29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

rüntü" içinde, en çarpıcı örneğini Orlan'da bulmaktadır. 5. Uluslararası lstan bul Bicnali'nde de ızlediğimiz sanatçı, gövdesine kamcra karşısında estetik ccrrahi işlemler yaptırıyor ve video filmlerini sahnelıyordıı. AIi Akay, kitabında sanatçıyla yaptığı bir söyleşiye geniş yer vcrdi (Sımülakr'dan Xcnopatik lmgeye: Orlan'ın Suratı" (5). Sıstcmın dayatmaları karşısında, verileri saptıran, kullandıkları her saptamayı olumsuzlayan ve yapıttaki göndcrmeleri usta manevralarla dağıtan sanatçılar, kendilcrinc ait bir direnmc biçimini yaratabilmeolanağı buluyorlar. Daha açık bir söylcyişle, onlann yaptığı; göndermede bulundukları modeli yadsımaktan başka bir şcy değildir. Kitapraki yorumlar, Orlan'ın estetik cerrahiyi tiyatro sahnesine dönüştürerek, para ve ortak toplumsal beğcninin güzellik an layışını sahteleştiten tavn üzerine gelişmektedır "Simulakr, Platon'un Sufi\t kitabında soHstlcre atfettiği, beöenilmeyen bir kavram. Model ve kopyalara verdiği önemlc hcm sanat hem de siyaset için bugün hâlâ içinden çıkamadığımız Platoncu sorunlarla uğraşmaktayız. O bakımdan Nietzsche'nin ve yakın zamanda da Deleuze'ün perspektifı olan; Platonculuğu ters yüz etmenin, Orlan'ın toplumsal projesi içındc oldugunu zannediyorum." (6) Evet! Orlan, toplumsal bir uzlaşmanın içinden hareket ederken (estetik cerrahi yaptırırken), aslında onıı içten içe imha yolunu denemekte (çünkiı onu sahteleştiriyordu) ve çarkları kusursuz işleyen bir sistemin makinesine sabotajda bulunuyordu ama, şüpheci bir okur, Orlan örneğinde, şunu da düşünmeden geçemiyordu: Eğer Orlan, "cerrahi işlem i çoğaltıyor ve üünyarun dört bir yerine yayma yetkisini kendinde görüyorsa, "asıl" operasyonu da (bunu cövdesine gerçek olarak uyguladığı için) model kabul ediyordu. îşte buraoa yine bir "modele gönderme" ıle karşı karşıya değil miyiz? Yani, simulakr oluştuğu anda, onu çoğaltan video filmlerle, simulakr denilenı; model olarak onaylamak... Operasyon başlamış ve bitmiştir; model operasyonun tamamlanmasıyla yok olmuştur. Video filmler ise, modelin yerini almayı sürdürürler. Model ortadan kalkmışsa, buradan naklen olmayan bir görüntü vardır; bir imaj belirmistir. Bu imaiın, simulakr kavramında olduğu biçimde, modeli bozucu bir özelliği olamaz. Olsa olsa imaj, mevcut olmayanın temsilini yaparken, "imleyen" ve "imlenen" arasındaki "kavramı nesneleştirme" sorunlarını açığa çıkartabilir. Çünkü model (bir görüntünün kendisini yok etmesine zaman bırakmaksızın) zaten kendi kendini yok etmiştir. Burada yola çıkarak şunu söyleyebiliriz: Ali Akay'ın, Orlan'ın tavrında saptadığı simülakr, sanatçının kendi kimliğini değiştiren ve "ben asla ben degilim" sözünü işaret eden estetik operasyonlar aşamasında gecerli olabilecektir. Asıl sahne monitörler değil, doğrudan doğruya ameliyathanedir. Postmodern Görüntü okuyucuya, Modern ve Modern sonrası düşünce yöntemleri arasındaki "gerçeklik" farkından söz ederken, bunlar arasındaki kopuşları olduğu kadar, kopuşlar şırasında kurulan bağları da hatırlatıyor. Özellikle "bağ"lardan konuşulduğunda, kimi kavrarnların nasıl biçim değiştirdi^i, o kavramlara yaklaşım tarzının nasıl yeniden düzenlenmesi gerektiği üzerine ipuçları yakalamak mümkün. • Komnlonun siirselliâi Türkiyeli bilimkurgu okurunun, gecikmeli de olsa Frank Herbert'la tanışmış olması, bu türün konreksivon işi olmayan romanlarındaKİ, çetrefilli olay örgüsünün tadına varabilmesi, bilimkurgu kitaplarını değerlendirebümesi yönünden önemli; çünkü Dİlimkurgu okurunun beğeni düzeyinin gelişimi bu türün usta yazarlarını okumakla mümkündür. MUSTAFA YELKENLİ zengin olan bu okur, sıradan kurgulanımiarla tatmin olmaz. Ursula LeGuin'ın Karanlığın Sol Eli'ndeki ustaca kurgulanmış paradigma nasıl feminist bir oakışın ürünüyse, Frank Herbert'in Dune klasiği ise Ortadoğu'nun dinsel yapılanmanın analoiik bir uzanımı ve hatta kurum ve kuralla rıyla bir paradigma sayılabilir. îlk kitabında bir çöl gezegeni olan Dune'ın uzay gezginleri için ne ltadar önemli olduğunu anımsarsak, bu gezegenin tüm evrende önemi yadsınmayan; ömrü uzatan, kullananın kendi geleceftini görmesini sağlayan, ışık ötesi nızlarda uzay gemisini lcontrol etme gücü sağlayan melanjın da dağıtımında belirleyici olma arzusu, doğal olarak bu ürün icin tekel ve güç olma mücadelesi verenler içinde birçok entrika ve komplolar hiç eksilmeyecektir. Bununla birlikte vücut nemini toplayan damıtıcı giysilerle yarı göçebe olan, su kıtlığının neden olduğu gelenekler içinde çağdışı bir yaşam sürdüren Fremenlerin dinsel inançlannı, genetik yapılanmasının sağladığı olanaklarla ikti dar olma yönünde kullanan Paul Muad'Dib olay örgüsünün asli unsuru olmaktadır. Tüm DU atraksiyonlarla beraber kitabın her türlü açılımlara olanak veren paradigması ve kurgulanımıyla tüm zamanların en iyi bilimkurgu yapıtı olarak değerlendirilmesi şaşırtıcı olmadığı gibi abartüı da gelmiyor kimseye. îlk kitap, Paul'un iktidar mücadelesinde kendi yetenekleriyle birlikte Dune'nın vahşi sakinlerini DU mücadelenin içine çekip hasımlarını etkisiz hale getiraıfiini okumuştuk. Ancak bu kez Muacl Dib'in amansızca on iki yıl boyunca sürdürdüğü savası antik güç gruplarını birlestirir vc kenuisine karşı oir komplo kurulmasına neden olur. Oysa Paul Muad'Dib'in, bir Bene Gesserit rahibesi olan annesinden pranabindu eğitimi alarak kasları ve sinirleri üzerinde olağanüstü kontrol sağlaması, zihinsel yeteneklerinin mekanik bir bilgisayan da aşan bir güce sahip olması, geleceği görebilmesi ve en önemlisi Bene Gesserit tarafından binlerce kuşak boyunca sürdürülen çiftleştirme programıyla elde edilen, aynı anda birçok yerde olabilen Kuisatz Haderah olmasıyaı. Bunlann ya Frank Herbert'tan "Dune Mesihi" ya da... Tfcrçekİrfarta B ilimkurguyu, diğer yazın türlerinden ayıran ve onu çekici kılan unsurların başında, okuru reel olarak dünyadan alarak yapıtın içindeki şaşırtıcı ve yadırgatıcı paradigmaya sokmasıdır. Bu paradigma, kuşkusuz bizim duyularımızla algılayabileceğimiz veya görüp tanıyabileceğimiz bir model değildir. Bildiğimiz ya aa yabancısı olmadığımız bu mekanaa günlük deneyimlerimize yanıt veren bir şey olması onu başında çekici kılma özelliğini yok ederdi. Bu neuenle hayal dünyamızı aşan bir paradigma ve şaşırtıcı olgular bilimkurgu okurunu tatmin etmedc önemli unsurların başında yer alır. Genel anlamda, bilimkurgunun alt türleri olan uzay operası ve uzay westerni gibi bilimsel kurgulanmadan uzak olanlan saymazsak, iki önemli türün varlığına dikkat çekmeliyiz. Bilinen öğelerden yola çıkarak geleceği betimleyen extrapolative ve geçmişle şimdinin arasın(1) Postmodern Görüntü, AltAkay, Bağ dalci benzerlikîerden yola çıkarak yannın nasıl olabileceği konusunda olasılıklan lamYay,l')'J7,\.23. (2)Jean Baudrillard, Kötülüğün Şeffaf işleyen analogique kurgulanımlar. Her lığı, Çev Emel Abora, Ijik Ergüden, Ay iki türde yukarıda sözünü ettiğimiz paradigma, şaşırtma (yadırgatma) gibi ölnntıYay, 1995, s. 10. çütlere azami ölçüde dikkat etmek zo(3) Postmodern Görüntü, s. 23. rundadır; çünkü Dİlimkurgu okuru kla(4) Postmodern Görüntü, s. 59. sikleşmiş edebiyat okurundan farklı bir C>)a.£.e.,s.3O anlayışa sahiptir. tmgelenimi son derece (6)age,s. 30 KİTAP SAYI 417 nı sıra Bene Gesserit sınırlamaları olmaksızın üremiş, genleri düzenli gelişimine hiçbir bağlılıgı olmayan bir vahşiliğe ve aîabeyinin giiçlerinden daha fazlasına sahip olan kız kardeş Alia var Paul Muad'üib'in yanında. Bu kadar olağanüstü yetenekleri ve sonsuz gücü kendinde taşıyan birisinin her türlü entrikadan kolaylıkla kurtulabileceğini okur rahathkla düşünebilir. Ama ne yazık ki, tıpkı bir satranç tahtası üzerinaeki sonsuz varyasyonlar gibi her olasılığı çok iyi hesaplavan, sürekli degişkenlikler taşıyan bir komployu hazırlayanların da küçümsenmeyecek güçleri vardı. Komplo ile ilgili her şeyin müzik kanalıyla adrenal lcortexine yerleştirilmiş distrans tarafından sinir sistemine kaydedilmiş, istediği cinsiyete girebilen bir hermafroid, doğal çiftleştirme yoluyla genetik gelişime yön veren Bene Gesserit Başranibesi, Lonca dümencisi bir balık insan ve en önemlisi formalite evliliği yaptıfiı, büyük babası Baron Harkonnen'ın kızı Prenses Irulah'ın bu komplocu grubun içinde bulunmasıydı. Komplonun en önemli özelliği fiziksel bir saldırı üzerine oluşturulmamış olmasıydı. Bunda zihinsel bir zehir kullanılacaktı. Savaş tamamen zihinler arasında geçecekti. Zihinler, her türlü varyasyonu ölçüp biçerek üstün gelme mücadelesi verirlerken, arka planda, olasılıklara göre eylem biçimini zihinsel olarak tasarlayan komplocuların attıklan her adımı, kendi zaferi doğrultusunda şekillendirme mücadelesi veren Paul Muad'Dib, kişisel kazammlardan öte egemenliğinin süregenliğini hedefler. Ancak okur, geleceği görebilme, düşmanlarının düşüncelerini okuyabilme yeteneğinc sahip olan Paul Muad'Dib'in, bu savaşımda yenilgiye uğrayabileceğinin mümkün olmayacağından ilk başlarda eminken, daha sonra olayın niteliksel yapısı, zafer ve yenilgi yönünden her türlü kuşkuyu beraberinde getirdiğini görünce, öngörülerinden pek emin olamayacağını fark eder. Türkiyeli bilimkurgu okurunun, gecikmeli olsa bile Frank Herbert'le tanısmış olması, bu türün konfeksiyon işi olmayan romanlarındaki, çetrefilli olay örgüsünün tadına varabilmesi, bilimkurgu kitaplarını değerlendirebilmesi yönünden önemli; çünkü bilimkurgu okurunun beğeni düzeyinin gelişimi bu türün usta yazarlarıyla ancak mümkündür. • Dune Mesihi/ Frank Herbert/ Sarmal Yayınlan/298 s SAYFA 13 CUMHURİYET
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle