05 Aralık 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SON ARAŞTIRMALAR DOMUZ GR B : A I UMUDU ARTIYOR Son bilimsel bulgular kıtaları aşan virüsün homojen kaldığını göstermekte. Bu da herkeste etkili olabilecek bir aşının geliştirilmesini kolaylaştırıyor, diyor Amerikan Salgın Hastalıklar Dairesi müdürü Nancy Cox. Cox’un iyimserliği kısa bir süre önce Science dergisinde yayımlanan araştırmanın sonuçlarına dayanıyor. Meksika’daki yetmiş hastadan alınan ve on Amerikan eyaletinde görülen domuz gribi virüsü incelenmiş. Dünya genelinde uygulanabilecek aşı Washington tarafından bir milyar dolarlık bir bütçeyle destekleniyor. S a l g ı n Hastalıklar Dairesi’nin elinde şimdiden domuz gribi virüsünün bir prototipi bulunuyor. Virüs laboratuarda çoğaltıldıktan sonra aşı üreticilerine dağıtılacak. Herhangi bir aksaklık olmadığı takdirde ilaç endüstrisi haziran ayında uygun aşıyı geliştirmeye başlayacak. Science dergisindeki yazıda 2009 yılında ortaya çıkan domuz gribi virüsünün aslında sadece domuzlarda görüldüğü fakat tek bir insana bulaşmasıyla tüm dünyaya yayıldığından söz edilmekte. Virüsün kalıtımında bulunan sekiz önemli parçadan altı tanesinin 1988 yılından beri fark edilmeden Kuzey Amerika ve Asya’da varlığını sürdürdüğü sanılıyor. Diğer iki parça Avrasya domuz gribi virüslerine ait. muştu. Orinyak döneminin başlarına ait bu insan figürünü bu yüzden sürpriz oldu. KANSER TEDAV S N N ETK S N ADIM ADIM ZL YOR Biyopsiden sonra dokuya yerleştirilen bir sensor, tümörün belli başlı metabolizma ürünlerini ne şekilde ürettiğini kaydediyor. Cambridge Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nde Michael Cima ve arkadaşları bu şekilde kemoterapinin etkili olup olmadığını, ilaçların tümöre ulaşıp ulaşmadığını ya da kanserin ameliyatla tamamen temizlenip temizlenmediğini takip edebiliyorlar. Yaklaşık 5 milimetre büyüklüğündeki prototip ilk olarak bir farenin tümöründe denendi. Sensor, bezelye büyüklüğünde silindirik bir plastik gövdeden oluşuyor. Gövdenin içinde ise demirden manyetik nanopartiküller var. Bunlar, insan dokusundaki belli başlı moleküllerle birleşen bir reseptörle kaplı. Moleküller, örneğin bir tümörün sinyal maddeleri, sensorun plastik diyaframından geçebiliyor. Ancak nano partiküller gövdenin içinde kalacak kadar büyük. Bir madde nano partiküllerle birleştiğinde, ince taneli demir parçacıkları daha büyük topaklara dönüşüyorlar ve bilim insanları bunları manyetik rezonans spektroskopuyla görebiliyor. İlk deneylerde araştırmacılar insandan alınan bir tümörü ve sensoru fareye aktarmış. Böylece manyetik rezonans spektroskopuyla tümörün belli başlı hormonunun nano partiküllere nasıl yapıştığı takip edilmiş. Bu hormonsal tümör işaretiyle şimdiye kadar tümörün sadece tek bir metabolizma ürünü saptanmış. Fakat bilim insan ları bu yöntemle tümörün çevresindeki diğer maddeleri de izleyebileceklerini söylüyorlar. Bu şekilde bir tümörün gelişimi ve kanser ilacına gösterdiği reaksiyon neredeyse dakikalar sonra takip edilebilecek. (http://web.mit.edu/newsoffice/2009/cancerdetect0512.html) YOKSA HOMO SAP ENS YAMYAM MI? Paris Centre National de la Recherche Scientifique enstitüsünda çalışan Fernando Rozzi bir Neandertal çocuğuna ait çene kemiğinde kesici aletlere ait izler saptadı. Rozzi bu sonuca Les Rois mağarasındaki kemik buluntularını yeniden inceleyerek ulaştı. Daha önceleri 28.00030.000 yıllık bir kemiğin Homo sapiens insanına ait olduğu sanılıyordu. Fakat Rozzi Journal of Anthropological Science dergisinde, çene yapısı ve dişlerin özellikleri nedeniyle kemiğin Neandertal insanına ait olduğunu söy ALKOLÜN BARDAKTAN BEYNE YOLCULU U SADECE ALTI DAK KA Almanya’daki Heidelberg Üniversite Kliniği araştırmacıları manyetik rezonans spektroskopuyla üç bardak bira ya da iki bardak şaraba eşit alkolün beyinde sadece altı dakika sonra beyin hücrelerinde belirgin değişimlere neden olduğunu saptadı. DÜNYANIN EN ESK NSAN HEYKELC Arkeologlar tarafından “Venüs” olarak adlandırılan altı santim büyüklüğündeki insan heykelciği kısa bir süre önce Tübingen’de tanıtıldı. Arkeolog Nicholas Conard, mamut dişinden yontulan ve göğüs kısmı abartılı olan heykelin 40.000 yıllık olduğunu açıkladı. Heykelciğin Avrupa’da hatta tüm dünyadaki sanatın gelişimine yeni bir bakış açısı getirmesi bekleniyor. Yeni buluntunun ortaya çıkışı yüz yıllık bir tartışmaya da nokta koydu. Heykelcik Avrupa’daki “modern insanın” da insan figürleri ürettiğinin kanıtı diyor Conard. Heykelciğin göğüsleri ve cinsel organı çok belirgin işlenmişken, yüz ve bacaklar çok özensiz. Hemen hemen belirsiz olan baş kısmındaki çıkıntılardan anlaşıldığı üzere heykelcik boyna asılarak kullanılmış. Arkeologlar, minik sanat eserinin verimliliği sembolize ettiğini düşünüyorlar. Paleolitik devire ait buluntular arasında bugüne kadar hep hayvan figürinleri bulun Journal of Cerebral Blood Flow and Metabolism dergisinde yayımlanan araştırmaya göre beyin, enerji kazanımı için glikoz asetat yerine alkolün bir indirgeme ürününü kullanıyor. Bu da alkol alımından sonra, özümlenmeyen glikozun beyinde biriktiği anlamına geliyor. Araştırmacılar ayrıca zararlı etkinin çok hızlı işlediğini de görmüşler. Deneyler sırasında hücreleri koruyucu etkisi bulunan madde oranı alkol yoğunluğu arttıkça azalıyor. Bu da hücre duvarlarındaki bileşimin bile değiştiğini gösteriyor. Alkol alımı kesildiğinde bu değişimler de kayboluyor. Ancak kişi git gide daha fazla alkol tüketmeye başlarsa, beynin “normale dönmesi” yavaşlamakta. Bilim insanları bundan sonraki çalışmalarında alkol bağımlılarının beyinlerindeki değişimleri ve alkolün diğer etkilerini daha ayrıntılı bir şekilde araştırmaya devam edecekler. lüyor. Çene kemiğinin üzerindeki iz, araştırmacılara göre etin çakmaktaşı aletle sıyrılması sırasında oluşmuş. Bu ilginç buluntu için üç olası açıklama getirildi. 1Neandertal çocuğu mağarada yenmişti veya kafatası zafer nişanesiydi. 2 Çene kemiği aynı zamanda modern insan ve Neandertal özellikleri taşıyan bir insana ait. Eğer bu doğruysa buluntu Homo sapiens ve Neandertal arasındaki cinsel ilişki için ilk kanıt olacak. 3 Mağarada yaşayanlar son derece ilkel özelliklere sahip bir modern insan grubu olabilir. Fakat Rozzi en yakın olasılık olarak modern insanın, Neandertal insanını yiyerek tükettiğini düşünüyor. Buluntuyu “çok önemli bir keşif” olarak değerlendiren Londra Doğa Tarihi Müzesi antropoloğu Chris Stringer, böyle bir iddia için çok daha fazla kanıtın gerektiğini ancak buluntunun yine de modern insan ve Neandertal’in Avrupa’da aynı tarihlerde yaşadığını ve birbirlerine düşmanca davranmış olduklarını göstermesi açısından önemli olduğunu söyledi. Nilgün Özbaşaran Dede Araştırma Küf Mantarlarındaki biyolojik hazine sanılandan daha çeşitli Amerikalı ve Avusturyalı bilim insanlarının “Nature Chemical Biology” dergisindeki araştırma sonuçlarına göre, antibiyotik gibi etki maddelerinin “hammaddeleri” olan küf mantarları sanılandan daha çeşitli olabilir. Çok sayıda madde üretiminde kullanılan bu organizmaların birçok özellikleri var. Ancak mantarlar antibiyotik gibi çok çeşitli etki maddelerini laboratuvarda değil sadece doğal or CBT 1159/ 4 5 Haziran 2009 tamda da üretiyorlar. Fungal Genomics Unit grubu ve Viyana Toprak Kültürü Üniversitesi’nde Joseph Strauss ile çalışan araştırmacılar şimdi mikroorganizmaların yeteneklerini ne şekilde bastırdıklarını buldu. Bilim insanları belli başlı gen sekanslarının durdurulmasını epigenetik fenomenlerle açıkladılar: DNA sekansları ulaşılmaz yapılara yerleştirildiği için, bilgiler okunamıyor. Bu koşullarda ne antibiyotik ne de diğer etki maddeleri üretiliyor. İşte araştırmacılar bu epigenetik ayarlamaya müdahale ederek, küf mantarları içindeki biyolojik hazinelere ulaşmaya çalışıyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle