25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

konumlanmak ve hak talebi: Bu ikisi nastl birlikle gidiyordu? Üniversite yıllanntn radikalizminden yerleşik aile düzenine geçiş, inanctn hayat içindeki yerini nastl etkiliyordu? Farklı inanç türlerini kadınlar hayatlannm değisik evrelerinde nasıl taştyorlardı? (s. 15) llyasoğlu kendini toplumbilimci olarak konumlandınrken ise zihinsel çerçevesini kuran iki temel yaklaşımı vurguluyor: Biri modernleşme kuramlarının ve o kuramlarda vazedilen geleneksd/modern gibi dualist kavramların eleştirisi; diğeri ise dinsel inanç ve pratiklerin bireylerin zihinlerinde ve yaşam pratiklerine dikte edilen doktrinler gibi değil, bizzat öznebireylerin gerçekleştirdikleri dolayımlar olarak incelenmesinin sosyolojik açıdan gerekliliği. Benimsediği yaklaşımı şöyle ifade ediyor: Bu çalışmada îstamicemaat içindeyeralan kadınlann ktmliğini oluşturan öğeleri tartıştrken, bu nedenle esas olarak bu kadınlann tslami ataerkilliğı yaşaytşlannı, tek başına hlami önkabullerin yönlendirdıği tek yönlü bir ideolojik süreç olarak görmedim: kendilerinin de ö'zne olarak yer aldtklan farklı bir dizi etkileşimin odağtnda, yenibirkimlik oluşturma çabası içinde "modern durumun" getirdtğı tammlamalan nastl yeniden kurduklanm izlemeye çaltştım. (s. 18) Kitabın farklı bölümlerinde îslamın siyasileşmesi ve tslami çizgide kimlik siyasetlerinin oluşumu bağlamında tslamcı kadınların tesettürü benimsemelerinin değisik boyutları tartışılmaktadır; Müslüman Ortadoğu toplumlarında ve Türkiye'de yeni tesettürün anlamı modernlik ile 'aslına uygunluk' (authenticity) arasında kurulmaya çalışılan sentezin bir simgesi olmuştur. llyasoğlu tesettürü modernleşme karşısında kültürel benliği korumak hem de modern yaşam içinde yer almak ' :in îslamcı kadınlann benimseiği 'ayrımlayıcı strateji'lerden biri olarak nitelemektedir. Batılılaşmanın etkileri karşısında oluşan aynşmaların giyim düzeyinde dışa vurulması, aynı zamanda tslami siyasi çizginin kendisini genel sağ siyasi çizgiden farklılaştırmasını da sağlamaktadır. tlyasoğlu'nun çalışması politik îslamın bireyler, özeflikle de kadınbireyler düzeyinde algılanışına ve yaşanmasına ilişkin bulgular ve analitik yaklaşımlar getirmektedir. Kitapta öne sürülen savlar ve tartışmaya açılan sorular gerek kuramsal analizler, gerek tslamcı kadın yazarlann yazdığı edebi metinlerdeki otoportrenin betimlenmesi, gerekse tesettürü benimsemiş 21 kadın üzerinde yapılan vaka araştırmasının bulgularıyla desteklen miştir. Bu kadınlann hepsi yüksek eğitimli, çoğu profesyonel mesleklerde ve hepsi ücretli çalışan kadınlar olduklarından Türkiye'de Kemalist seçkinlerin karşısında oluşmakta olan 'karşıseçkinler' grubunun üyeleri olarak nitelenmeleri de mümkün görünmektedir. 'Kadın Sorunu, Devlet, Reformist tdeolojiler ve Islam' başlıklı bölümde, Müslüman Ortadoğu ülkelerinde ulusal projeler içinde 'kadın sorunu'nun ele alınış biçimlerini tartışmaktadır. Genellikle tslam modernizmi, milliyetçilik ve sömürgeciliğe karşı milliyetçi seferberliğin kesiştiği alanda tanımlanan ideolojik çerçevelerde, Batılı/ sömürgeci kimliğin karşıtı olarak "aslına uygunluk' simgesel temsili ve otantik kimliğin korunması, yerli kültürün taşıyıcıları olarak kadmlara yükleni ne dayandırmaktaydı. Bunu feminizm ve kadın haklan için bir kazanç mı, kayıp olarak mı değerlendireceğiz? Mısır'da kadınlar, lslamla yüzyüze, karşı karşıya gelme şansını yaşadılar; mücadelelerini, daha Sharawi'den itibaren şeriat hükümlerini kendi talepleri doğrultusunda dönüştürmeye yöneldiler. Türkiye'de ise Kemalist, modernist devlet, kadmlara böyle bir mücadele platformu gereği ve 'şansı'nı tanımadı ,ama kadın kimliği üzerinde tslamın baskın rolünü azaltarak kadmlara farklı kültürel referanslar arama yolunu açtı. Bence tlyasoğlu'nun kitabındaki en özgün tartışma, tslam'da cinsellik, beden ve kimlik üzerine yazdığı bölümde yer alıyor. Yazar, bu bölümde literatüre göndermeler yaparak Müslüman toplumlarındaki cinsel segregasyon, 3 yordu. Bu temel saptama, Ortadoğu tslam toplumlarındaki feminizmlerin değerlendirılmesinde anahtar sayılabilir. Bu bölümde, Mısır ve Iran örnekleriyle Türkiye'de yaşanmış olan tarihsel deney ve deneyimlerin tartışdması, kısıtlı da olsa bize Türk feminizmi vc Türkiye'de kadın kimliği ve giyimi üzerine odakJaşan kültürel/politik kutuplaşma hakkında bir çerçeve sağlıyor. Halkı Müslüman olan Ortadoğu toplumlarının çoğunda, tslam, Batı karşısında kültürel kimliği tanımlayan yegane ideolojik kaynak olmuştu. Oysa Ziya Gökalp'in tanımladığı şekliyle Türk milliyetçiliği, aslına uygun kültürel kimliği tslamöncesi Türk kültürü örtünme gibi pratiklerin arkasındaki sosyal mantığı deşiyor. tslam dininde fiziksel özellikleriyle sürekli ilgi konusu olan beden toplumsal olarak nasıl tanımlanacaktır? Bedenle benlik arasındaki dolayım nasıl sağlanacaktır? Burada adeta bir antropolog duyarlığı ve titizliğiyle tslami bir pratiğin, örtünmenin 'içerden' bir okuması yapılmayaçalışümaktadır. tlyasoğlu'nun önerdiği 'bedenin kıvnmları/benliğin hatlan' kavramları, 'örtü'nün simgelediği dolayım alanını bence çok iyi betimlemektedir: "Kadtn bedeninin örtülmesinin kurallarla belirlenmesi, bedenin fiztksel varltğının her hücresine kadar duyarlt bir varltk olarak algılanmasıyla ilgilidir. Dolaytsıyla bedenin ktvrtmlan da nötr degildir, duyarlıdtr. ...Beden, ten ve benlik arasındaki etkilesimlerin dolayımalantdtr. Dolaytsıyla, benlik duygusu bedenin duyumsanması ile yakından ilgilidir; Bu, bedenin kıvrtmlannda olusur. Benlik duygusu ve bedenin duyumsanmastbiraradaveaynı sekildeanlamlandtrtltr. Toplumsaltn başladtgıyerdebenliğin hatlan bedenin kıvnmlanm yeniden tanımlar." (s. 67) tlyasoğlu, bu tartışmayı kitabın şonlarına doğru 'Kamusal Alan ve Özel Alan Arasındaki Dolayımın Mantığı' diye adlandırdığı bölümde başka bir analitik düzeye taşıyor. Burada tartışma konusu olan tesettür ve tesettürün özel alan ile kamusal alan arastnda geçisliliği simgeleyen bir 'simgesel operasyon' olarak değerlendirilmesi, kadın araştırmalan alanında genellikle dualist bir çerçevede sunulan bu analitik kategorileri de gözden geçirmemizi sağlayacak sanırım. Sözü tlyasoğlu'na verirsek: "Sonuç olarak, kamusalm ve özelın kesiştiği alanda, geçislıliği tanımlayabilmek ve birgeçış sagıamak ıçin seferber edilen bütün bu simgesel operasyon, kadınlann durumunda, benliğin korunması için bir zırh gerektirmektedir: Toplumsal ve kültürel terimlerle bu ztrhı "kimlik" olarak niteleyebiliriz. Kimliğin bu kuruluş biçiminde, beden, oenlik ve benliğin oluşturduğu örüntünün daha stk ve kuşattcı bir dokuya sahtp olduğu söylenebilir. Tesettür içindeki kadın imajt kamusal alanda "kendı' içine kapanmıs"' btrbedem imlemektedtr. Toplumsal ve kültürel anlamda ise bu varltk biçimınin farklı bir kimliği aynmlamantn stntrlannt çızdığı varsayılabilir. Böylesi bir ayrımlama girisimi iç boyutta eszamanlı olarak isleyıs gösterecektir: erkekler ve kadınlar arasında ve Batılı/modemıst duruş ve yerli/lslami duruş arastnda. Bu aynmlama ile birlikte gelen, öznel anlamdaki güç ve bütünlük halı, kültürel benliği ve kimliği bir arada, ortak bir temel üzerinde pekiştirmektedir. bu aynmlamantn bir biçimde modernliğin tammladtğt kapsamdaki benlik ve kamusal benlik aynşmasının da yerine geçmeye yöneldiğiya da tersyüz ettiğine atıfta bulunmak mümkündür"(s. 113) tlyasoğlu'nun yapıtının bizleri tslam, feminizm, modernizm ve kimlikler üzerine çok değisik yönlerde düşünmeye teşvik edeceğine inanıyorum. özellikle de Müslüman toplumlannda toplumsal cinsiyet kodları ve tslamın dayandığı psikolojik önkabuller, insan doğasına ilişkin, kadının ve erkeğin cinse! karakterine ilişkin varsayımlar üzerine bir tartışma, sorgulama boyutu getireceğini umuyorum. • SAYFA 5 CUMHURİYET K İ T A P SAYI 234
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle