29 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

TürkAlman Üniversitesi Türk Alman ortaklığıyla İstanbul’da “TürkAlman Üniversitesi” adı altında yeni bir üniversite kuruluyor. Anlaşma, Türkiye Cumhuriyeti ile Almanya Federal Cumhuriyeti hükümetleri arasında, 30 Mayıs 2008 gününde imzalandı. Türk eğitim sisteminin özelleştirilmesinden sonra, şimdi de yabancılaştırılmasına çalışılmasını anlamak ve buna katılmak olanaksızdır. Bülent Serim (YÖK Üyesi) Üniversite ve etik Başbakanlık Kamu Görevlileri Etik Kurulu’nun 25 Mayıs 2004 tarihinde yasallaşmasıyla (Resmi Gazetede yayınlanma tarihi, 8 Haziran 2004) başlayan süreç içinde her yıl 25 Mayıs – 1 Haziran haftası Etik Haftası olarak kutlanıyor. Etik değerler son yıllarda ülkemizi yakından ilgilendiren konuların başında gelmekte. Prof. Dr. Erdem Büyükbingöl, Ankara Üni., Eczacılık Fakültesi, [email protected] Ö nce, kimi temel yanlışlıklar üzerinde durmak gerekir. Üniversitenin kuruluş amacı, iki ülke arasında ikili işbirliğini geliştirmek ve yükseköğretim sistemlerini karşılıklı olarak zenginleştirmek biçiminde açıklandı. Ne var ki, devletlerarası hukukun temel ilkesi olan “karşılıklılık” göz ardı edildi ve anlaşmada üniversitenin yalnız Türkiye’de kurulması öngörüldü. Anayasa’nın 130. maddesinde, üniversiteler kurulurken ülke düzeyine dengeli biçimde dağılmasının gözetileceği açık biçimde kurala bağlıdır. Ancak, açık kurala uyulmamaktadır. Nitekim, üniversitelerin çok büyük bir bölümünün İstanbul, Ankara ve İzmir’de kurulduğu görülüyor, bu konuda YÖK ve Yasama Organı kendisine düşeni yapmıyor. TürkAlman Üniversitesi’nin de İstanbul’da kurulması da, kanımızca, sözü edilen anayasal kuralla bağdaşmamaktadır. Yine 130. maddeye göre, üniversiteler Devlet ya da vakıflar tarafından kurulabilmektedir. Vakıflar tarafından kurulan üniversiteler Devlet’in denetim ve gözetimi altındadır. Bu kuraldan çıkan sonuç şudur: Üniversiteler üzerinde tüm yetki ve inisiyatif Türk makamlarında olmalıdır. Oysa, TürkAlman Üniversitesi’nde yetki ve inisiyatif, Alman makamlarınca ortaklaşa kullanılacaktır. Bu yönüyle, üniversitenin kuruluşu anayasal kurallarla uyum içinde değildir. Anayasa’nın 131. maddesinde ise, yükseköğretim kurumlarının öğretimini planlamak, düzenlemek, yönetmek, denetlemek ve eğitimöğretim ve bilimsel araştırma etkinliklerini yönlendirmek yetkisi Yükseköğretim Kurulu’na verilmiştir. Oysa, TürkAlman Üniversitesi kurulmasına ilişkin anlaşma, YÖK Genel Kurulu’nun görüşü alınmadan imzalandı; anlaşma 1 Nisan 2009 günlü, 5849 sayılı Yasa ile onaylandı ve yasa 14 Nisan 2009 günlü Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi. Bu yönüyle de, üniversitenin baştan sakat doğduğu söylenebilir. Anlaşmada, üniversitenin organizasyon yapısıyla araştırma, öğretim ve öğrenimin Türk mevzuatı çerçevesinde yürütüleceği belirtilmişse de, konulan diğer kurallar durumun hiç de böyle olmadığını gösteriyor: Anlaşmada, araştırma, öğretim ve öğrenim gibi üniversitenin organizasyonunun da, iki tarafın ortak sorumluluğunda şekillendirileceği vurgulandı; TürkAlman üniversitesi ile birlikte diploma veren Alman üniversitelerinin kalite denetimi yönünden önem taşıyan tüm kararlara yeterli etkinlikte katılabilmesine olanak sağlandı. İlgili Alman üniversitelerinin, TürkAlman Üniversitesi etkinliklerine de, gayri resmi olarak katılmaları öngörüldü. Anlaşmaya göre, Alman Akademik Değişim Servisi’nin yanı sıra TürkAlman Üniversitesi ile birlikte eğitim programları uygulayacak Alman üniversitelerinden oluşan CBT 1159/14 5 Haziran 2009 bir “Alman Üniversiteler Konsorsiyumu” kurulacak; bu Konsorsiyum, akademik kalitenin sorumluluğunu taşıyacak. Ayrıca, TürkAlman Üniversitesi’nin temel idari ve mali konularında egemen olacak bir “TürkAlman İdari Komitesi” kurulacak. Bu Komite de, Türk ve Alman tarafından üçer kişinin katılımıyla oluşacak. TürkAlman Üniversitesi Rektörlüğü düzleminde Alman tarafı bir “Koordinatör”ce temsil edilecek. Koordinatör, Alman Üniversiteler Konsorsiyumu ile finansman sağlayan Alman mercilerinin görevlisi olarak, Alman tarafını ilgilendirecek idari ve akademik konuları koordine edecek. Rektör ve Alman Koordinatör, Türk Alman İdari Komitesi toplantılarına birlikte ve danışman sıfatıyla katılacaklar. Fakülte düzleminde ise, temsilci olarak “Alman Fakülte Koordinatörü” bulunacak. Anlaşmada, bir de “Bilimsel Komisyon” kurulması öngörülmekte. Komisyon, eşit sayıda Türk ve Alman temsilciden oluşacak; Rektör ve Alman Koordinatör de Komisyon’a başkan ve başkan vekili olarak katılacaklar. Komisyon, TürkAlman Üniversitesi organları ile Alman Üniversiteler Konsorsiyumu’nda bulunan Alman üniversiteleri arasındaki temel akademik konularda görüş birliği sağlama görevini üstlenecek. Anlaşmaya göre, eğitim dili Türkçe ve Almanca olacak; hangi bölüm derslerinin hangi dilde okutulacağına, YÖK değil, Üniversite Senatosu karar verecek. Eğitim dallarına, Türk üniversiteye giriş sınavı ile öğrenci alınacak; ancak, ayrıca eğitim dalı alanına özgü ek giriş sınavı uygulanabilecek. Türkiye’de Almanca eğitim veren ya da Almanca ders programı uygulayan liseleri bitiren Türk öğrenciler için, öğrenci kontenjanının yarısı kadar kontenjan ayrılacak. Taraflar, Üniversite’nin gerçekleştirilebilmesi için gerekli sorumluluk ve yükümlülükleri şöyle paylaşıyor: Türk tarafı, Üniversite’nin kurulması için gerekli arazi, bina ve altyapıyı sağlayacak, aynı zamanda Üniversite’nin sürekli giderlerini karşılayacak. Donanım ile yerli ve yabancı bilim insanlarının aylıklarının, alanlarında isim yapmış kişilerin Üniversite’ye kazandırılmasını sağlayacak nitelikte ve düzeyde olmasına özen gösterilmesi öngörülüyor. Alman tarafı ise, danışmanlık ve finansal katkılarla Üniversite’nin yapılandırılmasına ve işletilmesine destek verecek. Bu bağlamda, akademik personel ile dil okutmanı gönderecek, Almanca Dil Merkezi’nin kurulması için gerekli materyal sağlayacak, öğrenci ve akademik personel eğitimi için burs ve genç Türk bilim insanlarının uzmanlaşması için eğitim verecek. Almanya’dan gönderilecek akademik personel ile dil okutmanlarına Türk mevzuatı çerçevesinde ödenecek aylık ve ücretler dışındaki ödemeleri de Alman tarafınca yapılacak.. D ünyada oldukça önemli değerler silsilesi olarak ele alınan etik kurallar, insan davranışlarını irdeleyen yaklaşımların ve kişilerin kendilerine ve çevreye olan sorumluluklarının yansıması olarak, artık töreselleşmiş birikimler sonucu oluşan “ahlak” merkezli kavramlardan oluşuyor. Eski Yunan medeniyetinde töre anlamındaki “ethos” kelimesinden türemesine rağmen etik kavramı, tarihsel süreç içinde uygarlık yansımalarına sahip toplumların her alanda sahip çıktıkları, geliştirdikleri ve içerdiği alansal konuma göre ilkelendirildiği ahlaki kavramlar bütünüdür. Etik, üzerinde çok tartışılan bir kavram. Neyin etik olduğu ya da nelerin etik kurallar içinde yer almadığı tartışmaları değişik anlayışlara bağlı olarak farklılıklar gösterebiliyor. Ancak, toplumların oluşturdukları bazı kurallar ortak değerler olarak benimsendi. Bilim alanında da etik sorunlar ve bu sorunları gidermeye yönelik çalışmalar tartışılıyor. Bilim etiği denildiğinde ise aklımıza ilk olarak üniversiteler gelmekte. Bilim ve teknoloji çalışmalarının ve eğitimin odaklandığı üniversitelerde etik değerlerin yer alması, üniversitelerin evrensel sorumluluklarının bir göstergesidir. Üniversiteler kendi iç dünyalarında yaşanan bilimsel sorunları bilim, yayın, eğitim ve toplumsal etik kurallar çerçevesinde gidermeye çalışıyor. Üniversiteler, genel bilim anlayışındaki sapmaları önlemek amacıyla, “Etik Kurullar” oluşturuyor ve bu kurulların özgürce çalışabilme anlayışını gerçekleştirmeye çalışıyor. Üniversite Etik Kurulu bir üniversite için son derece önemli bir yapılanmadır. Aynı zamanda, o üniversitenin demokrasiye, bilime ve etik değerlere verdiği önemin de bir aynasıdır. Bilimsel çalışmalar istismara son derece açıktır. Bilim etiğine uygun olmayan davranışlar, üniversitelerine verdikleri zararın REKTÖRLER VE ET K KURULLAR yanısıra, ülkeyi rezil edebilecek boyutlara varabiliyor. Dolayısıyla, “bilim etiği” günümüz üniversite yapısında vazgeçilemez ve son derece hassas ve titizlikle korunması gereken bir olgu. Bir bilimsel dergide Türkiye aleyhine çıkabilecek bir yazının ülke çapında oluşturabileceği erozyonun giderilmesi maalesef mümkün olamamakta ya da çok zor olmakta. Dünyada bilimsel sahtekârlığın her türlüsü gereği gibi cezalandırılmaktadır. Ülkemize yönelen eleştirilerin başında ise bilimsel sahtekârlığa yeterince önem verilmemesi gelmekte. Bu nedenle, üniversitelerdeki etik kurulların, özellikle bilim ve yayın etiği konularında özerk bir yapılandırmaya kavuşturulması son derece önemli. Etik kurulları, rektörlerimizin danışmanlık hizmeti veren kurullar olarak algılanmamalı. Çünkü, rektörlerimizin, demokrasiyi ve etik değerleri savunma anlayışları farklı boyutlarda olabilir. Rektörlere danışmanlık hizmeti olarak algılanan bir kurulun özerk davranabilme gücü tartışmalıdır. Etik kurullar rektörlerimizin gürümünde değil, ancak güvencesi altında olmak zorundadır. Bu kurullar rektörlere bağımlı olurlarsa, rektör yandaşları aleyhine değerlendirme yapamazlar. Çünkü, bilim etiğine aykırı davranış dosyaların etik kurula sevkedilmesine ancak rektörler karar verebilmekte Halbuki, bu kurullardan beklenen, bilimsel ve yayın etiği başta olmak üzere öğretim üyesi, idari personel ve öğrencilerin birbirleriyle ilişkilerinde oluşabilecek bazı sorunları evrensel +etik çerçevesinde değerlendirebilmektir. Rektör değiştiğinde etik kurulların değişmesi doğru değildir. Eğer bir rektör kendisini etik kuruldan soyutlayabilmeyi başarabilirse, gerçek demokrasi ve bilim inancı için büyük bir atılım örneği vermiş olur. Etik kurullar üniversitelerimizde genellikle üniversite senatoları tarafından oluşturuluyor. Bu aşamada rektörlerimizin, Senato tarafından önerilen isimlere müdahale etmemeleri son derece etik bir davranış olacaktır. "Beyin Mühendisliği" Sinem Serap [email protected] Dördüncü uluslarlarası IEEE Neural Engineering (Nöral Mühendislik) konferansı 29 Nisan – 2 Mayıs tarihleri arasında Antalya gerçekleştirildi. Nöral Mühendislik uzun yıllardır üzerinde çalışma yapılan fakat adı son birkaç yıldır duyulan bir mühendislik alt dalı. Beyin mühendisliği olarak da nitelendirebileceğimiz Nöral Mühendislik disiplinler arası bir araştırma alanıdır ve beyinde kaybolan duyusal ve motor yeteneklerin yeniden kazanılması, nörorobotik, nöroelektronik, fonksiyonel beyin görüntüleme ve bilişsel sinirbilim gibi alanları içerir. Çalışma alanının bu kadar geniş olmasından dolayı Nöral Mühendislik konferansı mühendislik, fizik, kimya, matematik, bilgisayar bilimleri, elektronik gibi alanlarda çalışanlarla moleküler, hücresel, bilişsel ve davranışsal sinirbilim alanında çalışanları bir araya getirdi. Bu kadar farklı alanlardaki çalışmalar 8 ana başlık altında toplanarak sunuldu. Bu başlıklar; 1.Beyin görüntüleme ve haritalandırma 2. Beyin – bilgisayar arayüzü
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle