Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SON ARAŞTIRMALAR ORTA AVRUPA’NIN İLK ÇİFTÇİLERİ YAKINDOĞU KÖKENLİ Orta Avrupa’ya sığırı ve en eski tahıl türlerinden biri olan Einkorn buğdayını getiren çiftçiler Yakındoğu’dan gelerek, Neolitik devrimi yani avcı toplayıcılıktan, çiftçiliğe geçişi başlatmışlar. Sonuç Almanya’nın SachsenAnhalt eyaletinde bulunan on iki Neolitik dönem iskeletini inceleyen pesi” olarak isimlendirildi. Kayanın üzerinde günümüzde soyu tükenmiş olan deniz canlılarına ait fosiller de bulunmuş. Fosilden anlaşıldığı üzere karidesler milyonlarca yıl içinde hemen hiç değişmemiş. Karidesin kuyruğundaki kas yapılarının hala seçilebiliyor olması çok ender görülen bir durum. Feldmann karidesin bu kadar iyi korunagelmiş olmasını deniz diplerindeki yaşam biçimine bağlıyor. Deniz akıntıları derinlerde ölü hayvanın bedenini bozmuyor. Kas dokusu asit içerikli su ve oksijensiz ortamda kalıcılığını korumuş ta ki karides tortulların altında kalana dek. Son olarak da alfa2delta3 geninin insandaki ağrı algısı üzerinde etkili olup olmadığı araştırılmış. Sonuç aynı farelerdeki gibi çıkmış, yani aşırı sıcağa en fazla dayananların alfa2delta3 geninde mutasyon söz konusu. Ayrıca bu mutasyona sahip kişiler örneğin bel fıtığı ameliyatından sonra kronik bel ağrılarını daha az hissediyorlar diyor uzmanlar. eden sıcak dönemde atmosferdeki karbondioksit miktarı sadece 10.000 yıl içinde ikiye katlanmış. Kısa bir süre önce Venezuela ve Kolombiya’daki karot ve tortul örneklerini inceleyen jeologlar, bu dönemde biyolojik çeşitliliğinin önemli ölçüde zenginleştiğini tespit etmişler. Anlaşıldığı üzere yağmur ormanları bu sıcak evrede çok iyi gelişmiş. Ayrıca nemin de çok fazla azalmadığını gösteren kanıtlar var. Bugüne kadarki analizler daha çok soğuk bölgelerden alınan örneklere dayanıyor. DOĞAL FELAKETLERİN GETİRDİĞİ ZARARLAR ÜÇE KATLANACAK Son bir araştırmaya göre doğal felaketlerle gelen zararlar bu yüzyıl içinde önemli ölçüde artacak. Birleşmiş Milletler ve Dünya Bankası tarafından kısa bir süre önce açıklanan rapora göre 2100 yılına kadar üç misli artacak olan zararların 185 milyar dolara ulaşması bekleniyor. AĞRI DUYARLILIĞINDAN SORUMLU GEN Amerikalı bilim insanları ağrı algısından sorumlu bir anahtar gen buldu. Bu kalıtım bilgisinin belli başlı bir biçimine sahip kişiler akut ağırları daha az hissediyor ve ameliyatlardan sonra ender olarak kronik ağrılar çekiyorlar. Boston Çocuk Hastanesi araştırmacısı Clifford Woolf bu sonuca hayvan deneyleriyle ulaştı. Buna göre insan, fare ve hatta sirkesineği bile bu kalıtım bilgisini taşıyor ve bu gen hepsinde ağrının algılanmasından sorumlu. Bu tür genetik bilgiler, etkili ağrı terapilerinin geliştirilmesinde yardımcı olabilir. Çalışmanın başında sirkesineğindeki (Drosophila melanogaster) ağrı genleri araştırılırken, sinekler aşırı sıcak bir ortamda tutulmuş. Bu sıcaklığı en uzun süre dayanabilen sineklerin alfa2delta3 genlerinde genelde mutasyon saptanmış. Bu da ağrı algısıyla ilgili bir genin varlığını akla getirmiş araştırmacılara. Bu genin farelerdeki işlevini görmek isteyen bilim insanları, bazı farelerde bu geni devre dışı bırakarak ağrı testi yapmışlar. Testler sırasında manyetik rezonans tomografiyle farelerin beyinlerinde ağrının ne şekilde işlendiğini takip eden araştırmacılar, alfa2delta3 genindeki mutasyonunun farelerde ağrı duyarlılığını azalttığını tespit etmişler. Sineklerde olduğu gibi farelerin beynindeki belli başlı bölgeler ağrı uyarılarını iletmiyor. İNME’YE KÖK HÜCRE TEDAVİSİ İngiltere’de inme geçiren bir hastanın beynine kök hücreleri aşılandı. Doktorlar hastayı iki yıl boyu inceleyecekler. Tedavinin etkili olup olmayacağı henüz bilinmiyor. Bilim insanları kök hücrelerinin, beyindeki yenilenme sürecinde etkili olmasını bekliyorlar. Keith Muir yönetiminde çalışan ekip bu pilot araştırmayla, hasarlı beyin bölgelerinin kök hücreyle tedavi edilebilirliğini öğrenmek istiyor. Terapi iskemik beyin enfarktüsü geçiren toplam on iki hasta üzerinde denenecek. En sık görülen inme biçimi olan bu enfarktüste, tıkalı damarlar hücrelerin oksijenle beslenmesini engeller. Bu durum ne kadar uzun süre devam ederse o kadar çok sinir hücresi ölür. Ölen beyin dokusunu kök hücrelerle yenilenebilmesi çok önemli bir gelişme. Bununla birlikte yöntem tartışmalı. Çünkü doktorlar, Kaliforniya’da kürtajla alınan on iki haftalık cenindeki hücreleri kullanmışlar. Pilot araştırma başarılı olduğu taktirde daha büyük araştırmalar gerçekleştirilebilecek. Alman bilim insanları da iki yıl önce buna benzer bir yöntemden yararlanarak inme geçiren bir hastanın beynine kök hücreleri aktarmışlardı. Ancak bu yöntemde bir tür çay poşetinde beyne yerleştirilen kök hücreler iki hafta sonra çıkarılmıştı. Nilgün Özbaşaran Dede Adelaide Üniversitesi bilim insanlarına ait. Wolfgang Haak ve ekibi söz konusu iskeletlerin DNA’sını günümüzde Türkiye ve Irak’ta yaşayan insanların kalıtımlarıyla karşılaştırmış. Buna göre Derenburg iskeletlerinin kalıtımı Türklerin ve Iraklıların kalıtımıyla örtüşmekte. Bu da daha önceleri sanıldığı gibi tarımın ve hayvancılığın bir fikir olarak değil de doğrudan doğruya Yakındoğulu insanlarca Orta Avrupa’ya getirildiğini göstermekte diyor Haak. Genetik izler öte yandan Güneydoğu Avrupa ve Karpat Havzası üzerinden Orta Avrupa’ya uzanan göç yoluyla ilgili kanıtları da destekliyor. Bunun başlıca nedeni olarak zengin bölgelerdeki nüfus ve konut artışı gösterilmekte. İnsanlar zenginleştikçe kaybedecekleri de artıyor diyor araştırmayı yöneten Apurva Sanghi. Araştırmada iklim değişiminin sonuçları dikkate alınmamış. Sadece küresel ısınmaya bağlı şiddetli fırtınalar gelecekte ilave olarak 2868 milyarlık zarara neden olabilir deniyor araştırmada. Bilim insanları bu nedenle insan yaşamını korumak ve yıkımları engellemek için önlemlerin alınmasını öneriyorlar. 360 MİLYON YILLIK KARİDES Amerikalı bilim insanlarının Oklahoma’da buldukları 360 milyon yıllık karides fosili o kadar iyi korunagelmiş ki kasları bile seçilebiliyor. Sekiz santimlik ilkel karides, okyanusun derinliklerinde yaşıyordu. Dünyanın en eski karidesi günümüzdeki karideslerin ve ıstakozların da dahil olduğu dekapodlar (on ayaklı yengeçler) grubu için en eski kanıt da olabilir. Fosil karides on ayaklı yengeçlerin gelişim tarihi araştırmaları için önemli bir adım diyor Kent Eyalet Üniversitesi’nden Rodney Feldmann ve Carrie Schweitzer. Karides fosili Ohio Üniversitesi paleontologu Royal Mapes tarafından Oklahoma’daki bir kaya üzerinde bulunduğu için “Acicilopoda ma KÜRESEL ISINMANIN OLUMLU ETKİLERİ Yaklaşık olarak 56 milyon yıl önce gerçekleşen küresel ısınma ekvator bölgesindeki tür çeşitliliğinin artmasına neden olmuş. Panama Smithsonian Tropikal Bölge Araştırmaları Enstitüsü ve Frankfurt Goethe Enstitüsü bilim adamlarının araştırmalarına göre o tarihlerde meydana gelen ani ısınma nedeniyle sıcaklıklar günümüze göre üç ila beş derece yüksekti. 200.000 yıl devam Araştırma MISIR DIŞINDA İLK FİRAVUN YAZITI Suudi Arabistan’ın kuzeybatısındaki Tayma vahası 3000 yıl önce, Nil vadisinden yola çıkan ticaret kervanlarının önemli bir dinlenme yeriydi. Kral Suud Üniversitesi arkeologu Ali İbrahim AlGhabban, o tarihlerde Tayma vahası yakınlarındaki bir kayalıkta yer alan hiyeroglif yazıtının yol gösterici olduğunu söylüyor. 3000 yıllık yazıt Suudi Arabistan yarımadasında bulunan ilk firavun yazıtı. Yazıt, M.Ö. 12.yy’da Mısır’da hüküm süren Ramses III’ün imzasını taşıyor. İmparatorluk onun hükümdarlığı sırasında en parlak dönemini yaşamıştı. Nil vadisini Tayma vahasıyla bağlayan eski ticaret yolu üzerinde bilim insanları Mısır firavununa ait çok sayıda yazıt buldular. Özellikle de Sinai ve Arap Yarımadasında suyun bol olduğu bölgelerde. Arkeolog Ghabban, Tayma vahası ve Arabistan’ı Sinai Yarımadasından ayıran Akaba körfezi arasında daha çok sayıda kaya yazıtının bulunduğunu tahmin ediyor. CBT 1236/ 4 26 Kasım 2010