Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
BİLİM DÜNYASINDAN SON ARAŞTIRMALAR Amerikalı bilim insanlarının yönetiminde çalışan uluslararası bir araştırma ekibi basit bir fikirle ilginç bir şey keşfetti. Bildik misinayı burgu haline gelene dek çevirerek, yapay bir kas elde ettiler. Ortaya çıkan yapay kas, sadece insanın kas liflerinden daha kuvvetli olmayıp, sıcaklığa da tepki veriyor. Araştırmayı yöneten Texas Üniversitesi araştırmacılarından Carter Haines’e göre yapay kasın olası kullanım alanları, yapay kaslarla insanınkine benzer hareketler veya mimikler yapabilecek robotlardan, hava sıcaklığına göre kendiliğinden açılıp kapanan pencerelere kadar uzanıyor. Science dergisinde yayımlanan araştırmaya Avustralyalı, Koreli, Kanadalı Çinli ve Türk araştırmacılür da katıldılar. Namık Kemal Üniversitesi’nden Dr. Fatma Göktepe ve Dr. Özer Göktepe’nin de katıldığı çalışmaya göre çevrilmiş polimerler yüzde elli oranında sıkışabiliyor, oysa insanın kas liflerinde bu oran yüzde yirmi kadardır. Ayrıca çevirme işlemi milyonlarca kez tekrarlanabiliyor da. Bir demet misina birlikte çevrildiğinde, çapı sadece bir saç telinin on mislisi kadar olmasına rağmen sekiz kilo taşıyabiliyor. Bu yapay kaslardan yüz tanesi bir araya getirildiğinde sekiz yüz kilo yerinden hareket ettirilebilir diyor araştırmacılar. Sıcağa karşı büzüşerek, soğuğa karşı genişleyerek reaksiyon göstermesi yapay kasın diğer olumlu bir özelliği. Sıcaklık polimerlerle birlikte çevrilen bir telle yapay olarak verildiğinde içinden de elektrik iletilebilecek. Polimerler çevredeki sıcaklığa kendi kendilerine reaksiyon gösterdikleri için havalandırma “dehlizlerinde” de kullanılabilirler. Araştırmaya göre yapay kaslar, işlevlerini bugüne kadar geliştirilen benzer ürünlere kıyasla daha ucuz ve daha etkili bir şekilde yerine getiriyorlar. Bilim insanlarının bu iddiasını yorumlayan Bordeaux Üniversitesi’nden Jinkai Yuvan ve Philippe Poulin de destekliyorlar: “Söz konusu yapay lifler, bir kaplamayı sıcağın etkisiyle daha geçirgen veya daha sık hale getirmek için uygunlar.” Ayrıca ince olan yapay liflerin protezlerde ve robotlarda kolayca kullanılabileceğini ve bunların yüz kaslarının en küçük hareketlerini bile yerine getirebileceklerini söylüyorlar. Misinadan yapay kas madan artarken, yeni hammadde arayışları okyanuslara kadar ulaştı. Uluslararası Deniz Yatağı Otoritesi (ISA) 2016 yılında ilk kez derin denizlerdeki hammadde araştırmaları için lisans vermeye başlayacak. Bu tür çalışmalar ister karada isterse denizde olsun her zaman çevreyi yakından ilgilendirir. Deniz diplerinde tahmin edilen zengin hammadde kaynakları nedeniyle Dünya Okyanusları Değerlendirme raporunu yazan tüm bilim insanları, derin denizlerdeki arama çalışmalarını belirleyen ve sıkı bir şekilde kontrol eden uluslararası bir kurumun oluşturulmasını öneriyor. Denizlerin hammadde kaynağı olarak kullanılmasında insanların düşüncelerine genelde denizlerde kurulan sondaj platformları ve bunların getirdikleri olumsuzluklar geliyor. Örneğin 2010 yılında patlayan ve gelmiş geçmiş en büyük petrol kirliliğine sebep olan “Deepwater Horizon” petrol arama platformu gibi. Aslında bu olay bir ölçüde, söz konusu petrol olduğu zaman insanoğlunun denizleri nasıl kullandığını gösteren sembolik bir vakaydı. Günümüzde en önemli fosil enerji kaynağı olan petrolün üçte biri artık denizlerden elde ediliyor ve açık deniz petrol endüstrisi de tıpkı kömür madenciliği gibi denizlerdeki yerini çoktan aldı bile. Ve ne var ki denizlerin ve ekosisteminin korunması için duyarlılık gösteren devletlerin sayısı çok az. Fakat denizlerde metan hidrat da bulunuyor. Su ve doğalgaz içeriği metandan oluşan bu katı ve buza benzer bileşim, 5003.000 metre derinlikte, yoğun su basıncının ve düşük sıcaklığın etkisiyle katılaştığı bölgede oluşuyor. Dünyadaki hidratlarda, tüm konvansiyonel rezervlerde bulunanlardan on misli fazla gaz barındığı sanılıyor. ABD’de çok fazla şist gazı çıkarılması ve buna bağlı olarak da doğalgazdaki fiyat düşüşü nedeniyle son yıllardaki metan hidrat çıkarma çalışmaları iyice azalmış. Ayrıca hidratlardan bol miktarda metan hidrat elde etmeye yarayan teknolojiler de yok henüz. Deniz diplerini bu kadar çekici kılan yalnızca enerji hammaddeleri de değil, ileri teknoloji ürünlerinde kullanılan metaller de denizleri cazip kılıyor. Örneğin mangan yumruları okyanusun bazı bölgelerinde tortullarda yer alıyor. Bunlar mangan dışında, demir ve endüstri için önemli olan diğer metalleri de içeriyor. Metal içerikli bileşimlerin tortullaşmalarıyla oluşan kobalt kabuklarında da mangan, demir, kobalt ve diğer birçok metal bulunuyor. sanılandan çok daha önce gelişmiş olabileceği düşünülüyor. Yani 100 milyon yıl önce, insan ve köpeğin ortak atasının henüz yaşadığı bir dönemde. Fakat bu bölgelerin iki türde birbirlerinden bağımsız olarak gelişmiş de olabilir. Yoksul hissetmek, hasta ediyor Fakir insanların daha kolay hastalan “Lütfen havlamayın, uslu uslu yatın”. Bu komutla Macar bilim insanları 11 köpeğin beynini peş peşe manyetik rezonans tomografisiyle (MRT) inceledi. Sonuç: köpekler de insanınkine benzer özel beyin bölgelerinde işliyorlar konuşulanları. Ayrıca sesler ve gürültülerle aktarılan duygusal içerikleri de algılıyorlar. Attila Andics, köpeğin ve insanın benzer çevrelerde yaşadıklarını hatırlatarak, köpeklerde sosyal bilgilerin benzer beyin mekanizmalarınca işlendiğini ve bu da iki tür arasındaki sesli Köpekler sesleri bize benzer işliyor iletişimi kolaylaştırdığını söylüyor (Current Biology). İki türün benzer ses algılama bölgelerine sahip olması nedeniyle, bunların dıkları, zor iyileştikleri ve daha erken öldükleri zaten bilinen bir şeydi. Fakat bu konuda gelirden çok insanın kendisini nasıl hissettiği daha önemli olabilir. Yoksulluk sadece gelişmekte olan ülkelerin bir sorunu değil, zengin endüstri ülkelerinde de fakirlik var özellikle de yaşlı insanlar arasında. Bu insanlarda fakirlik sadece maddi olarak değil sağlık açısından da hissediliyor. Yoksul insanların daha önce öldükleri uzun bir süredir biliniyordu. Fakat kendisini fakir hisseden de yoksul sayılır. Bu sübjektif duygunun sağlık üzerindeki etkisini görmek isteyen Michal Myck (Ekonomik Analizler Merkezi/Polonya) ve Maja Adena (Berlin Sosyal Araştırmalar Bilim Merkezi) Avrupa’da Sağlıklı Yaşlanma ve Emeklilik Araştırması (SHARE) çerçevesinde 20062012 yılları arasında toplanan verilerden yararlandı. Avrupa’nın 12 ülkesinde elli yaşın üzerindeki 85.000 kişinin yaşam koşulları, gelirleri ve sağlık durumları hakkında bilgi edinilmiş. Verilerin değerlendirilmesi sırasında İklim değişikliği yüzünden kuş avlamaya başladılar Kutup ayıları denizlerdeki buz tabakalarında, ana besin kaynakları olan fokları yakalayarak yaşar. Ayıların ayakları altındaki buz artan sıcaklıklar yüzünden daha erken kırılıp, daha geç donmaya başladığında, yağ rezervi biriktirmek için yeterli zamanları olmaz. Oysa ayılar buzların donmasını beklemek için karaya çıktıklarında bu rezervlerden geçinirler. Ayrıca ayıların üreme başarısı, buzun ve buna bağlı olarak da fok sezonunun ne kadar uzun sürdüğüne bağlı. Ayıların alternatif besin kaynaklarından iyi yararlanabilmeleri bu nedenle hayvanların buzsuz dönemlerde hayatta kalmaları için bir şanstır. Kutup ayılarının karada da beslendikleri zaten biliniyor, ama burada yağ rezervleri biriktirmiyor ve buzlu zemine hafiflemiş olarak dönüyorlar. Şimdi, Amerikan Doğa Tarihi Müzesi’nden Linda Gormezano’nun açıklamasına göre, iklim değişimi nedeniyle ayılar alternatif besin kaynaklarına yöneldi. Kutup ayıları başarılı bir şekilde kar kazları avlıyor. Fakat kazların dev ayılara ne kadar yağ rezervi sunduğunu araştırmacılar bilemiyorlar henüz. Kutup ayılarının kuluçkaya yatan kuşların peşlerine düşmeleri özellikle de ortinologları endişelendiriyor. Mesela Carlton Üniversitesi’nden Samuel Iverson, buz sezonu ne kadar kısalırsa, kutup ayıları da o kadar çok pufla kazı (Somateria mollisima) ve kalın gagalı alk (Uria lomvia) avlıyorlar. Kutup ayılarının kuluçka kolonileri üzerine saldırmaları 1980’li yıllardan bu yeni yedi misli artmış ve bu süreç aynı hızda devam edecek olursa bazı pufla kazı kolonileri tamamen yok olabilir (Ecology and Evolution). CBT 1407 6 / 7 Mart 2014 Okyanuslarda enerji hammaddesi arayışına lisans Dünya genelindeki enerji ihtiyacı dur