24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Evrenbilim Sorunları 2009 yılı Galileo’nun teleskopla gökcisimlerini incelemeye başladığı yıl; aynı yılı gözlemsel evrenbilimin başladığı yıl olarak da düşünebiliriz. Galileo, Sidereus Nincius adlı eserinde şunları yazıyordu: “Gökada, kümeler halinde bir araya toplanmış sayısız yıldızlar topluluğundan başka bir şey değildir. Teleskopunuzu nereye doğrultursanız doğrultun, devasa sayıdaki yıldızlar kendilerini gösterecektir; bunların çoğu büyük ve son derece parlak, ancak küçük olanların sayısı da belirlenemeyecek denli büyük”. Derleyen: Prof. Dr. Rennan Pekünlü (Ege Üniversitesi) “Gökbilim tarihi sürekli olarak genişleyen evrenimizin tarihidir”. Edwin Hubble, The Realm of the Nebulæ likle evrenbilim gibi gizemli, yalnızca bu konuda derin bilgisi olanlar tarafından anlaşılan alanlarda edinilen zengin deneyimler, bilimsel etkinliklere bulaşan sosyolojik etmenleri anlamaya yardımcı oluyor. Başlangıçta bilimin nasıl yapıldığına, fikirlerin nasıl değiş tokuş edildiğine ilişkin safça inanışlar çabucak kayboluyor. Lisansüstü öğrencisiyken tartışmalı konuları araştırmanın heyecan verici olduğunu düşünürdüm. Bu tartışmalı konularda çalışıp deneyim kazandıktan sonra, kişi, düşmanlıkların ve kuşkuların, eğer doğru sözcükleri seçtiysem, niçin yaşandığını anlayabiliyor. Aslında Chip Arp beni, Pasadena’ya davet edip kaynağı Doppler olmayan kırmızıya kaymalar konusunda ve Büyük Patlama’ya karşı seçenek modeller üzerine çalışmaya davet ettiğinde bu tepkilere karşı uyarmıştı. Bana, “kişiler seninle ilişkilerini kesebilir” uyarısını yapmıştı. Safça inançların yitirilişinin kendini gösteriş biçimlerinden birisi de, ilgi alanınızda entelektüel tartışmaların olmayışını görerek şaşkınlığa uğramaktır. Bu belki de hep böyleydi ve ben bilimin işleyişine ilişkin çok idealist bir yaklaşım gösteriyordum. “Bu alanda deneyim sahibi olduktan sonra, bilimle uğraşan değişik insanların varlığını ve onları güden dürtü ve amaçların farklı olduğunu öğrendim. Albert Einstein tarafından Max Planck anısına yazılan o güzel metni gördüğümde her şey aydınlandı. Einstein fizikle (Einstein için fizik bilimlerin tapınağıydı.) uğraşan değişik insanların varlığının ayırdındaydı. Aşırı basitleştirme riskini göze alarak, Einstein’ın betimlemesiyle ve bizim de benzer biçimde betimleyebileceğimiz gibi, bilimle uğraşan kariyeristler ve gerçeği araştıranlar vardır. Kariyeristler, meslekte ilerleme isteğiyle güdülürken, gerçeği araştıranları güden etmen daha karmaşık ve gerçekçi olmayan amaçlardır. (örneğin, “bilim aşkı”) İkinci gruptakilerin ayakları yere daha az sağlam basar. Bağnaz ve katı kuralcı toplumlarda ‘iyiye karşı kötü’ düşüncesi baskındır. Bunun doğuracağı yanlış anlamaları ortadan kaldırmak amacıyla, gerçeği araştıranlara, bilimsel çalışmaların deneyle başlayacağını savunan ve çağdaş bilimin öncülerinden Sir Francis Bacon anısına Baconist diyelim. Bacon, teleskopla gökyüzünü incelemeye başlayışının 400. yılını kutladığımız Galileo’nun çağcılıydı. Pasadena’da birçok seminerlerde (1970’li yıllarda) deneyimli fizikçilerden astrofizik alanında kişinin asla Baconist olamayacağını dinlediğimde bu saptamaya inanamadığımı anımsıyorum. “Kısacası, bir kariyeristin evrenbilimin tartışmalı konularının çoğuna vereceği yanıt, ‘bu saçma bir düşünce...tartışacak bir şey yok...o konunun yanlışlığı gösterildi’ biçiminde olur. Artık iyice anlaşılıyor ki, evrenbilimin tartışmalı konularında sorun taraf olmak değil, o konularda araştırma yapmanın uygunsuz olduğunun dayatılmasıdır. Bu an B irleşmiş Milletler 2009 yılını Uluslararası Gökbilim Yılı olarak duyurunca o yıl çeşitli etkinlikler gerçekleştirildi. Bunlardan birisi de Questions of Modern Cosmology Galileo’s Legacy adlı kitabın yayımlanmasıydı. Editörlüğünü Mauro D’Onofrio ve Carlo Burigana’nın yaptığı kitap, Springer–Verlag Berlin Heidelberg 2009 basımıyla okurlara sunuldu. Kitabın kimlerin anısına yazıldığı aşağıdaki satırlarda belirtiliyor: “Yaşamını önyargılardan, koşullanmışlıktan ve müdahalelerden bağışık olarak bilime adamış kadın ve erkeklerin anısına ” Kitap, klasik bir astrofizik kitabından farklı bir biçemde hazırlanmış, birçok fizikçi, astrofizikçi ve evrenbilimci ile yapılmış söyleşileri içeriyor. Kitabın amacı, günümüz evren modellerinin olumlu ve olumsuz yanlarını aynı ağırlıkta incelemek, standart evrenbilim senaryosu ve onun seçeneklerini sunmak, geleceğe yönelik çalışmaları sıralamak, yeni nesil uzay araçları, teleskopları ve araştırmalarının ortaya çıkardığı sorunsallara çözüm aramak olarak sunulmuş. Kitabın konusu Galileo olduğu için, kitabın bir bölümünde, bilimsel konulardaki görüşleri alınan bilim insanlarının ortak oturumunda, toplumun bilimin gelişmesindeki rolü ve etkileri tartışılmış. Sosyolojik, ekonomik ve politik koşulların yanı sıra etik ve dinsel fikirler bilimin gelişmesini nasıl köstekleyebilir? Bilim toplulukları nasıl örgütleniyor? Günümüzde de “belli bir olgu ve/veya süreç yokmuş gibi davrananlarla, o olgu ve/veya sürecin varlığına inananlar” arasında fikirler çatışması var mı?” gibi soruların yanıtları aranmış. Aşağıdaki bölüm Jack Sulentic ile yapılan söyleşinin bir bölümüdür. Astrofizik Topluluklarının Örgütlenmelerine İlişkin Yorumlar “Sevgili Jack (Sulentic), insanlar bilimsel çalışma yapıyor. Bu kişilerin karakterleri ve inançları bilime yaklaşımlarını etkiliyor olabilir. Bu etkileme Galileo’nun döneminde olduğu gibi günümüzde de sürüyor. Bu etkinin Standart Evrenbilim modelinin başarısına katkısı olduğuna inanıyor musun? Kişisel deneyimin ve görüşün nedir?” “Bu, bilim sosyolojisiyle ilgili bir soru. Gökbilim ve özel laşılabilir bir tavırdır. Daha büyük ve görkemli gözlem ve deney aygıtlarını geliştirirken amacımız standart evren modelini sınamak değil, bu aygıtları güç, şan ve şöhret için kullanmaktır. Bu gözlem ve deney aygıtları, ‘güvenilmez’ araştırmacıların eline geçmesin diye sonsuza değin sürecek araştırmalar için yapılır. Sonsuz araştırmalar, taramalar yapılmasına karşın ilginçtir ki yeni bir şey bulunamıyor. Küçük çaplı yeni bir şey bulunsa bile araştırma makalelerinin özet bölümünün son tümcesi, ‘standart evren modelini destekliyor’ biçiminde oluyor. Kuşkusuz, yanlı bir bakış açısı ve ne yazık ki bilimsel kurumların yanlılığı. Büyük bir teleskopta, yüksek kırmızıya kayma gösteren gökcisimlerinin (ne denli yüksek o denli iyi) düşük ‘sinyal/gürültü’lü (S/N) gözlemleri için gözlem zamanı almak çok kolay. Ancak, düşük kırmızıya kayma gösteren gökcismlerinin yüksek S/N gözlemleri için teleskop zamanı alamazsınız. Birinci gözlem biçeminde elde edeceğiniz sonuçlar belirsizlik içerir ve bu nedenle bilimsel olarak yanlışlanma olasılığı düşüktür. İkinci gözlem biçemi ise tehlikeler içerir. Ve popüler olmayan düşünceleri sınamak için gözlem zamanı almak hemen hemen imkânsızdır. Lisansüstü öğrenciler bu durumun ayırdında ancak standart paradigmayı sorgulamak yerine ona inanmayı öğreniyor. “Kariyeristlerin standart modele olan bağlılığına ilişkin örnekler kolayca bulunabilir. Kariyeristler, standart evren modelini destekleyen yeni kanıtları eleştirmeden onarlar; ancak modeli yanlışlayan kanıtları da hemen yadsırlar. Eğer kendinizi kariyeristlerin yarattığı bu çevreden yalıtırsanız olumsuzlukları rahatlıkla görebilirsiniz, o çevredeyseniz olumsuzlukları görmeniz olası değil. Kariyeristler gökbilimi ‘topluma taşıdıkları’ için ün yapar, Baconistler çoğu zaman yalnızdır. Bir kanıtın eleştirilmeden onanmasına bir örnek olarak ‘Baldwin etkisi’ni ele alabiliriz. Bu etki, kuazarların tayfında gözlenen geniş CIV 1549 çizgisinin eşdeğer genişliğiyle, kuazarların ışıtması arasındaki ilişkisizliğe (anticorrelation) ilişkindir. Bu etkiyi ilk kez duyuran çalışmada çok az sayıda kuazarlar dikkate alınmıştı ve inceleme güçlü bir ilişkiye işaret ediyordu. Çalışmanın yazarı ilişkinin gerçek olup olmadığına ilişkin ciddi kuşkularının olduğunu uygun bir biçimde dile getirdi. İzleyen yıllarda, bu etkiyi sınamak için yapılan her kuazar gözlemi ilişkinin varlığını zayıflatmasına karşın, Baldwin etkisine ilgi ve güven giderek arttı. Bu etkinin varlığını güçlendirmek için bazen verilerle oynandı ve sonunda bu etkinin ‘her yerde’ görüldüğü duyuruldu. Baldwin etkisinin coşkusu o denli yüksekti ki, kariyeristlerden çok azı bu etkinin gerçek olup olmadığını sorgulama yürekliliğini gösterebildi. Böylece bu etkinin güncelliği hızla düştü. Şimdilerde kuazarların tayflarına ilişkin biraz daha fazla bilgi sahibiyiz. Kuazarlar aynı özellikleri sergilemiyor, ancak bu inanç hâlâ sürüyor. Bugünkü bilgiler ışığında Baldwin etkisinin kaynağa ilişkin özgün bir etki olduğunu söyleyebiliriz. Baldwin etkisi, kuazarları standart ışınım kaynağı olarak kullanamayacağımızı gösteriyor. Daha basit betimlersek, bu etkinin evrenbilimle bir ilişkisi yoktur. Richard Feynman, “bilim kuşku duyma kültürüdür” demişti. Baldwin etkisi “Standart Işınım Kaynağı Olarak Kuazarlar” (Quasars as Standart Candles) başlıklı toplantıya esin kaynağı olacak denli kutsal bir noktaya ulaştıktan 20 yıl sonra, gereğinden biraz daha çok kuşkuya gereksinim vardı. Ancak bu kuşkuyu gösteremediler”. CBT 1234 / 14 12 Kasım 2010
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle