29 Eylül 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

GÜNCEL TIP Mustafa Çetiner [email protected] Gözlerini gözlerime dikti, “sizinle özel konuşmak istiyorum” dedi güçlükle. Son günlerindeydi, düzelmesi imkânsız bir kan hastalığı ile bir yıla yakın bir süre boğuşuyordu. Eşi ve çocukları onu bir dakika bile yalnız bırakmıyor, olanaksız bir iyileşme için gözlerinin içine bakıyorlardı… Bilim için “başlıca yol göstericiler” şunlar olabilir mi? "Eğer insanlarımızın bilim hakkında ~10 şey bilmesi "iyi" olsaydı bunlar neler olurdu?" sorusuna verilen yanıtların derlemesi.. Sorunun yöneltildiği kişilerin verdikleri yanıtlardan yararlanılarak aşağıdaki sonuçlar çıkarsanmıştır.. Tınaz Titiz A. KEND N B LMEK (1) Kendi beden ve ruh bütününün yap s ve ihtiyaçlar n n bilinci. (Beden ve ruh bütünü ile o bütüne verilmiş olan ömrün kullanım aracı olan zamanın, evrenin bir modeli olduğunun; bütün zenginlikleri içinde barındırdığının; beden, ruh ve zaman iyi kullanılabildiği takdirde bir maddi ve manevi zenginlik sağlama aracı olduğunun bilincinde olmak.) (2) Tüm varl klar n ortak özelli inin yüksek ö renebilme yetene i oldu u bilinci. (İnsan eğer öğrenmek isterse çevresindeki en olmaz şeyleri dahi bu amacı yolunda kullanabilir.) B. GÖRECEL K Tek, değişmez ve nihai bir doğru ya da gerçeğin bulunmadığı; her şeyin doğruluk/yanlışlık, iyilik/kötülük, güzellik/çirkinlik kabul edilen referanslara göre değişebileceği bilinci. (Bu anlamda değişmeyeceği söylenebilecek tek doğru, olsa olsa, bilimin tahminleri ve hatta kendi yöntemleri ve yapısının zamanla değişebileceğidir. Olmaz olmaz. Her şey mümkündür. İnsanın algılayan ve anlam veren bir yaratık olduğu ve bu anlam vermede herkesin kullandığı 'zemin'in doğal olarak farklı olduğu ve bu nedenle insanların farklı düşünce ve duygular içinde olmasının kaçınılmaz olduğu bilinci. C. EKOS STEM Z NC R (1)Her ey, enerjinin bir şekle bürünmüş halidir. Nerede bir enerji varsa orada bir yaşam formu oluşur. (Bütün bu formlar, birbirini kullanan bir zincir oluşturur. Bu ekolojik zincirden bir bakla dahi çıkarılsa zincir kopar; doğacak ardışık sonuçlar baklayı koparanı da yok eder. Kısacası, doğa kendine uymayanı eler.) (2)Entropy yasas . Her şey düzensizliği artıracak şekilde gelişir. "Az çoktur (less is more)", düzensizliği daha yavaş artırmanın çaresidir. (Bireysel yaşamdan, aile ve toplum yaşamına kadar uzanan geniş alandaki refah ve buna bağlı mutlulukların bir öğesi "az çoktur" ilkesi olabilir. Kişinin kendi ve çevresinin her türlü çevre çıkarlarını, entropy'i en az artıracak şekilde uzlaştırmasının en iyi yolu ise kendine, başkasına ve hiçbir şeye "zarar verme" ilkesidir. (3)Lavoisier yasas . (Yoktan var etmek Tanrıya mahsustur ) D. DE M (1) Sistemler, değişimlere karşı dengelerini korumak eğilimindedir. Canlı ya da cansız, bireysel ya da toplumsal tüm sistemler içinde bulundukları durumu değiştirebilecek etkilere karşı koyarlar. (2)Küçük değişimlerin etkileri çok büyük olabilir ya da "kelebek etkisi (butterfly effect)"... E. SORUN ÇÖZME (1) Nedensiz sonuç olmaz: Her sonucun en az bir nedeni, o nedenlerin de en az birer nedenleri ve ilh. olabilir. Başlangıçta sonuç olan, bir süre sonra neden haline gelebilir ve böylece neden ile sonuç dönüşümlü olarak birbirlerini besleyebilerler. Sosyal olaylar genellikle böyle gelişir ve neyin neden, neyin sonuç olduğu tartışmalı hale gelebilir. (2)Do ru sorular cevaplar için anahtardır. Sorunlar, onlar hakkında doğru sorular sorarak çözülebilir. Doğru sorular ise ancak dili iyi kullanarak tasarımlanabilir. (3)Sorunlar da maddeler gibi elementlerden oluşur. Bunun kimyasını bilmeksizin sorunlar çözülemez. (Onlara ancak onlara yol açan nedenler ortadan kaldırılabilir; sorunlar çözülmedikçe, diğer sorunlarla birleşme yoluyla yeni sorunlar oluşturmak eğilimindedirler; belirli koşullar altında geçerli olabilen çözümler, değişik koşullar altında çözüm olmayabilir, hatta yeni sorunlar yaratabilirler) (4) Yaln zca bir tane desteklenmemiş varsayımla dahi kanıtlanamayacak hiçbir şey yoktur. (Peş peşe dizili birkaç varsayımla ise akla gelebilecek tüm senaryolar mümkün hale gelir) (5) Liebig'in minimum yasas . (Bir organizmanın sağlıklı yaşaması için gereken girdilerden en eksik olan, eksik olmayan diğerlerinin ne kadarlarının kullanılabileceğini belirler.) (6) Zihinsel duruluk. Bedensel temizlik kadar önemlidir, hattâ daha da önemlidir. Bilgiçlik uğruna belleği, birbiriyle bağlantısı zayıf ya da yapay ve de sorgulama dışı bırakılması koşullandırılan bilgilerle yüklemek, bu büyük hediyeye karşı işlenebilecek bir suç ve günahtır. F. B RL KTE YA AMA (1) Aslolan özgürlüktür; müdahale (kısıtlama) ancak aklın yol göstericiliğinde ve toplumsal uzlaşı ile belirlenir. (2) Her bilinç düzeyindeki canlının yaşam hakları, daha bilinçli canlıların sorumluluğunu oluşturur. “Türkiye’de Doktor Olmak”... Yalnız bir zamanında odasına girdim, gülümsedi. Yanına oturmamı işaret etti. Vücudunun savunmasından sorumlu beyaz kan hücreleri hasta kemik iliğinde yapılamadığından, iltihap oluşumundan onu koruyabilmek için maske takıyorduk. Eliyle maskemi çıkarmamı istedi, dediğini yaptım. “Biliyorum” dedi, ”umut yok, yakın bir zamanda öleceğim, ne olur beni yorma, eşim, çocuklarım her şeyin yapılmasını isteyeceklerdir, boş ver, beni uğraştırma.” Ellerini tuttum, “onlara bir şey anlatma” dedi, “bu konuşmayı bilmesinler”. “Siz” dedim, “inanılmaz bir kadınsınız”. “Hayır” dedi, ”ben, çok sıradan bir kadınım”… İzleyen süreçte şuurunu kaybetti, çevreyi tanımadı, çığlıklarla uyandı geceleri. Ailesi son güne kadar hep yanındaydı. Her sabah vizitinde gözümün içine bakıyor, “yeter artık” diyordu, ya da bana öyle geliyordu. Ben bir hekimim ve son ana kadar bir hekim ne yapmalıysa onu yaptım, tıbbi desteği kesmedim tabii, ama gözlerinin içine de bakamadım hiç. Sonraki günlerde onu kaybettik. Sevgili Hocam Prof. Dr. Akif Berki, “Her kaybettiğim hastamla benim de bir yanım ölür” derdi, haklıydı… Her hekimin kaybettiği hastası öldüğünde onun da bir tarafı ölür gerçekten. Bu anımı neden paylaştım… Çünkü genç lise mezunları meslek tercihlerini yapıyorlar bu günlerde. Son yıllarda tıp fakültelerinin puanları yeniden çok yükseldi, insanlar meslek garantisi yüzünden “hekim” olmayı tercih ediyorlar artık. Onlara çok kısaca şunu hatırlatmak isterim, hekimlik bir meslek değil, bir yaşam biçimidir. Sizler bakmayın son yıllarda hekimler ile ilgili çok yetkili ağızlardan “paragöz” oldukları anlamına gelen imalara… Çünkü gündelik siyasetin sarmalına takılmış, hekimlik ile ilgili hiçbir fikri olmayan insanlar farklı anlayabiliyor ve öyle anlatabiliyorlar hekimleri insanlara. Şunu bilmenizi isterim, bir avucu geçmeyecek kadar olan nadir örnekleri bir yana koyarsanız, yukarıda size aktardığıma benzer tek bir anısı olan bir hekim bile yaptığı işin eksenine parayı koyamaz. Sizlerin yazılı basında okuduğunuz, televizyonlarda seyrettiğiniz tam gün yasası, öğretim üyelerinin farklı üniversitelerde görevlendirilmesi gibi sorunların ana eksenini hekimlerin “paragöz” olmaları oluşturmuyor. Bu tartışmanın ana eksenini olanaksızlıklardan, politika üretememekten, hastane kapılarında ölen hastaların, halen ilaca ve hekime ulaşamayan vatandaşların sorumluluğundan kurtulmaya çalışan politikacılar oluşturuyor. Onların hesapları hekimleri hedef göstererek işlemeyen bir sağlık sisteminin sorumluluğundan kurtulmaktır. Hekimler ve diğer tüm sağlık personelini ucuza, yok pahasına çalıştırmak ve her bir zorlukta onları hedef göstermektir. Hekimlik mesleğini seçmeyi planlayan hekim adaylarının şunu iyi bilmeleri gerekir. Eğer ekonomik nedenler ile hekimlik mesleğini seçecekseniz, bunu yapmayın. Çünkü önümüzdeki süreç Türkiye’de bu mesleği insanlık sınırlarını zorlayan bir özveri gerektiren ve boğaz tokluğuna yapılacak bir meslek haline getirecektir. Dahası yaşanacak her zorlukta siz ve mesleğiniz suçlanacaksınız. Ama eğer içinde “insan” olan bir meslek seçmek istiyorsanız, başka insanların acılarını dindirerek mutlu olacağınızı düşünüyorsanız, yaşamınızın her anını işinizle geçirmeyi kabul ediyorsanız “hekim” olun. Sağlık Bakanı Akdağ diyor ki, “Bunlar ısrarla para kazanmak istiyorlar”… Kendisi de bir hekim olan sayın bakanın “bunlar” diye hitap ettiği insanları ileride meslektaşınız olarak görecek ve sayacaksanız, onlara değer verecek ve beraber çalışmayı isteyecekseniz hekim olunuz. Şuna inanın, “bunların” asıl istediği insanca, uygarca, bilimin rehberliğinde, hastayı ve sağlık personelini gözeten iyi planlanmış sağlık sistemleri içinde insanca hastalarına yardımcı olabilmektir. Eğer halen “hekim” olmak istiyorsanız, buyurun gelin, sizler de aramıza katılın, meslektaşımız olun. TÜRKİYE’DE ÜNİVERSİTE ANLAYIŞININ GELİŞİMİ (18612007) Editörler: Tar k ÇEL K, lhan TEKEL Türkiye’de Üniversite Anlayışının Gelişimi II (19612007) kitabı, Türkiye Bilimler Akademisi’nin 2007 yılında yayımladığı ve Türkiye’de üniversite anlayışının 18611961 yılları arasındaki gelişim sürecini kapsayan ilk kitabın devamı niteliği taşıyor. Editörlüğü Akademi Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Tarık Çelik ve TÜBA Şeref Üyesi Prof. Dr. İlhan Tekeli tarafından yapılan kitapta, önce kronolojik sıra takip edilerek 19612007 yılları arasında yükseköğretim sisteminin geçirdiği aşamalar ele alınıyor, ardından sistemin gelişimine katkıda bulunan kurumlar hakkında bilgiler veriliyor. Türkiye’deki yükseköğretim sisteminin ilk örneklerini teşkil eden bazı üniversitelerin kuruluş ve gelişmeleri ele alınarak, sisteme katkıları inceleniyor. Kitapta ayrıca, yükseköğretimin geçirdiği aşamaları ve ulaştığı noktayı sergilemek amacıyla, bilimsel gelişmenin simgesi olan göstergeler özetleniyor. CBT 1168 / 14 7 Ağustos 2009
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle