24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

HUKUK POLİTİKASI VURULAN SURİYE HELİKOPTERİ Timur Karaçay timurkaracay@gmail.com Hayrettin Ökçesiz okcesizhayrettin@gmail.com http://okcesizhayrettin.blogspot.com Yer Çekiminin Yok Olduğu An K onumuz bir helikopterin düşüşünde ortaya çıktığı söylenen mucizedir. Bir keşif helikopteri, vurulduktan sonra kaç km. uzağa düşer? Söylenenler analiz edilince, vurulan helikopter 3 ya da 4 km. uzağa düşmüştür. Bu gerçekten, yer çekimi kurallarını altüst eden bir mucizedir (!). Lise Fizik derslerinde cisimlerin belirli kuvvetler etkisindeki hareketleri iyi incelenir. Cismin hareketinde mucizeye yer yoktur. Çünkü doğa mucize yaratmaz. O kendi kurallarını her zaman ve her yerde işletir. Resimdeki formüllerde, t helikopterin düşüş süresi, h vurulduğu andaki yüksekliği, g yer çekimi ivmesi, v0 helikopterin yatay doğrultudaki hızıdır. Olay Lise fizik derslerinde işlenen basit bir yatay atış hareketidir1. Çarpma etkisini ve havanın yarattığı çok küçük sürtünme kuvvetlerini ihmal edersek, helikopter düşene kadar vurulduğu andaki sabit hızını ve doğrultusunu korur. Ama yer çekimi ivmesi nedeniyle düşey doğrultudaki hızı durmadan artar. Yere parabolik bir eğri çizerek çakılır. Burada helikopterin ağırlığının hiçbir rolü olmaz. t düşüş zamanı yalnızca h yüksekliğine bağlıdır. Helikopterin vurulduğu andaki v0 yatay hızı ve h yüksekliği biliniyorsa, yere kaç saniye (t) sonra hangi hızla ve nereye çarpacağı resimdeki formüllerden kolayca bulunur. Görüldüğü gibi, helikopterin ne kadar uzağa düşeceği (x) vurulduğu andaki v0 yatay hızına ve t düşüş süresine bağlıdır. Keşif helikopterleri için makul sayılabilecek hızlar ve yükseklikler ile yapılan hesaplar, onun 1 km uzağa bile düşemeyeceğini gösteriyor. Başka bir deyişle, sınırımızın 2 km içinde vurulan bir helikopter sınır dışına düşemez. Siyasiler 34 km uzağa düştü diyorlarsa, bu söylemleri Galileo Galilei’nin 16.yy’da ortaya koyduğu fizik kanunlarını yok sayan bir mucizedir. Paraşütle atlayan pilotlara gelince, paraşüt yönlendirilebilir; yukarıda söylenenler onlar için geçerli olmaz. Pilotlar, helikopter kullanacak kadar bilgili ve akıllı olduklarına göre, muhaliflerin eline düşmemek için, paraşütlerini sınırlarımızın içine yönlendirmeye çalışmış olmaları akla daha yatkındır. Yaralı oldukları düşünülürse, bunu başarmaları çok zordur. Bir ülkede bilgili insanlar mucizelere inanmazlar. Onlar, doğa yasalarında mucizeye yer olmadığını bilirler ve siyasilerin söylemlerini bilgileri ölçüsünde sorgulamaya başlarlar. Bu sorgudan rahatsız olanların yapabileceği tek şey, düşünmeyi ve bilgiyi okul müfredatlarından yoketmektir. Felsefe gitti, kaldı fen bilgisi… 1 Eğik ve yatay atış hareketlerini iyi anlatan çok sayıda kitap ve web sitesi vardır. Resim o sitelerden birinden alınmıştır. Genci yaşlısıyla tüm hocalarımıza bir çağrıda bulunalım. Bize üniversite anılarını yollasınlar! Ne denli çok olursa, o denli iyi… Ciltlerce de olsa, yayımlayalım. İki Efendi Arasında Bir Asi Üniversiteler açılıyor… Ülkemizde şimdiye kadar milyonlarca mezun verdiler. Bilginin, bilimin aydınlığı birazcık geliyorsa bize, buradan geliyor, her şeye rağmen! Üniversiteler dünyanın her yerinde çağın sancısını çeken analardır. Çığlıkları doğum sancısıdır. En yoğun yerinde sancılarının yeni bir çağ doğururlar. Nerede bir üniversite varsa, aydınlığa gebedir. Fark etmez nerede, ne durumda olduğu. Bir tohum gerçeğin rahminde yolunu bulur. Her kasabaya üniversite açacaklarsa, bizim de yolculuğumuz her kasabada oraya olmalı! Ne denli aç, sefil, zordaysalar, kibirle değil, o denli şefkatle gitmeliyiz bu yerlere. Üniversite bir asidir! İsyan gücünü Gerçeğin çekiminden alan bir asi... Bu sonbaharda bir çığlık, çığ gibi geliyor. Ülkemde üniversiteler Bir çağ doğuruyor şimdi. Yeni çağda iki zalim efendiye bir isyan bayrağı yavaş yavaş açılıyor, dürüldüğü yerden. Sermayeye ve diktatörlere karşı gerçeğin su gibi sessiz gücü, bu bendi her damlada biraz daha zorluyor. Bir diktatörü yıkan kendi cehaletidir aslında. Yarattığı gibi yıkan bir cehalet… Her sömürgeni yıkansa, gerçek bilgi(si)nin bize gösterdiği eylemdir. Kısa zamanda tüm para kasalarıyla, tüm güçleriyle, tüm düzenekleriyle birlikte, teker teker dört bir yanında kürenin, yıkılacaklar. Küre çatırdıyor. Duyuyor musunuz? Bu çağda hiçbir yalan yeterince gerçek değil… İnsanlar her şeyi, her şeye karşın kendi gözleriyle görmeye başladılar. *** Geçen hafta, Değerli Meslektaşım Prof. Dr. Enver Bozkurt’la odasında söyleşirken kendisine bir öneride bulundum. Genci yaşlısıyla tüm hocalarımıza bir çağrıda bulunalım. Bize üniversite anılarını yollasınlar! Ne denli çok olursa, o denli iyi… Ciltlerce de olsa, yayımlayalım. Sevgili Enver’le birlikte böyle bir işe girişiyoruz. Biliyorum ki, bu çağrıdan haberdar olan her akademisyen bize birkaç satırlık bir anısını, elbette gönderecektir. Adlarının yazılmasını istemediklerinde de, bizde saklı kalacaklardır. Ayrıca, isteyen başka herkes, bir üniversite anısını bize gönderebilir. Öğrenci, mezun, üniversiteyle anısı olan herkes bir anısını gönderebilir. Bu anılarla, başından sonuna dek, ülkemizde “üniversite”nin gazete manşetlerine girmeyen gizli, sessiz, ağrılı yaşamını öznel(!) açılardan görmek olanağını elde edeceğiz. Efendiler bize daha başka neler yapmışlar, bunlar dile gelecek. Biz bu efendilere neler yapmışız, onları da okuyacağız, tabii ki… Kamuoyu anılarınızı bekliyor! BİLİM AKADEMİSİ KONFERANSLARI15 Demokrasi Rejimi, Tasarımları ve Sonuçları Bilim Akademisi popüler bilim konferansları, 20132014 döneminde de devam ediyor. 15. konferans, 28 Eylül 2013 Cumartesi günü 17:00’da Bahçeşehir Üniversitesi Beşiktaş Yerleşkesi Fazıl Say Salonu’nda gerçekleşecektir. Konferansta, Prof. Dr. Ersin Kalaycıoğlu “Demokrasi Rejimi, Tasarımları ve Sonuçları” başlıklı bir konuşma yapacaktır. Ayrıntılı bilgi için: www.bilimakademisi.org Işınlanmamız yarım kalırsa sorumlusu kim olacak? Yazının baştarafı 10. sayfadan devam duyabileceği bir sesle kredi kartınızda yeterli bakiye kalmamış olduğunu, çünkü kredi limitinizin internet üzerinden satın aldığınız porno dergiler yüzünden aşılmış olduğunu söylerse, ne yaparsınız? Bu şekilde aşağılanmış olmanızın sorumlusu kimdir? Robotu programlayan yazılımcı mı, yoksa bakımını doğru dürüst yapmayan teknisyen mi?” Son Gikii konferansında doğrudan hukukçuları hedef alan bir soru, toplantıya katılanlarda ciddi rahatsızlık yarattı. Soru şuydu: Teknoloji hukukçuların yerini alabilir mi? Hukuk danışmanlığı yapan ve aynı zamanda yazar TEKNOLOJİ HUKUKÇULARIN YERİNİ ALABİLİR Mİ? *İnsanların ve nesnelerin nakledilmesinde kullanılan cihaz: İki türlü çalışır: a) Madde atomlarına ayrılarak atomlar ışınlanır ve destinasyon alanında yeniden birbirine monte edilerek orijinal nesne meydana getirilir b) Maddenin moleküler yapısı ve state (durum) bilgisi destinasyona gönderilir. CBT 1384 19 / 27 Eylül 2013 olan Richard Susskind, hukuki işlemlerin pek çoğunun kısa zaman sonra otomatik hale getirilebileceğini öne sürüyor. Susskind’e göre bu işlemlerin başında gayri menkul alım satım işlemleri geliyor. Bu sürecin sonunda hukukçular işsiz kalabilir mi? Gikii toplantılarını düzenleyenler mesleki becerilerinin tümüyle otomasyona bağlanabileceğini düşünmüyorlar. Schafer bir hukukçu olarak toplumdaki yerlerinin sağlam olduğunu düşünüyor: “Korkarım bizden kurtulamayacaksınız. Yarının dünyasında bir hukukçuya ihtiyaç duyacağınızdan eminim.” Derleyen: Reyhan Oksay Kaynak: New Scientist, 14 Eylül 2013
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle