23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Dünden bugüne Sait Faik öykücülüğü üzerine Hişt! gibi çok güzel öyküleri yazan bir bi nitelemelerin Sait Faik öyküsüyle öykücülüğü 'bireyci' olarak nitelenbirliktebaşladığınıdüşünüyorum. dirmek doğru olmasa gerek. Sait Faik ilk öykü kitabı Semaver'le Yazmımızda özbiçim ilişkisi yıllardikkatleri üzerine çekmiş bir öykücüca tartışıldı, bazı yazarlanmız öz ve bimüz. Yazdığıöykülerin.dönemin'öykü çimi iki ayn öğe olarak düşünüp, anlayışına ters düştüğü 1936 yılında yaöz'ün biçimi belirlediğini savundular. pılan bir etkinlikte görüşlerini açıklaAncak bir yazınsal yapıtta öz ve biçim yan Sabahattin Eyuboğlu, Elif Naci gigibi ikileme gerek olmadığı yazınımızbi yazarların olayların, aynntılann geda giderek kabul gören bir düşüncereğince olmamasını, eleştirmesi, Naci'nin, Sait Faik'in öykülerini öyküden . dir. Değerli birçok yazarımız, şairimiz öz ve biçimin aynı anlama geldiğini, çok küçük düzyazı parçaları olarak birlikte düşünülmesi gerektiğini çargörmesi hiç şaşırtıcı değildir. Asıl şaşırpıcı yazılanyla dile getirdıler. Eagletıcı olan, Sait Faik'in öyküleri ıçin öne ton'ı izleyerek söylersek "Eleştirinin sürülen görüşlerin, günümüzde bir annesnesi edebiyat değil, edebiliktir. lamda Sait Faik çizgisinde kabul edebiEdebiyat dilinin belirli teknik ve takleceğimiz kimi öykücüler için öne sütiklere olay örgüsünün nasıl dizildiği rülmesidir. Bazı yazarlara göre tanımın önemlidir." Öyleyse, öz biçimden başunsurları muhafaza edilmediği; şiir, öyka bir şey değildir; bu ise, yazınsal yakü, anlatı, metin arasında hemen her pıtın biçiminden oluştuğunun bir ifatürlü sınır kalktığı için yazılanların öydesidir. Sait Faik'in yaşam ve yazarlık serüveninde toplumsal/bireysel çelişkile da görebiliriz. Belki bunun için, pek çok öykücümüzden farklı olarak Sait Faik öykülerini bugün de tüketmeden okuyoruz. öykücülüğiimüzün kaynaMan Sabahattin Âli'de insana ve topluma dair gerçeğin bir yüzünü, Sait Faik'te insana, topluma ve doğaya dair gerçeğin öteki yüzünü buluruz. Sabahattin Ali köylü, işçi gibi ezilen kesimleri, onların sorunlarını, toplumsal çelişkileri yalın bir dille yazdıysa; Sait Faik'in balıkçı, çöpçü gibi çevresindeki 'sıradan' insanfarı, kendini, bireysel çelişkilerini çarpıcı bir dille yazdı. Sabahattin Ali/Sait Faik öyküleri aynı insanoğlunun mücadelesini, çelişkilerini, açmazlarını, hüznünü, sevincini, yalnızlığını ama farklı 'hikâye'sini, farklı 'hikâye'nin serüvenini gösteriyor bize. Öykücülüğümüzün de. Son dönem öykücülüğümüzü incelediğimizde, şunu söyleyebiliyoruz: Öykü, kısıtlarını ortadan kaldırıp yeni arayışlara yöneliyorsa, yeni biçim denemeleriyle var olan öykü anlayışlannı aşıyorsa Sait Faik ve ardılı öykücülere çok şey borçludur. Son dönemde yazılan öykülerin dili, gerçekliği ele alış biçimleri ve dünyaya bakış açıları bakımından yenilikçi özellikler taşıdığını görüyoruz. Öykü, artık çeşitlilik gösteren bir yazınsal türdür. Bilindiği gibi öykücülüğümüzün kaynaklan genellikle Sait Faik/ Sabahattin Ali damarlarında bulunur, bu iki damarla geliştiği söylenir. Öykücülüğümüzün bu iki damarda geliştiğini bir yere kadar kabul etsek de, yakın dönem öykücülüğümüzü incelediğimizde bu iki damarın sürdüğünü, han gi öykücünün hangi damarlarda yer aldığını söylemek zordur. Diyeceğim, öykü kaynaklarını geçmişin kaynaklanndan olduğu kadar, bugünden, dönemin, cağın gerektirdiklerinden de alıyor. öyküler öyküleri besliyor. Bir de öykücülerin eylemi var ki, öykü geleneğini bir yerde kesintiye uğratıyor, bunun da dikkate alınması gerekiyor. Bugün bu iki damarı sürdürmek, öykücüleri Sabahattin Ali/Sait Faik damarlarına yerleştirmek yerine öykücülüğümüze yeni açılımlar getiren, damarları çoğaltan bir öykü ortamından söz etmek daha doğru bir yaklaşım gibi geliyor. Sait Faik öyküsü neden önemlidir? Sait Faik geleneksel öykü anlayışından farklı olarak, kendi biçimi ve biçemi ile kısa öyküde yetkin ürünler vermiştir. Sait Faik kent öykücüsüdür; kentin, insanın, 'sıradan' insanların, kendisinin öykülerini yazmıştır. Sait Faik yazdığı öykülerle, öykücülüğümüzde yeni bir açılımın, arayışın öncülerindendir. Hulki Aktunç'un 'Sanat ve Geri'ler' başlıklı yazısındaki geri kavramını değiştirerek söylersek; Sait Faik öykücülüğümüzde ileri'nin en önemli temsilcilerinden birisidir. • SAYFA 0 İleninin en önemli temsilcisi J a t Faik geleneksel öykü anlayışından farklı olarak, kendi biçimi ve biçemi ue kısa öyküde yetkin ürünler vermiştir. Sait Faik kent öykücüsüdür; kentin, insanın, 'sıradan' insanlann, kendisinin öykülerini yazmıştır. OZCAN KARABULUT kü değil, daha çok 'mozaik metin' oldukları savunulmaktadır. Daha sonra yazdığı öykülerden de bilindiği gibi Sait Faik'in öykülerinde olay örgüsü kronolojik bir çizgi izlemez. Bu tutumuyla Sait Faik'in Memduh Şevket Esendal'a yakın olduğu söylenebilir. Bu arada, Sait Faik'in, yazınsal bir tür olarak kısa öykü geleneğinin yaratıldığı ülkelerden Fransa'da bir süre edebiyat öğrenimi yaptığını, bu ülkenin sanatsal/yazınsal ikliminden etkilendiğini, yazdığı öykülerde yeni biçim denemelerine girdiğini ileri sürebiliriz. Denilebilir ki, Sait Faik, alışılmışın dışında öyküler yazarak 'hikâye'nin tanımını yazdığı ilk öyküleriyle zorlamıştır. 1936'larda Sait Faik'e yöneltilen eleştirilerin benzer şekilde günümüzde kimi öykücülere yöneltildiğini düşününce, öykücülüğümüzde öykü tanımı konusundaki tartışmanın yıllardır sürdüğünü söylemek yanlış olmaz sanırım. Sait Faik için 'bireyci', 'biçimci', öykülerindeki gerçekçiliği için de 'beş duyu gerçekçiliği' gibi görüşler öne sürülmüştür. Kuşkusuz, bu eleştiriler birdönemin toplumcugerçekçi, yazın anlayışından kaynaklanmaktadır. Bu anlayış, bireyselle toplumsalı, öz'le biçimi birbirinden ayrı şeyler olarak görürken, insanın karmaşık yapısını da gözardı etmiştir. Sait Faik'in, "Edebiyat daha güzel ve daha iyi bir dünyaya varmak için işe yaramazsa neye yarar?" dediğini biliyoruz. Bunları diyen, yoksul insanlann arasında yaşayan, tercihini ezilen insanlardan yana yapan, Haritada Bir Nokta, Hişt, . . . İ ürk Dili Dergisi'njn "Öykü nedir?" sorusuna verdiği yanıtta, "Öykü insandaki ozanı başkalarını etkileyecek biçim de anlatmak için yazıyı kullanmaktır" diyorCeyhıın Atuf Kansu. Yazmaya şiirle başlayan Sait Faik, Kansu'yu izleyerek söylersek, belki ozandaki insanı kur(a)madığı için yazmayı öyküyle sürdürmüş, insandaki ozanı başkalarını etkileyecek biçimde anlatmıştır. Nitekim, Kansu kendi anlayışına örnek verirken Sait Faik adını anar. Kış Akşamı, Masa ve Sandalye adlı öyküsünde," Atlasam bir vapura, şehire insem, diyorum, şehir umutların, tesadüflerin, gürültülerin içinde her zaman elimin altında bulunan bir sergüzeşt tombalasıdır" sözcükleri yalnızca Sait Faik öykücülüğünün şiirsel dünyasını değil aynı zamanda Sait Faik'in yaşama ve yazma serüveninin de ipuçlarını verir. "Şiirsel dünyasını" dedim; yazmımızda çok zaman yapılan 'şiirsel bir anlatım', 'şiirli dil", 'şiirsel öykü' giKİTAP SAYI 221 Öz blçtm Ulşklsl rin izleri bulunuyor. Çoğu yazarda olduğu gibi, yaşamdaki çelişkiler gibi. Sait Faik öyküsünü yazarken yalnızdır, kalabalıklar içinde de... Sait Faik'in yalnızlığı yazann baştan sona yalnızlığıyla ilgilidir. Onun yalnızlığı bizimkine benzer bir yalnızlıktır. Gerçekçilik anlayışımız çeşitli insanlık durumlannı gözardı etmemeli, bence: Umut varsa karamsarlık, sevinç varsa hüzün, mücadele varsa yalnızlık da var... Şunu söyleyebiliriz: Sait Faik öykülerinin kaynaklandığı ideolojiyi tümce aralarından duyumsayıp, algılayabiliyoruz. Duyumsadığımız, algıladığımız ideoloji Sait Faik'in daha 'iyi' birdünya, daha gelişkin bir toplum istediğinf gösteriyor. Bunlar az şey değildir! Sait Faik oluşturduğu öykü atmosferi, biçemi ister kendiliğinden isterse bilinçli olsun var olan 'hikâye' anlayışını değiştiren öyküleriyle kendisinden sonraki kuşakları etkileyen biröykücümüz. Sait Faik yaşayıp yazmış, yazıp yaşamıştır. Sait Faik'te yazı(n) ve yaşam alanları birbirlerini beslemiştir. Belki Adnan Binyazar gibi söylemek gerekiyor: "Yaşamak ve yazmak, toplumu yazdığına inandırmak, Sait Faik'in sanatını belirleyen üç temel ögedir. "Haritada Bir Nokta" adlı öyküsündeki iki tümce Sait Faik'in yazmayla yaşama arasında kurduğu dengeyi duyumsatıyor: Öykünün bir yerinde "Her şey tahayyül ettiğim gibiydi" derken, öykü " Yazmasam deli olacaktım" tümcesiyle biter. Sait Faik'in en çok gereksinim duyduğu şey görmesini istedikleri, düşleridir. Öylevse, Sait Faik'in öykülerini kendisinden okura uzanan bir imgelem zenginliğinin ürünleri olarak CUMHURİYET
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle