24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

TARTIŞMAEDİTÖRE MEKTUP Son kuraklık: İstanbul için neler yapılabilir? Prof. Dr. Kasım Koçak, İstanbul Teknik Üniversitesi, Meteoroloji Mühendisliği Bölümü, kkocak@itu.edu.tr S on Kuraklık ve İstanbul’un Durumu: Başta İstanbul olmak üzere ülkemizin önemli bir kısmı ciddi bir kuraklıkla baş başadır. Şekil 1’de görüldüğü gibi 2013 yılının alansal ortalama değeri 553 mm ile son 65 yılın ikinci en düşük değerinde gerçekleşti. Bu değer 800 mm olan İstanbul ortalaması bir yana, 650 mm olan Türkiye ortalamasının da altında. Bu kuraklığın 2014 yılında da süreceği tahmin edilmekte. Çünkü kuraklığın gelişi gibi, gidişi de yavaş bir süreç ortaya koyar. İstanbul’da kuraklığın geleceği açısından önemli ipuçları veren şekil 1, zamansal davranış açısından yağışın iki farklı zaman peryodunda değerlendirilebileceğini göstermekte. Bu peryotlar 1970’li yılların ortasına kadar olan peryot ile onu izleyen peryottur. İlkinde alansal ortalama yağış, İstanbul ortalaması olan 800 mm etrafında nisbeten küçük bir değişkenlikle salınım gösterirken; ikinci peryotta oldukça büyük bir değişkenlik var. Yağışın değişkenliğindeki bu oynama büyük bir olasılıkla iklim değişiminden kaynaklanma. IPCC (Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli) raporlarında da belirtildiği gibi, hidrometeorolojik afetlerin hem sıklığında hem de şiddetinde gelecekte önemli artışlar bekleniyor. Bu grafik tam da bu saptamayı doğrular nitelikte. Grafik CBT 140718 / 7 Mart 2014 dikkatlice incelenirse, alansal ortalama yağışın 600 mm civarı ve altına düştüğü 7 olaydan sadece 5’i son 25 yıl içerisinde gerçekleşti. Yani kuraklığın sıklığı son yıllarda önemli artış gösterdi. Yalnızca düşük yağışların değil; ortalamanın çok üzerinde gerçekleşen yağışların sıklığında da benzer artışlar oldu. Bu durum, gelecek açısından iç açıcı şeyler söylemiyor: Ya aşırı yağışlar nedeniyle taşkınlar ve seller can ve mal kayıpları olacak; ya da ortalamanın çok altındaki yağışlar nedeniyle ciddi meteorolojik kuraklıklar yaşanacak. İstanbul’un aylık ortalama yağış yüksekliği 800/12=66.7 mm’dir. Ekim’den Nisan’a kadar olan altı ay ortalamanın üzerinde; Nisan’dan Eylül’e kadar olan altı ay ise ortalamanın altında yağış alır. Buna göre önümüzde ortalamanın üzerinde yağış alan aylardan sadece Mart kalıyor. Mart hep yağışlı geçse bile barajları doldurmaya yetmez. Önümüz ise yazdır yani kurak aylar kapıdadır. Artan hava sıcaklıkları, kuraklık nedeniyle iyice sığlaşmış barajlardan olan buharlaşmayı daha da artıracak. Buharlaşma kayıplarına %20’ye varan şebeke kayıplarını da eklersek durum daha da vahimleşecek. İstanbul için gerek kısa, gerekse uzun vadede alınması gereken ciddi önlemler şunlar: İstanbul Roma, Bizans, Osmanlı İmparatorluğu ve Cumhuriyet döneminde hep su sorunu yaşadı. İstanbul’un içinde bulunduğu coğrafyada maalesef bol su kaynakları yok. Küresel ölçekte iklim değişimi artık akademik tartışma ko İSTANBUL İÇİN ÖNLEMLER nusu değil, bir realite oldu.. İstanbul Kandilli için yapılan bir çalışmaya göre, kışın yağan yağmurların miktarında bir değişme gözlenmezken, yağmurlu gün sayısı gittikçe azalmakta. Bu eğilim sürerse, daha şiddetli yağışlar, daha az sayıda yağıştan meydana gelecek. Daha çok sağanak şeklinde gerçekleşen bu tür yağışlar, başta yapılaşma olmak üzere havzaların iyi korunamaması nedeniyle hızla akışa geçmekte ve ani sellere neden olmakta. Küresel ısınma nedeniyle yeryüzüne düşen karın önemli bir kısmı da eriyip akışa geçmeden önce, doğrudan buharlaşmakta. Özetle küresel iklim değişiminin su kaynaklarına olan olumsuz etkileri daha şimdiden kendini göstermeye başlamıştır. Dolayısı ile başta yerel yöneticiler olmak üzere İstanbul’da yaşayan herkes, içinde yaşadıkları şehrin gerçeklerine göre davranmak zorundalar. İstanbul’un nüfusu, ülke nüfusunun yaklaşık %18’ine denktir. Bu oran dünyanın hiç bir ülkesinde yoktur. Su stresine neden olan bu orantısız nüfüs dağılımı sorununun mutlaka çözülmesi gerekmektedir. Su talebinin karşılanmasında yerel kaynakların akılcı kullanımı ön plana alınmalı, komşu havzalardan getirilen suyun toplam talebin belli bir yüzdesini aşmamasına dikkat edilmeli. Çünkü kuraklık noktasal değil bölgesel çapta bir doğal afettir. Komşu havzalardan su getirilirken, havzalardaki tarımsal etkinliklerin devamlılığı gözetilmeli. Aksi halde tarım yapamaz ve bu nedenle geçinemez hale gelen insanlar İstanbul’a göç eder ve mevcut sorunu ağırlaştırır. Orman alanları İstanbul İli yüzölçümünün yaklaşık %48’idir. Bu Türkiye ortalamasının üzerindedir. Orman alanlarına bağlı olarak İstanbul’un su üretim havzaları da şehrin kuzey kesimlerindedir. İstanbul’un orman varlığı titizlikle korunmalı, buralardaki su toplama yapıları ıslah edilmeli, kapasiteleri arttırılmalı. Orman, su havzalarında buharlaşmayı azaltır. Yeraltı suları stratejik su kaynaklarıdır. Bu kaynaklar, acil durumlarda kullanılmak üzere yeraltına depolanmış su varlığı olarak düşünülmeli. Deprem riskinde su şebekesi büyük ölçüde zarar görecektir. Şebekeden kaynaklanan su kaçakları %5’lere indirilmeli. NisanEkim aylarını kapsayan dönemde İstanbul barajlarında suyun ortalama %22’si buharlaşıyor. Bu, gelen toplam suyun 1/5 inden daha fazladır ve buharlaşmanın azaltılmasına yönelik önlemler alınmalı. Başta Büyükçekmece olmak üzere bazı barajlar geniş yüzey alanlarına sahip sığ barajlardır. Büyükçekmece gibi barajlarda biriken suyun, buharlaşmanın fazla olduğu yaz aylarına bırakılmadan kış mevsiminde kullanılması; yaz aylarında ise ağırlığın buharlaşmanın daha az olduğu barajlara verilmesi önemli bir çözüm olacaktır. Baraj gölleri daha derin ve şevleri daha dik olacak bir şekilde inşa edilmeli. Ayrıca kurak dönemlerde barajlarda biriken materyal temizlenerek su tutma kapasiteleri arttırılmalı. İstanbul’daki pek çok baraj, rüzgâr etkilerine açıktır. Rüzgar buharlaşmayı arttırır. İstanbul genelinde hakim rüzgârın kuzeydoğu ve güneybatılı olduğu dikkate alınarak, barajların en azından bu yönleri ağaçlandırılmalı. Su alma yapıları, sıcak sığ kısımdaki suyu önce çekecek şekilde dizayn edilmeli. Şebeke ve buharlaşma kayıpları, sistem içerisindeki en büyük kayıpları oluşturur. Diğer önemli bir kayıp da bilinçsiz su tüketiminden kaynaklanır. İstanbullular, iletişim araçları ile su tüketimi konusunda bilinçlendirilmeli. Mart sonundaki yerel seçimler, kuraklığa karşı ciddi önlemler alınmasını ne yazık ki zorlaştırmakta. Eğer şimdiden önlem alınmazsa, yeni belediye başkanları 31 Mart sabahı, daha da şiddetlenmiş bir kuraklık sorunuyla yüz yüze gelebilir. Üniversiteler, başarım ölçütleri ve sıralamalar üzerine... Levent Sevgi, Doğuş Üniversitesi S ıralama yapmak, spordan ekonomiye, eğitimden turizme, yaşamımızın her alanında geçerli. Yaşanabilir ülke, güvenli metropol, görülmesi gereken yerler, refah seviyesi, eğitim düzeyi, üniversite giriş sınavları, mezuniyet, cinsiyet ayrımı, yolsuzluğa bulaşma, gelişmişlik, yılın şampiyon futbol takımı gibi aklınıza gelebilecek hemen her alanda sıralamanın anahtar sözcüğü başarım ölçütleri ve kullanılan modellerdir. 2012 yılının şampiyonu Galatasaray! İyiydi/kötüydü, şanslıydı/şanssızdı, hakem hatası azdı/çoktu, çok attı/yedi, galibiyet sayısı azdı/çoktu gibi yakınmalar niçin bu sonucu değiştiremez? Çünkü, iç ve dış sahalarda karşılıklı iki maç yapılması, beraberliğe “1”, galibiyete “3” puan verilmesi ölçütlerine dayanan bu sistem/model üzerinden sezon boyunca en fazla puanı toplayan takım Galatasaray olmuştur. Galibiyete “2” puan verilmesi durumunda belki Galatasaray en fazla puanı alamayacak ve şampiyon olamayacaktı. Bunun önemi yok, çünkü şampiyon mevcut sistem/model üzerinden belirlenmekte. Sık sık izliyorsunuz, okuyorsunuz; “Türkiye yüz seksene yakın ülke arasında kakınmada ilk yüze zor giriyor”, “Yoksulluk artıyor”, “Bu yıl yine yolsuzlukta sınıfta kaldık”, “Cinsiyet ayrımı korkunç boyutlara ulaştı”, “Bu yıl da orta öğretim başarı sıralamasında Türkiye Avrupa’nın sonuncusu”, “ABD yaşanacak ilk on ülke arasında yok”, “En yaşanılası ülke Norveç” ve benzerleri. Kim, neye göre yapar bu sıralamaları? Kime sorar, nerden toplar bilgiyi? Örneğin, nasıl oluyor da her yıl Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (United Nations Development Program UNDP) tarafından sunulan İnsani Gelişim İndeksi sıralamasında Türkiye Azerbaycan’dan, hatta Bulgaristan ve BosnaHersek’ten gerilerde olabiliyor? Şu İstanbul’un zenginliğine, yollarındaki son model araçlara, AVM sayılarına, ışıl ışıl parlayan gökdelenlerine bakın, nasıl olur da doğru dürüst yolu bile olmayan Bulgaristan’dan geri olabiliriz? Sorunun yanıtı kullanılan ölçütlerde gizli (ya da apaçık)! Ülkelerin insani gelişimi yaşam süresi, doğumdaki yaşam beklentisi, bilgiye erişim, yetişkinlerin okur yazarlığı, ilk/orta/yüksek öğretimde okullaşma oranı, kız çocuklarının okullaşma oranı, iş yaşamında kadın oranı, yaşam standardı, yani satın alma gücü cinsinden kişi başına düşen ulusal gelir gibi temel ölçütler ile belirlenmekte. Yani, buradaki gelişim, sadece ve öncelikle günlük ekonomik verilerle, AVM ve gökdelenlerle, borsadaki sıçramalarla ilgili değil! Güzel olan, Birleşmiş Milletler’in internet sitesinde kullandığı modeli ve ölçütlerini kamuoyu ile paylaşması ve gelen eleştiriler doğrultusunda modeli
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle