Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
OOOF OFF LINE Yargıda usul çiğnemelerine karşı “İsveç Modeli” denetim Çağdaş hukuk, tarihsel süreçte kan ve gözyaşlarıyla elde edilen deneyimlerden ve sorgulayan usun bilgi birikiminden oluşmuş ve bireyin doğru ve güvenli yargılanma hakkını güvenceye alacak usul kural ve kurumları öngörmüştür. Usul kuralları, yargılamanın temel direğini oluşturur. Direklerini çekerseniz nasıl çadır çökerse; usul kuralları dışlandığında yargılama da çöker. Bu nedenle; yargı orunları (makam), usul hukukunun kurum ve kurallarını özenle uygulamakla yükümlüdür. Usul kurallarını dışlayarak yargılama yapma alışkanlığını edinmiş yargıçlarda “yargıç kimliğinin” bozulması kaçınılmazdır. Çetin Aşçıoğlu Yargıtay Onursal Üyesi, cetinascioglu@gmail.com Tanol Türkoğlu (tanolturkoglu@gmail.com) Twittercıların öncülüğünü yaptıkları bu yol belki de okuma alışkanlığı olmayanları kitaplarla buluşturmakla kalmayacak, bunun yanı sıra belki de eline kalem almamış olanları da yazmaya yöneltecek. Twitter Kriterleri Twitter kriterleri Borges’i tahtından indirebilecek mi? Hayatının son yıllarını kör olarak geçiren Arjantin’in büyük yazarı Borges, biraz da bundan olacak, giderek öykülerini kısaltmıştı. Öyle ki Dostoyevski romanları bile Borges açısından “bakıldığında” birkaç sayfalık öykülere indirgenebilirdi. Bugün benzer bir kriteri Twitter empoze ediyor. Twitter mikroblog denilebilecek bir imkân. Twitter’da oluşturulan metinlerin takipçilerine SMS yoluyla iletilmesi nedeniyle uzunluklarının 140 karakteri geçmemesi gerekiyor. Twitter gibi bir imkanın ortaya çıkmasının temel motivasyonu aslında “Şu anda neredeyim?” ya da “Şu an da ne yapıyorum?” sorularının cevabını 140 harflik metinler halinde internet üzerinden yayınlama ve bunu merak edecek olanlara da o kanala üye olarak internetten ya da cep telefonundan izleme arzusu. İnsana gerçekten de “demek ki böyle bir arzu olabiliyormuş?” dedirtecek bir şey değil mi? Twitter imkânı tabii ki sadece bununla sınırlı kalmak zorunda değil. Yazacağınız metin uzunluklarını 140 harfle sınırlamak kaydıyla, dilediğiniz şeyi yayınlayabilirsiniz. Son zamanlarda Twitter’cılar arasında yeni bir moda çıkmış. Belli başlı romanları tek bir Twitter mesajında özetleyebilmek. Örneğin D.H. Lawrence’in Leydi Chatterley’in Âşığı adlı roman “Üst sınıftan kadın hizmetkârla işi pişiriyor” şeklinde twitterize edilmiş. James Joyce’un çevirmesi de okuması da zor kitabı Ulysses ise şu tümcelere indirgenmiş: “Adam Dublin’de dolaşır. Her dakikasını tüm detaylarıyla takip ederiz”. Ya Jane Austen’in Aşk ve Gurur romanına ne demeli? “Kadın, Darcy adlı korkunç tavırlı adamla tanışır”. Godot’yu Beklerken’de Beckett bize aslında belki de şunu demek istiyormuş: “Vladimir ve Estragon ağacın yanında durmuş Godot’yu bekliyorlar. Durumlarında bir değişiklik yok.” Belli ki birer ikişer tümcelik açıklamalar yüzlerce sayfalık kitapların yerini tutamaz. Ancak twittercıların şöyle bir karşı tezi var. Bu yaklaşım kişileri bu kitapları okumaya motive edebilir. Düşünün ki “üst sınıftan bir kadının hizmetkarla işi pişiriyor olması” yorumunu duyan pek çok kişi merak edip Leydi Chatterley’in Âşığı kitabını alıp okuyabilir. Benzer bir durum dijital fotoğrafçılıkta da yaşandı. Elbette ki bu teknolojinin çıkması fotoğraf filmi üreticilerini yok etti, ama aklında fotoğraf çekme fikri bile olmayan kişiler cep telefonlarında karşılaştıkları bu imkanları kullanmaya başlayarak fotoğraf çekmeye başladılar. Hele çekilen fotoğrafların yıkatılması, bastırılması gibi uzun ve pahalı sürecin olmaması, fotoğrafların bilgisayara aktarılabilmesi, internet üzerinden paylaşılabilmesi bu alanda müthiş bir ivme yarattı. Dijital fotoğrafçılığı patlattı. Cep telefonunun sunduğu kaliteyle yetinmeyenler dijital fotoğraf makinelerine yöneldi. İşin sırrı nerede? İşin sırrı o sektörün uzağından yakınından geçmeyen “öteki” statüsündeki milyonlarca kişinin yepyeni bir imkân sayesinde o sektöre çekilebilmesinde. Genelde bir sektöre çok kısa bir süre içinde çok büyük bir talep ilgisini yaratmak mümkün değildir. O nedenle yıllık sektörel büyüme hedefleri kademeli artışı baz alarak yapılır. Bir önceki yıla göre yüzde şu kadar büyüyeceğiz, gibi. Bu tür paradigma sıçramaları sayesinde ise bu kademeli artış bir anda yok olur ve müthiş bir patlama ile sektör dramatik bir şekilde yukarı fırlar. Twitter’cıların öncülüğünü yaptıkları bu yol belki de okuma alışkanlığı olmayanları kitaplarla buluşturmakla kalmayacak, eline kalem almamış olanları da yazmaya yöneltecek. Değil bir roman, bir öykü yazmak bile kolay bir şey değil. Ancak herkes bir tümce yazabilir. O bir tümcenin içine duyguyu ve düşünceyi doldurabilir. Yeter ki böyle bir şeyin yapılabileceğini düşünebilsin. Twitter bu imkânı sunuyor. Zaten “anlamsızlıktaki anlam” denilebilecek bu devrime uzun yıllardır Cem Yılmaz şovlarıyla mental olarak hazırlanmıyor muyuz? Ü lkemizde, soruşturma ve yargılamalar, çoğun, usta çırak ilişkisi içinde kulaktan dolma saçak bilgilerle kadı hukukunu anımsatan biçimde yapılıyor. Usul çiğnemelerinin oluşturduğu sorunlarda yargı içi denetim yolları da, sağlıklı çalışmıyor. Adalet Bakanlığı’na bağlı müfettişlerin yaptığı denetimler ise, yargıç kimliğini olumsuz etkilediğinden yarardan çok zarar vermektedir. Yargıç ve savcıların keyfi işlem ve kararları karşısında sorumluluk ilkeleri de, çoğun, işlememektedir (1). Birçok ülkede, yargıçların keyfi davranışlarını denetleyecek düzenlemeler vardır ve arayışlar günümüzde de sürmektedir. Bu bağlamda yalnız “idari işlemleri” değil “yargı organlarını” da denetleme yetkisi olan sveç ombudsman (kamu denetçisi) örneğinin ülkemiz açısından uygulanabilirliğini sizlerle paylaşmak istiyorum. Ombudsmanlığın ortak özelliği, bireylerin hakları ve hukukun üstünlüğünün korunmasında demokratik ve bağımsız bir kurum olmasıdır. Yargısal alanda yetkisi, yargı bağımsızlığı ilkesi nedeniyle, “usul sorunları” üzerinde yoğunlaşmaktadır: “Yarg laman n a r derecede yava i lemesi”, “hatal i lemleri ve yanl davran lar , karar n gerekçesinin yeterli biçimde aç klan p aç klanmad n " soruşturma, “eleştirme”, “uyarma” yetkisi vardır. Ayrıca karar bağlanmış davalar da incelenerek yargıya bilgi akımı da sağlanmaktadır. Ombudsmanın, yargı karar ve işlemlerin değiştirilme ya da bir disiplin cezası verme yetkisi yoktur. Ancak eleştiri bir disiplin cezasına eşdeğerdedir. Bu nedenle; yargı orunları, ombusdsmanın değindiği konuları değerlendirmede yüksek özen gösterirler. İsveç’te yargı alanında usul işlem ve kararlarının yargı dışı denetimi azımsanmayacak yararlar sağlamaktadır: “Yargı dışı bir kurumca aydınlatılan ve bilgilendirilen bireyde, istemi reddedilse bile, yargı işlemenin doğruluğu konusunda inanç oluşur”. “Kişinin haklı olduğu yolunda ombusdsman kararı hak arama özgürlüğü ve hukukun üstünlüğünü güçlendirir”. Yargı ombudsmanı, usul yasa ve kurallarının yorumlanmasında ve disiplin kurallarının geliştirilmesinde, iyileştirilmesinde önemli katkıda bulunur. Ülkemizde, İsveç modelinden esinlenerek, özellikle usul çiğnemelerinde yargı dışı denetim görevi üstelenecek bir kurum başarılı olabilir mi? Bu bağlamda en önemli sorun, kurumun bağımsızlığı ve yansızlığının sağlanmasıdır.. İsveç’te ombudsman, “tüm partilerin üzerinde görü birli ine vard klar kesinlikle politika d ki iler aras ndan parlamento taraf ndan seçildi inden” bağımsızlığı ve yansızlığı özenle ve titizlikle korunur. Oysa TBMM’de, benzer seçimlerde politik yeğlemeler, siyasallaşma gelenekselleşmiştir; değişmesi şimdilik beklenmemelidir. En çarpıcı örnek Sayıştay seçimleridir. Yansız olduğu varsayılan Devletin başı Cumhurbaşkanlarının yaptığı seçimlerde bile aynı so ÜLKEM ZDE UYGULANAB L R M? CBT 1159/ 10 5 Haziran 2009 run gündeme gelmektedir. Nitekim İsveç Baş Ombudsmanı Claes Eklundh: Ombudsman seçiminin siyasalla mas riski söz konusudur. sveç bu sorundan kaç nm t r. Ancak tam olarak biliyorum ki; siz (Türkiye) bununla kar la acaks n z (2). Bu nedenle, kamu adına yargısal denetim üstlenecek kurumun bağımsızlığını ve yansızlığını koruyacak ülkemize özgü bir düzenleme üzerinde durulmalıdır: Öncelikle HSYK’nun yapısı değiştirilmeli ve Adalet Bakanlığı’nın yargı üzerindeki yetkileri kaldırılmalıdır. Yarg kamu denetçisi, hukukçu ö retim üyeleri aras ndan HSYK’nin yüksek düzeyde ço unlu uyla seçilecek be aday aras ndan ad seçme ile belirlenmeli ve dört ya da be y l görev güvencesi olmal d r. Çal ma yeri bile HSYK'den ayr olmal d r. Kamu denetçisi “hukuk, ceza ve idare hukuku dallarından yeterli sayıda yardımcısını” ve “uzman hukukçuları” kendisi seçmelidir. Kamu denetçisinin "her türlü usul çiğnemeleri” karşısında başvuru üzerine veya doğrudan belgeler üzerinde inceleme yapma yetkisi olmalıdır. İnceleme sonunda “uyarı”, “eleştiri” niteliğindeki yazanaklar (rapor) HSYK ve ilgilisine (birey yargıç, savcı) bildirilmekle birlikte düzgün olarak yayınlanmalıdır. Kamu denetçisi, her yıl yaptığı çalışmaların sonuçlarını ve önerilerini Cumhurbaşkanlığı, TBMM, HSYK ve Adalet Bakanlığı’na sunmalıdır. Kamu adına yargı dışından yapılacak bu nitelikteki bir denetim orununun (makam) sağlıklı bir değerlendirilmesinin yapılması için yararları da bilinmelidir: Kamu denetçisinin yargısal alanda görev üstlenmesi ve çalışmaları yargıya duyulması gereken güvenin ve hukukun üstünlüğü ilkesinin güçlenmesine azımsanmayacak katkısı olacaktır. Bilimsel nitelikte oluşturulan denetim yazanakları (rapor) yargıç eğitimine önemli katkısı olacağı gibi daha özenli çalışmaları da tetikleyecektir. Giderek yitirilmekte olan “yargıç kimliğinin geliştirilmesi ve korunması” da sağlanacaktır. Günümüzde yargı ile hukuk öğretisi arasında kopukluk hukukun gelişmesini ve yargının çalışmasını olumsuz etkilemektedir. Yargı dışı denetime bilim insanların etkin katılımı bu açıdan da önemli yararlar sağlayacaktır. Kamu denetçisinin düzenlediği yazanaklar, yargıçların atama ve yükselmelerinde sağlıklı bilgi kaynağı oluşturarak; HSYK’nin çalışmalarını kolaylaştıracak ve saygınlığını güçlendirecektir. Politik çevrelerde “yargı yargıya bırakılamaz”; “yürütme yasamaya”, “yasama da topluma hesap verirken yargının devre dışı bırakılması demokratik değildir” gibi söylemlere karşı güçlü bir seçenek oluşturacaktır. Kamu denetçisi kurumunun bağımsızlığının ve yansızlığının sağlanması durumunda, doğru ve güvenli yargılama yapan yargı özleminin gerçekleşmesinin önündeki engellerin çoğunun kalkacağına inanıyorum. (1) Bkz. Yarg ç ve Savc lar n Sorumlulu u ba l kl yaz m z, Cumhuriyet Bilim Teknik, 8 May s 2009 (2) Ankara Barosu Hukuk Kurultay 2000 c: 4 s:501