Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
POLİTİK BİLİM Aykut Göker http:/www.ınovasyon.org;hagoker@ttmail.com Ergun Türkcan’ın kitabında yer alan bazı görüşlerini iyi anlayabilmek için aşağıda önce ‘bilim, teknoloji ve yenilik politikası’ konusunda genellikle ‘öyle bilinen’ birkaç noktaya değinilmiştir. Üçüncü Sanayi Devrimi ve “Yeni Sosyalist Yapı” Avrupa Birliği Bilim ve Araştırma Komisyonu “Araştırma Bağlantısı” başlıklı toplantıda konuşan Ekonomik Trendler Vakfı’nın başkanı Jeremy Rifkin Avrupa’nın ekonomik krizden çıkışı üzerine yaptığı ilginç konuşmada, “Şu anda tarihin en istikrarsız dönemlerinden birindeyiz. Yaşadığımız kriz Büyük Depresyon ile aynı ölçekte. Kredi krizi, enerji krizi ve iklim değişikliği krizi ile birleşerek uygarlık için büyük bir tehdit oluşturuyor. Bunun için tek çıkış yolu var. O da toplumun enerji kullanım şeklini temelinden değiştirmek,” dedi. Reyhan Oksay eremy Rifkin konuşmasında özetle şu görüşlere yer verdi: “21.yüzyılın ilk yarısında Petrol döneminin sonuna yaklaştığımız konusunda herkes hemfikir. Fosil yakıtların yanmasından doğan karbon dioksit emisyonundaki dramatik artış Dünya’nın sıcaklığını artırıyor. Sonuç olarak Dünyamız üçlü bir tehdit ile karşı karşıya: Kredi krizi, Enerji krizi, Küresel iklim değişikliği. Bu üçü birbirlerini tetikleyen bir etkileşim içinde. Bu durumda bu üçlü tehditle başa çıkabilmek için yepyeni bir ekonomik strateji oluşturmak zorundayız. Avrupa Birliği bu bağlamda yepyeni bir ekonomik söyleme ihtiyaç duyuyor. Bu söylem karbon sonrası Üçüncü Sanayi Devrimi olarak şekilleniyor. Şu anda dünyamız İkinci Sanayi Devrimi’nin birikimleriyle yoluna devam etmeye çabalıyor ve sonuç olarak tökezliyor. Bu yeni ekonomik vizyonun anahtarı “sosyal vizyon”da. Üçüncü Sanayi Devrimi “Yeni Sosyalist Avrupa”nın temellerini oluşturacak. Dağıtımlı bilgi teknolojilerinin ve internet iletişiminin sosyal yapıyı ve ekonomik parametreleri kökünden değiştirmesi gibi, dağıtılmış yenilenebilir enerji devrimi de de benzer bir etkiyle Avrupa’yı ve dünyayı değiştirecek. Ergun Türkcan’ın Kitabı Hakkında (2) Bu köşenin okuyucuları ‘bilim, teknoloji ve yenilik politikası’ olarak anılan bir politikadan sıkça söz edildiğini ve bu politikada amacın bilim ve teknolojiden sağlanan ekonomik ve toplumsal faydayı ‘istenen ölçüde’ çoğaltabilmek olduğunu bilirler. Bilim ve teknolojiden ekonomik ve toplumsal anlamda fayda sağlamak, bilimsel ve teknolojik bulguları,‘yenilik faaliyetleri’ denen bir dizi faaliyet sonucu, yeni ya da daha gelişkin ürünlere, üretim yöntemlerine ve yeni toplumsal hizmetlere dönüştürebilmek demektir. Sağlanan faydayı ‘istenen ölçüde’ çoğaltabilmekse, hem bilim ve teknolojiyi geliştirici faaliyetleri hem de yenilik faaliyetlerini, belirlenen ekonomik ve toplumsal hedefler doğrultusunda yönlendirebilmeyi gerektirir. ‘Bilim, teknoloji ve yenilik politikası’ bunu sağlamaya yarayan bir üçlü sarmal olarak düşünülebilir. ‘Bilim ve teknolojiden sağlanan ekonomik ve toplumsal faydayı istenen ölçüde çoğaltabilmek’ ilkin bir ‘bilim politikası’ olarak gündeme gelmiştir ve ilk örnek, Dr. Vannevar Bush’un ‘Science, the Endless Frontier’ başlıklı raporuyla Başkan Roosevelt’e sunduğu ‘bilim politikası’ tasarısıdır. O politikada amaç “kamu refâhı”nın sağlanmasıydı ve bunun için temel bilimsel araştırmaların devletçe desteklenmesi isteniyordu. Zaman içinde, kamu refâhını sağlamak için sâdece temel bilimsel araştırmaların desteklenmesinin yetmeyeceği görüldü. Belirlenen ekonomik ve toplumsal hedefleri gözeten bilimsel araştırmalara da önem verilmesi; ayrıca, teknoloji alanına ilişkin belli faaliyetlerin de desteklenmesi gerektiği anlaşıldı ve ortaya bir ikili sarmal çıktı: Bilim ve teknoloji politikaları... 1980’lerde, bilimsel ve teknolojik faaliyetlerin yanında, yenilik faaliyetlerinin de desteklenmesi ve yönlendirilmesi gerektiği noktasına gelindi ve sonuçta, bildiğimiz üçlü sarmalda karar kılındı: Bilim, teknoloji ve yenilik politikaları... Bugün dünya geneline bakıldığında da, ülkelerin söz konusu üç alana ilişkin politikalarını aynı sistemik bütünlük içinde ortaya koydukları görülmektedir. Bunun kanıtı da, OECD Science, Technology and Industry Outlook 2008’de “Main Trends in Science, Technology and Innovation Policy [Bilim, Teknoloji ve Yenilik Politikasında Ana Eğilimler]” bölüm başlığı altında verilen, çok sayıdaki ülkenin politika belgelerinin dökümüdür. Hatırlayacaksınız, bu ülkelerden 28’ine ait belge dökümünü bu köşede (CBT, 20/27 Şubat 6/13 Mart 2009) bilgilerinize sunmuştum. Türkiye’de de 1990’ların başından itibaren aynı politika yaklaşımının benimsendiği bilinir. Prof. Dr. Erol Taymaz (ODTÜ, İktisat Bölümü) 2001’de yayımlanan Ulusal Yenilik Sistemi adlı kitabında der ki: “Türkiye’nin uzun dönemde ekonomik gelişmesini sürdürebilmesi ve rekabet gücünü artırabilmesi için teknolojik yeteneğini hızla güçlendirmesi, teknolojik yenilikler ile üretkenlik artışı sağlaması ve teknoloji yoğun sanayilerin gelişmesiyle üretim ve ihracat yapısını teknoloji yoğun ürünlere dönüştürmesi gereklidir. ...böyle bir dönüşüm kendiliğinden gerçekleşmeyecektir. İmalat sanayiinin ve bir bütün olarak ekonominin teknoloji geliştirme ve özümleme kapasitesinin geliştirilebilmesi için net bir kalkınma stratejisine, kapsamlı sanayi, teknoloji ve yenilik politikalarına, etkin bir şekilde çalışan ulusal yenilik sistemine ihtiyaç vardır. ...Ulusal yenilik sisteminin kurulması özellikle TÜBİTAK tarafından 1990’larda gündeme getirilmiş ve sistemik bir yaklaşım benimsenmiştir. Bu doğrultuda BTYK aracılığıyla politika önerileri geliştirilmiş ve bu önerilerin bir kısmı uygulamaya konulmuştur. Bu uygulamaların en önemlilerinden biri, TÜBİTAKTİDEB (Teknoloji İzleme ve Değerlendirme Başkanlığı) ve TTGV (Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı) tarafından ARGE bağışları ve kredileri yoluyla ARGE faaliyetlerine destek olunmasıdır.” Dünyada ve Türkiye’de görülen durum bu ama, Sayın Türkcan kitabında galiba bize farklı bir şey söylüyor. Onun söylediklerini de gelecek hafta birlikte okuyup anlamaya çalışalım. J YEN B RLE ME “Dünya tarihinde kritik ekonomik değişiklikler yeni enerji rejimlerinin yeni iletişim rejimleriyle kaynaşması sonucu ortaya çıktı. Bu kaynaşma olduğu anda toplum tümüyle farklı bir şekilde yapılanma gösterir. Günümüzde de internet ve diğer küresel iletişim ağlarının insanlar tarafından tek tek kullanılabilmesi gibi yenilenebilir enerji şekilleri ademimerkeziyetçi bir enerji stratejisinin yayılmasına zemin hazırlayabilir. Gelecekte milyonlarca insanın evlerinde, ofislerinde, fabrikalarda enerjiyi hidrojen olarak depolayarak akıllı bir şebeke üzerinden paylaşması mümkün olabilir. Bu noktada herkes aynı soruyu soruyor: Uzun vadede yenilenebilir enerji dünyanın enerji gereksinimini karşılayabilecek mi? Şu anda büyük şirketlerin binlerce masaüstü bilgisayarını birleştirerek, varolan en güçlü merkezi bilgisayarlardan daha kapasiteli bir şebekeye sahip olmaları gibi, milyonlarca yerel yenilenebilir enerji üreticisi, potansiyel olarak, merkezi enerji şeklinden daha geniş bir ağa yayılmış bir enerji altyapısı oluşturabilirler. ÜÇÜNCÜ SANAY DEVR M N N DÖRT DAYANA I 1. Yenilenebilir Enerji: Güneş, rüzgâr, su, jeotermal, dalga ve biyokütle gibi yenilenebilri enerji formları. Avrupa Birliği 2050 yılında yenilenebilir enerji payının yüzde ellisininin yenilenebilir enerj, kaynaklarından karşılanmasını öngörüyor. 2. Her binan n enerji santrali gibi çal mas : Yenilenebilir enerji her yerde bulunduğu ve ye JEREMY RIFKIN KİM? Ekonomik Trendler Vakfı’nın başkanı. Bilimsel ve teknolojik değişikliklerin ekonomi, işgücü, toplum ve çevre üzerindeki etkileri üzerinde çok satan 17 kitabın yazarı. Kitapları bugüne dek 30’dan fazla dile çevrilmiş ve dünyadaki yüzlerce üniversite, şirket ve devlet kurumu tarafından başvuru kitabı olarak yararlanılıyor. En son kitapları Hidrojen Ekonomisi, Avrupa Rüyası, Çalışmanın Sonu ve Bitotek Yüzyılı. Şu anda Fransa Hükümeti’ne danışmanlık hizmeti veriyor. Ayrıca Almanya Başbakanı Angela Merkel, Portekiz Başbakanı Jose Socrates ve Slovenya Başbakanı’na ekonomi, iklim değişikliği ve enerji güvenliği konularında danışmanlık yapmış. Halihazırda Avrupa Komisyonu, Avrupa Parlamentosu bu konularda kendisine danışıyor. CBT 1156/ 6 15 Mayıs 2009