Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
vaşımcılığını dergilere yazdığı yazılarda da görüyoruz. Ozdemir, 1%6'lardan başiamaK üzere, Tiirk Dili dcrgısinde "Kıvanç Demir" adıyla sürekli dil tartışmaları yazmıştır. Bir yonüyle bilimsel, bir yonüyle savunsal, bir yönüyle kavgacı bir yapı gösteren bu yazılar, öz Türkçe'ye, dolayısıyla Türk Dil Kurumu'na saldıranlara bir yanıt anlamı taşıyordu. TDK'da uzun vıllar genel yazmanlık yapmış olan Ömer Asım Aksoy öz Türkçe'yi savunmada Özdemir'i yetkin görmüş, bu görevi ona vermisti. O yıllarda Faruk K. Timurtaş, Ahmet Kabaklı, Adnan Ötüken, Muharrem Ergin gibi öz Türkçe karşıtı kişilerle savaşmak, hem ağız Dozmayı, hem gerçekleri saptırmayı gerektiriyordu. Bu yazarların arasında, tartışmanın kurallannı çiğneyerek, kendi deyimleriyle "şahsiyat" yapanlar az değilai. Bilgiye bilgiyle karşılık vermiyorlar, kişileri KÜçültmeye yönclik nitemler (sıfatlar) kullanarak konuyu saptırma yolunu seçiyorlardı. Örneğin, sanki çok matahmış gibi, profesör olmayanlann adlannın aşına "proP'luk kondurarak onlarla alay ediyorlardı. En büyük dilcilerin bu unvanı taşımayan kişiler olduğunu düşünmeden, dil konusunun prof luk unvanıyla ele alınabileceğini sczdiriyorlardı. Ozdemir, bu anlayışta olanlann hedef tahtasıydı. Onların karşısında genç Emin Özdemir'i saygılı dıli, sağlam mantığı, pürüzsüz Türkçesi, köklü bilgisiyle kurtların arasına düşmüş körpe kuzulara benzetirdim ben. Tartışmalar, hep bu körpe kuzunun kazanılarıyla son buluyordu. Bozkurt Güvenç'in Kültür Müsteşarı olduğu sıralardaki bir Danışma Kurulu toplantısında, karşı görüştc olmasına karşın, Mehmet Kaplan, Özdemir'in öz Türkçe'yi kullanmakta gösterdiği doğallığı dile getirmekten kendini alamamıştı. Görünüm, ağzı bozuklarla erdemli olamn savaşımı gibiydi. Bu savaşımların sonucunu Özdcmir.. Dil Devrimimiz (1969), Oz Türkçe Üzerine (1969), Erdemin Başı Dil (1969) adlı kitaplarında bir araya eetirmiştir. Ozdemir, bu sıralarda, Varlık dergisinde "Dergiler Arasında" ana başlığı altında, o ayın dergilerinde çıkan yazılar üzerine değerlendirmeler yapıyordu. Özdemir'in sürekli yazdığı dergilerden biri de Adnan Benk'in yönettifii Çağdaş Eleştiri olmuştur. Her sayıda bir kavramı ele alan Ozdemir, o sözcüğün kavram anlamından kullanım alanına değin bütün boyutlarını irdeliyor gür bilinci içinde kendi aklını kullanmasıyla gerçekleşebilir." (Eleştirel Kırk sckiz yıllık öğretmenlığini bilim>.el çalışmaları, yazınsal yapıtlarıyla yücelten Emin Ozdemir, ustalıkla kulİandığı öz Türkçe'den hiç ödün vermemıştir. Anadolu'nun katıksız Türkçe'sını iletişim, yazın, bilim; daha genel bir deyimle düşünce dili düzeyine çıkarma yolunda büyük direnç göstermiştir. Bu yönüvle,. Ahmet Taner Kışlalı, haklı olarak, Özdemir'i "Yaşayan en büyük dilcimiz" sayıyor. Politikacılann baskıları, öz Türkçe'nin sonsuz kaynaklarından beslenememiş Milli Eğitim Bakanları'nın onu ordan oraya sürmeleri, Özdemir'i, inancından bir adım geriye götürmemiştir. Büyük unvanlar taşıyanların "kus dili" diye alay ettikleri öz Türkçe'nin dil varlığına kattığı "yerel" (mahalli), "alıntı" (ıktibas), "seçenek" (altermatiO, "sözel" (lafzi)... gibi yüzlerce sözcük, kuş uçmaz kervan geçmez bolgelerimizdeki ilkokul çocuklarının bile diline girdi. Gerek yazılannda, gerekse konusmalarında, öz Türkçeciliğin bir bilinç işi oldugunu savunan Ozdemir, yirmi yıl emek verdiği Ankara Üniversitesi îletişim Fakültesi'nden emekli olurken, adına düzenlenen törende "Dil, insanı insan kılan temel unsurdur. Siz, dilinizdesiniz. Kişilik kumaşınız dilinizin tezahında dokunmuştur. Dil duyarlığı, il bilinci KCİişmeyenlerin düşünce evOkuma, s. 7). Emln özdemlr, gerek yazıiannda, gerekse konusmalarında, Az Turkçecllluln bir blllnc l$l oldugunu savunur. Temsl kavramiar du. Amaç, yazınımızdakı kavram kargaşasına bir çözüm getirmekti. Bugün bile humor'dan ironi'yi, ironiden humor'u anlayanlar oluyor. Ozdemir'e özgü temellendirici bir yöntemle, yazınımız temel kavramlara kavuşacak, böylece ortaya bir başvuru kitabı çıkmış olacaktı. Ozdemir in, "Temel Edebiyat Kavramları" adını vermeyi tasarladığı bu kitap, başka bir bıçimlemeyle Edebiyat Bilgileri Sözlügü (1990) olarak yayımlanmıştır. Özaemır, bir işe temelinden başlama yöntemini, Ankara Üniversitesi lletışim Fakültesı'nde öğretım görevlisi olarak çahştıfa yıllarda da uygulayarak, hazırladığı ders notlarıyla yazınımıza ıki temel kitap daha kazandırmıştır: Türk ve Dünya Edebiyatı (1980), 2. baskı 1994), Yazı ve Yazınsal Türler (1981). Ve... 1968>rden bu yana nice yapıt: Türkçe Öğretirrı Kılavuzu (1980), Mustafa Nıhat Ozön (1983), Anlatım Sanatı/Kompozisyon (1983), Atasözleri Sözlüğü ( 1984),Deyimler Sözlüğü (1984), Sözcükler Arasında (1984), Dilbilgisi Oyunları (1984), Güzel ve Etkili Konuşma Sanatı (1986), Okuma Sanatı (1988), Okuma ve Meyn tnceleme (1990), Dil ve Edebiyat Oğretimi (1990)... Okul ve çocuk kitaplarıyla, yazdıkları otuzu, kırkı bulur. Örneğin bunlardan Okuma .ye Metin tnceleme, Dil ve Edebiyat Oğretimi, edebiyatı kavrayıp okuma alanlarına yönelmede görülmeden geçilemeyecek temel kitaplardır. Yukarıda sıralanan yapıtlarıyla kurmaya çalıştığı düşünce örgüsünü, bir kitabını okura sunarken yalın biçimde dile getiriyor: "Ökuryazar olmak ayrı şey, okur olmak ayrı. Hemen çoğumuz okula başlayışımızdan kısa bir süre sonra harfleri birbiriyle çatarak anlam çıkarma, bir başka deyişle okuryazarlık becerisini kazanırız. Âncak yasamın akışı içinde bu beceriyi sürekli kullanma gereğini duymayız, bir yana bırakırız. Bırakmayanlarımız da gazetelerin sunduğu poiitika, dedikodu, borsa haberlerini okumada, çizgiroman, fotoroman türünden yığınsal ürünleri tüketmede kullanır onu. Bu bağlamda çoğumuz okur değil, ökuryazar sayılırız. Kişinin okuryazarlıktan okurluğa geçmesi öncelikle okuryazarlık becerisini sürekli olarak kullanmayı alışkanlığa dönüştürmesine bağlıdır. Bunun yanı sıra okuduklarının artalantna inebilecek, onları eleştirel, araştırıcı bir yaklaşımla değerlendirecek, sorgulayacak bir donanım gerektirir. Bu donanımın odak noktası da kişinin kafa.sını bağımsızca kullanabilmesidir. Okuduklannı ölçe tarta, bunlar üzcrinde düşüne düşüne sağlam ve sağlıklı bir iletişime girme de ancak bu yolla kişinin kendi öz § reni de sınırlı kalır. Çünkü, dil düşün cenin evidir." diyof. Yaşamınm her aşamasında bu gorüşlerinın savunucusu, bunların eençlerce kavranmasının emekçisi oldu. Başta, yetiştirdiğı yüzlerce öğrenci olmak üzere, bu düşüncelerini toplum kesimlerine yaymayı da başardı. Dilimizi yozlaştırmak isteyenlerin kurdukları tuzaklan ilk sezenlerden biri de o olmuştur. 12 Eylül'den sonra "dil kirlenmesi"ne o karşı durmuştur. "Start aldı"cılar, "test edildi"ciler, "mega"cılar, "eyç bi bi"ciler, öneksiz Türkçe'yi "The" (The Marmara) ile başlatanlar önce onun kaleminde sergilendi. "Dil kirlenmesinin ulusal bilinci de kirleteceği" uyarısını yapan da odur. Dil kirlenince düşünce kaynaklarımn kuruyacağını, düşünce kaynakları kurumuş bir toplumun "kalabalık"tan başka bir şey olmayacaöını vurgulayıp, yapay bir dilin, insanları nasıl yapaylaştırdığını, içtenliksiz kıldığını söyleyen de odur. Ozdemir, inandığı gerçekleri dile getirirken, "Adım gibi Emin'im ki..." diye söze başlar. Gerçekten, yaptığı her işte emin adımlar atmıştır. Atıp da geri çektiği adıma, kırk yıllık arkadaşı olan ben, tanık olmadım. Geri çekeceği adımlar atmadı, sonunda pişmanlık duyacağı hiçbir davranışta bulunmadı. Az kişili, ama dost'lu ilişkiler içinde, hocası Mustafa Nihat Özön gibi, dil evreninin örnek öğretmenlerinden biri oldu. • Okur oimak Emln özdemir'in anadlli öğretimi yöntemlnde hicblr bllgl soyutlama bağlamında kalmaz. Her kavram, soyutlama bağlamından somutlama nesnelligine kavusturulur CUMHURİYET KİTAP SAYI 367 SAYFA S