Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
POLİTİK BİLİM Aykut Göker http:/www.ınovasyon.org;hagoker@ttmail.com Kısa bilanço: İhracat 2,619; ithalat 9,925 milyar $. Açık 7,306 milyar $’. Sektör: Enformasyon ve telekomünikasyon sanayileri. Ülke: Türkiye... Kar Konusunda Bilmediklerimiz Kar tanelerinin büyük bir çoğunluğu çocukların katlanmış kâğıdı keserek oluşturdukları o dantelimsi bezemelere hiç benzemez. Kar taneleri genelde kusursuz bakışıklılıkta birbirlerine ilişmiş kristal kümelerini andırırlar. Hiçbir kar tanesinin görüntüsü bir başkasına benzemez mi? Alın size bir yalan daha! Kristallerin bir çoğu gelişme sürecinin ilk aşamalarında hemen hemen aynıdırlar, gelişmelerini tamamlayanların bir bölümü de birbirlerine çok ama çok benzerler. Bir kristal karesinin genişliği kalınlığından 50 kat fazla olabilir. Öyle ki, laboratuvarda oluşturulan kar tanelerinin eni beş santimetreye ulaşabilirken, kalınlıkları genellikle incecik bir kağıt parçasından bile daha ince olur. Her kar tanesinin ortasında minicik bir toz tanesi bulunur. Bu toz taneciği volkanik külden tutun da, uzayın derinliklerinden gelen her türde tanecik olabilir. Çağın Neresindeyiz? (2) Enformasyon ve telekomünikasyon teknolojilerinin bütün ekonomik faaliyet alanlarında çok geniş bir kullanım yaygınlığına ulaştığına ve üretkenliği yükseltmede belirleyici bir rol kazandığına işaretle, bunun, çağımızın öne çıkan özelliği olduğunu; bu özelliğin, çağımızın temel ölçütünü de ortaya koyduğunu söylemiştim. O ölçüt, anılan teknolojilere egemen olabilme düzeyi idi ve sorumuz şuydu: Bu ölçüte göre biz çağın neresindeyiz? OECD Information Technology Outlook 2010’da yapılan ülkeler arası sıralamada bu sorunun yanıtını bulmak mümkün. Bu sıralamada kullanılan belirleyici göstergeler, enformasyon ve telekomünikasyon teknolojilerini temel alan mal ve hizmetleri üreten sanayilerin dış ticarette, uluslararası rekabet üstünlüğünde, yaratılan katma değerde, istihdamda ve ARGE harcamalarında kazandıkları ağırlıkları ortaya koyuyor. Türkiye, bu kategoriye giren mal ve hizmet ihracatında, 2008 verilerine göre, 48 ülke arasında 38. sırada... En büyük ihracatçı Çin (430 milyar $)... Çin’in ihracatı, ABD (174 milyar $), AB’nin 27 üye ülkesi (birlik dışına 159 milyar $) ve Japonya’nın (114 milyar $) toplam ihracatından daha fazla. Ülke sıralamasında Çin ve ABD’yi (parantez içindeki rakamlar ‘milyar $’ olarak verilmiştir), Hong Kong (158), Singapur (123), G. Kore (115), Japonya (114), Almanya (111), Tayvan (96), Hollanda (~75), Meksika(~50) ve Malezya (~50) izliyor. Rasgele seçiyorum: Macaristan, Çek Cumhuriyeti, İrlanda, Polonya, Slovak Cumhuriyeti, İspanya, İsrail, Endonezya, Birleşik Arap Emirlikleri, Portekiz, Brezilya ve Vietnam bizden öndeler. Bizim ihracatımız 2,619 milyar $... Çin ithalatta da ilk sırada (>300 milyar $). Çin’i sırasıyla ABD (~275), Hong Kong (~160), Almanya (>100), Singapur (~95), Japonya (90), Hollanda (~70) ve Birleşik Krallık (~70) izliyor. Türkiye, ithalat sıralamasında 9,925 milyar $ ile 44 ülke içinde 34. sırada... Önemli olan, elbette, söz konusu mal ve hizmet kategorisindeki dış ticaret dengesidir. Dış ticaret fazlası olan ülkeler arasında Çin, 125 milyar $’la ilk sıradadır. Çin’i G. Kore (57), Tayvan (49), Singapur ( 33), Japonya (30), Malezya (13) ve Tayland (7) izlemekte... ABD 113 milyar $’la, dış ticaret açığı veren ülkeler arasında ilk sıradadır. Onu, Birleşik Krallık (32), İspanya (26), Kanada (22) ve Fransa (20) izlemekte... Türkiye de açık veren ülkeler arasında; verdiği açık 7,306 milyar $’... ‘ABD bile açık veriyor; Türkiye de açık vermişse bundan niçin gocunalım’, diye düşünülmemeli. ABD, teknolojik yetersizliği dolayısıyla açık vermiyor. ABD, Uzakdoğu ülkelerinin ucuz işçiliğe dayalı sınai maliyet avantajlarından yararlanarak dünya pazarlarına ucuza sürdükleri malların Amerikan toplumunca da bol bol tüketilmesine izin veriyor. Böylece, bir yandan toplumunun aşırı tüketim alışkanlığına yanıt verirken öte yandan da o toplumun refah içinde yaşadığı algısını sürdürüyor. Verdiği açık şimdilik sorun değil; çünkü ABD, Hazinesi’nin çıkardığı kâğıtlara, özellikle Çin’in kendi döviz fazlasından yatırdığı dolarlarla, o açığı önemli ölçüde kapatıyor ve küresel ekonominin işleyişini bir eyyam da böyle idare edip gidiyor. Görünüşe göre, Türkiye de açığını benzer bir mekanizmayla, hepimizin bildiği “sıcak parayla” kapatıyor. Ama arada önemli bir fark var. Orada, bu mekanizmanın işlemesinde, bugün için, ABD’nin de Çin’in de karşılıklı çıkarları ve korumaya çalıştıkları bir denge var. Üstelik ABD, karşı tarafa sunduğu iç pazarının büyüklüğüyle; ülkenin bilim ve teknolojideki üstünlüğüne dayanan ve işler ters gitmeye başladığında hemen harekete geçirebileceği, kendi coğrafyasındaki sınai üretim potansiyeliyle; Çin’de yaptığı ama gerektiğinde hemen coğrafya değiştirebilecek doğrudan sermaye yatırımlarıyla, bu işleyişte en az karşı taraf kadar söz sahibi ve kendi çıkarını kollayabilecek güçte. Bizse değiliz. Elimizde hiçbir güçlü koz yok. Olmadığını gelecek hafta da sürdüreceğim karşılaştırmalarla anlatmaya çalışacağım. Kar da, tıpkı elmas ve tuz gibi bir mineraldir. Öğretmenlerimiz bizi kandırmış olmalılar! CBT 1241/ 6 31 Aralık 2010 Kar kristali bu ufacık beneğin çevresinde büyüdükçe nem, sıcaklık ve rüzgâr gibi unsurların etkisiyle biçim değiştirir. Bir kar tanesinin yeryüzüne düştüğü an karmaşık tasarımıyla tarihe kaydedilir. Yeryüzüne yeni düşmüş kar genelde %9095 oranında havadan oluşur; son derece etkili bir ısıl yalıtkan olması da bu yüzdendir. Oraj gözle görülebilir şimşeklerin çaktığı kar fırtınası ender görülen bir olaydır. Ancak kimi bilim insanları tüm şimşeklerin gözle göremediğimiz kardan oluştuğuna inanırlar: bulutların içindeki buz kristalleri birbirlerine çarparak elektrik üretirler. Guinness Dünya Rekorları kitabına göre bugüne dek kayda geçirilmiş en büyük kar tanesi, 1887 yılında Montana’nın Fort Keogh bölgesine düşen yaklaşık 38 santimetrelik kar tanesi. Karın ara sıra muhtemelen polenlere, rüzgârla uçuşan tozlara, kül ya da kurumlara bağlı olarak kırmızı, sarı ya da siyah renkte yağdığı da belirtilir. Kırmızı karı sakın yemeye yeltenmeyin: taze kesilmiş karpuz gibi kokan ve “karpuz karı” adı verilen kırmızı renkli kar rengini buzda yetişen renkli bir yosun türünden alır. Tadı çok leziz olmakla birlikte, kırmızı kar yemek motoru bozabilir. Kayak ve kar arabasına duyulan yoğun tutku nedeniyle, ABD’de çığ altında kalarak yaşamlarını yitirenlerin sayısında son 50 yılda çarpıcı bir artış meydana geldi. Son on yıl içinde bu ülkede yaklaşık 270 kişinin çığ altında kalarak can verdiği ve bu kazaların beşte biri kadarının da Kolorado’da yaşandığı belirtiliyor. Fısıldaşmanız gerekmiyor: çığlık atmak, zılgıt çekmek, tirol tarzı şarkı söylemek ya da yüksek sesle yapılan başka herhangi türde bir eylem heyelana neden olmaz. ABD’nin en beyaz bölgesi, petrol sızıntısıyla kötü bir üne kavuşan Alaska’nın Valdez bölgesidir. Söz konusu bölgeye yılda ortalama 8 metre kadar kar düştüğü belirtiliyor. Ancak kutup bölgelerinde kar yağışı bu denli yoğun olmuyor. Kutuplardaki tipiler çevreye yayılan eski karlardan oluşuyor. Antarktika’daki sert ve yassı kar ses dalgalarını inanılmaz biçimde yansıtma özelliğine sahiptir. Kimi araştırmacılar bir buçuk kilometre ötesinden gelen insan seslerini duyabildiklerini belirtiyor. Eskimo kültüründe kar anlamına gelen yüzlerce sözcük olduğu yönündeki kent söylencesine de sakın kanmayın! Dilbilim uzmanları, akılalmaz sayıda Inuit lehçesi ve bir o kadar da dilbilimsel inceleme yöntemi olduğundan, bunun Avrupa’da “aşk” sözcüğünün yerine geçen sözcüklerin sayısını bulmaya çalışmaktan pek de farklı olmadığına dikkat çekiyor. “Kartanesi” Bentley, 1885 yılında, körüklü fotoğraf makinesini bir mikroskoba iliştirip donmuş deneklerine ikiye ayırdığı bir hindi tüyü ile yön vermek suretiyle, ilk kez kar kristallerini görüntülemeyi başardı. Aşırı miktarda kar insanı çıldırtabilir. Kuzey Kutbu bölgesinde yaşayanlarda görülen ve iç yüzü pek anlaşılamayan Pibloktok adlı bir histeri türü, aralarında yankılama (duyulan sözcüklerin anlamsızca yinelenmesi) ve karda çırılçıplak gezinmek gibi belirtilerin de olduğu çok farklı etkilere yol açabilir. Büyük donma: “kartopu dünya” kuramına göre, gezegenimiz yaklaşık 600 milyon yıl önce tümden kar ve buzla kaplıydı. Bu kurama karşı çıkanlar ise öylesine bir kar kış ortamında hiçbir karmaşık türde yaşamın barınamayacağını öne sürüyor. Rita Urgan, Kaynak: Discover