Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Tüpk Musikisi Kimindi? Owen Wright bize klâsik Türk müziğinin tarihinde hcm Orta Asya'dan bu yana süren bir "kesintisizlik"ten bahsetmenin yanlışlığını, hem de açık seçik ve kesin bir BizansArapFars bileşiminin etkinliğini ileri sürmenin mümkün olmadığını gösteriyor kitabında. ra ve sağlam kanıtlara dayanmadığını, siyasi önyargıların burada daha önemli bir rol oynamış olduğıınu söylemeye bihnem gerek var mı? Böylecebir inceleme alanı olmaktan çıkarılıp bir tür savaş alanı haline getirilen Osmanlı/Türk müziğinin tarihi de bu yüzden hâlâ ideolojik ve polemik nıayın ve tu/.aklarla doludıır. Klâsik Türk müziği hakkındaki en ilginç, kapsamlı, tarafsız ve kalıcı araştırmalann büy ük çoğunluğunun Alman, İngiliz, Amerikalı müzikologlarca yapılmış olması bundandır. Owen Wright geçen yılın başlarında Kantemiroğlu Edvarındaki 350 Peşrev ve saz semaisi notalarının tümünün trankripsiyonunu Londra'da yayımlamıştı. Birkaç ay önce yine Londra Üniversitesi tarafından yayımlanan bu son kitabında ise üwen Wright Osmanlı müzik geleneğinin başlangıç ve oluşum dönemlerine daha yakından eğiliyor.Pek haklı olarak Chven Wright araştırmasmın çıkış noktası olarak Osmanlı'da yaygın olarak kullamlan Güfte Mecmualan'nı seçmiş. Gerçekten de, müziğin doğrudan yazıya dökülmesinin âdet olmadığı ve 19. yüzyılın sonlarından önce hiçbir basılı müzik eserinin bulunmadığı Osmanlı dünyasının müzik kaynakları arasında en önemli yeri bu elyazması güfte mecmuaları tutar. ()wen Wright bu yazma güfte mecmuaları içinde en eski dört tanesini araştırma alanı olarak seçmiş. Bunlardan ilki Hâfız Post Mecmuası olarak bilinen ve 17. yüzyılın ikinci yarısında kaleme alınmış olan mecmuadır (Topkapı Sarayı Kütüphanesi Revan 1724). Hâfız Post Mecmuası Osmanlı güfte mecmuaları geleneğinin ilk ve en önemli örneklerinden biri olarak kabul edilir. tncelenen diğer ü^ mecmuanın biri Süleymaniye Kütüphanesinde (Bağdatlı Vehbi 1002), ikincisiNuruosmaniye Kütüphanesinde (3652, diğer nüshası Gotha, Herzogliche Bibliothek Orient P.87), üçüncüsü ise Oxtord'da Bodleian kütüphanesindedir (Ouseley 127 ve 128). 15. yüzyıl sonlarıyla 16. yüzyılın başlanna ait olan bu üç mecmua üsmanlı güfte mecmu • aları geleneğinin bazı çok önemli biçimsel kurallarına uyınaz, bu yüzden de yazar tarafından bir "Osmanlı öncesi geleneğin" parçası olarak ele alınmıştır. Osmanlı/Türk Müzik Geleneği üwen Wright kitabında bu dört güfte meemuasını son derece titiz ve ayrıntılı bir incelemeye tabi tutmuştur. Bu erken dönem Osmanlı yazdı belgelerini Ali Ufki ve Kantemiroğlu'nun eserleriyle de karşılaşlırümasından özgün Osmanlı/Türk müzik geleneğinin oluşumuna ilişkin çok önemli sonuçlar ortaya çıkıyor. Owen Wright'ın kendi ifadesiyle özetlemek gerekiyorsa "Bugünün klâsik Türk müziğinin temelini oluşturan özgün Osmanlı müzik geleneğini onyedinci yüzyılın haşlarından öncesine götürmeyeolanakyoktur." (s.284) Onaltıncı yüzyılın sonlarına doğru, yani İstanbul'un fethinden birbuc.uk yüzyıl kadar sonra, müzikte özgün bir Osmanlı sentezinin oluşumuna, bu Osmanlı/Türk özgün geleneğinin da ha önceleri egemen olan îslâmOrtadoğu müzikleri potasından dökülüşüne ve kimlik ve kişilik kazanmasına tanık oluruz. Müzik geleneğinde önemli bir kırılma, bir yön değiştirme, bir kopuş görülüyor o dönemde. Yeni, Osmanlı kentsel kültür merkezleri giderek Herat, Bağdat ya da Halep'in yerini alıyor ve dönemin bes Owen Wright ytllardır süren tartıştnaya açıklık getirmeye çalışıyor CEMBEHAR ııgün Klâsik Türk Mıısıkisi olarak bilinen geleneğin "kökeni" hep tartışma konusu olmuştur. Ziya Gökalp, HüseyinSadettin ArelveRauf YektaBey'in de zaman zaman taraf olarak kamplaşmalara dönüşmüş, özellikle 19iO'lu yıllardan sonra kamplararası polemik ve kavgalar ortaya çıkmış, ortalığı toz duman kaplamış, göz gözü görmez olmuştur. Kök ve köken arama çabaları genellikle boş ve yararsız çabalardır. Böylesi polemiklcr ve ideolojik kavgalar Türk müziğiyle ilgili somut tarihsel gerçeklere "dışarıdan" ve mesafeli bakabilıneyi neredeyse imkâns>ız hale getirmiştir. Bir yanda Türk müziğinin esas olarak Bizans kökenli, Arap ve Acem kırması olduğunu savunan "Batıcılar" bu müziğin Osmanh'nın sonuyla birlikte doğal olarak devrini tamamladığını ileri sürerken, diğer yanda "Doğucular" diye tanımlanabilecek bir diğer grup Klâsik Türk müziğinin kökenini Osnıanlı öncesine, hatta Islâm öncesine, kaybolmuş Orta Asya müziklerine dek götürebilme gayreti içindedirler. Bu tezlerin hiçbirinin anlamlı tarihsel belgelere, kalıcı müzikolojik araştırmala B tecileri arttk İstanbul'da,. Bursa'da Edime'de yetişmeye başlıyor. Sözlü eserlerde Türkçe'nin kullanımı Arapça ve Farsça'ya oranla giderek ağırlık kazanıyor. Yepyeni bir müzik üslübu beliriyor. Özellikle sözlü müzik eserlerinde yeni formlar ortaya çıkıyor. 17. ' yüzyılda "nevbeti büretıebe", "kavl", "terane", "fürudeşt" gibi eski iormlar yok artık. Bııgün de bildiğimi/ Beste, Nakış, Senıai gibi eser tormları ortaya çıkmaya başlıyor. Bir yüzyıl içinde usuller neredevse tamamen yenileniyor. Dini ve tasavvut müzikleri de (özellikle Mevlevilerde) özgün rorm ve ifade biçimleri edinmeye başlıyor. Ayrıca ve belki de en önemlisi, Osmanlı müziğinin temel taşları olan makamlar, birbuçuk yüzyıl önce Abdül kadir Maragi (ölın. 1435) taralındaıı verilen tanımlarından tamamen sıyrılıpbugündebildiğiıniz I ürkOsmanlı kimlikleıine çok yakın bir niteliğe ve kapsama kavuşuyorlar. O\ven VC'right böylece Abdülkadir Maragi nin (ve ondan bir asır önce yaşamış olan Satiyüddin'in) hiçbir bestesinin bugüne geleıneyeceğini, ona bugün attedilen otuz küsur eserin de aslında 17. yüzyılda vey a sonrasında bestelenmiş olduk larını kanıtlamış olııyor. Yani onyedinci yüzyılın başlarında Osmanlı kentlerinin müzik geleneğinde estetik, anlam ve içerik olarak önemli birkimlik ve kabuk değiştirme olayı yaşanmış. O dönemde oluşan yeni Osmanlı/Türk müzik geleneği de, başka hiçbir önemli kesinti ya da kopma olmaksızın kendini aşağı yukarı dörtyüz yıl kadar devam ettirmiştir. Özetle Owen Wright bize klâsik Türk müziğinin tarihinde hem Orta Asya'dan ba yana süren bir "kesintisizlik"ten bahsetmenin yanlışlığını, hem de açık seçik ve kesin bir BizansArapFars bileşiminin etkinliğini ileri sürmenin mümkün olmadığını gösteriyor. Yani Türkiye'de özellikle Cumhuriyet'ten bu yana müzik tarihi alanının objektifliği engclleyen siyasi ve ideolojik kaygılardan ya da heyecanlardan artık arınması zamanının geldiğikonusundadikkatimiziçekiyor. • Words Without Songs: A Musicological Study of an Early Ottoman Anthology and its Precursors Scbool of Oriental and African Stndies, SOAS Musicology Series, Volume 3 London, 1992 (XII + 321 say/a) I Otvcn Wright S A YF A 5 C UM HURIY ET KITA P S A Y I 1 6 4