04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

kten "Saydam ve Gizli "ye uzanan hir vakıcı sevda AHMETOZER e zaman kuşağımdan bir şairin şıırleriyle sofuk alsam, toplumsal yaşamın önemli bir kesitinin gözler önüne serildiğini göriırüm. Şairin, çağına tanık olduğu kadar, bu tanıklıktan çıkaracağı derslerle, ona yön vermeyi, onun değişimine, dönüşüp geleceği yönlendirmesine önemli katkuarın bulunduğunu görürüm. Şiirin iç dünyasında yaşanan serüvenler de ayrı bir konu olur. Şiire yüreğini katan bir insanın "ben şairim" diyebileceği noktaya varıncaya değin, şiiraen kaç köprüyü geçtiğı ilgilendirir Deni. Hiç kuşkusuz niçbir şair, şiirde doruğu yakaladım dememiştir bugüne değin. Bu durum, şiirsiz edemeyen bir ömrü giyinmek; bir ayrılık, bir yalnızlık, bir ölüme uyarlanmaktır kuşkusuz. Şair Hüseyin Atabaş'ın ilk kitabı Ge N Hüseyln Atabaş Can Yucel ve Azlz Nesinle blrllkte. lecek'e bakarken onun yıllar öncesinden geleceğe nasd baktığını düşündüm uzun uzun. 6O'lı yıllarda şiire başlayan, ilk kitabını 70'li yılların ortasında yayımlayan şairin büyük ölçüde yaşadığı yıllara tanıklığı, bütün boyudarıyla bir ilk kitaba yansıyor. Örnek mi? Günümüzde, anadilimizin içine sokulduğu çıkmazı yıllar öncesinden ne güzel yansıtıyor Atabaş. Salt yansıtmayla da kalmıyor, tutuyor öneride bulunuyor. Çünkü o; dilin, düşüncenin varlık nedeni olduğunu, sözün öneminin bundan kaynaklandığını, dizenin özgünlüğünün bu güzellikten sağıldığını bır şair olarak iyi Dİliyor. "Anaundan yenı doğan her çocuğun / Türkçcntn aydınltk sütünü sağın gözlerıne / Sabah /Öğle / Akşam .>T Atabaş, yıllar öncesinde yazdığı şiirlerde, biçimsel kaygı bugünkü durağının çok ötesinde; ancak şiirin iç dinaköklü girişimine payanda yapar. Şiirlerin içerdiÜ tüm sözcüklerin birbirleriyıe kurduğu sıkı iletişim, söyleşiye kusursuzluk kazandınr. Yaratılan derinlik duyumu okuru sarsar. Derinlik ile birlikte gelişen gerilim, Hüseyin Atabaş'ın söyleyişine özgü bir tarzdır; bu durum, gerek derinliğin gerekse geruimin şiirde yaşattığı güçlerin büyüsü altında gibidir. Ukyaz Töreni, okur için bir düş tapınağıdır. "Zaman" ile gizemli anıştırmalar baskınlaşır. Metin Altıok'un Atabaş'ın şiiri için yaptığı, "sevginin ezik buğusu" nitelemesine yukanda belirttiğimiz eksenlerden yaklaşmak gerekir. Yok> sa, daraltılmış bir "melâl 'e sücışıp kalmak işten bile değıldir. Osman Bolulu ile yaptığı söyleşide: "Ilkyaz Töreni "nde yalnızlıklar, kırgınlıklar, özlemler, yaşanmamış güzellikler, sevdalar; (...) yaşamın öteki temel gerçeklcrinden kopmadan güzeli arayışımın belü başh gezinti yerleri oldu"... demesi bu yüzdendır ve haklıdır Atabaş. "Saydam ve Gizli"sinde saklı duran bir şaip TUGRULASİBALKAR üseyin Atabaş, sırılsıklam sevdalı bir şair olarak ve delidolu bir ömre özenerek "gökyüzünden mavi rengi çalmaktan" suçludur. Bu suçu bilerek, isteyerek ve tasarlayarak işlemiştir; "faslı düzen" divanında yargılanmalıdır!.. Hüseyin Atabaş; ellibeş ydlık ömrünün vc otuzbeş yıilık sanat yaşamının şiir birikimi olan Gelecek (1975), Yanarca (1979), Bitmeyen (1983), Yüzün Bende (1988), Ilkyaz Töreni (1993) adlı yapıtlarının ardından Saydam ve Gizli (1997) ile okur karşısında. Kale ve Bozkır (1994) ise kültür, sanat ve toplum sorunları üzerine yazdıgı denemelerini derlediği bir başka yapıtı. Son sözü başlangıçta söyleyeceğim: Gelecek, yaşamîa bağını koparmamış karşıduruştur, kaçırulmaz derecede kişisel bir umutsuzluk umuda teslim olur. Verimli bir ortam ve yatak hazırlar Yanarca'ya. Yanarca, karşıduruşu pekiştiren tepe noktasıdır, kişiselliğe kauiımcı bir yön bingişir, Gelecek'teki insanteklerinin konumları ve konumların güç, istem ve beklenti içerikleri bu toplamda katılımcı yön ile kucaklanır. Potansiyel olanla aktüel olan karşı karşıya gelirken aktüel olan ağırlık kazanır. Bitmeyen, Yanarca'daki trajediye dramla karşılık verir. Yüzün Bende, uzlaşmazlıkları kovalama çabasında odaklaşır. Ilkyaz Töreni doruğa bayrağı diker. Saydam ve Gizli ise doruktaki bayrağın dalgalanışını doyumla seyretmenin tadıdır. H nin en belirgin nitesi, plastik yansıtmalardır. Duygunun sözel anlatısına çok az yer verir. Plastik ögelerle yansıtma, t duygunun somutlaşmasına yaraımcı oluyor. Kuşkusuz, söylemi de yumuşatıvor. "Bu saptama, Gelecek'le birlikte başlayan, Yanarca'da ki, şiirinin militan bir navası var bu toplamda süren ve diğer yapıtlannda ağırlığını duyurmaktan korkmadan varlığını koruyan gelişimi çok iyi özetler. Bitmeyen, aynntıların amansız dalgalanışıyla beliriveren acımasız bir yumuşaklığı yaşatmayı başanr: "dün ayrımına vardım ki birden/ ellerimde duruyor hâlâ ellerin." Bitmeyen toplamındaki "Filistin" şiiri acımasız yumuşama tadı için bir örnektir; hâlâ diriliğini korumaktadır. "Gökyüzünden mavi rengi çalma" suçunu da bu kitapta işler. Yüzün Bende, uzlaşmazlıklan kovalama çabasında duygu ve düşünce arasında kararlı bir denge durumu yaşatır. "Yüzün Bende" ile "Bana Kalan" okurun belleğinden kolay çıkmayacak şiirleridir bu toplamın. Tüm bu yapıtlannda, ayrıntılar süreç içinde dcğil, küçük olaylann, duygu tonlarının kurgulanışından yansıtma ile beslenerek benmerkezci bir ilişkiyle örülüdür. Süreç içinde değildir ama sürekü verili olanın, yaşam damarının içindedir; yaşamla bağını ve örüntüsünü oya gibi işler, benmerkezci ilişki katılımcı yönlenimi doyurmayı unutmaz. Gelecek'teki karakteristiği, yaşananı yalnızca günün bakış açısından görmek gibi tehlikeli bir eğilimin farkında olan ve bu arada yaşananda geçmişle ilgili bakışımızın da vazgeçilmez bıçimde geleceğe ilişkin ağırlıklı bir öge bilincini taşıması oluşturur ve her nedense görmezden gclinmiştir. Gelecek, şiirinin önünün sözcüklere bağlı olduğunu algılayan bir tarzı imler; gerçeklere değil, sözcüklere. Sözcüklerin Kullanım biçimi ve imge serpintisi, beslendiği kaynaklar arasına Ikinci Yen'den de esintiler tasıdığı izlenimi uyandırır. Yanarca ile bingişen konumu, bir başka gerekçe ile Vecihi Timuroğlu net bir biçimde vurgulanruştır: "Hüseyin Atabaş'ın şiiriCUMHURİYET KİTAP SAYI 398 Küheylâikalemlme"yaz" doıfni gonlüıncs Yhn de oztenecsk bir zubM tlkyaz Töreni, ütopik bile olsa, şiiri sonsuz yalınlaştırmayı amaçlayan bir toplamdır. Insani durumlar ile insani dcğerlcr arasında yansız kalamayacağını anlamış bir derviş konuşmaktadır aruk okurla: "Esirgeyen, bağışlayan/ sevginin adıyla"; "çek tetiği, indir avı ey avcı!..": "görecek gönül gözün varsa sultanım..." Sevgi ve sevi, eşeysel istek eşyaya damgasını vurur, eşyanın tadını şiir lcatına çıkarır. Bir hakldığı vurgular flkyaz Töreni: duyarlılık yörüngesi bilinç kadar usdışına da olanak tanır. Anonimleşmeye yüz tutmuş aüşılmış düzen, ses olanaklannı, şiirinin altında bir yere bırakır; şiir bilge bir edayı serüvenine tanık kdar. Böyleükle, elde edilen anlatım rahatlığı, olağan ve sıradan durumları da Saydam ve Gizli, ağırlığını aşklann ve dostıuklann sevgi güzellemeleri üzerinde yükselir. Kitap iki bölüm ve yirmialtı şiirden oluşuyor. Sevgi güzellemeleri ile vanlan konıım, geç kalmış ya da gecikrnis, bir romantizmı barındırmıyor. Ilkyaz Toreni'ndeki derviş ya da bilge ağız konuşmasını sürdürüyor okurla. Şiir, Türkçe'nın iç denizindeki anlamlı bölgelerin uçlarını keşfe çıkmıştır: A(ş)kdenız, kırlangıçyazı, elmabaharı... Apollianire, "Biz ki nep geleceğin, sınırsızın sınırlanndaçarpışıyoruz" demişti. Saydam ve Gizli, Atabaş için böyle bir yerde duruyor. Söz, duyarlık ve coşku, Saydam ve Gizli'de, sevginin ezik buğusu için yine bitek bır ova, renkli bir kıvam, ılık bir üzünç kaynağı. Yaşanan yaşamı gösteren şiirin içinde yaşanacak yaşamın güçlü ipuçlannın birlikte serimlendiği bir bilinçlik egemen bu toplamda. Şiirinin kandolaşımına yetinmezliği ve güzelin peşini bırakmayışı dokuyor Atabaş. "Birdüşü öpüyorum kaşla göz arasında" derken bile retorik nice ufuklan açmıyor mu? "dokunsam dörtnala geçiyor zaman, dokunmasam gökyüzü düşecek üstümüze" Saydam vc Gizli; yineüyorum, doruktaki bayrağın dalgalanışını doyumsuzca seyretmenin tadıdır. O tada varmak ise, şiirin öykülemeden farklı bir estetik haz olduğunun ayrımına varan okurun hakkıdır. • 8m varsn dye ıttn yaşamntozunu mızmi, şiiri var eden duygudüşünce sarmalı, telc sözcükle diyalektik, yazılanlann içinde. Çocuk ve doğa, bu düşünce örgüsünün İki önemli tarafı olur ona göre. Çocuklara yaslanan bir yüreğin duyarlığıyla şu dizeleri armağan eder bize. "Bir yağmur yağıyor sürulmüş toprağımıza / Haberin ola gece." Her şairi var eden bir alt kültürün olduğu bilinen bir gerçektir. Atabaş'm şiir coğrafyasında da Karadeniz'in simgesel özellıklerini görürüz. Sevgilinin saçlannı kim "mısır püskülü"ne benzetmiştir? Gözlerle mısır sütünü yan yana getiren kaç yazar tammışızdır? Sürmene işi bıçağı, kaç şair kullanmıştır dizelerinde? Bu motifler," Yanarcaaa bir çiçek bahçesine dönüşür ve "Uy Aman" şiiri doğar. "o, mavi tanrıçasıydı Karadentz'tn / oen gencecik bır kemençe ozanı". Çağının çocukları 6O'lı yıllarda neyi yaşıyordu? Türkiye'de, Biafra'da, Vietnam'da ve Cezayir'dc "bir büyük ses" olarak insanlığın acılarının ortasında kalan çocuklar... Şair, işte onları öne çıkarır ağıtı ve umudu yan yana getirerek vc ömür boyunca solumaktan mutluluk duyduğu "ilkyaz" sözcüğüne katarak. Dün neyi yaşıyordu insanlık? Sanatçı buyaşananların neresindeydi? Nelerdökülmüştür yazıya o günlerden... İşte bunlar nep birer soru olarak durur önümüzde. ODTÜ, Ankara'da bir üniversitedir, •l 1976'dır ve burada kıstırdmış yürekı ler söz konusudur. Şair ordadır ve bir sloganın ardından iz sürmektedir. Ve orda, namluların sıcaklığında, yurdunun bağımsızhğı için yürüyen kızlar; ona göre "gül", oğlanlar "gelincik"tir. Ve aynı yıhn nisanında şair, Kızılay'da, bu kez cici bayanları, cici beyleri konu eder şiirine. Evlerine çiçek götürülen. Ve gecekondulardan bu alanlara inenlere kurşunlar yağdırıldığına değinilir dizelerde. Atabaş her ne kadar doğduğu topraktan şiirine renkler taşısa aa o ömrünün büyük bir bölümünü bir Ankara sevdalısı olarak geçirir. Pek çok şiirine Ankara sevdasını sindirmiş, Ankara'ya şiir düzen şairler kervanına katılmıştır. Daha doğrusu Tapduk Emre'nin dergâhına dümdüz odunları taşıyan Yunus gibi Baba Ceyhun'un ışıltılı düşlerine şiirli yolculuklar başlatmıştır. Atabaş'ın siirleri, içten içe bir sevgi taşır. Bu sevgi ilk kitaplarında içten dışa bir akışı simgeler. O günün toplumsal kosullan, köyden kente göçler, gecekondularda yaşanan zaman, teKnoloiinin bugünkü düzeyinin çok altında oluşu, ekonomik sorunlar, şairi iyi bir gözlemci olmaya yöneltir. Bir yandan kırları, ordaki yaşamı, bir yandan kentleri buraya sıkışıp kalanları dile getirir. Sığırtmaç çocuklar; işportacı, işçi, dizgici ve kapıcı çocuklar bir ezik yaşamın lokomotifleri olarak şairin "Yanarca"sında yer alırlar; hem de bir büyük koroyu oluşturarak. Şair hiç kuşkusuz bu koronun çok yakınında, koronun kulakları sağır eden çığlığınm çekim alanındadır. Sığırtmaça göre "Gökyüzü öyle ırak", "kırlar bir uzun hava"dır. Sabah, işportacı çocuklarla uyanmaktadır. îşçi cocuklann düşlerini ise "ak yaka"lar "kara çanta"lar süslemektedir. Dizgici çocuğun ciğerlerinde metal grisi birikmiştir. Kapıcı çocuk, kadife uykulardan uyananlara süt taşımaktadır ve koro; sevdanın kurtuluş ile birleşen yolunu aramaktadır. Atabaş, 19781982 arasında yazdığı 16 şiiri "Bitmeyen" adıyla kitaplaştınr. Biîindiği gibi ilk üç kitabını tek sözcük üzerine oluşturur. Atabaş'm şiirinde ilk dönemeç bu kitabıyla başlar. Ilerde "Yüzün Bende"den geçip "Ilkyaz Törenı"ni hazırlayarak "Saydam ve Gizli"de bir doruğa ulaşan şiirler, bu kitabında lirizmin ve kendi beninin öne çıkarılmasıyla biçimlenir. Şairin, şiir denilen atı ne za( l J SAYFA 5
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle