Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
GÜNCEL TIP Mustafa Çetiner cetiner.m@superonline.com Sağlık Devra Lee Davis, Pittsburg Üniversitesi Kanser Enstitüsü’nde dünyadaki tek örnek olan “Çevresel Kanser Epidemiyolojisi” bölümünün başkanı. Merkez, kanser oluşumunun biyolojik, çevresel ve toplumsal sebeplerini, sanayinin ve toksik maddelerin kanserle ilişkilerini araştırıyor. Davis ve ekibi iklim konusunda yaptıkları çalışmalar sonucunda 2007 yılında Nobel Barış Ödülü’nü aldı. Çocuklarda Basma Kusurları, Düztabanlık, Ortopedik Ayakkabılar Yirmi altı kemik, elli yedi eklemden oluşan ayaklarımız, en karmaşık organlarımızdan biri. Vücut ağırlığının tamamını yere aktaran ve insanı “ayakta” tutan bu organın sağlığı özellikle çocuklarda büyük önem taşıyor. Prof. Dr. Mithat Selim Yalçın, Vehbi Koç Vakfı Amerikan Hastanesi, Ortopedi ve Travmatoloji Bölümü “Disconnet” Dr. Davis’in asıl ünü, toplumu bilgilendirici, çevre ve halk sağlığı sorunlarına dikkat çeken popüler bilim kitapları yazmasından ileri gelir. Bu kitapların ilki 2002 yılında Ulusal Kitap Ödülü’ne (National Book Award) aday olduğu “When Smoke Ran Like Water”, ikincisi 2007 yılında yayımladığı “The Secret History of the War on Cancer” isimli kitaplardır. Son kitabı “Disconnect” yani “bağlantıyı kes” ismini taşıyor ve cep telefonlarının zararlı etkilerini ve cep telefonu sektörünü konu alıyor. CBT’nin devamlı okuyucuları anımsarlar. CBT geçen aylarda Türk basınında ilk kez “Cellphones and Brain Tumors, 15 Reasons for Concern,” isimli raporun geniş bir özetini yayımlamıştı. Yani, “cep telefonları ve beyin tümörleri, dikkate almak için 15 neden”. Raporu yayımlayanlar “International Electromagnetic Field (EMF) Collaborative group” (Uluslararası Elektromanyetik Alan Çalışma Grubu) isimli bir topluluktu. Rapor net bir biçimde cep telefonları ile kanser arasındaki ilişkiye işaret etmekteydi. “Disconnect” ise cep telefonlarının zararlarını ortaya koyan popüler bir bilim kitabıdır. Ülkemizde görsel ve yazılı medya, “reklam gelirlerini kaybetme” korkusundan olsa gerek, cep telefonlarının olumsuz etkilerine vurgu yapan bilimsel çalışmalara pek az yer veriyor. Biz ne kadar biraz sağır kalsak da günümüzde birçok ülke cep telefonları ile ilişkili olarak önemli düzenlemelerin eşiğinde. Fransa, İngiltere, Kanada, Hindistan, Rusya, Almanya, Finlandiya, Belçika ve İsrail çocuklara cep telefonu kullanımında sınırlamalar getirmeye hazırlanıyor. Dikkat ederseniz bu listede ABD’nin ismi yok. Acaba ABD neden bu konuda duyarsız? Devra’nın kitabı bu sorunun da yanıtlarını arıyor. Kitap, kapalı kapılar arkasında kalan cep telefonu hikâyeleri anlatıyor, cep telefonu sektörü ile sigara sektörünün çalışma biçimindeki benzerlikleri gözler önüne sermeye çalışıyor. Davis’e kalırsa cep telefonları için “küresel bir alarm durumu” söz konusu olmalı ve ülkeler ciddi bir işbirliği yapmalı. Ancak yazar böyle bir işbirliğini mümkün görmüyor. Çünkü bu işbirliği cesaret gerektiriyor. Ona göre cep telefonu üreticileri cep telefonunun zararlarını dile getiren bilim insanlarını karalamakta, cep telefonunun zararlarını dile getirenlere karşı savaş açmakta. Dünya Sağlık Örgütünün (WHO) içinde bile son derece etkin bir lobileri var. “Disconnect”te altı çizilen kimi noktalar önemli: Örneğin Sigorta şirketleri cep telefonu firmalarına sigorta hizmeti vermeyi reddediyor, nedeni ise ileride cep telefonu mağdurlarının açacağı tazminat davaları ile baş edemeyeceklerini düşünmeleridir. Davis kitabında insan beyninin 25 yaşına kadar gelişimine devam ettiğini ve bu yaşa kadar geçen sürede cep telefonuna bağlı oluşan yoğun elektromanyetik dalgaların beyin üzerine olumsuz etkilerinin kaçınılmaz olduğunu vurguluyor. Gerçekten de son araştırmalar, radyo dalgalarının normal hücrenin gelişim ve çoğalması üzerine olumsuz etki yaptığını gösteriyor. Rus bilimcilerin 512 yaş grubu çocuklar üzerindeki araştırması, cep telefonu kullanan çocukların kullanmayanlara göre dikkat dağınıklığı ve öğrenme zorlukları yaşadıklarını gösteriyor. Avrupa Birliği destekli ve 4 milyon dolar harcanarak gerçekleştirilen REFLEX çalışmasının resmi sonuçları, cep telefonları ile kanser oluşumu arasındaki ilişkiyi net gösteremedi. Ancak çalışmaya katılan Alman araştırmacı Dr. Adkofer, radyo dalgalarının normal hücre fonksiyonlarını bozduğunu belirtiyor. Bu saptama, 3G telefonlarının diğerlerine göre çok daha ciddi sağlık sorunları yaratabileceğinin de bir göstergesi. Bu sonuçlar elbette laboratuvar şartlarında ve hücre dizileri üzerindeki çalışmalardan elde edildi. Bu etki hayvan ve insan üzerinde gösterilirse, ciddi bir sağlık sorunu ortaya çıkabilir. Davis “Disconnect” isimli kitabında diyor ki; “Ambulans aramak için kullandığınız cep telefonu aslında ambulans aramanızın temel nedeni olabilir.” “Disconnect” Türkçeye kazandırılması gerekli bir kitap. Bakalım bu işe kalkışacak yürekli bir yayıncı ortaya çıkabilecek mi? Bekleyip göreceğiz… G CBT 1236/17 26 Kasım 2010 elişme çağında sık görülen topuğun içe basması, düztabanlık gibi sorunlar aileleri en çok endişelendiren sorunlar arasında yer alıyor. Ancak ayakla ilgili sorunlar bunlarla sınırlı değil. Ayağımız ömrümüz boyunca bizi taşıyor ama biz ayağımızı layığıyla düşünmüyoruz. Ayakkabılarımızı sağlıklı seçmiyor, sağlıkla üretmiyor veya ticari gayelerle adı ortopedik denilen bir takım pabuçlar satın alıyoruz. Ayağımızın sağlığını biraz da ayakkabılarla biz bozuyoruz. Ayakkabı kullanmaya başladıktan sonra medeniyetle beraber ayak sorunları artmış. Başlangıçta nasırlar, tırnak batmalarıyla sorunlar başlamış, yakın yüzyıllarda sivri, yüksek topuklu ve dar burunlu pabuçların kullanılmasıyla başparmağın dönmesi, diğer parmağın üste çıkması gözlenmiş. Ayak ağrıları yaygınlaşmış. Maalesef ayakkabılar, her zaman çok sağlıklı değil. Çocuklarımızın ayak sağlığını nasıl koruyacağız? Ülkemizde çocuk ortopedistlerinin görevlerinin birisi de sağlıklı çocuklarda bir ila altı yaşlar arasında sık görülen hafif basma kusurları ve bacak yamukluklarını çok nadir olan kalıcı sorunlardan ayırmak ve aileye bilgi vermektir. Erken tanı açısından çocukluk döneminde sorunların tesbit edilmesi son derece önemli. Çocuklarda ayak sorunlarını ikiye bölmek gerekir. Birincisi çocuklarda gelişimsel düztabanlık denilen, sorun oluşturmayan değişikliktir. Gelişimsel düztabanlık çok yaygındır, çocukların yüzde 60, 70, bazı çalışmalara göre 80’inde hafif düztabanlık ve hafif içe basma vardır. Bu durum, bebek tipi yağ dokusunun cilt altında yerleşmesinden kaynaklanır. Çocuk yürüdükçe bu yağ dokusu ezile ezile kaybolur ve çocuğun ayakları normale döner. Bazı hekimler bu durumları hastalık olarak kabul edip, tedaviye alır. Ancak tedavi olarak verilen ortopedik botlar, tabanlıklar veya bir takım başka özel kalıplarla yapılan pabuçların hiçbiri etkili değildir, tersine bilim dışıdır. Tıp dünyası gelişimsel düztabanlıkta ayakkabı ve tabanlık kullanımını 1950’lerden 70’lere kadar araştırdı. Varılan sonuçlar hiçbir şekilde tabanlık, pabuç veya özel bir tedaviye gerek olmadığıdır. Doğuştan çarpık ayak denilen ikinci grup hastalıkta bebekler ayakları içe dönük olarak doğar. Bu durum bin bebeğin birinde görülür. 70 milyon nüfuslu ülkemizde doğuştan çarpık ayaklı olan çocuk sayısı da fazladır. Erkek çocuklarında kızların 56 katı sıklıkla görülen bu sorun sakatlığa neden olduğu için erkenden alçıyla tedaviye başlanması gerekir. Çocuk doğar doğmaz, dokular esnekken alçı, daha sonra gerekirse ameliyatla tedavi edilir. Bu açıklamalardan da anlaşılacağı gibi ülkemizde çok önemsenen düztabanlık, içe basma, O – bacak ve X – bacak gibi sorunlar, çocukların çoğunda aslında kendiliğinden geçer. Bir zamanlar yaygın olan özel ayakkabılara, tabanlıklara, ayak jimnastiklerine ve ilaç tedavisine gerek yok. Araştırmalar, ortopedik ayakkabıların hiçbir düzeltici etkisi olmadığını hatta rahatsızlık verdiğini gösterdiği için ortopedik ayakkabı kullanımı tamamen terk edildi. Her yaştaki çocuğa ayakkabı seçerken aranacak özellikler: esnek, rahat, hafif, kolay giyilip çıkartılan, kaymaz ve ucuz olmasıdır. Tabanlık ve ortopedik bot kullanımının ayak gelişimine dair hiçbir şeyi değiştirmediği, daha çok aile kesesine yük olduğu, çocuğun da ayağını rahatsız ettiği bilimsel gerçeklerdir. Doğru olan yumuşak, hafif ve rahat ayakkabıların kullanımıdır. Ortopedik ayakkabılar ve özel olarak yapılan yürüme cihazları ‘ortez’lerin kullanım amacı çocuk felci, spastik hastalık (serebral palsi), doğuştan omurilik felci (spina bifida), doğuştan veya sonradan oluşan ve düzeltilemeyen ayak kemik hastalıkları gibi ciddi sorunlarda yürümeyi kolaylaştırmaktır. Ülkemizde yaptığımız araştırmalar, ortopedi hekimleri de dahil olmak üzere çocuk hekimlerinin çocuk düz tabanlığının tedavi edilmesi gerektiğini düşündüklerini gösterdi. Bu yanlış inanış özellikle ailelerde, anneanne, babaanneler, dedeler arasında çok yaygın, onlar muhakkak çocuğa ortopedik bot verilsin, tabanlıklar kullanılsın isteğindeler. Bu inanışlar bilim dışıdır ve ailelerin bu konuda eğitilmesi önemlidir. Çocuğuna ortopedik ayakkabı almış olan insanlar bunların kaba saba, ağır, hantal ve sert olduğunu, çocukların rahat etnediklerini, ağrı ve sıkıntı çektiklerini bilirler. Düztabanlık esnek düztabanlık ve rijid düztabanlık olarak ikiye ayrılır. Esnek düztabanlık, toplumda yüzde 20’ye yakın sıklıkta gözlenir, genelde sorunsuzdur, ağrı yapmaz. Profesyonel futbolcular, dünya şampiyonu olimpiyat atlerler, ağır iş yapan insanda da vardır, farkında bile olunmaz. Askerlikte de sorun değildir. Rijit düztabanlık ise çok nadirdir, kemik hastalıklarından kaynaklanır ve ağrılıdır. Bunları birbirinden ayırmak gerekir. Çocukluk çağında 1,5 ila 3 yaşında görülen O harfi şeklindeki bacak eğrilikleri kendiliğinden geçer. Daha sonra da 3 ile 6 yaş arası bacakların x şeklinde olduğu bir dönem vardır. Bu sefer bacaklar, tatlı bir şekilde dışa döner. Bu da kendiliğinden geçer. Bunların hepsi doğaldır. Kalıcı O bacağı olan çok az sayıda bir grup çocuk olabilir. D vitamini eksikliğinden kaynaklanan raşitizm hastalığı ise tarihe karışmaktadır.