Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
TEKNOLOJİPOLİTİK Büyük İnrın kabristanı ve ön üst cephesinde “B sanlara Vatan minnettardır” yazılı olan Panthéon’a (panteyon) taşındı. Sürgün döneminde Rousseau kendini savunmak ve gelecek kuşaklara anlatmak amacıyla özyaşam yapıtlarını yazmıştır: İtiraflar, JeanJacques’ın Yargıcı RousseauDiyaloglar ve Yalnız Gezerin Düşlemleri. Hepsi ölümünden sonra basılmıştır. Rousseau’nun Fransa’da ve başka ülkelerde büyük etkileri olmuştur. Örneğin Yeni Héloise’in ana teması, evliliğin toplumun yapay görüşlerine dayalı bir bağ değil, aşktan kaynaklanan özgürce bir seçim olmasıdır. Bu konunun 21.yüzyıl Türkiyesi’nde güncelliğini koruduğu her gün görülmektedir. Düşünceleri, özellikle 40 yılda 70 baskısı yapılan Yeni Héloise Almanya’da Coşkunluk Akımı’nı üretmiştir. Goethe ve Schiller bu edebiyat akımının önde gelen temsilcileridir. Ünlü filozof Kant, Rousseau’dan etkilenmiştir. Aradan 250 yıl geçtiği halde, Rousseau’nun yapıtları değerlerini büyük ölçüde korumaktadır. Ana teması, “doğal insan” ile toplumun yarattığı yapay insan arasındaki çelişki ve doğaya verdiği önemdir. Ona göre tüm insanlar eşit doğar. Eşitsizlik ve baskı, doğaya ve insan aklına aykırı bir toplum örgütlenmesinin sonucudur. Vicdan özgürlüğü, basın özgürlüğü … muhakkak sağlanmalıdır. İnsanlar, sağlanan düzen ve güvenlik karşılığında özgürlüklerinin bir bölümünden vazgeçerse, toplum oluşur ve birey bu toplumun egemen bir üyesi olur. Millet hakiki egemendir ve egemenliğini hükümete veya bir kişiye bırakamaz, onu kimseyle paylaşamaz. Halkın egemenliği kavramı yaşamsal önemdedir. DIŞARIDAKİ ETKİLERİ ve ahlaktan söz ederlerdi; bizimkiler yalnız ticaretten ve paradan söz ediyorlar… İnsanlara hayvan sürüleri gibi değer biçiyorlar. Onlara göre bir insanın devletçe değeri, harcadığı paradır…” Galiba burada kapitalizmin ilk eleştirisiyle karşılaşıyoruz. Rousseau’nun çağdaş Türkiye üzerinde önemli edebi, düşünsel ve siyasal etkileri olmuştur. Tanzimat’tan sonra keşfedilen yapıtlarından Yeni Héloise’in bölümsel çevirisi 1839’da yapılmıştır. Emil 1870’de Ziya Paşa tarafından çevrilmiş, fakat sansür nedeniyle ancak önsözü yayımlanabilmiştir. Namık Kemal gerekli siyasal kavramları Rousseau ve Montesquieu’ye dayanarak oluşturmuştur. Toplumsal Sözleşme’nin çevirisine ancak 1910’da yayımlanma izni verilmiştir. Baha Kuban baha.kuban@gmail.com İlki geçen yıl düzenlenen Uluslararası Irenec Konferansı, bu yıl 2830 Haziran 2012 tarihlerinde, İstanbul Maltepe’deki Türkan Saylan Kültür Merkezi’nde, geçen yıl olduğu gibi “Yüzde 100 Yenilenebilir Enerji Mümkün! ” şiarı ile toplandı. İklim ve ekonomi çifte krizleriyle boğuşan dünya sisteminin, yüzde yüz temiz enerji tedarikine geçişi masaya yatırıldı. Bu görüşleriyle Rousseau modern demokrasinin babası sayılır. Ancak toplum hakları bir güvence altına alınmazsa, bir despot rejimi ortaya çıkar. Doğal özgürlükler adına böyle bir rejim kınanmalı ve yok edilmelidir. Rousseau’nun görüşleri Fransız Devrimi’nin (1789) “İnsan ve Yurttaş Hakları Beyannamesi”nin esin kaynağı olmuştur. Söylev’den şu alıntının güncelliğine bakınız: “Antikçağın devlet adamları hep erdemden MODERN DEMOKRASİNİN BABASI Mustafa Kemal’in entelektüel kimliğinin oluşmasında da Aydınlanma düşünürlerinin belirleyici katkısı vardır. O, daha Manastır Askeri Lisesi’nde iken Rousseau ve Montesquieu ile ilgilenmeye başlamıştır. Yaklaşık dört bin kitaptan oluşan ve şimdi Anıtkabir’de bulunan kitaplığında, Toplumsal Sözleşme’nin üzerine birçok not yazdığı Fransızca bir nüshası da bulunmaktadır. 1 Aralık 1921 günü Millet Meclisi kürsüsünde yaptığı, büyük bir devlet adamı olduğunu kanıtlayan ve günümüz politikacılarının örnek alması gereken uzun konuşmada şöyle der: “Efendiler, Bu meşrutiyet teorisini bulan en büyük filozofların bu teoriyi kurmak için çalıştıkları esasları inceledim. Bunlara nüfuz ettim… JeanJacques Rousseau’yu baştan nihayete kadar okuyunuz. Ben bunu okuduğum vakit hakikat olduğuna inandığım bu kitap sahibinde iki esas gördüm. Birisi bu ıstırap, diğeri bir cennettir…” Ulusal egemenlik, ulusal irade gibi kavramlar ile 1921 Anayasası’nın, hükümet biçiminin ve Meclis’te asılı “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir” sözünün de Rousseau’dan esinlendiği açıktır. Bu vesile ile, ömrü cepheden cepheye koşmakla geçmiş büyük Komutan Atatürk’ün entelektüel birikimine bir kez daha hayran olabiliriz. Rousseau’nun 300. doğum günü birçok ülkede kutlanıyor, hakkında birçok yeni kitap yayımlanıyor. İstanbul’da Notre Dame de Sion Fransız Lisesi’nde 24 Mayıs günleri uluslararası bir kolokyum düzenlenmiş ve 2 Haziran’a kadar süren bir sergi açılmıştır. KİMLİĞİNDE AYDINLANMA ETKİSİ Enerji Sisteminin Topyekun Dönüşümü Mümkün ve Acildir! Türkiye’de yenileneblir enerji teknolojileri ile ilgili sayısız konferans ve toplantı yapılıyor her yıl. Düzenlenen konferans ve seminerlerin ezici çoğunluğunun ortak özelliği, teknik insanlar tarafından düzenlenen ve teknolojik konuların ağırlık taşıdığı toplantılar olmaları. İşte uluslararası Irenec toplantılarının farkı burada. Bu konferanslarda ağırlık tam tersine enerji alanında gerek yerel gerekse uluslararası siyaset ve politika. Konferans enerjide teknik seçimlerin bazen gizli bazen açık siyasi ve politik arka planlarını peşinen kabul ediyor. Özellikle yenilenebilir enerji sektörlerinde belirli bir yol almış, ciddi yatırımların, istihdamın ve ekonomik değerin yaratıldığı ülkelerden gelen araştırmacıların, yeni sektörlerin ülke ekonomilerine katkılarıyla ilgili sunumları, toplantıların en ilginç oturumları oldu. Dünya çapında yerel yönetimlerin çoğunlukla ulusal hükümetlerden daha ileri giden hedef ve uygulamalarının aktarıldığı oturumlar da, yine konferansın önemli katkılarında biri olarak görülmeli. İklim krizinin hızla kentleşen dünyada aynı zamanda bir kent krizi olduğu gerçeği, halihazırda sayısız sorunla boğuşan dünya metropollerini daha da zor bir geleceğin beklediğine işaret ediyor. Yerel yönetim uygulamalarında çok az sayıda örneğin yer aldığı ülkemizde bu konu da konferans sunumları ile gündeme getirildi. Köşemizle doğrudan bağlantısı nedeniyle Irenec 2012’nin sonuç bildirgesine burada yer veriyoruz. Konferans, kriz konjonktüründe kara bulutların toplandığı, fosil kaynaklara erişim ve el koyma mücadelesinin Ortadoğu’da yeni bir savaşı kışkırttığı, finans krizi ile zora düşen ülkelerin yenilenebilir enerji teşviklerinden vazgeçmeye başladıkları bir ortamda toplandı. Irenec 2012 , bir kez daha, temiz enerji esaslı bir enerji tedarik sisteminin önündeki engellerin teknik ya da ekonomik değil politik olduğunu vurgulayarak Avustralya’dan Türkiye ve Avrupa’ya , bilimsel çalışmalarla, ‘serbest piyasa fiyatları’, ‘rekabet’ ve ‘verimlilik’ gibi kavramların kullanılarak yenilenebilir enerji teknolojilerinin önünün kesilmesinin esasen politik seçimlerden kaynaklandığını yeniden gösterdi. Konferansın açılış oturumunun başlığı, “Barış, Özgürlük ve Eşitlik İçin Yenilenebilir Enerji” idi. Katılımcılar, bu alabildiğine siyasi saptamaların enerji tedariki ve seçilen teknolojilerle ilişkilerini konferans boyunca vurguladılar. Konferansta bütün bu politik boyutları ile ‘yenilenebilir enerji tedarikinin’ söylemsel ve ahlaki üstünlüğü sağlaması gereğine işaret edilerek, bugün fosil esaslı tedarik sisteminin sürmesini destekleyenlerin, 19. yüzyılda köleliği ya da çocuk işçiliğini destekleyenlere benzer bir siyasi konumda kendilerini bulmaları gerektiği belirtildi. Irenec 2012, bir yıl önceki konferans gibi, yerel idarelerin enerji dönüşümündeki rollerine vurgu yaptı. Çeşitli örneklerle, yerel hükümetlerin zaman zaman ülke yönetimlerinden daha hızlı ve yenilikçi davranabildikleri gösterilerek Türkiye’nin belediyelerine Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin iklim ve yenilenebilir enerji konusundaki ‘devekuşu’ politikalarını hızla aşma ve bu yolda önderlik etme çağrısı yapıldı. Rüzgâr, güneş, jeotermal ve biyoyakıt alanlarındaki gelişmelerin de özetlendiği oturumlarda teknolojik düzeyin ve maliyetlerin mevcut teknolojilerle kıyaslanması sağlandı. Büyük ölçekli bir dönüşüm için gerekli altyapı ve şebeke teknolojileri ya da bilinen adıyla ‘akıllı şebeke’ teknolojilerinde dünyadaki durum özetlendi ve bu alanda ileri ülkelerin göreceli farklarının, elektrik piyasalarındaki tarihsel dinamiklerden kaynaklandığı vurgulandı . Irenec 2012, hızlı geçiş için geniş koalisyonların kurulması, yerel idarelerin kolaylaştırıcı, kamuoyu yaratıcı radikal politikalar üretmeleri çağrıları ile son buldu. TOPLUMSAL TARİH Toplumsal Tarih dergisi Temmuz sayısında kapağı “Osmanlı’da Kürtaj Yasağı” konusuna ayırmış. Politik bir alan olarak kadın bedeninin incelendiği yazı, Işık Üniversitesi, İnsan ve Toplum Bilimleri Bölümü Öğretim Görevlisi Gülhan Balsoy tarafından kaleme alınmış. Dergide ayrıca, İnci Özcan Kerestecioğlu’nun Fatmagül Berktay ile “Dünyayı Bugünde Sevmek” başlıklı söyleşisi, SOE’nin (Special Operations Executive) İzmir merkezli çalışmaları, Vangelis Kechriotis’in Ussama Makdisi ile “Lübnan ABD’den İstanbul Lübnan’dan nasıl gözüküyor?” başlıklı söyleşisi yer alıyor. YAPI Aylık Mimarlık, Tasarım, Kültür, Sanat dergisi YAPI, Haziran sayısında, YapıEndüstri Merkezi kurucusu ve Yönetim Kurulu Başkanı Doğan Hasol’un “Yeşil, Planlama, İstanbul” başlıklı makalesine geniş yer ayırmış. Makalede, Bedrettin Dalan’ın kendisini kaptırdığı gökdelen tutkusuyla, “İstanbul’u Hong Kong yapacağım” sözlerine yer verilmiş. Hasol, Dalan’ın bu hayalini şimdiki başkanın gerçekleştirmekte olduğunu söylemenin abartılı olup olmadığını soruyor. 367 no’lu sayıda ayrıca, “Mimari Miras Yok Ediliyor: Likör Fabrikası’nın hazin sonu”, “Bir Fırsat Olarak Kentten Neler Öğrenebiliriz?” “GYTE Mimarlık Bölümü Tasarımı”, Avrupa’nın en büyük istasyon strüktürü olma özelliğini taşıyan “King’s Cross İstasyonu”, “Şanghay Cam Müzesi” başlıklı yazılara yer verilmiş. CBT 1324/9 3 Ağustos 2012