Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
TEKNOLOJİ VE HUKUK Işınlanmamız yarım kalırsa Kedinizi ne kadar tanıyorsunuz? suçlu kim olacak? Bugünkü yasalar, yeni teknolojilerin şekillendireceği geleceğin dünyasında yetersiz kalabilir. Robotlar, ışınlama cihazları, sürücüsüz otomobiller, insansız hava taşıtları gibi yeni teknolojilerin hüküm süreceği gelecekte, olası yasal sorunlar karşısında çaresiz kalmamak için bir grup hukukçu, şimdiden ileri teknolojilerin yaratacağı hukuki sorunların tartışıldığı toplantılar düzenliyor. BİLİM KEDİLERİN BİLİNMEYEN YÖNLERİNE IŞIK TUTUYOR: İ nsanların teleport* yardımı ile yolculuk yapacağı uzak bir gelecekte, ışınlama sisteminin bozulması durumunda kanun kimin yakasına yapışacak? Bugün ancak bilim kurgu öykülerine konu oluşturan böyle bir durum, gelecekte hangi yasa altında incelenecek? Sistem arızasına bağlı olarak nakledilen insanın tamamen ortadan yok olması durumunda, bu bir cinayet vakası olarak değerlendirilebilir mi? Veya atomlarına ayrılan insana ait veriler ortadan kaybolursa, bu durum verikoruma yasalarının ihlali olarak algılanabilir mi? Her şeyden önce insanın “kendisi” yolda bir yerlerde depolandıysa, bu bir hırsızlık veya izinsiz kopyacılık vakası olarak ele alınabilir mi? Bu gibi sorunlara bugünden kafa yoran bir grup hukukçu, yukarısındaki gökyüzünü de kapsıyordu. Uçak sayısı arttıkça insanlar mahkemelere koşarak, uçakların mülkiyet haklarını ihlal ettiği gerekçesiyle havayollarından para kopartma yarışına girdiler. Savcılar bunun üzerine hava sahasının “kamuya ait yol” olduğu kararını çıkartmak zorunda kaldı. Ayrıca yeni icatlar tamamen yeni mevzuat gerektirebilir. Bu konuda da yasa koyucuların sicili pek de parlak değildir. 19. yüzyılda İngiliz yasalarına göre bir araba sürücüsü aracının önünde koşup, uyarı bayrağı sallayan bir kişiyi görevlendirmek zorundaydı. Kediler bir muammadır. Öyle ki sahiplerinin bile hayvanlarını tam olarak tanıdıkları söylenemez. Uzun süredir kedilerin zihinsel yapılarını ve alışkanlıklarını araştıran antrozoologlar*, çıkarcı, nankör ve kibirli sanılan kedilerin aslında sevecen, uyumlu ve sıcak kanlı hayvanlar olduğunu ileri sürüyor. D ÇÖZÜMÜ GEÇMİŞTE ARAMA ALIŞKANLIĞI Yasaları uygulayanlar çoğunlukla gelecekte yasaların oynayacağı rol konusu ile ilgilenmezler. Herhangi yasal bir sorunla karşılaştıklarında genel yaklaşım çözümü geçmişte aramaktır. İngiltere’deki Strathclyde Üniversitesi’nden internet yasaları uzmanı Lilian Edwards, hukukçuların geriye dönük araştırmalarla gereksiz vakit kaybetmelerinden rahatsız. Edwards, “Örneğin bugün karşılaştığınız bir vakayı 1830 yılında yapılmış yasalarla çözmeye çalışmak at arabalarıyla ilişkili yasal düzenleme ile günümüz trafiğini düzenlemeye benziyor” diyor. Edwards, teknoloji ve bilimkurgu meraklısı hukukçuları bir araya getirmeyi başararak “Gikii” adını verdikleri konferansları başlattı. Bu fikir çok çabuk tuttu. Önce Avrupa’da sonra Avustralya ve Japonya’da da benzer toplantılar yapılmaya başlandı. ünyanın en popüler evcil hayvanı kedidir; evde bakılan her üç kediye bir evcil köpek düşer. Çok sayıda insanın evinde kedi beslemesinin nedenlerinden biri, sıcakkanlı ve sokulgan olmaları, diğeri de kolay bakılmalarıdır; gereksinimlerinin bir çoğunu insana ihtiyaç duymadan kendileri halleder ve eğitilmeleri gerekmez. Gün içinde evde tek başlarında kalabilirler ve eve dönen sahiplerini büyük bir sevgiyle karşılarlar. Kısaca kedili bir yaşam hem kolay, hem de keyiflidir. Bütün bunlara karşın kediler ulaşılmaz ve anlaşılması zor yaratıklardır. Oysa köpekler daha açık, dürüst ve uysaldır. Kediler sahiplerinin kendilerini oldukları gibi kabullenmelerini ister ama nasıl oldukları ile ilgili çok da açık vermezler. uğradılar. Yaban kedileri büyük bir olasılıkla bu değerli yiyecekten yararlanmak için insanların yaşam alanlarına yanaştılar. Kedilerin tahıllarına zarar vermediğini fark eden yöre halkı, farelerden kurtulmak için kedilerin çevrelerinde barınmalarına izin verdiler Bu kediler, bugün bizim bildiğimiz ev kedilerinden farklıydı. Daha çok kırsal bölgeleri mesken tutan tilkilere benziyorlardı. Başka bir deyişle, insanların bulunduğu ortamlara uyumlu olmakla birlikte vahşi özelliklerini de koruyorlardı. Kuşkusuz kedilerin fare avlamanın dışında başka özellikleri olduğu da gözden kaçmıyordu. Yumuşak tüyleri, sevimli bakışları, sokulganlıkları sayesinde zamanla evlerimizin baş köşesine yerleştiler. Ve binlerce yıldır yalnızca evlerimize değil, kalplerimize de yerleşmeyi başardılar. HÂLÂ YABANİLER Kedinin aklından ne geçtiğini anlamak, bazı davranışlarının nedenlerini kestirmek kolay değildir. Şimdi bilim, kedilerin bilinmeyen yönlerine, özellikle de insan ilişkilerindeki belirleyici unsurlara ışık tutuyor. KEDİLERİN İNSANLARLA TANIŞMASI Kediler evcilleştiler ama yabanıl özelliklerini hiçbir zaman kaybetmediler. Oysa köpekler, yabani ataları olan kurtlara göre köklü bir zihinsel değişim geçirmişlerdir. Ama kediler hâlâ vahşi avcı niteliklerini koruyor. Kediler insanoğlunun eseri değil. Evcil hale gelen diğer tüm hayvanlardan farklı olarak, kendi yaşamları üzerindeki kontrollerini hiçbir zaman elden bırakmadılar. İstedikleri yere, istedikleri an gidebildikleri gibi, eşlerini de seçme özgürlüğüne sahipler. Kedilerin köpeklerden bir diğer farkı da çok az bir kısmının özel olarak yetiştirilmiş olmasıdır. Kimse evini korumak, sürülerini gütmek veya avlanmalarına yardımcı olmak için kedi beslemez. Kedilerin evcilleştirilmesi çoğunlukla doğal seleksiyon yoluyla gerçekleşmiştir. Kediler insanlarla birlikte evrilmiştir; insanların farkında olmadan boş bıraktıkları alanları izin almadan doldurmuşlardır. Bu nedenle kedilerin tamamen evcilleşmiş olduğunu söyleyemeyiz; dolayısıyla davranışlarının büyük bir kısmı vahşi içgüdülerini yansıtır. Kedileri yakından tanımak için bu içgüdülerinin ne olduğunu daha iyi bilmek zorundayız. aile grupları arasında işbirliği oluşturamazlar. Ve ayrıca gelişmiş bir uzlaşma yeteneğine de sahip değildirler. Buna karşın haberleşme yetenekleri sayesinde sosyal yaşamlarında her zaman büyük kavgalar çıkmaz. Bunun için çok gelişmiş bir sinyalizasyon sistemleri vardır; bu sayede bir kedi diğer kedinin duygudurumunu ve niyetini anlayabilir. Kedilerde en belirgin sinyal gönderme yolu, kuyruğunu havaya dikmesidir. Bir kolonide iki kedi birbirine yaklaştığı zaman, biri çoğunlukla kuyruğunu havaya kaldırır; diğer kedi de bu yakınlaşmaya sıcak bakıyorsa, aynısını yapar. Kuyruk kaldırma sinyali evcilleşme sırasında evrilmiş olabilir. Yabani kedi yavrusu annesine yaklaşırken kuyruğunu kaldırır. Yetişkin yabani kediler ise birbirlerine yaklaşırken kuyruklarını kaldırmazlar. İki kedi arasındaki bu kuyruk kaldırma teatisi bittikten sonra, kafalarını ve vücutlarının yan taraflarını birbirine sürterler. Böylece ikisi arasında dostane bir ilişki kurulmuş olur. Bir kedinin ev kedisi olmak için edinmesi gereken en önemli beceri, insanlarla ilişki kurmaktır. Bunun da çıkış noktası kediler arasındaki etkileşimdir. Kediler doğduklarında insanlara yakın değildirler. İnsanlara güvenme eğilimi ile doğarlar ama bu eğilim bebekliklerinde, çok kısa bir süre için geçerlidir. Köpekler üzerinde 1950’li yıllarda yapılan bir araştırma, köpek yavrularında “primer sosyalleşme dönemi” olduğunu gösterir. Köpek yavrusu bu dönemde insanlarla iletişim kurma konusunda duyarlıdır. Köpekler için bu dönem 7 ile 14 hafta arasıdır. Böyle bir dönem kediler için de geçerlidir ama daha erken başlar. Bir kedi 48 haftalıkken düzenli olarak insanlarla birlikte olursa insanlarla güçlü bir bağ oluşturur. Eğer kedi 10 haftalık oluncaya kadar insanlarla bir arada bulunmamışsa, yaşamının geri kalan kısmında insanlardan korkar. 8 haftayı geçen bir kedi yavrusunda insanlarla ilişki kurmayı öğrenme becerisi birdenbire yok olmaz. Ömürlerinin birinci yılında, insanlarla nasıl ilişki kurulacağı konusunda çok şey öğrenebilirler. Kedileri çıkarcı ve ikiyüzlü olarak değerlendirenler, kedilerin insanlara yakınlaşmasını yiyecek ve barınak sağlama gibi bir takım çıkar hesaplarına bağlarlar. Ancak insanların kedilere büyük bir muhabbetle bağlanmasının nedenleri fırsatçılıkla açıklanamaz. Kedilerin yüzlerindeki insana benzer özellikler bu nedenlerden biridir ama tek neden değildir. Kedileri bu kadar büyük bir hevesle evlerimize kabul etmemizin en önemli nedeni, kedilerin bizimle kurduğu ilişkinin cazibesidir. Evcilleştirmenin ilk evrelerinde bile fare sayısının yeterli olmadığı koşullarda kedilerin beslenme ve barınma ihtiyaçlarının karşılanmasına insanlara ihtiyacı vardı. Bu dönemde yaşamını en iyi şekilde sürdüren kediler, insanları dostluklarıyla ödüllendirmeyi başaran kedilerdi. İnsanların pek çoğu kedilere sevecenlikle yaklaşır. Acaba kediler bizim için ne gibi duygular besliyor olabilir? Kedi İNSANLARLA İLİŞKİ yılda bir kez düzenli olarak bir araya geliyor ve gelecek yüzyılda veya daha ileri tarihlerde teknolojinin doğuracağı olası yasal sonuçları tartışıyor. Bu tartışmalardan çıkan sonuçlar ilgili hükümetlere tavsiye olarak sunuluyor. Üzerinde durulan konuların başında, robotların neden olabileceği muhtemel zararlar, insansız hava taşıtlarının özel yaşam için bir tehdit oluşturup oluşturmayacağı, insan teleportasyonu sırasında oluşacak kazalar geliyor. Bu bir grup hukukçu bu işi neden yapıyor? Bir kere tarih, yeni teknolojilere hazırlıksız yakalanmış toplumların yaşadığı olumsuz öyküler ile dolu. Bu öykülere konu olan yüz karası yasal düzenlemeler, çoğunlukla aceleci ve yeterince bilgilendirilmemiş yasa koyucular tarafından çıkartılmış olduğu için, önceden bilgilendirilme ve hazırlıklı olma yaşamsal önem taşıyor. Teknoloji insan yeteneklerinde değişiklik yarattığı anda, yasaların vakit kaybetmeden bu yeni duruma uyum sağlaması gerekir. Bunun yapılmadığı durumlarda, yasaların işlevsiz kaldığı hatta komik sonuçlara da yol açtığı da görülmüştür. 20. yüzyılın başlarında ilk uçakların havalandığı dönemde, ABD yasalarına göre mülkiyet hakları insanların evlerinin hemen TEKNOLOJİLER YENİ, YASALAR ESKİ CBT 1384 10 /27 Eylül 2013 Yazının devamı 19. sayfada Bu kolonilerde belirleyici etmen, genetik açıdan birbiriyle ilişkili dişilerin arasındaki işbirliğidir. Anne kediler, aynı soydan gelenlerin birbiriyle çiftleşmemesi için erkek yavruları birkaç aylık olduklarında topluluktan uzaklaştırır ve tek başlarına bırakır. Koloniler birden fazla aileden oluşuyorsa bu aileler birbirleriyle rekabete girer. Dolayısıyla kolonilere karmaşa hakim olur. Kediler çok sayıda dost edinme yeteneğinden yoksundur. Diğer primatlarda görüldüğü gibi KEDİLERİN BİZİMLE İLGİLİ DUYGULARI Yazının devamı 18. sayfada CBT 1384 11/ 27 Eylül 2013 Gelecekte mahkemelerde ve parlamentolarda tartışılma olasılığı en yüksek teknoloji sorunu insansız hava taşıtları ile ilgili. Yerel yasa koyucular bugün sivil hava sahası içinde dronların yarattığı güvenlik sorunları ile ilgilenirken, İngiltere’deki Nottingham Üniversitesi’nden Lachan Urquhart ve ekibi daha çok özel yaşam ile ilgili sorunlarla ilgileniyor. Urquhart bu konudaki endişelerini şöyle dile getiriyor: “Dronlar kamera taşıdıkları için insanları izleyebilir, evlerinde ve bahçelerinde iken kaydedebilir. Ayrıca bugün dronlar özel sektörün de emrinde. Şu anda var olan yasalar bu kişilere herhangi bir yükümlülük getirmiyor. Düşünsenize dronlara sahip paparazziler, işlerini yakalanma korkusu olmadan yapabilecekler?” Edinburgh Üniversitesi’nden hukuk profesörü Burkhard Schafer, algoritmalar, yapay zekalar ve kendi kendine giden otomobiller ile ilgili çok büyük bir yasal boşluk bulunduğuna dikkat çekiyor. Schafer bir otonom robotun insanlar için ne gibi tehlikeler yaratabileceğini şu örnekle açıklıyor: “Bir restoranda devreleri kırışmış, fonksiyonları bozulmuş bir garson robot, herkesin İNSANSIZ HAVA TAŞITLARI VE ÖZEL YAŞAM Kediler sevecendir, ancak sevgilerini kime yönelteceklerine kendileri karar verir. Bunun de nedeni evrimsel geçmişlerinde gizlidir: Vahşi kediler genellikle tek başlarına yaşarlar ve diğer kedileri rakip olarak görürler. Bu nedenle evcilleştirilmiş kedilerin diğer kedilere doğal tepkisi kuşku, hatta korkudur. Ne var ki kediler evcilleşme sürecinde ihtiyatlı davranışlarının bir kısmını yitirmiştir. Evcilleşmenin yarattığı koşullar diğer kedilerle sıkı fıkı yaşama zorunluluğu, daha sonra insanlarla yakın bir bağ oluşturmaları vb. kedilerin sosyal repertuvarlarını büyük ölçüde genişletmiştir. Kedilerin sosyal yaşamları büyük bir olasılıkla tahıl ambarlarının çevresinde bir araya gelmeleriyle başlamıştır. Bu koşullarda bir kedinin, diğer kedilere karşı düşmanlığını devam ettirmesi, tahıl ambarındaki fare paylaşımında dejavantajlı konuma düşmesi anlamına gelir. Bugün bile yiyeceğin bol olduğu ortamlarda, insanların kedilere izin verdiğini varsayarsak yüzlerce kedi yan yana yaşayabilir. Kedi insan ilişkisi çok eskilere dayanır. DNA araştırmalarından elde edilen bulgulara göre evcil kedilerin atası Arap yaban kedisi Felis silvestris lybica’dır. Bu hayvanın kökeni 10.00015.000 yıl önceki Ortadoğu’ya dayanır. Yaban kedilerini ilk kez evcilleştirmeye kalkan insanların Natufian’lar olduğu söyleniyor. Levant denilen Doğu Akdeniz bölgesinde 13.000 ile 10.000 yılları arasında yaşayan Natufian’lar tarımı ilk bulan insanlar olarak bilinir. Tarımın gelişmesiyle birlikte Natufian’lar fare istilasına ZAMANA DİRENEN İÇGÜDÜLER lerin diğer kedilere sevgi gösterme becerisine sahip olduklarını biliyoruz. Dolayısıyla sahiplerine de sevgiyle yaklaşıyor olmaları çok büyük bir olasılıktır. Ancak bunu kanıtlamak oldukça zordur; dolayısıyla yalnızca davranışlarını inceleyerek bir sonuca varabiliriz. Kedi sahipleri kedinin halinden memnun olup olmadığını mırıltısından anladıklarını öne sürerler. Ancak mırıltılar her zaman memnuniyet belirtisi olmayabilir. Bir kedi aç veya endişeli olduğu zamanda mırıltı çıkartır. Hatta bazı kedilerin öfkeli, stresli oldukları zamanlarda da bu sesi çıkarttığı biliniyor. O zaman mırıltının her zaman kedinin duygularını yansıtma şekli olduğunu söyleyemeyiz. Davranış bilimcileri mırıltıyı insanları manipüle etme yöntemi olarak değerlendiriyor. Gözden kaçırdığımız, göz ardı ettiğimiz başka sinyallerin de olduğu açıktır. Yetişkin kediler arasındaki karşılıklı sevgi ilişkisi, birbirlerini yalama ve sürtünme şeklinde kendini gösteriyor. Acaba aynı davranışları sahiplerine gösterdikleri zaman bu da bir sevgi belirtisi olabilir mi? Pek çok kedi sahibini düzenli olarak yalar. Ancak bilim insanları bunun nedenini tam olarak çözmüş değil. Olası bir açıklama şu olabilir: Kedi, aralarındaki ilişki konusunda sahibine bir şeyler aktarmak istiyor olabilir. Yalamanın temel nedeni büyük bir olasılıkla sevgidir, çünkü birbirine düşman iki kedi hiçbir zaman birbirini yalamaz. İki kedinin birbirini niçin yaladığını tam olarak anlamadan bizi niçin yaladığını bilemeyiz. Kedi sahipleri, kedilerine dokunmayı, yumuşak tüylerini okşamayı severler, çünkü bu zevkli ve yatıştırıcı bir temastır. Ayrıca kedinin de bundan zevk aldığını söylemek yanlış olmaz. Kedilerin pek çoğu kafalarının okşanmasından hoşlanır ve okşanma isteğini açıkça belli eder. Kaldı ki vücutlarının hangi bölgesinin okşanmasını istiyorlarsa, bunu vücut diliyle ifade ederler. KEDİLERİN YAYDIĞI SİNYALLER KOLONİ YAŞAMI ANTROZOOLOJİ