Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Semih Gümüş'ten Adalet Ağaoğlu'nun Hayır ı üzerine kapsamlı bir inceleme Baskaldırı ve Roman celemesi de bu süreci olgunlaştıran, zenginleştiren, tamamlayan ya da sorgulayan bir dizi başka bilişsel süreci kapsar. Hiçbir biçimde okurun beklentisiyle örtüşmesc de, söz konusu olmasa da, düzeyli bir inceleme okura değişik anlam ufuklarını ararlar. Adalet Ağaoğlu'nun Hayır romanından yola çıkarak eleş ' tirmen Semih Gümüş'ün yazdığı Baskaldırı ve Roman, Hayır... îçin Bir Çözümleme Denemesi adlı çalışması (Oğlak Yay. 1996), yukarıda değinmeye çalıştığımız düşünceleri, sorunları akla getirdi. Eleştiri alanında şimdiye değin yayımlanan tüm yapıtlarında tutarlı, dürüst, içten ve ciddi biryaklaşım sergileyen Semih Gümüş ödüle değer görulen bu son yapıtını bir 'çözümleme denemesi' olarak niteleyerek giriştiği kapsamlı çalışmanın alçakgönüllü bir sınırını da çiziyor. Oldukça nesnel kalmayı başararak, Hayır romanını zaman, kişiler ve izlek öğelerini birbirleriyle ilişkileri açısından inceleyen Gümüş, inceleme alanında örneği azbulunan bir yaklaşımı da gerçekleştirmiş: Semih Gümüş daha önce Ağaoğlu'nun Romantik Bir Viyana Yazı'nı incelediği Yazının Tarihin Bilinci adlı denemesinde ve (YKY, 1994) olduğu gibi yine tek bir yapıtı araştırma konusu (corpus) seçerek derinlemesine bir çözümlemeye girişmiş bu son yapıtında. Bildiğimiz kadarıyla Tömer Çeviri Dergisi 8. sayısında (Yaz 96) bir Adalet Ağaoğlu Dosyası sunmuştu okurlarına. Yazarın yapıdarıyla ilgili dergi ve gazete yazılarını bir yana bırakırsak, kitaplaşmış bu üç çalışmayı, yazınsal araştırma konusunda bir başarı olarak görmek, yazınımıza damgasını vurmuş bir yazarın, okuma ve araştırma geleneğine sahip bir ülkede yapıt vermesi durumunda yapıtlarıyla nice araştırmalara konu olacağını düşünerek hayıflanmaktan başka bir şey de gelmiyor elimizden. Böyle bir ortamda Semih Gümüş'ün çalışması hem cesaret verici bir umut ışığı gibi duruyor, hem de saygı duyulması gereken bir çaba. Hayır gibi üstsöyıemsel ağırlığı fazla (romanın baş sorunsalı zaman, başkaldırı ve intihar gibi izleksel öğelerden çok, izlek ve söylem ötesi bir öğe, kurgulayımdır), omurgasını oldukca çetrefil bir izlek ekseninin oluşturduğu bir romanın değişik katmanları arasında, olay, durum ve kişiler sarmalında bir an bile çelişkiye düşmeden, metnin okura kurduğu tuzaklara açıklık getiren ve tüm bunlan metnin o karmaşık yapısını basite indirgemekten özenle kaçınarak, romanın yazın { sal değerini yeterince vurgulayarak gerçekleştirmeyi başarmış bir çözümlemeyle karşı karşıyayız. S. Gümüş'ün kendisini, yöntemleri tanıyıp adsıyarak özgün ir eleştiri çizgisi izleyenbireleştirmen olarak görmesini (umarız yanlış bir tanımlama olmamıştır, bazı kitaplarının yazarla ilgili tanıtım paragrafları, böyle diyor) "Hayır" romanının özgül yapısını yetkinlikle betimleyen Semih Gümüş, yapıtını kendi eleştiri anlayışı ve amacını alçakgönüllülükle dile getirdiği bir Sonsözle bitiriyor. Bir üçlemenin parçası olan Hayır'la ilgili bu çözümlemenin, Adalet Ağaoğlu'nun tüm yazınsal yaratımı ve roman evreni için de önemli ipuçları barındırdığını düşünüyoruz. Yrd. Doc. Dr. NEDRET TANYOLAC T ürk yazınında eleştiri, yazınsal araştırma, yaşamöyküsü gibi türler çeşitli nedenlerle ikincil düzlemde kalmıştır. Oysa gelişmiş ülkelerde okur dilediği yazarla UgiB kitapçılarda ya da kütüpnanelerde bir kaynak yapıta ulaşmak için az çaba harcamaz: Onca inceleme, onca yaşamöyküsü, onca ortak yapıt arasından zorlu bir seçim yapmak durumundadır. Hele bir araştırmacı konusunu oluşturan yazar ya da yapıtla ilgili olarak büyük kitapçıların ya da kütüphanelerin fişliklerinde, bilgisayarlarında yüzlerce yapıtı tarar. Türk yazınına ilişkin incelemeler ise çoğunlukla dergi sayralarında kalmaya yazgılı gibidir. Oysa yazın araştırması gibi bilgilenme ve bilgilendirme süreçlerini kapsayan çalışmalar hem yazar, hem de okur açısından farklı enerjiler gerektirir. Farklı nedenlerle çoğu değerli birçok araştırma yazısı dergi safyalarında kalır. Yayımlanan eleştiri ya da incelemelere baktığımızda, ister gazete/dergi vazısı olsun, ister bütüncüfbir çalışma, bunların çoğunlukla ünlü yazarların imzasını taşıması ve makalelerin sayıca kitapların önünde olması dikkati çeker. Genç adlara ise öykü, şair, çeviri gibi etkinliklerde rasdanz. Bu da birçok soruyu barındırır (yazının kapsamını aşmamak için bunlara değinmeyeceğiz). Eleştiri, inceleme, araştırma alanlanna okurun uzak kalışı ise başlı başına bir sorundur. Bu durum, yazın incelemesinin hem yazar hem de okur tarafından büyük bir özveri gerektiren bir tür olmasından kaynaklanır büyük ölçüde. Kitap tanıtmaları bile dizgeli ve sürekli biçimde çoğu yazın dergisinde yer almaz. Böyle bir ortamda da, yazın yapıtı üzerine düşünen, düşündüğünü yazan, yazdığını da kitaplaştırmak isteyen araştırmacıbir bakıma 'karşılıksız yazılar' yazar. Sonra da gözünü karartarak, gözü kara bir yayıncı bularak gözü kara okurunu bekler. Son derece kırılgan, her türlü öngörüyü ters yüz etmeye nazır bir üretim sürecini kapsar inceleme kitabı. Bunun sonucu olarak da yazın araştırmacısı için örneğin yöntem sorununu tartışmak, yöntemsel yeniliklcrc ulaşmayı amaçlamak, tümü kapsa/ıcı bir çözüme yönelmek neredeyse bir üks olarak belirir. Oysa bir yapıtı ele aldığı andan başlayarak okur, bilmeyerek de olsa, bir 'yöntemsel' seçme karşısındadır. Yapıtı hangi ölçütlere göre tüketecek, ne tür anlamlandırma çabalarına girecek, bunlar daha okur yapıtı satın alırken işlemeye başlayan önkoşullardır. O halde bilinçsiz de olsa, okuru kapsayan, salt onun bakış açısını ilgilendiren, göz ardı edilcmeyecek bir bilişsel süreç söz konusudur. Yazın in Başkattn ve hthar KarşıAsız yazılar E l yine vöntemsel açıdan sorgulasak da Hayır gibi doğrudan kuşatılması zor, üstelik çağdaş romanımızın önemli bir yapı taşı savılan bir metne bu denli parlak bir ayna tutmuş olması tartışma götürmez bir gerçek. Baskaldırı ve Roman, iki ana bölümden oluşuyor. Giriş bölümünde yazar 'yaratıcı okuma serüveni' diye nitclendirdiği çözümleyici eleştiri anlayışını açıkladıktan sonra, çözümfemesine 'Hayır'ın Başkaldırısı' adını taşıyan ana bölümle başlıyor. Burada yazın çerçevesinde intihar okusunu inceleyereK başkaldın kavramıyla ilişkilerini ortaya koymayı amaclamış yazar. Camus'den Pavese'ye, Platn'dan Beşir Fuad'a, Laforgue'dan Woolf a uzanan geniş bir yelpazede bireysel, toplumsal, relseri, siyasal açılardan aydın intiharı Aysel'in konuyla ilgili savına sık sık göndermelerle ele alınıyor. Uzun soluklu olduğu anlaşılan bir araştırma sürecinden yansıyan bu bilgiler okura intihar ve başkaldınyla ilgili çeşitli düşünceler sunuyor. Bir bakıma romana ve çözümlemeye giriş ya da hazırlık niteliği taşıyan bu bölüm daha çok toplumyazınbilimsel eleştiri anlayışına da vaklaşan yetkin bir inceleme. Ikinci bölüm, 'Romanın Başkaldırısı' adını taşıyor ve yedi altbölümde Hayır romanının dilscl, kurgusal, izleksel yapılarını inceliyor. Yazar, romanın en önemli özelliği, o süredizimselliği kıran yapısı için "örüT'anlatı terimini öneriyor. Romanın anlatılışında başvurulan teknikleri ve okurca benimsenmesi olası tutumlan saptadıktan sonra, özellikle yinelemeli izleklerden yola çıkarak romanın tekniğini betimliyor. Anlatı tekniğinin girift yapısını açıklarken, özellikle anlatıcıya ilişkin olarak S. Gümüş A. Ağaoğlu'nu romanın içine kaUyor (örn: s. 69). Yer yer de olsa, yazar/anlatıcı özdeşliğinin kurulması, 'yarı anlatıcı/yarıyazar' gibi bir ara ulam önermeyi kaçınılmaz kılıyor (bak. s. 70). S. Gümüş e göre, romanda olacaklarla ilgili, 'anlatıcının yazınsal düzeyde sahip olamayacağı doğal yetiye' bu yanyazar anlatıcı sahiptir. A. Ağaoğlu'nun hemen hemen tüm anlatıları gibi Hayır da sözce kadar, sözceleyim bileşenini en esnek biçimde kullanır. Sözce, anlatıcının sesinin egemen olduğu, 'anlatılan'dır. Sözceleyim ise anlaucının sesinin ardında, adeta oyun oynarcasına sesini ve varlığını bir duyurup, bir gizleyen, öznelliğini sonuna dek metne yansıtan bilişsel bir öznenin üsdendiği 'anlatılan'ın 'anlatılış biçimi'dir. Sözceleyen özne yetkilendirdiği sözce öznesinin (anlatıcının) söylemine kanşabildiği gibi, metnin doğruluk, gizem, yalan, vb. gibi bilişsel ulamlannı ters yüz etmeyi de bilir. Ağaoğlu çoğu metninde (özellikle yazarın son yapıtı Hayatı Savunma B içim 1eri'nde) ala bildiğine devingen bir sözceleyim yapısı sürekli sözceyekanşır. Metnin zaman bileşeni de bu ikilik üzerindc temellcnmiştir. Belki de S. Gümüş, roman için 'yeğin kas gücü' eğretilmesini (s. 74) kullanırken, sözceyfe bu denli karmaşık oyunlara rahatlıkla girebilen sözceleyim/sözce dengesini anlatmaktadır. tkinci bölümde, roman kişılerıne yönelik çözümleme olan 'Kişilerin Bireylik Sorunu' adlı altbölüm bizce bu incelemenin en önemli başarısıdır. Burada yer alan son derece titiz ve dikkatli gözlemler Hayır okuruna önemli ipuçları, bilgiler sunar. Özellikle Yenins ve Layana konusunda. Yine önemli altbölümlerden 'Zaman Romanı' da özellikle Yenins'in kurgudaki yabancılaştmcı işlevi üzerinde durur. AsIında Hayır'ın zaman romanı olması hiçbir dikkatli okurun gözünden kaçmayacak birözelliktir. Romandaki herkesin (ve her oluntunun, hatta anlatmanın da) zamanla ilgili bir 'mesele'si vardır. Aysel'in zamanı, Ömer'le Aysel'in zamanı, Engin'in zamanı, yazar dostun zamanı, Uner'in zamanı hep 'yanlış' zamanlardır. Şimdiyle geçmiş arasına sıkışmış, hcp bir gelgitin oyuncağı, çoğunlukla gücüllükler barındıran, pişmanlık dolu zamanlar. Romanın zamanı ise, Gümüş'ün dediği gibi 'kurmacanın kendisidir' (s. 101). Hayır romanının özgül yapısını yetkinlikle betimleyen Semih Gümüş, yapıtını kendi eleştiri anlayışı ve amacını aîçakgönüllülükle dile getirdiği bir Sonsözle bitiriyor. Bir üçlemenin parçası olan Hayır'la ilgili bu çözümlemenin, Adalet Ağaoğlu'nun tüm yazınsal yaratımı ve roman evreni için de önemli ipuçları barındırdığını düşünüyoruz. • Başkaldın ve Roman Hayır... İçin Bir Çözümlem,e Denemesi / Semtb Gümüş /OglakYaytnlan /132 s. Kişüerin BfreylHt Sorunu Gümüşlük Akademisi Latife Tekin "Ayın hafif, sisli ışığında bir ressamın gölgesinin avludan avluya süzüldüğünü ya da bir heykeltıraşın otların arasında parlayan taşlara yorgunlukla bastığını görmek, kelimelerin gürültüsünden sıyrılmaya çalışan bir yazarın suskunluğuna tanık olmak..." N I S A M CUMHURİYET KİTAP SAYI 407 SAYFA 9