26 Haziran 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SON ARAŞTIRMALAR Şili Tarım Dairesi’nden (SAG) yapılan açıklamaya göre domuz gribi virüsü ilk kez kuşlarda görüldü. Yetkililer Valparaiso kentinin yakınlarındaki bir çiftlikte yetiştirilen hindilerde domuz gribi virüsü saptadılar. Karantinaya alınan çiftlikte yaşayan hindilerde saptanan virüs A/H1N1’in bir alttürü. Domuz gribi bugüne kadar insan dışında ender durumlarda sadece domuzlarda görülmüştü. Domuzdan bulaşan virüs, hastalıklı hayvanda bulunan diğer virüslerle karışarak değişimden geçebildiği için tehlikeli sayılmakta. Hastalık domuz gribi olarak adlandırılmasına rağmen yeni grip türünden bugüne kadar neredeyse sadece insanlar hastalandı. Resmi açıklamalara göre bugüne kadar domuz gribi yüzünden dünya genelinde 1799 kişi hayatını kaybetti. Dünya Hayvan Sağlığı Organizasyonu’na göre domuz gribinin kuşlarda görülmesi panik yaratmamalı. Yetkililer hastalığın büyük bir ihtimalle insandan bulaştığını sanıyorlar. Dünya Hayvan Sağlığı Organizasyonu’nun başkanı Monique Eloit, H1N1 virüsünün hayvanlarda değil insanlarda salgına neden olduğunu, virüsün bazen hayvanlara bulaşabildiğini açıkladı. Büyük bir insan grubu virüsü taşıyor bu yüzden hayvanlara bulaşması bekleniyordu diyor Eloit. DOMUZ GR B KU LARA BULA TI lıyordu sadece. Yani geçen yıllardakine göre yüzde 12,7 daha küçüktü. DEN Z SUYUNDAN UÇAK YAKITI Amerikan donanması deniz suyundaki CO2’i yakıta dönüştürmek için çalışıyor. Ne var ki bu çalışma için gereken enerji, yakıtın yanma değerinden daha yüksek. Karbondioksitin çevre üzerindeki etkisi son yıllarda ayrıntılı bir şekilde araştırılmıştır. İklim değişimi olası bir petrol kıtlığıyla birleşince Amerikan donanması olası alternatifler üzerinde çalışmak için haklı bir gerekçe bulmuş oldu. Hedef sudaki karbondioksiti yakıt olarak sıvılaştırmak. Robert W.Dorner’in Amerikan Kimya Birliği’nin 238.kongresinde açıkladığı gibi bu işlem iki aşamalı, verimli ve selektif bir sentez süreciyle gerçekleşecek. Amerikan donanmasının kimyacıları şimdiden deniz suyundan doymamış, kısa zincirli hidrokarbür elde etmeye başardılar bile. Bu madde rafineri işlemiyle kerosin bazlı yakıta çevrilebilir diyor uzmanlar. Üretim sırasında mümkün olduğunca az CO2 salınabilmesi için, reaksiyonun temiz bir enerji kaynağıyla ateşlenmesinin bir yolu bulunacak. Donanma bunu gerçekleştirebilmek için FischerTropsch sentezinden yararlanacak. Bu yöntemle örneğin kömür sıvılaştırılarak yakıt olarak kullanılabilmekte. Bilim insanları söz konusu yöntemde mümkün olduğunca az metan oluşmasını sağlamak için araştırmalar yapmışlar. Neredeyse tamamen metan üreten kobalt bazlı katalizör yerine demir katalizör kullanarak, metan üretimini yaklaşık olarak yüzde otuz azaltabiliyorlar. Ancak yöntem yine de kârlı değil diyor projeyi yöneten Heather Willauer. Bilim insanları başka bir katalizörle daha verimli bir sonuç elde etmeyi umuyorlar. VENTER, YAPAY M KROORGAN ZMA ÜRET YOR Gelecekte amaca uygun mikroorganizmalar üretmek isteyen genetikçi Craig Venter, bu yolda ilk başarısını elde etti. Bilim adamı bir bakterinin tüm kalıtımını başka bir bakteriye aktararak değiştirmeye başardı. Venter ile çalışan uzmanların Science dergisinde yayımladıkları araştırma, amaca uygun yapay mikroorganizma üretimi için önemli bir adım olarak gösterilmekte. Venter, tıpkı programcıların yazılım programı yazmaları gibi gelecekte mikroorganizmalardan DNA üreterek endüstride kullanılacak hale getirmek istiyor. Yapay organizmalar mesela okyanuslara yayılmış petrol atıklarının indirgenmesinde veya biyodizel üretiminde kullanılacak. Venter ve arkadaşları Mycoplasma mycoides kalıtımını alıp, modifiye ettikten sonra Mycoplasma capricolum bakterisine aşılamışlar. Bu şekilde Mycoplasma capricolum bakterisi, Mycoplasma mycoides’e dönüştürülmüş. Fakat bilim insanları bu işlem için dolambaçlı bir yoldan gitmek zorunda kalmışlar. Bakteri kalıtımı ilk önce bira mayasına aşılanmış. Çünkü yabancı DNA’yı bir organizmaya aktaran genetikçiler de tıpkı organ nakli yapan cerrahlar gibi sorunlarla karşılaşıyorlar. Beden yabancı kalıtıma karşı kendini savunuyor, bakteriler yabancı DNA’yı belli başlı yerlerden kesecek kısıtlama enzimlerine sahipler. Bakterilerin kalıtımı ise moleküler makastan, metil gruplarıyla korunmakta. Venter ve arkadaşları Macoplasma capricolum bakterisindeki kısıtlama enzimlerini etkisiz hale getirdikleri gibi metil gruplarını da devre dışı bırakmışlar. Bu şekilde yabancı kalıtımı kendi kalıtımı gibi kabul etmiş bakteri. Bu tür genetik manipülasyonlar şimdilik sadece bira mayasıyla mümkün olduğu için araştırmacılar kalıtımı bu organizmada değişimden geçirmişler. Nilgün Özbaşaran Dede Araştırma DÜNYA DEN ZLER NDE SICAKLIK REKORU Temmuz ayında okyanuslardaki ortalama sıcaklık 17 derece olarak ölçüldü. Amerikan Deniz Araştırmaları Dairesi NOAA’dan yapılan açıklamaya göre 1880 yılından beri yapılan ölçümlerden bu yana okyanuslar hiç bu kadar sıcak olmamış. Dünya denizlerindeki sıcaklık son verilere g ö r e 20.yy’ın küresel değerlerinin (ortalama 16.4 derece) 0,59 derece üzerine çıkarak 1998 yılının rekorunu kırmış oldu. Kıtalardaki sıcaklık ise 20.yy’ın küresel değerlerinin 0,51 derece üzerine çıkarak, ölçümlerin başlamasından bu yana dokuzuncu en sıcak temmuz olarak kayıtlara geçti. Özellikle Avrupa, Kuzey Afrika ve Kuzey Amerika’nın batı kesiminde sıcaklıklar ortalamanın 24 derece üzerinde seyretti. Kuzey kutbundaki deniz buzu ölçümlerden bu yana üçüncü en düşük değere ulaştı. Kuzey kutbundaki buz örtüsü temmuz ayında 8,8 milyon kilometrekarelik bir alanı kap İKLİM DEĞİŞİMİ DÜNYANIN EKSENİNİ DEĞİŞTİREBİLİR Mİ? NASA araştırmacılarının model hesapları sonucunda daha sıcak okyanuslar yüzünden kutupların yer değiştirebileceği ortaya çıktı. Eriyen buzullar, yükselen denizler veya olağanüstü hava durumları gibi iklim değişiminin sonuçları artık açıkça görülebiliyor ve doğa üzerinde etkili oluyorlar. NASA oşinografi uzmanlarından Felix Landerer, denizlerin ısınmasıyla su kütlelerinin dünya üzerinde daha farklı dağılacağını buna bağlı olarak da dünyamızın ekseninde ve kutupların yerlerinde değişimler olabileceğini söylüyor Geophysical Research Letters dergisinde. Denizlerdeki suyun iklim değişimine bağlı olarak genleştiği yeni bir bilgi değil. Ama bu durumun sadece rotasyon hızı üzerinde etkili olacağı sanılıyordu bugüne kadar. Ne var ki kütlenin farklı bir şekilde dağılmasıyla eksen de değişir diyor uzmanlar. Landerer ve arkadaşları, su kütlesinin farklı derinliklerde çok daha farklı dağıldığını saptamışlar. Bu yüzden kutupların her yıl 1,5cm kadar kayması bekleniyor. Bu durumda kutuplar iklim değişimi olmaksızın bile “sabitlenemeyecekler”. Ayrıca dünyanın rotasyonu da değişecektir. Yaklaşık 432 günlük bir ritimde kutuplar altı metre kadar hareket eder. Buna ilave olarak da mevsimlere bağlı oynamalar yaşanır kütlede. Diğer bir etki de şu: Bundan 21.000 yıl önce dünyamızda çok daha fazla buz vardı. O zamandan bu yana eriyen buz nedeniyle serbest kalan kayaç tabakasının ağırlığı da yükselmekte. Bu nedenle kutuplar yılda onar santim hareket ediyor. Ayrıca Grönland buzunun da erimesi kutupların 2,6 cm daha fazla kaymasına yol açmakta. Okyanuslar sera gazına bağlı ilave sıcaklığın yüzde seksenini çekip, daha uzun süre depolamaya başlayınca yeni keşfedilen etki Landerer’e göre daha uzun sürebilir, mesela on yıllar veya yüz yıllar boyu. Fakat Landerer, yeni keşfedilen kutup hareketliliğinin iklimi etkilediğini sanmıyor, bu yüzden tarım üzerinde de etkili olması çok zayıf bir olasılık. Fakat uzmanlar bu gelişmelerin iklim için önemli parametre yerine geçebileceğini düşünüyorlar. Bu mesela El Nino kasırgasında olduğu gibi işleyebilir. El Nino dünyanın daha yavaş dönmesine yol açıyor ki bu gelişme günlerin uzunluğundan anlaşılmakta. Günlerin uzunluğuna bakarak da “El Nino”nun nasıl değiştiğini ve buna bağlı olarak iklimin ne derece değiştiği hesaplanabiliyor. CBT 1172/ 4 4 Eylül 2009
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle