25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Güney Dal'ın son romanı Almanya ve Türkiye'de aynı anda yayımlandı Gelibolu'va Kısa Bir Yolculuk YILDIZ ECEVİT lmanya'da yaşayan Türk yazarlarından Güney Dal'ın son romanı "Gelibolu'ya Kısa Bir Yolculuk" Geçtiğimiz aylarda Türkiye ve Almanya'da aynı tarihte yayımlandı. Romanın Almanca çevirisi, başta "Diel Welt" ve "Der Spiegel" gibi Almanya'nın ciddi ve ağırlıklı yayın organlarından olmak üzere, çeşitli gazete ve dergilerden olumlu yankılar aldı. Önceki romanı "Kılları Yolunmuş Maymun'la özellikle Almanya'da kendisine haklı bir ün sağlayan Dal'ın yazınsal yaratıcılığını, ondaki fantezi boyutunu ve öyküleme gücünü öven yazılardı bunlar. Chaim Noll "metindeki inanılmaz yazınsal güç"ten (Die Welt, 23.4.1994) söz ederken, Sten Nadolny biçerndeki "gülmece öğesinin, alışılmamış bir fantezinin ve olağanüstü komik'in (Der Spiegel, 18/1994) altını çiziyordu. Gerçekten de Güney Dal'ın romanında ilk planda dikkati çeken, keyifle, giderek tutkuyla öyküleyen ve olağanüstü bir gözlemleme yeteneğiyle betimleyen bir anlatıcının varlığı. Dal, romanda kurgulama ve biçimlendirmenin ne denli önemli olduğunun ayırdına varmış bir romancı. Son derece titiz kurgulamış romanını; romanın felsefi içeriği organik bütünün bir parçası olmuş, biçime yoğrulmuş. Ne kendini anlatı eyleminin büyüsüne kaptırmış bir yazarın biteviyeliğinde bunaltıyor okurunu ne de onu felsefi görüşlerin kıskacına alarak metinden alması gereken 'oyunsu" tattan yoksun bırakıyor Güney Dal. Bu bağlamda tam kıvamında bir yazınsal ürün "Gelibolu'ya Kısa Bir Yolculuk". Bu başanda anahtar sözcükler, 'kurgudaki yetkinlik'; 'yazın'ın her şeyden önce bir sanat dalı olduğunun bilincinde Güney Dal, sanatın 'oyunsu' yönünü gözardı etmemiş, onu 'ciddiyealmış'. tki ana bölümden oluşuyor roman. Birinci bölüm. tstanbul'da yaşayan başarılı bankacı güncel tanımla bir 'yuppy' Burak Doğu'nun, çocukluğunu geçirdiği Gelibolu'ya yaptığı bir yolculuğu içeriyor. Tüm yaşamını 'ressam' olma düşüyle geçirmiş ama olamamış birinin "yanlış yaşamak ve hayatı ıskalamak" (s. 42) konusunda kendisiyle hesaplaşmasıdır bu yolculuk özde. Çağdaş yazında sık kullanılan motif• lerden 'iç dünyaya yolculuk'u odak almış Güney Dal burada. Bir kaçışı öykülüyor romanın birinci bölümü; kentten doğaya, uygarlıktan (!) arkaik yaşam biçimine, yozlaşan değerlerden nostaljik olana, bugünün yükümlülüklerinden çocukluğa, gerçekten düşe, 'ego'dan 'özben'e bir yolculuk bu. Birinci bölüm somut ağırlıklı; odakta C U M H U R İ Y E T KİTAP SAYI 234 Almanya'da yaşayan Türk yazarlarından Güney Dal'ın son romanı "GelİDolu'ya Kısa Bir Yolculuk" Geçtiğimiz aylarda Türkiye ve Almanya'da aynı tarihte yayımlandı. Romanın Almanca çevirisi, başta "Die Welt" ve "Der Spiegel" gibi Almanya'nın ciddi ve ağırlıklı yayın organlarından olmak üzere, çeşitli gazete ve dergilerden olumlu yankılar aldı. 'somut' dünyanın tutsağı Burak Doğu var. Genç, dınamik, 'dünyaya dönük' bir isim 'Burak', soyadı 'Doğu' da dünyasal bir konum gösteriyor. Anlatının odağında ise, önem sıralamasında Burak Doğu ile başabaş yarışan bir başka figür daha var: Gelibolu. Yine dünya coğrafyasında yeri olan bir küçük kent. Somut bir gerçe: Aşağı ve Yukan Çarşılan. Santral Sokağı, Hamza Koyu, "Bayraklı Baba'sı, "ünlü vatan şairi (...) Namık Kemal'in padişahın gazabına uğrayarak" (s.71) tutuklu kaldığı kale burcu, "dünyaca ünlü çocuğu Piri Reis'in uzaylılarla anlaşıp birlikte çizdiği ileri sürülen o ünlü haritasının" (s.71) eski bir kopyasının bulunduğu m üzesi ve gerçekten yaşamış ve yaşamakta olan 'Tito' Efendi'si, Keriman Abla'sı, Berber Rasim Amca'sıyla Gelibolu; insanıyla, kültürüyle, yaşam biçimiyle Türkiye'dcnbirkesit. tlk bölümü oluşturan, bir ile altı sayfa arasında değişen kısa episodlar; içerdikleri insan portreleri, doğa betimlemeleri, gelenekler, tarih ve mitoloji kesitlcriyle ilmek ilmek dokuyor metni bütüne doğru. Kimi kez sevgi ile kotarılmış. Sıcak, insancılık kokan bir dillc bctimliyor kişileri Güney Dal, kimi kez de bir deniz manzarasını 'resim yaparcasına' 'anlatıyor'. Görselliğin vurgulanması, romanın birinci bölümünün en belirgin özelliklerinden biri: "Bir parça deniz, gölgede kalmış bir parça sandal küpeştesi ve bir parça da martı kanadı. Yani bir sıkımlık Prusya mavisini çinko beyazıyla iyice açar, gizli bir skarleti de bu mavinin üstüne düşürürdü: Deniz. Sonra yine çinko beyazından yapılmış bir parça leke: Martı ka^adı." (s. 99) Kimi yerde "griden kızıla değin bir yığın rengi denedikten sonra kendisini günün mavisine 'boya(mıştır)'" (s. 43) manzaralar Güney Dal'ın anlatısında, kimi yerde ise "şafakla birlikte bir renk cümbüşüdür başlarC), dağlann moruyla, denizle gökyüzünün birbirine karıştığı yangın kırmızısı içinde artık tam bir masal dünyasında olunurdu"(s.93). Birinci bölümün fantastik 'masalsı' boyutunu, dokuya serpiştirilmiş mitler ve söylenceler oluşturuyor, "yangın kırmızısı"na boyuyor onu yer yer. "Olmaz diye bir jey yoktur" (s. 96) bu topraklarda. "Bay Utku'nun oğuUanndan 'Phantasos' buralarda bir yerde doğup büyümüş, at koşturmuş, etrafinda uçuşup duran bir yığın kanatlı yalanlarla gününü gün etmişti(r)" (s. 94). Antik Yunan mitleri, Osmanlı yatırları ve Sarozlu balıkçıların dizginlerindcn boşanmış av 'fantazi'leri iç içedir 'Phantasos'un ülkesinde. Bu topraklarda boy atmış kültürlerin tümünden alır besinini Güney Dal'ın romanı. Belki de Alman eleştirmenin dediği gibi, "bu Türk romanındaki imgeler dünyası, Homer'in renlderine, tınısına ve ritmine, modern Avrupa'nın ortaya çıkardığı birçok romandan daha yakın "dır (Chaim Noll, a.g.y.). Sarozlu balıkçıların av öyküleri, Yunan mitlerinden olduğu kadar Binbir Gece Masallan'ndan da izler taşır. "Canavar suratlı uçan balıklar, tutulup yanldığında kardından canlı çocuklar çıkan yunuslar, çocuk sesiyle konuşan ayı balıklan"yla (s. 92) doludur bu öyküler. "Denizin Kötü Ruhları" adlı episodda, denizi ilk kez gören Anadolulu erler anlatılır, "deniz, masalsı, büyüleyen, içinden iyililderin ya da kötülüklerin bir anda çıluvcreceği koskocaman bir sihirbaz torbası(dır)" (s. 66) onlar için. Gözlem yeteneği gizcm yüklü imgelerle bütünleşir bu episodda. Gürültüyle işleyen elektrik santralının bulunduğu sokağın ağır işiten, "duman altı olur gibi 'ses altı' ol(muş)" (s. 76) teknoloji kurbanı insanlarının ve özellikle de yaşamı ansiklopediler aracılığıyla yaşayan Keriman Abla'nın anlatıldığı bölümler, humorla kotarılmış, espri yüklü Güney Dal anlatısının doruklarını oluşturuyor. Azınlık portrelcri ise romanın bir başka boyutunun yapıtaşlan. Manifaturacı Yanis Amca'nın oğlu Rum tstavro (s. 55), dondurmacı Moiz Amca'nın oğlu Yahudi Avram (s. 52), Ermeniler, Çingenelcr ve Türkler birlikte yaşarlar Güney Dal'ğn romanında, dostça, insanca, uygarca. Çokuluslu bir devletin ardılıdır Burak Doğu, binlerce yıldır çeşitli kültürleri üzerinde banndırmış bir coğrafyada yaşadığının bilincindedir; şovenist değil, hümanist ton belirleyicidir bu romanda. ilk bölümde gelenekscl anlatı özelliklerini kullanarak betimleyen anlatıcı, ikinci bölümde soluk soluğa bir tempo içinde öykülüyor, değişik zaman ve uzamlarda koşuşturuyor, bilinç ve bilinçdışı arasında bir yerde insanlığın çektiği acıları yaşıyor ve bunlann tümünü "pek kıymetli işverene" yönelttiği 57 sayfa uzunluğundaki 'dilekçe'sinde anlatıyor, bir solukta, noktalama imi ve büyük harf kullanmaksızın, metni bölmeden, gerçeğin bütünlüğünü bozmadan. tç dünyanın, 'soyut'un odakta olduğu, 'insanlık acıları 'nın yaşandığı ikinci bölümde 'modern roman'ın biçim özelliklerini kullanmış Güney Dal. 'Dilekçe'sinin daha önce çalışılan işler bölümüne "ermişhk" (s. 141) ve "yatırlığı" (s. 157) ekleyen ve ismi mistik çağrışımlara yol açan tnan înce "ruh gibi bir adam"dır (s. 73), belki de bir peygamberdir; tinsel değerlerin maddeye dönüştüğü çağımızın kutsallığı elinden alınmış grotesk bir peygamber, maddeyle bağlarınr koparmış, işsiz, yanlız biryandeli,OğuzAtay'ın"Tutunamayanlar"ındaki Selim Işık'ın gönül yoldaşı... "Üç yıllık planlar"la yaşamına yön vermeyeçalışan ama birtürlü kendini gerçekleştıremeyen, stresler yaşayan ve bunları bedensel acılar biçiminde duyumsayan Burak Doğu'nun dünyasındaki 'bireysel' düzlem, başkaları için yaşayıp acı çeken înan înce'nin evreninde 'kolektifleşir. 'Somut' iş dünyasından Burak Doğu ve "en küçük esintide duman olup uçuverecekmiş(çesine)" (s. 73) 'soyut' înan înce, insanın iki yönünü simgelerler özde; evrcnsel ruhmadde karşıtlığıdır burada anlatılan. Yoğun mistik anıştırmalar içindeki metinde înan înce, uçak kazasında okyanusa gömülür, Osmanh'nın Yedikule zindanlannda işkenceyi tanır, Etiyopya'da açlıktan ölür. insanlığın kendisidir înan înce; onun kolektif bilincidir, bilinçaltıdır. Çağ sorunlan, çevre kirliliği, açlık, ideolojik yaşam biçimİeri art arda sıralanır bu düşlerde. Hiçbir toprağa bağımlı değildir, bir "dünyayurttaşı"dır înan tnce. ikinci bölümün ana figürü "bir rüyadan bir başka rüyaya uyan(maktadır) ve gerçek yaşamı(n)a nasıl uyanacaktı(r) onu birtürlü bilememek(tedir)" (s. 180). Reenkarnasyon düşüncesini çağrıştıran buna benSAYFA TitizHPiargi I 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle