Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Milliyetçiliğin ve milli devletin ötesi Ömer Laçiner "Henüz Vakit Varken"de, Kürt sorununun tafihi ve haldeki durumu üzerine özgün saptamalarda bulunuyor ve "sorun"un genel kamuoyundaki ve sol kamuoyundaki ele alınış tarzının eleştirisini yapıyor. Laçiner'in asıl üzerinde durduğu konu ise, Kürt Türk çatışmasının vahameti. TANILBOM ÖMER LAÇtNER'İN KÎTABF, TÜRKLERE VE KÜRTLERE YÖNELİKBtR ÇAĞRI mer Laçiner, "Henüz Vakit Varken"de, 'Kürt meselesi' üzerine 1979'dan beri yazdı1 8 . çoğunlukla Birikim'de yayımlanmış yazılarını bir araya getiriyor. Yazılar, Kürt meselesınin tarüıi ve haldeki durumu üzerine özgün saptamalardan meselenin genel kamuoyundaki ve sol kamuoyundaki ele alınış tarzının eleştirisinden geçerek, 'milli mesele'de sosyalist tavrın tartışılmasına, Kürtlerin yaşadığı beşeritarihi coğrafyanın suriduğu devrimci alternatif imkânlarına uğruyor; ama dönüp dolaşıp üstünde durduğu yer, KürtTürk c.atışmasi tehlikesinin vahameti. Kitap, adıyla da, bu tehlikenin idrak edilerek önüne geçilmesi için Kürtlere ve Türklere yönelik bir çağrı... Yazıların, Kürt meselesinin seyrini oldukça isabetli bir öngörüyle takip ettiğini belirtmek gerek. Yazarının haklı çıkmaktan herhalde hiç memnun olmadığı öngörüler bunlar. 1979 ilkbaharında yayımlanmış olan yazı, sivüresmi/asker bütün rejim güçlerinin, Sünni Kürtlerin yaşadığı ve TC'nin "yumuşak karnı" olan bölgedeki muhtemel gelişmelerden huylanarak "devleti restore etme" gayretine giriştiklerini gözlüyor. 1986 ilkbaharında eskiden merkezi siyasi otoriteye atfettiklerini şimdi o otoritenin temsil ettiği varsayılan milliyete yükleyen PKK hareketinin milliyetçileşme eğilimi saptanıy or. 1989 y azında kaleme alın mı§ yazılarda, her şeyin dikte edileceği bir halk durumuna itilme haleti ruhiyyesinin, bir halkı, sırf onurunu kurtarmak için bile olsa sınır tanımaz bir karşışiddete yöneltmesinin şaşırtıcı olmayacağı söyleniyor. 1989 sonbahannda, devlet politikasının ilk kez tüm bir halkı düşmanlaştıran yönelim kazandığı belirleniyor. Bu yönelimin, gerek PKK'nın mücadele hedefini devletle sınırlamaktan çıkarıp Türkleri de millet olafak düşmanlaştırma eğilünine girmesinin yardımıyla, gerekse Türk halkına yönelebilecek faşistşoven tahriklerle, halklararası husumete yol açabileceğine dikkat çekiiyor. 1990 Kararnamesi, Vedat Aydın cinayeti, sınır ötesi harekâtlar vb., güncel gelişmeler yorumlanırken, daha önce yapılan öngörülerin ne yazık ki gittikçe derinleşen izleri sürülüyor. Laçiner'e göre PKK'nın siyasi şahsiyetinde (karşıtından ziyade) mütekabilini doğuran süreç, resmî politikaların damgasını taşıyor. Kürtleri bir "aşağı millet" saymayışıyla ('halis Türkler'i, hatta Türkçüleri de kendi bildiği gibi 'Türkleştirmesi' ile, klasik ırkçışoven milliyetçilikten farklı bir "yumuşak" asimilasyoncu geleneği olan "Atatürk milliyetçiliği"nin, LAÇİNER KÜRTSORUNU". BİR •ORTAOOGÜ'SORUNU KAPSAMINDA ORTA YA KONVLUALIDIR. 12 Eylül'den sonra "bölücülük" paranoyasıyla milli 'tedip' seferberliğinden 1989/90 dönümunde giderek tenkilciliğe sürüklenmesi süreci bu. tnzibatî/ askerî "nihai çözünT denemelerinin artık ancak iç savaş ortamına yol açacak hale geldiği bir süreç. Gerçi bu tehlike karşısında ömer Laçiner'in güvendiği bazı 'negatif veya 'pasif etkenler yok değil: Türk ve Kürt halklarının kollektif belleklerinde, devletin neyi temsil edip neyi etmediğinin epey derinlerde kazılı oluşu; yani, Kürtlerin ve Türklerin devletin estirdiği 'milli dava' havasını tam anlamıyla ciddiye almayışlan gibi... Ancak "memleketi sadece yönetenlerin", "memleketin gerçek sahipleri konuştuğunda" suskunluğunun (agk., s. 51) yarattığı 'pasif lere güvenmeyi zorlaştırıyor. Bu nedenle, ömer Laçiner, Birikim'de Nisan 1990'dan beri, HenÜ2 Vakit Varken, "toplumdan gelen bir inisiyatifıin" bu gidişe karşı çıkması, "askeri çözüm" mantığına yüksek bir set çekmesi gereğini yineliyor. Kürt ve Türk halklarını yatay kesecek bir demokratik toplumsal inisiyatifin istenirliği, sadece 'negatif yönden koruyucu işlevinden gelmiyor. ömer Laçiner, böyle bir inisiyatifin, gerçekten devrimci, gerçekten sosyalist bir yeni ufuk açabileceğine işaret ediyor. Milli devleti evrenselleştiren 19. yüzyılmodernizmini aşacak; 'milli mesele'de "uluslann kendi kaderini tayin hakkı" ilkesinden ibaret bir kuramsal kısırlığa sıkışan sosyalizmi zenginleştirip geliştirecek bir ufuk. Hele Ortadoğu, toplumsal egemenlik sisteminde millîetnik bileşenin tarihsel taliliğiyle, bu bileşenin hâlâ halklar nezdinde kâmilen sindirilmemiş oluşuyla, milliyetçilik dışı ve ünitermillî devlet ötesi çözümleri düşiınulebilir kılan bir beşerî coğrafya. Hele "millî devletlerden en çok çeken Kürt halkı, milli devlet zırhına bürünmek yerine yepyeni bir birlik çağnsının taşıyıcısı olabilir." (agk., s. 92). Laçiner'in bu umudu, jeopolitik menzilinin berisinde, "Yeni Dünya Düzeni" ile beraber palazlanan Batı etnosentrizmine, zengin ve "uygar" Kuzey hegemonyasın karşı eşitlikçi, özgürlükçü bir "Güneylilik" bilinci arayışının parçası... Son olarak, belki daha az 'ele gelen' bir hususa, kitaptaki 'ses'e, o sesin durduğu yere dikkat çekmek istiyorum. Henüz Vakit Varken yazılarında, ülkede iç savaş ortamının doğması tehdidinden büyük endişe duyan, devrimci, sosyalist nitelikli bir çözümü bu tehdidin boğulmasında öncülükte bulunmak isteyen bir ses, bir taraf var. Halklar arasına 'kan girdiği', yahut dökülen kanın mesuliyeti 'düşman' veya 'karşı' millete mal edildiği, halkların kolektif belleğinde bu tasavvur yer eniği zaman, ne kadar çaresiz bir provokasyon zemininin oluştuğunu, şovenist tahrıklerin hiç siyaset, zamanlama vs. ustalığı gerektirmeksizin, mükellef komplo düzenekleri kurmaksızın, kendiliğinden yankı bulabileceğini bilen bir ses, bir taraf. Milli davaların belirleyiciliğindeki bir iç savaş ortamının, milliyetçilikten ve devlet aygıtının beka davasından başka kimsenin işine yarayamayacak bir insanîtoplumsal enkaz yaratacağını hatırlatıyor. Düşündürdüğü, bir de şu var: Sosyalizme yahut ona refakat eden büyük insanhk ideallerine uyarlılığını gözetmeksizin, ille mevcut 'güçler dengesi'nden, kendine bir güçbeğenen; bir (her ?) iç savaş ihtimalini saptar ken, iç savaşa yol açabilecek bir (her ?) dinamiği yorumlarken, bundan satır arasında (kimi vakalarda canı gönüldeıîT memnuniyet duyan, siyasi 'fırsat' çıkarsayan mantığın kendini sorgulaması gereği... D C U M H U R İ Y E T K İ T A P SAYI »İ S A Y F A S