Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ZÜMRÜTTEN AKiSLER cede çalışmaya başlayarak kendini yenileyemez hale geliyor ve fonksiyonu zayıflıyor. Söz konusu hücreler sırt omuriliğinde, yani ağrı sinyallerini beyne ileten merkezde yer alıyor. Bilim insanları bu sonuca, hiçbir acı veya ağrı hissetmeyen dört yaşındaki kızın yardımıyla ulaşmış. SCN11A genindeki mutasyon bu kızda saptandıktan sonra, laboratuar fareleri genetik değişimden geçirilerek incelenmiş. Deneyler sayesinde bu sinir hücresinin mutasyon yüzünden işlevini ne şekilde kaybettiği görülmüş (Nature Genetics). Bulgu aslında sürpriz olmuş. Çünkü kanalın aşırı derecede çalışması, tam tersi bir etki yapmalıydı. Nitekim bu tür aşırı işleve bağlı hastalıklar insanların daha fazla ağrı hissetmelerine neden olur. Fakat bu vakada durum farklıydı. Yeni bir vaka arayışı bilim insanlarını aynı mutasyona sahip İsveçli bir çocuğa ulaştırmış. Genetik değişim birden bire ortaya çıkmış ve çocukların ailelerinde tespit edilmemiş. Yine de bu mutasyonun çocuklara kalıtım yoluyla geçtiğini belirtiliyor. de kısalıyor. Dağ şu anda tam 4810,06m yüksekliğinde. Fransa/İtalya sınırındaki dağ kitlesi geçen yıla göre 38 cm. kısaldı diyor araştırmaya katılan Farouk Kadded. Ölçüm sonuçları gerçi Devlet Coğrafya Enstitüsü (IGN) tarafından kontrol edilecek ama Kadded en fazla 10cm’lik bir oynama bekliyor. Dağın yüksekliği hava koşullarından etkileniyor. Rüzgârların zayıf ve yağışların bol olduğu zamanlarda zirvedeki buzul büyüyor. Mont Blanc 2001 yılından bu yana iki yılda bir ölçülmektedir. 2003 ve 2007 yılları arasında 4808 m’den neredeyse 4811m’ye yükseldi. Dağın yüksekliği 4810 m’nin altına son olarak 2005 yılında düşmüştü. A. M. Celal Şengör Pek çok tarihçi dostumla üzerinde hiç tartışmadan anlaştığım konuların başında, Fatih Sultan Mehmet’in en büyük Osmanlı padişahı olduğu gelir. Fatih bence Osmanlı ailesinin yetiştirdiği tek dâhidir. Gerçi eski ve yeni pek çok ikinci sınıf Osmanlı tarihçisi önüne gelen padişaha bu sıfatı yakıştırmayı sever, ama kendilerine bu dehânın nasıl tezahür ettiğini sorduğunuzda pek verecek cevapları olmaz. Ön Asya Türk tarihi maalesef Fatih ile Atatürk arasında dâhi yetiştirmedi. Ah Fatih Yerinden Bir Kalkabilse! Ama milletçe Fatih’i de tanıdığımız söylenemez. Geçenlerde büyük Alman şarkiyatçısı Emil Jacobs’un ölümünden 9 yıl sonra yayımlanabilmiş, Fatih’in kitapları hakkında yarım kalmış bir makalesini okurken, son cümlenin gözlerimi yaşarttığını söylemeliyim. Jacobs 21 yaşındaki sultanın kendi kütüphanesi için Bizans koleksiyonlarından seçtiği eserleri tanıttığı eserini şu cümlede bırakmış: “Burada, içerikleri, son Paleologların yıkılmış imparatorluk toplumu için artık ölü olan kodeksleri değil, yaşam nefesi veren, ileride yapılacak şeyler için besin sağlayan, bilgi ve şöhret heyecanı uyandıran el yazmalarını görüyoruz. Bunlar II. Mehmed’in bize hediye ettiği, kendisinin de eski Yunanlı yazarların tekrar keşfine ve ayağa kaldırılmalarına, Rönesansın insanlığa bahşettiği mutluluk ve varlığa katkısının olduğunun yaşayan şahitleridir.” Bu sözlerin 21 yaşında Müslüman bir gencin 500 yıl sonra ardından yazıldığını unutmayınız. Büyük bilim adamı Jacobs, Fatih’in kendi kütüphanesi için seçtiği kitapların özelliklerini şöyle özetliyor: 1) Fatih, din kitapları toplamamıştır, 2) Fatih en yeni eserleri elde etmeye çalışmıştır. Kütüphanesi hemen tamamen 15. yüzyılda yazılmış veya kopyalanmış eserlerden oluşmaktadır. Jacobs’a göre büyük padişahımızın kütüphanesinden elimizde ne yazık ki sadece 50 kadar kitap kalmıştır ki, bunların 42’si Yunancadır. Bunlar arasında sadece 5 tanesi din kitabıdır: 1 İncil pasajları içeren dinsel tören kitabı, 1 gene İncil pasajlarından oluşan dua kitabı, 2 tane Zebur tefsiri. Bunların hepsi 13. ve 14. yüzyıllardandır. Bir de son derece kıymetli, 12. yüzyıldan kalma bir Eski Ahit sekizlemesi. Geri kalan 37, konularına göre şöyle dağılıyor: 3 şair: Homeros, Hesiodos, Pindaros (ilk ikisinin hemen tüm Yunan putperest kültürünün, yani insan uygarlığının, temeli olduğunu hatırlayalım). 8 tane Yunanca gramer kitabı ve sözlük. Sözlüklerin ikisi YunancaLatince. Ptolemaios’un coğrafyasını bulan ve yayınlayan büyük Bizanslı bilim adamı Maksimos Planudes tarafından yorumlarıyla birlikte yayımlanmış Esop’un masallarını içeren bir okul kitabı. 1 atasözleri kitabı, Pitagor vs. 2 cilt Aristoteles. 1 adet taşların esrarlı özellikleri üzerine yazılmış kitap (zamanın mineralojisi). 1 büyü kitabı. Hippokrat’ın, Galen’in, Mikhael Psellos ve bazı diğer yazarların eserlerini içeren 1 tıp cildi. Cassianus Bassus tarafından 10. yüzyılda yazılmış 1 tarım kitabı. Oppianos’un balıkların yaşamı ve balıkçılık üzerine bir eseri. Arrian’ın meşhur Anabasis’i, yani İskender’in büyük Asya seferinin tarihi ve gene aynı yazarın Hindistan (Indike) adlı eseri. Ksenofon’un Pers İmparatoru Büyük Kiros’un hayatını konu edinen Kiropedia’sı. Polibios’un tarihinin ilk 5 kitabı. Kantakuzen’in 13201356 tarihleri arasını kapsıyan tarih kitabı. Konstantinopolis’in oluşumunu anlatan Patria Konstantinupoleos adlı eser.Roma ve Bizans imparatorlarının yaşamlarını anlatan 1 cilt. Komnenos imparator ailesini anlatan 1 cilt. Kristobulos’un Sultan II. Mehmet tarihinin bilinen tek kopyası. 4 adet astronomi ve matematik kitabı: Bunlar arasında son derece kıymetli bir Öklid el yazması, buhar makinesinin mucidi İskenderiye’li Heron’un Metrika’sı, Ptolemaios’un coğrafyası. Buondelmonte’nin Isolaria’sının (Adalar: bu kitap Ege hakkındadır) dünyadaki tek Yunanca tercümesi. Askeri bilimlere üç ait eser. Diogenes Laertius’un Yunan filozoflarının yaşamlarını anlattığı eseri. Bizans’ın mücevherlerle kaplı din kitaplarına el bile sürmemiştir Fatih. Onların kendisinin yapmak istediği işler için beş paralık değerlerinin olmadığını biliyordu. Fatih’in kütüphanesindeki kitaplar diye eserler yazılmıştır bu ülkede, bu saydıklarıma hiç değinmeyen. Saçma sapan Fetih Müzelerinde yobaz/çapulcu karışımı olarak çocuklarımıza sunduğumuz Fatih işte aslında burada kısacık bir makalede Jacobs’un bize takdim ettiği modern, bilimsel düşünen, entelektüel zevkleri Avrupa’yı tamamen kucaklayan, doğa bilimlerinden tarihten, ama her türlü tarihten ders çıkarmaya çalışan, uygarlığın dilleri olan Yunanca ve Latinceyi öğrenmek isteyen devdir. Ey Orta Çağ kafası: Çocuklarımıza kakaladığın Fatih gerçek Fatih değildir! Ama ne yazık ki büyük dâhi yerinden kalkıp o koca şâhî topunu senin zırvalıklarına doğrultamıyor. İlkokula üç din dersi koyan kafa: Rumeli Hisarı’nın önünden geçerken dikkat et: Kim bilir, oradaki küçük toplardan biri birden ateş alabilir! Alırsa bunu kim ateşledi diye de sorma. Cevabı Jacobs’un makalesindedir. Tüylü mamutlar kalın postlarıyla daha çok soğuğa uyum sağlamışlardı. Mamutun tarihi şimdi gen araştırmalarıyla daha yakından incelendi. Buz devirleri sonunda artan sıcaklıklar, tüylü mamutun popülasyonu üzerinde etkili olmuş. İsveçli ve İngiliz bilim insanları mamut sayısının sıcak dönemlerde azaldığını kanıtladı. Bu soğuğa uyum sağlamış bir hayvan için pek de sürpriz olmadı diyor İsveç Doğa Bilimleri Müzesi’nden Eleftheria Pakopoulou, Proceedings of the Royal Society B dergisinde. Bilim insanları tüylü mamut popülasyonunun (Mammuthus primigenius) yaklaşık 120.000 yıl önceki sıcak dönemde dağılmaya başladığını saptadı. Böylece başlı başına bir Avrupa kolu gelişmiş. Fakat yaklaşık 33.000 yıl önce Si Mamutu ölüme götüren sıcaklar olmuş Ateşimizi ölçtüğümüz cıvalı ya da dijital termometreler yakında tarih olabilir. Amerikalılar yalancı bir dövme gibi cilde yapıştırılan bir termometre geliştirdi. Nanoteknoloji bazındaki ölçüm aleti beden sıcaklığını ölçmek dışında kan basıncı, nabız ve cilt üzerindeki değişim Geleceğin termometresi hazır gibi birya mamut türü baskın gelince bunlar da yok olmuş. Bununla birlikte son buzul devrinin ikinci yarısında bazı popülasyonlar yok olurken, diğer mamut soylarında patlama yaşanmış. Ancak soğuk dönemin sonunda hayvanların sayısı dramatik bir şekilde düşmüş. Bilim insanları bu türün niçin yok olduğunu anlamak için tüylü mamutların son yaşadıkları bölgeleri inceledi ve çekilme bölgelerinden birinin (4000 yıl öncesine kadar) Arktik okyanustaki Wrangel adası olduğunu söylüyorlar. İnsanlar dağların sadece bir kez ölçüldüğünü ve yüksekliklerinin hiç değişmediğini düşünür. Oysa durum farklı. Mont Blanc iki yılda bir ölçülüyor ve sonuç her seferinde farklı çıkıyor. Avrupa’nın en yüksek dağı bazen uzuyor bazen Mont Blanc yine kısaldı Nilgün Özbaşaran Dede nilodede@hotmail.com CBT 1384 7 /27 Eylül 2013 ler hakkında da veri topluyor. Çok ince ve esnek olan plaster biçimindeki termometre araştırmaya katılanlar tarafından neredeyse hiç hissedilmemiş. Ölçümler silikon içindeki 50 nanometrelik bir sensorla gerçekleşiyor. Malzemenin çok esnek olması sayesinde kullanıcının hareketleri kısıtlanmıyor. Ölçüm aleti bazı durumlarda doğrudan doğruya cildin üzerine yerleştirilirken, diğer durumlarda altına zar inceliğinde bir folyo konmuş. Fakat iki durumda da sonuçlar aynı çıkmış. Ayrıca malzeme terletmeyecek ve tahriş etmeyecek kadar ince. Sıcaklık oynamalarını, pahalı tıbbi sıcaklık kameraları kadar kesin bir şekilde ölçen sensör Illinois Üniversitesi’nden Chad Webb ve ekibi tarafından geliştirildi. Cildimizin sıcaklığı, kan dolaşımı hakkında bilgi verdiği için doktorlar için önemlidir. Damarlarımız genişlediğinde ve çok kan aktığında cildimiz ısınır. Damarlar büzüştüğünde ise yeniden soğur. Bozuk kan dolaşımı kalpdamar hastalıklarına ve önemli organ bozukluklarına işaret olabilir. Ayrıca yaralarda yüksek sıcaklık, enfeksiyonun habercisi olabilir diyor araştırmacılar. Ölçüm bandı ayrıca cildin üzerindeki nemi de ölçen sensorlara sahip. Ne var ki mikro ölçüm aletinin olumsuz bir yanı da var. Termometre şimdilik, sensörlerin çalışmasını ve verilerin oluşmasını sağlayan ince bir kabloya bağlı. Fakat John Rogers’in ekibi daha önce kablosuz çalışan elektronik bir plaster üretmişti. Bilim insanları bir sonraki adım olarak bu iki teknolojiyi birleştirmek için çalışacaklar (Nature Materials).