01 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Attilâ İlhanla "Hangi Edebiyat" üzerine konuştuk etkili bir akım değildir. Otuzlu yılların Türk edebiyatında kendini gösteren solculardır. OsıralarTürk edebiyatını altüst eden adam Nâzım Hikmet'tir ve şiiri yeni şiir diye alınmıştır. Kitapta da yazdığım gibi burada hataya düşmemek lazım. Nâzım'ın şiiri de başlangıçta batı şüridir, yani Nâzım da yazdığı o ilk yenilik şiirlerinde ulusal bir şiir yapmıyor. O zamanlar Mayakovski'den etkileniyor, Mayakovski de Marinetti'den etkilenmiştir. 1938'de Nâzım hapse atıldıktan sonra onun şiirini ortadan kaldırmak için o zamana kadar kenarda köşede şiir yayımlayan Orhan'ın, Melih'in şiirleri öne çıkanlmıştır. Bu bilinçli olarak yapılmıştır ve yeni bir edebiyat getirilmiştir. Kırklı yıllar savaş yıllarıydı ve bu yıllarda Türkiye'de özgürlük şiirleri yazıhyordu. O savaş dağdağası içinde Garipçilerin yazdıkları şiirler son derece sıradan, gündelik basit hayat gerçekleriyle ilgili küçük şiirlerdi. Yani insanları toplumsal düşunceden uzaklaştırmak içinyazılıyorlardı. "Hangi Edebiyat"ta 1960 sonrası romancıların doğurgan olmadığını söylüyorsunuz, bu verimsizlik neden kaynaklanıyor? Bu konunun üzerine Selim 1leri de bir yazı yazdı." Üle çok roman mı yazmak lazım PAttilâ Îlhan böyle bakıyor olaya" gibi bir şey söyledi. Romancılığı btr meslek olarak alırsak ki bir meslektir, aslında bir romancının doğurgan olması gerekir, Fransa'da yazdığın bir romanı yayınevine götürdüğünde onu basmaya karar verirlerse, yaptıkları anlaşmaya ikinciyi getirme şartını da koyarlar. On senede bir roman yazmak kimseye cazip gelmez. Fransa bu yüzden romancıhğı geliştiren iki üç ülkeden biridir. Colette'in roman listesine bakıldığında inanılmayacak kadar çok roman yazdığı görülür. ama bu az roman yazan yazar kötü romancıdır demek değildir. Edebiyatçılık bir meslekse, ki benim tezim budur, çok yazmakta yarar vardır. Ancak çok yazarak toplumu tam manasıyla kapsayabiliriz. Bizde neden az yazıyorlar? En önemli sebebi, romanlarında Türk toplumunu değil kendi komplekslerini anlatıyor olmaları. Diyelim ki bir adam çirkin, kızlar ona'yüz vermiyor, oturuyor bunun üstüne dört tane roman yazıyor ve dördüncüden sonra tıkanıyor. Halbuki romancının ülkesini kapsayacak her şeyi görmesi lazım. Ayrıca aydınlarımızda seçkincilik var, kendi sorunlarını bir de anlaşılmaz bir dille anlatıyorlar." Bu konu üzerine Halikarnas Balıkçısı'nın bana söylediği bir söz vardır, o zamanC U M H U R IY E T K İ T A P S A Y I 1 6 7 Edebiyatımız, düsünen adamsız ESMAERDOK ttilâİlhan'laotuzyılıaşkınbir zaman dilimine dağılmış görüşlerini kapsayan, içinde sanat ve edebiyatımızı geliştirecek ipuçları hulunan enson kitabı "Hangi Edebiyat" üzerine konuştuk. "Bir ülke ulusal edebiyatının estctik ve toplumsal değerölçütlerini yaratamadığı sürccc voleybol topu gibi bir edebiyattan öbür edebiyata gider gelir" diyorsunuz kitabınızda. Türk toplumu 'cstetik ve toplumsal değer ölçütlerini' yaratamamışsa nedenleri nedir? Türk edebiyatı estetik çerçeve içerisinde kendi sentezini yapamadı. Bu tabîi bunu yapmaya hiç teşebbüs etmedi demek değil. Türk edebiyatında 'Genç Kalemler' dergisinden bu tarafa bu tür gayretler var. Biz öncelikle Doğuİslam kültür çerçevesi içerisinde bir ülke olduğumuzdan OsmanlıSelçuklu kültür sentezi bir ümmetsentezidir ve dini unsurlar ağır basar. Bu doğuya mahsus bir şey değildir, batıda da Hıristiyan kültür çerçevesinden bir ülke orta çağı yaşayıp ümmet sentezi yaptıysa o ülke edebiyatında da dini unsurlar egemendir, din dilleri olan Latince ve Yunanca egemendir tıpkı bizde Arapça ve Farsça'nın olduğu gi A Attilâ Ühan'ın " Anılar ve Acılar" ana başlığı I altında topladığı kitaplarının altıncısı "Hangi I Edebiyat" geçtiğimiz günlerde yayımlandı. (Dizinin diğer kitapları "Hangi Batı", "Hangi Seks", "Hangi Sağ", "Hangi Sol" ve "Hangi Atatürk") îlhan kitabında topladığı yazılarında edebiyatın sorunlarını kendine özgü irdeleyici tavrıyla anlatıyor, eleştiriyor. bi. Bizim elimizde çok zengin ve görkemli bir OsmanlıSelçuklu sentezi var ve müziğiyle, mimarisiyle mizahıyla çok heybetli bir sentez. Burada etkileyici bir yan daha var, eserler birbirleri ile çok tutarlı. Bakfnin şiiriyle Mimar Sinan'ın mimarisi birbirini tamamlıyor. Bizim bu tutarlılığımız batı etkisine girmeye başladığımız zaman bozuluyör. Yenileşmeyi kendi içimizden çıkarmayı düşünecek yerde dışarıdan almak gibi garip ve örneğin Türkiye versiyonu yaratılmak isteniyor. Ondan sonra gelen Edebiyatı Cedide daha da batı etkisindedir ve kitapta yazdığım gibi kendilerine seçtikleri örnekler de o ülke edebiyatının en iyileri değildir. Fecri atî de sembolizmin etkisi allındadır, bu sırada Türkçülük Hareketi'yle Selanik'teki 'Genç Kalemler' dergisinde ömer Seyfettin ve arkadaşları Ziya Gökalp'in etkisiyle bir ulusal edebiyat gayretine girerler. Bu gayret Cumhuriyet'in ilk ydlarında sürdürülmüştür. Kemal Paşa zamanında yetişmiş sanatçıların çoğu Anadolu edebiyatı yapmaya çalışmışlardır. Faruk Nafiz gibi bir şair bile kendini Anadolu havasina sokmaya gayret etmiştir. Bu ulusal çaba yeniden 'Garipler'le bozuluyör ve Tanzimat kapısına dönülerek batının taklidine tekrar başlanıyor. Garipler ve ardından gelen tkinci Yeni Türk sanatını Türk gençliğinden uzaklaştırıyorlar. Kırklı yıllarda Garip akırnının ortaya çıkış sebebi neydi sizce? Kırklı yıllarda Garip akımı aslında s A y F A 4
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle