Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Sarkısız kusağın sarkısı "Şarkılar" hepsidebir kentin tarihi ve coğrafyasıyla biçimlenmiş 40şarkıdan oluşuyor. ENVER ERCAN Hulki Aktunç la son kitabı "Şarkılar" üzerine söyleştik. ulki Aktunç son beş yılın sürpriz adı.Tabii şiirde.. Yoksa onu öykü ve romanlarından " iyi " tanıyorduk zaten. önce " Islıkla Tarihçe" (1989) ve "Sır Kâtibi" (1989).Sonra bir kıtap daha: "Adresim Aynalar" (1991).Ve bir yıl sonra da "Şarkılar" (1992).Dört yılda dört şiir kitabı.Oldukça verimli bir tablo. Ama ilk iki kitabının tarihleri aynı olunca, şiir yazıyormuş da pek yayınla mıyormuş, gibi bir izlervime kapılmıştım. Bu izlenimi soruyorum önce... Evet iki izlenim doğuyor . Birincisi "Bu kadar çok şiir yazılır mı" tepkisini doğuruyor; çalakalem şiir yazdığımı sananlar var. Kimse kendisinden pay bıçmemeli; çalakalem şiir yazmıyorum, yazamıyorum. Uzun yıllar şiire ter döktüm; çıkan kitaplar, onların verimi. tkinci izlenim, doğrusu sizinkisi, yazıyor, ama yayımlamaya çekiniyordum. Sır Kâtibi ilk şiir kitabımdır. 1987'de çıkacaktı; Gergedan'dakı bazı kargaşalıklar yüzünden gecikti. Sonra IsIikİa Tarihçe ile aynı yıl yayımlandı Ben şıırden korkarım. Hoş, hi kâyeden, romandan da korkarım ya, onları yayımlama cesaretini daha once göstermiştim demek. 1993'te yeni bir şiir kitabı yayımlarsam, bunun 1992 kasımından sonra yazıldığı sanılma sın! "Cesaret" dediniz... Biraz açabilir miyizbu kavramı, şiir için. Sağolbunlar bazı genç arkadaşlarbana şiirlerini, hikâyelerini okutmak ısterler Hepşoylediyorumonlara. Şiirde, hikâyede ne gibi bir eksiklik gördünüz de onu tamamlamak istiyorsunuzPDramatikbirsoruoluyorbu.Hazırlıklı ulmayanı afallatıyor Kendime de aynı soruyu sürekli sormaktayım Bunun yanıtı.hazırlık kadar cesaret de gerektırmıyor mu? "Şarkılar", 40 şarkıdan oluşan bir kitap. Hepsi de bir kentin tarihi ve coğrafyasıyla biçimlenmiş 40 şarkı / şiir.Ve alttan alta " aşk"ın değişik halle H ri tç mekânlardan çok dışarılarda geziyor Aktunç. Belki de sokaklarda şarkı söylemeyi daha çok sevdiğinden."Sokak" dedim; işte bir ipucu! Caddeler değil de sokaklar, cumbalı evlerle çevrelenmiş sokaklar, mahalleler çekiyor onu.Yok, yok... Nostalji olsun diye değil; "biiyük fısıltıda unutulmuş çığlıkların" izini siirmek için belki... Belki de "gizlenip bakmak için hayata"... O benim anlattıklarımı dinliyor ses etmeden. Ama "cumbalı" sözcüğünü duyunca dayanamayıp giriyoraraya... Cumba, eski evin gözüdür. însanın mimariden dışarıya doğru taşmasıdır. Sokakla birleşmesi. İzdüşümü sokaktadır cumbanın.Cumba, rasattır, bekleyiştir.küçük bir gezintidir hatta. Eve kapatılanm isyanıdır. Ben çok bakıştım cumbalarla. Bir "mahalleliyim", evet, bir sokak çocuğuyum; cumbaların bakışlarıru da sırtımda, göğsümde çok duymuşumdur.Sokaklann benim vatanım olduğunu rahadıkla söyleyebilirim.Evlerse mahpus ve kaçaklarla Hulki Aktunç doluydu hep. Hatta insanlarını da sokak yüzliilerden seçiyor gcnellikle. İşte burunsuz Servet. İşte Coşkun... Hani şu bizim tecavüzcü Coşkun.Bir keresinde de Danyal Topatan sızmıştı şiirine. Bu kez' Artist Olma Kahvesi'nde Coşkun'la " düşlerine lulıç çekiyor..." Ortaya siirülen düş olunca, hile yaptığını söylüyorum ona. Bir şairin düşleriyle başa çıkar mı Coşkun'un fantezileri? Elini cebine sokup bir deste düş çıkarıyor beni y an ıtlarken. Sarkısız kişileri çok seviyorum ben.Bizim kuşağımız da eski şarkılarla baş başa kalmıştı; kendisine cuk oturmuş şarkılar sunulmadı.O da sarkısız yaşadı."Bir Yer Gostericinin Hayatı"nda "Gülnihal" ile uğraşmam boşuna değil. Yine orada,"Artist Olma Kahvesi"ne de dokunmuştum. Dedim ya, ev kaçış, sokakta hesaplaşmadır aslında; hayatla hesaplaşma. "Düşlerime kılıç çektim" ben, hem de çok. Kaç demet düşüm olursa olsun, sokak karşısında kaç para? Bak, kendisini düşleterek katüıyor bana. Dedim ya, kaç deste düş varsa var, hepsi deunutmak için. Kendisini kırk yıldır yaşadığım bu "görü"nün, adı, "düş" sözcüğü, artık yıpranmış, ak• sata konusu edilmiş olduğtı için "görü"nün yanında, sözcüğün dışındayım artık. O anlatıyor, ama ben "düşlerine kıUç çekme"de takılıpkalmıştım hâlâ.'Teki" diyorum Hulki Aktunç'a, bu kez ben elimi cebime atıp ""Şarkılar /Hulki Aktunç IVarhk Yaytnlart "Şarkılar" kiS A Y F A tabını çıkanrken, "Bundan sonraki soruları şarkılardan çekeceğim. Ne çıkarsa. Bilirsen sen, bilemezsen ben kazanırım." Ve konuşmasına fırsat vermeden çekmeye başlıyorumdizeleri... "Niye geldin şarkımızı söylemeye?" Sarkısız bir kuşağın şarkısı olsa nite ve nice olurdu? Hayatı kırk yama, kırk şarkıdan kırkı da bir tek şarkı. "Kâğıt kıvnmlan, söz kıvrımlarıdeğilmihayat?" Hayat yansüarsa dediklerimizi, oyle. Hayat ile sanat çıft yumurta ikizi değil mi? "Nedir ah'mkarşılığıbiryüzde? Niye uçar eski saki soluğu klarnetten?" Sen kazandın."Ah" bitti, karşılığını bulacağı bir yüz de kalmadı.Saki, çalmaya yeltenince, içki de yok oldu, ezgi de. "Sessizliğe makam mı var?" "Katılan nedir yahn sözlere?" Faşist olduklarının farkma bile varmayacak kadar ilkel faşistler, saatin akrebini durdurmak, geriye çevirmek isterler. Bir adam öldürülürse sessizlik olacağını umarlar. Oysa, biriktirilmiş bin felek ses, çınlar sürekli. Sessizliğe makam olur.Yalın söz, her tür sessizlik denemesinde daha çok duyulur. "Aşkın kapıcılan ne katı yürekli öyle olsun menteşeler takan kimdi?" Eski kapı satıcüarını gördün mü hiç? Duvarjara dayalı yüzlerce kapı, kimisi çürümüş; kimisi kırık dökük; kimisi, şöyle bir silsen, taksan menteşelerıni, seni insanlara açar ya da kapatır. Hazırdır. Çocukluğumda, uçan halı simgesi, uçan kapı simgesine dönüşürdü zihnimde Kapılar uçuyor uçuyor, üzerinde kızlar oğlanlar Diişüyorlar sonra; altında ve ardında kalıyorlar uçan kapıların. Anka çok tannhdır hiç üremcdi Külden doğar peki de yakan kimdi?" Kendimiz yaktık kendimizi biraz da külden doğup doğamayacağımızı sınamak için. Durum hiç de iç açıcı değil. Hangi dizeyi çeksem anında karşılıyor beni. Ben de'ya kısmet' deyip son dizeyi çekiyorum: "Yangın kavmindeniz ne giysek alev." Yüzüme bakıyor. Gözlerimi kaçırıyorum tabii. Hile yaptığımı ikimiz de biliyoruz çünkü: Ne de olsa, "kimseler yanaş(a)maz bukülyanıta". • C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI 1 8 8 5