Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
KISA, KISA insanın beynini geliştirmeye yönelik eğitim. Yani insanı robotlaştıran, beynini uyuşturan değil de, insanın beynini kullanmaya iten eğitim, önce eğitim. Son olarak söylemek istedig'iniz bir seyler var mı? Insanlann kadınıyla, erkeğiyle, yaşlısıyla genciyle herkesin daha mutlu, daha rahat, daha huzurlu, daha barış içinde, daha eşitçi bir yaşam süreceği dünya diliyorum. Umanm öyle insanları yazacağımız zamanlarda gelir. Böyle insanın burnunun direğini sızlatan, yüreğini burkan öyküler değil de, okuyunca"Oh! Biz ne mutlu bir dunyada yaşıyoruz" diyebileceğimiz öyküler yazalım umudunu yaşatıyorum dıyelim artık. Bize her gün, her an, sabah akşam olmayan bir dunyayı süsleyip püsleyip dayattıkları bir ortamda Zehra Tırıl'ın düşünceleri bunlar... "Işte fırsatı yakaladığınızda böyle yaşayabilirsiniz! palavralarıyla, hiçbir gerçekliğin olmadığı yaşam kesitleriyle, ölu veya diri çıplaklarla çocuklanmızı, çocukluğumuzu, insanlığımızı ele geçiriyorlar. Bu toplu uyuşturulmanın verdiği rehavet içinde kaçımız kendimizi savunabiliyoruz, güçlü kılabiliyoruz, en azından kaçımız Anadolu topraklarının "Insanlık Kültürü"nii doğurduğunu, barındırdığını ve ne kadar yokedılmek, unutturulmak istenirse istensin, binlerce yıldır atılan tohumların kendi içinde üretkenliğe dönüştüğünün bilincindeyiz? Kitabındaki kısa öyküleri, satırlan kovalayarak okurken uzaklaştırılmaya çalışıldığımız bu topraklarda gerçekten yaşayanların şiirini yazıyor Zehra Tırıl. • "Odalarda Annem Yok"/ Zebra Tırıl/ Can Yaytnlart / 101 s. mektedir". Tacar, bu konuda görüş belirten Galtung, Hannah Arendt, T. R. Gur, Wilkinson, Ekkart Zimmerman gibi ünlü kişilerin görüşlerini de yansıtmıştır. "Günümüzde bazı ülkelerin terorizm olarak değerlendirdiği eylemleri, başkaları siyasi bir suç olarak nitelendirmektedir". Bu nedenle kitapta siyasal suç terimine de yer verilmiştir. Ülke içinde şiddet kullanımı konusu da ele alınıp incelenmiştir. Kitapta, terör konusunda uzlaşmaya varılmış bir tanım olmadığı vurgulanmakta ve "Terör kavramı içinde, şiddet ve kuvvet kullanımı eylemleri vardır" denilmektedir. Terorizmin genellikle siyasal amaçlı olduğu da özellikle belirtilmiştir. Kitapta, terorizmin amaçları da geniş bir çerçevede ele alınmıştır. Bu arada, elbette terörün nedenleri konusu işlenmiştir. Terörün başanlı olup olamayacağı da söz konusu edilmiştir. Terörün dört çeşitli olduğunu öğreniyoruz. Bunlar ihtilal öncesi terör eylemi, ihtilalci eylem, yokedici eylemtenkil eylemi, Gölgeolay terör eylemi "dir. Tacar, kitabında Türk mevzuatında terör konusunda da durmuştur geniş bir ölçüde. 1991 tarihli Terörle Mücadele Kanunu (3713 numaralı) ele alınmış ve bazı maddeleri ayrıntılı olarak irdelenmiştir. Özellikle 8. madde üzerinde durulmuştur. Devlet Güvenlik Mahkemeleri'nin kuruluşu ve bunlarla ilgili çeşitli görüşler de bu arada inceleme konusu yapılmıstır. Bizdeki durumun yanında, başka ülkelerin terör yasaları da incelenmiş ve bu konularda bilgiler verilmiştir. Önce Fransa'daki yasaları ele almıştır. Tacar'ın belirttiğine göre, Türk hukuku ile Fransız hukuku arasında farklılıklar bulunmaktadır. îngiltere'nin 1978 tarihli yasası da bu arada ele alındığı gibi ABD yasalarındaki duruma da değinilmiştir. Özellikle ABD yasaları bunu geniş ölçüde ele almaktadır. ABD ordusunun US Army Operational Concept for Terorsm Counteraction adlı el kitabtndan bu konuya ilişkin şu alıntıyı yapmıştır: "Terör, siyasal, dinsel ya da ideolojİk hedeflere varmak isteyen, önceden planlanmış şiddet kullanımı veya şiddet kullanma tehdididir." Kitapta terör eylemlerinin insanlığa karşı suç niteliği üzerinde durulmuştur. Belirtildıği gibi, "Bau ülkeleri terör suçlarını, devlete karşı suçlardan ayırıp masum insanların öldürülmesine inhisar ettiriyorlar". Birlesmiş Milletler çerçevesindeki yaklaşımlar da geniş bir ölçüde ele alınıp irdelenmiştir. Birlesmiş Mılletler'de 17 Nisan 1998 tarihinde, Türkiye'nin de inisiyatifi ile lnsan Hakları ve Terorizm başlıklı karar alınmıştır. Tacar, bu kararın içeriğini de geniş bir yelpazede bize sunmuştur. Özellikle, belirteyim ki, bu kararda tüm terorizm biçimleri ile savaşılmalı ve terorizm ortadan kaldırılmalıdır hükmü önemlidir. Haziran 1993'te Viyana'da toplanan lnsan Hakları Konferansı'nda da oybirliği ile terorizm ele alınmış ve bazı kararlara varılmıştı. Bu arada, Birlesmiş Milletler Örgütü çerçevesinde düzenlenen terör konulu sözleşmelere ayrıntılı olarak değinilmiş; Avrupa Konseyi çerçevesinde düzenlenen ve terorizmin Cezalandırdması Sözleşmesi de kitabın konusu olarak değerlendirilmiştir. Avrupa Güvenlik ve îşbirliği Örgütü'nün terorizme bakışına da kitapta yer verilmiştir ayrıntılı olarak. Bu arada elbette 1975 Helsinki Nihai Senedi, 1983 Madrid Belgesi, 1986 Stockholm Konferansı, 1989 Viyana Izleme Belgesi, 1990 Kopenhag Belgesi, 1990 Paris Senedi (Charter) gibi belgeler ve kararlar da anılmıştır. Tacar, Aralık 1997 tarihinde Tahran'da yapılan Islam Konferansı Örgütü'nün zirve top lantısında alınan kararlara da yer vermiştir kitabında. Bu konferansta alınan kararlar da geniş bir yelpazede irdelenmiştir. Bunların ayrıntısına girmeyi gerekli görmüyorum. Kitapta, ülkemizi çok uğraştıran ve birçok Kİşinin sehit eailmesine yol açan, maliyetinin 21 katrilyon lirayı geçtiği hesaplanan PKK konusu da ele alınmıştır. Tacar'ın belirttiği gibi, "Kendini 'örgüt' olarak değil de sanki demokrasimizin yasal bir kuruluşuymuş gibi 'parti' olarak niteleyen Kürdistan Işçi Partisi (PKK) adlı ayrılıkçı örgüt" terör örgütlerinden biridir. Bazı ülkeler, bu örgütü terör örgütü olarak değil de gerilla örgütü olarak görmektedir. Kitabın bir bölümü, "Kendi Kaderini Tayin Hakkı"na aynlmıştır. "En basit tanımı ile kendi kaderini tayin hakkı, halkın kendi geleceğini tayin etmesi demektir. Son derece basit görünen bu tanım çoğu kez anlambilim ya da hukuk yoluyla değil, şiddet politikası uygulanarak çözüm arama öğelerini içermektedir". Bu konuya geniş yer aynlmıştır kitapta, Tacar, konuyu genişliğince incelemiştir. Sözgelimi, konuya etniklik açısından da yaldaşmış ve uluslararası toplumun tepkilerini de belirtmiştir; müstemlekecüik, yeni oluşan devletlerin tanınması koşulları da bu arada ele alınmıştır. Bu hakların görünürdeki nedenleri, kapsadığı alanlar da söz konusu edilmiştir. Tacar, kendi tayin hakkının elde edilmesi için uygulanan stratejiler üzerinde de durmuş ve bunun altı aşamalı olduğuna değinerek bu altı aşamayı ayrıntılı olarak göstermiştir (s. 112115). Bukonulardaki kamu politikaları üzerinde de durmuştur (s. 116129). Kitapta etnik kimliğin tanmması da ele alınıp incelenmiştir. Bu arada, PKK terörünün etnik bir çatışma olup olmadığı konusu üzerinde de durulmuştur. Kitapta iç savaş konusuna da bir bölüm aynlmıştır. Çeşitli bakış açılanndan konuya eğilmiştir Tacar. Gerilla savaşları da değindiği bir konudur. Belirtildiğine göre, "Gerillanın amacı halkın bir bölümünü yanına alıp denetimi altına soktuktan sonra devletin yönetimine paralel bir yönetim hiyerarşisi oluşturmaktır; böylece meşruiyetinin artacağını hesaplamaktadır . Buna karşı da 'devlet olmanın verdiği kararlılıkla hareket etmek ve asgari bir toplumsal temele dayanmak gereklidir; bu temel, halkın aktif biçimde desteğidir." Terör ve gerilla ile savaşta demokratik ülkelerin olanakları üzerinde de durulmuştur. Bu gibi ülkelerin uyguladıkları yöntemler de ayrıca ele alınmıştır. Türkiye'nin terörle mücadelesi ayrı bir bölüm olarak incelenmiştir. Tacar, etnik uyuşmazlıklar konusuna da geniş yer vermiştir. Insanlann renkleri, ırkları nedeniyle aynmcılık yapılmasını hoş görmemektedir Tacar. Kültürel politikaların, dil farklılığının üzerinde de durmuştur kitabında ve bunlarla ilgili olumlu görüşlerini açıklamıştır. Etnik gruplar konusu da kitapta ele alınmıjtır. Önemli bir konu da azınlık haklandır. Azınlık kavramı üzerinde durulmuş ve insan hakları olarak azınlık hakları irdelenmiştir. Fransa'daki duruma da yer verilmiştir bu arada ve azınlık kavramının öğeleri üzerinde durulmuştur. Anayasamızın hükümleri de ele alınarak durum irdelenmiştir. Kitapta terorizm ve medya konusu da ele alınmıştır. Kitabın "sonuç" bölümünde ise konuya özetleme yoluyla değinilmiş ve görüşleri ortaya konulmuştur. Çok geniş bir kaynağa dayanılarak konular incelenmiş ve ayrıca dipnotlan ile konular aydınlatılmıştır. • Terör ve Demokrasi/ Pulat Y. Tacar/ Btlgt Yayını/ Eklerle 303 s. Bir kültür kirizması* Bektaşilik ve Alevilik oç. Dr. Bedri Noyan (19 12 ALI DUNDAR Terörve Demokrasi MUZAFFER UYGUNER ulat Y. Tacar, Terör ve Demokrasi adlı kitabında bu konuyu çok yönlü olarak incelemiş ve değerlendirmiştir. Kitabın önsözünde, araştırmanın amacı şöyle belirtilmiştir: "..terör ve ona akraba olan şiddet kullanımı ve gerilla savaşı gibi kavramlann içerdikleri öğeleri incelemek; farklı kullanımlardan doğan anlaşmazlıklara ışık tutmak, teröre başvuranların ve onlara arka çıkanlann, ardına sığınmak istedikleri ve destek aradıkları Kendi kaderini tayin hakkı, azınlık hakları gibi gerekçelere ve bu konudaki tartışmalara değinmek; uluslararası ve bölgesel örgütlerin terör konusundaki tutumlarını ele almak; Türkive'nin terörle mücadelesinin ülkemizin Avrupa'yaentegrasyonunu ne şekilde etkilemekte bulunduğuna değinmek ve bazı önerilerde bulunmaktır." Kitapta terör kavramı karmaşası üzerinde durulmuştur. Bu konuda çeşitli ;örüşlerin olduğu anlaşılmaktadır. Ânaşıldığına göre, terör tanımı konusunda görüş birliği yoktur uluslararasında. Ama, şiddet ile terorizm arasında kavram benzerliği olduğu söylenebilir. "Örneğin, 1974 tarihli Britanya Terorizmi Onleme Yasası 'Bu yasaya göre terorizm, siyasal amaçlı şiddet kullanımıdır' de P Î 1997), Anadolu kültürüne, özellikle de bu kültürün gizemsel (tasavvun) derinliğine gene Anadolu Bektaşiliği ve Anadolu Aleviliği kanalından giriyor. Noyan'a göre "Bektaşi âşık tekkesinde can, Tannya nazlanan, Tannsal giz ile haldaş, arifler topluluğunun fermanıdır." Novan'ın, 50O0'ı askın sayfada, büyük boy 9 cİltte tasarladığı bu uzun soluklu yapıtının tamamlanması, 1958'de dönemin Dedebabası Ali Naci Baykal'dan nasib alarak ikrarbend olduğu gündeh Tannya yürüdüğü 1997 yılına dek sürmüş. Gerçekten konusunda ve alanında tek; gerek nüfus ve toplumbilim, gerekse inanç ve inanç nesneleri bilgisi açısından çok önemli bir ırmak yapıt. Yüzyıllardır Anadolu'da kapalı duran bir gizemli mücevher kutusunu açıyor. Bu yapıtları görünce anlıyoruz ki, yüzyıllardır Hoca Ahmed Yesevi'de düğümlendiğini sandığımız Anadolu gizemciliğinin kökü Anadoluymuş. Yesevi'nin kullandığı çetrefilli dilın asu ve özü olan Türkçe'de Anadolu insanının dilindeymiş. Yunus'tan bu yana sürüp gelen Anadolu gizemciliğinin oluşmasında Anadolu insanının kendini tanımasının ve Türkce'nin önemine değinen Noyan, insanın kendini tanıması, kendi dışından gelebilecek korkuyu ve umuyu yenmesini sağlamış, bu da Anadolu gizemciliğinin soncul ereği olan Tann ile bütünleşmenin yolunu açtığı sonucuna vararak: "Bektaşüıin dili, eli, kalemi ve sazı bu sonuçlardan esinlenerek konuşur. Konuşunca da hangi soydan, hangi dinden ve hangi kültürden olursa olsun, bütün insanları, dolayısıyla bütün insanlığı kucaklar." dedikten sonra dilin önemine değiniyor ve kendi geçmişimizdeki olguları da gözönünde bulundurarak şunlan söylüyor: "Osmanh toplumunda köylü şehirlinin söylediğini anlamazdı, şehirli de köylünün dilini beğenmezdi. Bu yüzden, farklı dünyalarda yaşayan ve birbirinden hiç hoşlanmayan iki topluluk oluşmuştu Osmanlıda." Bu ikiliğin giderek köylü kentli olmanın ötesine de taştığını ve inançsal birtakım aynlıklara, ayncalıklara yol açtığını söyleyen yazar, yaşadığımız bilim çağında, bilimin her yaru ışıttığı bir çağda oir şeyleri gizleyip saklamaya, birtakım aynlık gaynlıklan sürgit yaşatmaya olanak var mıdır, diye sorduktan sonra şu gorüşlere yer veriyor: "Ortaya Bektaşi sırn diye bir söz atılmış. Sanki gizli tutulacak bir şey varmış gibi. Bektaşiliğin, Aleviliğin ne olup olmadığını bütün Türk vatandaşlan, insanlık ve özellikle de bilim adamlan öğrensin. Bilsin ki, BektaşilikteAlevilikte yobazın öne sürdüğü ve yaşamakta ayak dirediği değil gizlilik saklılık, en ufak bir çirkinlik ve ayıplık bile yoktur. Hacı Bektaş Veli ve Bektaşilik (göçler sırasında), Türk ulusuna yin'rmek üzere olduğu beniiğini, ruhunu yeniden kazandırmış bir ulu kaynakür. Bektaşilik ve Aleviliğin inanış, dUşünüş, ahlak ve edebinin bütün insanlığa ışık tutacak kadar an ve yüce olduğunu göstermek ve insanları aydınlatmak, araştırmacılara nerede, neyi, nasıl bulabileceklerini göstermek için bu kitabı yazdım." Anadolu gizemciliğini, lslamı Anadolu'da yumuşatma ve evcilleştirme girişimi olarak alımlayan ve bu konuda başta Yunus Emre'yi ve Hacı Bektaş Veli'yi anan CUMHURİYET KİTAP SAYI S2S D SAYFA 16