlar, kral bu ülkeyi yönetir, askerler savaşır, yazmanlar anlaşmalar yazar, krala akıl verir. Herkesin oir görevi vardır. Ama zaman olur Fırat taşar, bereket yerine ölüm akıtır, kuraklık olur başaklar buğday vermez, kayısı ağacında kayısı yetişmez, hastalık olur koyunlar ölür, süderi içilmez, etleri yenilmez, zaman olur bir kral ülkeyi yönetemez, askerler savaşamaz. Bunlar olur, fakat ülkesine bağlı bir yazman bunları bahane ederek görevine yüz çeviremez. Çünkü yazman tannların kalemidir. Ona bu görevi kral değil, Gökyüzünün Fırtına Tannsı Teşup vermıştir. Ucunda ölüm de olsa, ihanet de olsa gerekeni yapmalıdır. Bu onun tannlara olan borcudur. Borcunu gerektiği gibi ödemelidir." Îşte biz yazmanlar, tannsına, kralına böylesine bağlı insanlanz. Eğer bu iftiracının dediği gibi olsaydı, yani babamı kralımız öldürseydi bile ben yine de ona ihanet etmezdim. Çünkü bizim yazdığımız yazı kutsaldır, yazmanlık bir görev olduğu kadar bir ibadettir. Babamın söyledıği gibi, yazman tannların kalemidir. Oysa bu yazmanın ne tanrılara saygısı var, ne de krallara. Bir de tutmuş kendi yaşadığı zamandan iki bin yedi yüz yıl öncesini yazmaya kalkmış. Ona sorarsanız, insanoğlunun iki bin yedi yüz yıllık yıkma, kan dökme geleneğini anlatacakmış. Bu da yalan! Duyduğuma göre bu çağlarda eski dönemleri anlatan metinler çok ilgi çekiyormus, işte bu şöhret meraklısı yazman da bu yüzden benim yaşadığım dönemi anlatmayı seçmiş. Ama yazısını kendi üstlenmek yerine sanki ben vazmışım gibi yirmi sekiz tane tablet kaleme almış. Bu tableder Hatti'nin Bin Tanrısı'na, krallara karşı geldiği için "resmi olmayan tarih" diye uydurma bir de ad takmış. Bir de araya başkalarını sokmuş. Yok benim yazdığım tablederi bulan kazı başkanı Esra, yok ölü diller uzmanı Amerikalı Tımothy, yok Alman arkeolog Bernd, yok Halar. Güya bu kişüer bizim yasamımızı arastırırlatmış. Bulduklan izlerle bizim solup gitmiş günlerimizi kafalannda yeniden canfandırırlarmış. Alın size başka bir yalan. Ölmüş gitmiş atalanmın nasıl yaşadığım ben nasıl bilebilirim? Gılgamış Destanı'nı okuduğumda bile o günler hakkında tam bir Dİlgiye sahip olamazken binlerce yıl öncesini nasıl ortaya çıkarabilirim? Söyledim ya adam büyük yalancı. Tannlardan da korkmadığı için de aklına geleni serbestçe kâğıttan tabledere döküyor. Oysa ben kimseye yalan söylemedim. Hiçbir zaman efendilerimin buyruğundan aynlmadım. Başta Gökyüzünün Fırtına Tannsı Teşup, kansı Güneş Tannçası Hepat ve Tannça Kupaba olmak üzere Hatti'nin Bin Tannsı tanıktır ki ben hiçbir zaman onlara karşı gelmedim, kralıma saygısızlık etmedim. Ben günahkâr, korkak, sefil, yalancı ve hain değilim. Ben Hatti sarayının onurlu bir basyazmanıyım. Patasana adına Ahmet Ümit adındaki meczubun yazdığı bu tablederle benim hiçbir alakam yoktur. Bu böyle bilinsin, böyle öğrenilsin, gelecek kuşaklara da böyle aktanlsın. Okurun aklına şöyle bir soru gelebilir. Madem ki işi gücü kara çalmak olan bu yazmanın söyledikleri yalandır, saçmadır, o halde neden kendini savunmaya gerek duyuyorsun? Ben bu soruya şöyîe yanıt veriyorum. Çünkü adam öyle bir uyduruyor ki, yalanı eerçek sanıyorsun, adam da öyle bir dıl var ki, olaylann içine girip sen de yaşamaya başlıyorsun. Bazen yazılanlara kendimi kaptınp, yoksa tablederdeki gibi mi yaşadım, diye benim bile düşündüğüm oldu. îşte bu vicdansız zamane yazmanın bu niteliği nedeniyle okuru uyarmayı bir görev bildim. Herkes duysun ve bilsin ki Patasana Tablederi'ni kaleme alan kişi Ahmet Ümit adındaki günahkâr kişinin kendisidir. Ve hiç şüphe yok ki, aklım, Fırat'ın sulan gibi bulandıracak, ellerini dı, siz yüce tannlan d a r ,. sucladı..Yokefendlmsa, vaşıan sız çıkartıyormuşsunuz, yok efendim acız kullarınızla eğleniyormuşsunuz. Yani bu kendini bilmeze haddini bildirmek kaçınılmaz oldu. Onun hakkından gelmem için bana fırtınalannın gücünü ver. Beni kutsa ve koru. Bu isteğimi Tannçamız Kupaba ile öteki tannlara da ilet. Onlar da beni duysunlar. Onlar da ayaklanma derman, aklıma ışık, yüreğime cesaret versinler. Bunun için sen Fırtına Tannsı'nı, övüyorum. Zaten Efendim Teşup övgüye layık değilse, kim övgüye layıktır. Ben, ruhum luvançla dolu olarak Fırtına Tannsı Teşup'u övüyorum. Sen de Fırtına Tannsı dualanmı duy, sevin. Senin için vaptığım hizmetleri gör. Yolumu geceleri dolunay gibi aydınlık, gündüzleri gökyüzündeki güneş gibi parlak kil. O cahil yazmandan intikam aldığım için bana kızma. Kötülüğü sıkı sıkıya bağla, laneti benden uzak tut." Ben harap olmuş tapınağımızda bunlan söyleyince, bir rüzgâr ortalıgı birbirine kattı. Bulutsuz gökyüzünde ardı ardına üç şimşek çaktı. Ve ben anladım ki Tanrı Teşup benimledir. Ve ben anladım ki Hatti'nin bin tannsı benimledir. Ve ben anladım ki intikam zamanı gelmiştir. Bunun üzerine tapınaktan aynldım. Bunun üzerine kil topladığımız dağın yolunu tuttum, sonra Fırat'a dönüp topladığım kiİleri yoğurdum, tablet naline getirdim. Düzgünce kestiğim kamışlarla bu veni çağın bilgisiz yazmanına karşı adalet sayaşımı Daşlattım. Öncelikle, bu topraklara büyük hizmeti dokunmuş büyükbabam bilge Mittannuwa ile babam soylu Araras'ın geçimsizliğine değinmek istiyorum. Genç yazmana göre ikisi kanlı bıçaklı düşmanmış. Birinin olduğu yere öteki tutamaz, gözlerini görmez kılacakar. Ben Hatti Sarayının Başyazmanı Patasana, bu lanetli tablederi okuyacaklan uyarmak, bu garip yazmanın günahlanna ortak olmamalarını sağlamak için bu tableti yazdım. Bu uyarıyı yaptıktan sonra hâlâ, Patasana Tablederi'ni okurlarsa, başkalarına geleceklerden artık kendilerı sorumlu olacaktır. • Hatti Sarayının Başyazmanı Patasana CUMHURİYET KİTAP SAYI 5 2 5