Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Mario Levi'nin yeni yapıtı: Madam Floridis Dönmeyebilir Anılar doner Madam Floridis Dönmeyebilir/ Mario Levi/ Afa Yayınları/ Aralık , 1990 İst. 10.000 TL. "Öyle samyorum ki birçok olay bcni kısacık bir öykü sürcsindc de olsa dinlemeye hazır olabilecek bir insania, tüm içtenliğim ve umarsızlığımla paylaşmak isteyeceğim o piyanonun cağrıştırabileceği görüntülcrle başlayacaktı" diyor Levi bir öyküsüne başlarken. Hayallerini, rüyalarını, i/düşümlerini, yaşanmış ya da yaşanmamış anılarını imgelem alanında yeniden üreterek bugünle buluşturuyor. Tüm bunlara kurmaca dünya içinde bir tür gerçeklik kazandırıp, yazarak yeniden üretmeye çalışıyor. Genç bir yazarın kaleminden üretilmiş, geçmişc güçlü bir özlemle bağlı, (anılar birikimine bakıldığında) oldukça da yaşlı olduğunu söyleyebileceğimiz bir anlatıcının anıları, o güne dcğin anlatamadıklarmdan oluşur kitap. "Madam Floridis Dönmeyebilir"in alt başlıklarla belirlenmiş, bağımsız tck tek öykülerden oluştuğu söylenebilir ilk ağızda. Ancak okuma süreci içinde öykiilerin birbirleriyle kesiştiğini ve öykü kişilerinin bir önceki ya da bir sonraki öykünün kişileriyle (ya da "Efrahim Hep Akordeon Çalacak"da olduğu gibi kitabın başında sunulan önsözlerden biriyle) ilişkide olduğunu ayrımsamaya başlariz. Anlatıcının aktardığı ctkileniınleri, düşleri, yaşadıkları, özlemleri ve kedisinin olmasını istcdiği bir oyun düzleminde yan yana getirdiği kişil *r, olaylar ve nesnelerdir. Kitabın kurgusu olayların an arda dizilişleriyle, bir başka deyişle çizgisel bir anlatımla değil, Mösyö Moiz'in, Madam Floridis'in, Mezeci Niko'nun, Sandra'nın ya da bir sokağın, bir kokunun hayali fbtoğraflarımn aynı düzlem üzerine, tarklı hakış açılarından yansıtılmasıyla oluşmuş. Böylelikle her bir fotoğraf bir yandan kendi içinde bütünlüğünü korurken, öte yandan bir puzzl'ın parçaları gibi yan yana getirildiğinde bir bütünü tamamlıyor. Bir sis perdesinin ardına gizlenmiş çocukluk ve ilk gençlik dönemlerinden arta kalan eski evlerin, piyanoların, paskalyada boyanan yumurtaların, Noel'de uğur getiren paranın gizlendiği çöreklerin ve umarsız bir aşkın anılarını barındıran, eski zamanla iletişim kurmaya çalışan yazâr, onu yeniden, bugünden anlamlandırmaya çalışır. Bekletilmiş umutları, suskunlukları, bir tiirlü dile getirilmemiş duygularıyla Madam Floridis, geçmişin gizemini ağırlıklı olarak üzerinde taşıyan bir kişi. Anlatıcının düşlemindeki Madam Floridis ve Madam Floridis'in hatıralarda yaşayan varlığı, bu kurmaca dünya içinde oynanan imgelem oyununda buluşurlar. Renkli bir geçmişi olan Madam Floridis'in Istanbul tutkusu, onun Atina'da yaşayan akrabalannın yanına gitmesini engeller ve her defasında İstanbul'daki yalnızhğına geri döner. Ne Mösyö Moiz'le olan gızli ilişkısi ne de kı/.ı Sandra'nın varlığı onun bu yalnızlığını paylaşmaya yetmez. Geçmi§te yarım kalmıj bir aşk serüveninin artakalanlarıyla yaşar. Anlatıcıyı ilk gençlik yıllarında kitapla tanıştıran da odur. İmgelem oyunlarına salt Madam Floridis değil sonraki anlatılarda diğer kişiler, sokaklar, nesneler, kokular da katılır. "Annem, Piyanom ve Kaybettiklerimiz'de anne ve babasıyla olan ilişkisini anlatırken, birden (yazı karakterinin de değişerek italik olmasıyla) anlatı konumunun değişmesiyle anlatıcının kendisinden yaşça büyük olduğu E ] ı •*"•<•••• Hur»tıs . MEftALORALİ* Eiii 1 için umarsızlıkla sevdiği Sandra'nın bilinç alanında bulur okur kendini. Bu kez Sandra'nın özlemleri, genç kızlık düşleri, umutları, kırgınlıkları, arayışlarıyla tanışır. Ya da (koyu puntolarla yazılmış) bir ba$ka bölümde, bir zamanlar salt dostunun paraya ihtiyacı var diye (kendi i§iolmadığı halde) piyanosunu satın alan ve onu taşıdığı anı değerinden dolayı bir türlü kimseye satmamakta direnen bir satıcının öyküsü de böylesi bir oyunun içinde. Düş ve gerçekliğin iç içe girdiği bu anılardan, seslerin, renklerin, kokulann, görüntülerin ya da bir ezginin tınısının çağrışımları, dünlc bugün arasındaki köprüyü kurar. Anlatıcının öykülediği bu anılar, çağrışımlar ve özlemler "bir eskiye özlem ya da hayıflanma değil", "bu aşamada göze alınan çabalann tümü belki de bizler için değişik bir sesi ya da rengi olası kılabilecek parantezlerle bir çeşit yaşam alanı sağlama gereksinimi" olarak açıklanıyor yapıtta. öykülerin kurmaca gerçekliği içinde varlık kazanan kişiler, tek tek ele alınıp çözümlenmeye, anlajılmaya ve kurcalanmaya çalışılıyor. öykü kişilerinin portrelerinin ardında, eski cvleri, parke taşı döşeli sokakları, günümüzde çok azınlık grubu olarak ncfes almaya çalışan Rum ve Yahudi ailelerin yaşam biçimleriyle şekillenen eski bir Istanbul siluetibulmak olası. "Kimi mescle vc duygulammlan zamanın yangınından kurtarabilmenin tek yolu anlatmak" diyor Levi. \le titizlikle kullandığı dille bir tür geçmişin, gcçmişteki kendinin, ve bugünün arayışına giriyor. öyküler bitmiş, tamamlanmış değil. Anlatıların bu açık kalan sonları ya da yazarın ve editörün sıkça anlatı içinde okurun karşısına çıkıp, yazma eylemi, yayınlama süreci ve yazınsal metnin kendisine ilişkin açıklama ve soruları, okuru, bu öykü denemelerine, yani bu kurmaca dünya içine çekiveriyor. Böylelikle okur da anlatılanı okuduğu sürece alımladıklarını (yazarın özellikle okur tarafından doldurulmak üzere, boş bıraktığı sayfaları da göz önüne aldığunızda) yeniden üretmelerle bu yazma denemesine katılma olanağını buluyor. D K İ T A P T A N B İ R B 0L Blzlm Sokakta Hiç Kimse ... .Bizim sokak yaz aylarında pek suskun, pek terkedilmiş olurdu. Mezeci Niko bir, bazen de iki aylığına Atina'ya, bizlere hiç söz etmediği, dolayısıyla da hiç öğrenemediğimiz birilerine, komşularımızın birçoğu yazlık yerlerine, özeUikle de Büyükada'ya, Ester'se hiç istemediğim halde Caddebostan'a giderdi. Nejat Amca'nın Ingiltere'den getirdigi o futbol topu olmasaydı, minyatür kale maçlarında eminim bana penaltı bile attırmazlardı. tşte belki de bu yüzden topun kornere çıktığı zamanlarda içimde başkalarıyla istesem de paylaşamayacağım bir sevinç duyardım. tşte belki de bu yüzden, bugün hala izlediğün futbol maçlarında kornerlerle penaltılar bende hep zengin çağrıştmlıdır. Yoğurtçu lsmail, bizim sokakla sözleşmişcesine, üstelik yaz kış, yalancı ya da doğru dürüst bahar demeden, her akşam saat altıbuçukta bizim kapının önünden geçerdi. Kendisiyle ilgili olarak, en unutamadığım çağrışımlar arasında, sanımca biraz da maksatlıymışcasına bizleri karşı karşıya bıraktığı birçok özel gösteri vardı. Yani bu amcanın oyoğurdun kaymağını öyle bir sıyırışı sonra da bu iş için kullandığı küreği kutusuna öyle bir yerleştirişi vardı ki, bu küçük tören hiçbir zaman tatlı ve kıvamında olmayan o yoğurdun tadını bizlere sanki bir süreliğine de olsa unutturmak için yapılır ve onca oyun arasında bambaşka oyunlarla beklenmedik özlemlere doğru yol almamıza neden olurdu. Aradan uzun süregeçtikten veliseden önlenemeyesi bir biçimde belgelendikten yıllar sonra Yeşildirek'te hatırı saydır bir tuhafiyeci olan Mümtaz'ın günün birinde yoğurtçu olacağını söylemesi belki de bu yüzden boşuna değildi. Bu aşamada, hazır sırası gelmişken, Mümtaz'ın babasının berberolduğunu söylemeliyim... Mario Levi nın clzdığı Oyku kısıiıkierının portrelerinin ardında, eski evlerı. parke tası dösell sokakları, azınlık olarak nefes almaya calısan Rum ve Yahudllerın yasam blclmlerlyle şekillenen Istanbul'u bulmak mümkun. s A Y A 4 C U M H U R İ Y E T KİTAP S ^ V I 5S