02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ZÜMRÜTTEN AKiSLER Meyve ve sebze ile daha iyi sperm ölçüde Kızılderililere benzemesine rağmen Avrupalılar’da da genetik bir bağı olduğu anlaşılmış. Fakat Doğu Asyalılarla herhangi bir benzerlik saptanmamış. Nedeni: Malta çocuğunun ait olduğu topluluğunun ve Doğu Asya’daki toplulukların yeni nesilleri Amerika’ya göçmeden önce melezleşmişler ki bu da Kızılderililerdeki Avrupalı kalıtım özelliklerini açıklamakta. A. M. Celal Şengör Sperma sıvısındaki antioksidanlar spermayı koruyarak, erkeği daha verimli kılıyor. Sonuç, genç erkeklerde, sperm kalitesi ve besinlerle alınan antioksidan miktarı arasındaki ilişkiyi inceleyen bilim insanlarına ait. Yüksek oranda betakaroten veya lutein tüketimi, spermadaki büyük hareketlilik ile bağlantılı. Ve alınan likopen oranı ne kadar fazlaysa, bozuk sperm sayısı da o denli azalıyor (Fertility and Sterility). Araştırma çerçevesinde yaş ortalaması 20 olan 189 erkeğin beslenme alışkanlığı incelenerek bu sonuca varılmış. Likopeni domates, domates çorbası ve salça, ketçap gibi ürünlerden alıyoruz, betakaroten ve luteinin en önemli kaynakları ise kavuç, ıspanak ve yaprak salata. Sonuçlar, spermanın özelliği ve A ve E vitamini tüketimi arasında bir bağlantının olmadığını gösteriyor. Sperma sayısının en iyi duruma gelmesi ve spermanın hareketliliğinin artması için gerekli olan C vitamini miktarı ise yüksek olmamalı; günde 148 mg C vitaminin sperma üzerinde olumlu etki yapıyor. Sayın Başbakan Tayyip Bey! Üniversite öğrencilerimizi rahat bırakın. Hemen hepsi 18 yaşın üzerinde olan öğrencilerimizin özel yaşamları, başkalarını fiziken rahatsız etmedikleri sürece, nerede olursa olsun, sizi ilgilendirmemeli.. Nilgün Özbaşaran Dede [email protected] CBT 13917 / 15 Kasım 2013 Bilim insanları modern insana ait gelmiş geçmiş en eski kalıtımı çözdüler. Bir Sibiryalı çocuğun 24.000 yıllık kemiğin DNA’sı hem Kızılderililerin hem de Avrupalıların kalıtımına benziyor. İnsanların Amerika kıtasına ne zaman yerleştikleri artık iyi bir şekilde belgelendi. Kuzeydoğu Asya’da yaşayan insanlar 15.000 yıl önce o tarihlerde henüz donmuş bir kara köprüsü olan Bering Boğazı’nı aşarak önce Alaska’ya daha sonra ise Kuzey ve Güney Amerika’ya yerleşmişlerdir. Ama istisnalar da vardır. Kuzey Amerika’daki bazı iskeletler örneğin 9500 yıllık Kennewick adamı Avrupa özellikleri taşıyor. Gözden kaçan diğer bir araştırma da, 2012 yılında Genetics dergisinde yayımlanmıştı. Burada da Kızılderili DNA’sında Avrupalı izler bulunduğundan söz ediliyordu. O halde Kolomb’dan önce de Amerika’ya göç edenler de olmuş mudur? Danimarkalı araştırmacı Eske Willerslev şimdi Santa Fe’de gerçekleştirilen bir konferansta bu soruya yanıt olabilecek bir konudan söz etti. Paleogenetikçi, 1920’li yıllarda güney Sibirya’daki Irkutsk kentinde bulunan 24.000 yıllık Malta çocuğu iskeletinin sekansını çözdüğünü açıkladı. Bu kalıtımın günümüzdeki topluluklarla karşılaştırılması sonucunda 24.000 yıllık iskeletin önemli Kızılderili kalıtımında Avrupa özellikleri HIV’ye karşı yeni bir terapi olanağının, virüs üzerinde şimdiye dek bilinmeyen bir etkisi olduğu ortaya çıktı. Harvard Tıp Okulu ve Amerikan Ulusal Alerji ve Enfeksiyon Hastalıkları Enstitüsü bilim insanlarından oluşan ekip insan ve hayvanda görülen virüsün bir melezi olan virüsü bir maymunun kanından temizlemeyi başardı. Louis Picker ve Steven Deeks gibi uzmanlar yeni sonuçla rın HIV tedavisinde devrim yaratabileceği görüşünde. Şimdi HIV hastalarıyla testler yapılması gündemde. Son keşfedilen antikorlar, HIV’nin kalıcı olan bölgelerini hedefliyorlar. Ve bu kısımlar virüsün fonksiyonu için önemli. Uzmanlar bu antikorlarla ilgili ilk testleri, SHIV virüsü taşıyan Rhesus maymunlarıyla gerçekleştirdi. Bu antikorlarla aşılanan maymumların kanındaki virüs üç ila yedi gün içerisinde tamamen yok olmuş. Antikorların etkisi 13 ay sürmüş. Üç hayvanda ise bu etki 250 gün kadar sürmüş. Harvard Tıp Okulu’ndan Dan Barouch, antikorların alışılmışın dışında bir etkiye sahip olduğunu, ancak bu etkinin insanda da görülüp görülmediğinin de kanıtlanması gerektiğini söylüyor. Antikorlarla yepyeni bir HIV terapisi Sayın Başbakan, Öğrencilerimizi Rahat Bırakın! Siz, özendiğiniz bazı Müslüman ülkelerde görülen ve ilkel bir müessese olan ahlâk polisliğine heveslenseniz bile, modern dünya size böyle bir işe soyunma yetkisini ve fırsatını vermez. Dünya görüşünüz sadece sizi ilgilendirir. Bunu başkalarına empoze etmeye kalkmak, modern insan yaşamı ile bağdaşmadığı gibi, ağzınızdan düşürmediğiniz demokrasi kavramı içine de sığdırılamaz. Özel veya devlet yurdunda isteyen, istediği gibi yaşar, sevişir, uyur, çalışır. Sizin göreviniz, o yurtlarda öğrencilerimizin en iyi şekilde barınmalarını ve beslenmelerini ve emniyetlerini sağlamaktan ibarettir. Gerisine ne siz ne de anne ve babaları karışabilir, zira bu kişiler reşittir. Şikâyetçi olan anne ve babaları istedikleri kadar size başvursunlar: Bu şikâyetlerden hareketle öğrencilerin hayatına müdahale, ilkel bir davranış olacağı gibi, hem insan haklarına, hem demokrasiye, hem de elinizden gelen tüm gayretlere rağmen ülkemizde henüz yıkamadığınız modern insan yaşamının temel ilkelerine karşıdır. Bu tür yaklaşımların arkasında bir seks korkusu olabilir. Bu korku Katolik kilisesinde de vardır. Sonucu, ortaçağdan beri din adamlarının küçük çocukları iğfal etmesi olmuştur. Normal olan, reşit insanların seks yapması yerine, böyle sapıklıkların olmasını kimse istemez!? Sizin üniversitelerle ve üniversite öğrencileri ile ilgili göreviniz, üniversitelerin modern bilimi yapma ve öğretme olan görevlerini en iyi şekilde yerine getirmelerini sağlamaktan ibarettir. Ancak iktidar olduğunuzdan beri bunun tam tersini yaptınız. Partinizin kurucularından olan ve her fırsatta yakın arkadaşlığınızdan ve yoldaşlığından bahsettiğiniz Sayın Cumhurbaşkanımızın yaptığı, rektör atamalarının ekseriyetinde, bu makamlara gelmemesi gereken kişilere üniversitelerimizi teslim etmek şeklinde gerçekleştirmek oldu. Üniversite sayılarını, sistemin kaldırmasının mümkün olmayacağı sayılara çıkarttınız. Siz, elinizde bulunan Milli Eğitim Bakanlığının yetkisini okullarımıza Ortaçağ kıstasları getirmek istikametinde kullandınız. TÜBİTAK’ta yaptıklarınız ortadadır. İktidar olur olmaz, TÜBİTAK gibi güzide bir kurumumuzun başına kanuna aykırı olarak atama yaptınız. Atadıklarınız, modern biyolojinin temeli olan evrim kuramına, bilime dayanarak değil, hurafeye istinaden karşı çıkmakta beis görmediler. Bu bilime ve dolayısıyla insanlığa karşı işlenmiş affedilmez bir suçtur. Üniversiteye giden öğrencilerimiz tüm bu adımlarınızı dikkatle takip ettikleri için, en temiz duyguların arkasından onların modern yaşam haklarına yaptığınız saldırıları iyi değerlendirmektedirler. Sayın Başbakan! Gittiğiniz yol, bir toplumu felâkete sürükleme yoludur. Tarihte bunun pek çok örnekleri vardır. Ortaçağın karanlık dönemlerinden kalan uygulamalarla, hiçbir toplum ve hiçbir devlet modern çağda yücelmemiş, bilakis parçalanmış, içine nifak tohumları atılmış, bedbaht insan gruplarına, terör cehennemlerine dönüşmüştür. Günümüzde bile bir Afganistan, bir Pakistan böyle durumların örneği değil midir? Ne tahsilinizle ne de görgünüzle üniversite kavramının içine keşke nüfuz edebilseydiniz.. Belli ki parti ve hükümet içindeki çalışma arkadaşlarınız da, dile getirdiğiniz sözler ve aldığınız kararlarla toplumumuza verilen büyük zararların önüne geçemiyor. İnsanlığa karşı ortak bir suç işleme durumu ortaya çıkıyor. Sayın Başbakan! İnsanlık, dura kalka da olsa, bazen geriye adımlar atarak da olsa, her zaman ilerlemiştir. Bugün mağara adamından çok farklı, çok daha mutlu bir seviyeye ulaşmış bulunuyoruz. Bunu başaran, hemen her zaman muhafazakârlık duvarlarını yıkan gençler olmuştur. O gençlere kendi kısıtlı bilgi ve görgünüzden türettiğiniz ve günümüz gerçekleriyle bağdaşması mümkün olmayan düşüncelerinizi empoze edemezsiniz. İlerleme, olanı muhafaza ile değil, olanı geliştirmekle mümkün olabilir. Tavsiyem, gençlerin aklından, bilgisinden ve heyecanından birşeyler öğrenmenizdir. Bu hepimiz için hayırlı olur. Bunun aksini yapmak, mahşerin kapısını aralamak olur ki, bundan fayda sağlayan bir lideri tarih kaydetmemiştir. Dünyadaki tüm büyük insansı maymunların soyları, yaşam alanlarının küçülmesi ve avcılık yüzünden git gide daha fazla tehdit altına giriyor. Tüberküloz tehlikesi ise dünya genelinde en çok da son insansı maymunların yaşadığı bölgelerde yaygın. Şempanze, Goril ve diğer insansı maymunların yaşam alanlarının son on yıllarda git gide daha fazla daralması hayvanların insanlarından kaçma şanslarını yok ediyor, dolayısıyla da hastalığın yerliler, yabanıl hayatı koruyanlar veya turistler üzerinden maymunlara bulaşma tehlikesi arttı, diyor Minnesota Üniversitesi’nden Tiffany Wolf. İnsansı maymunlar için yeni tehlike
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle