Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
OLGULARIN KÖKENLERİ: 5 HUKUK POLİTİKASI Piller Pilin gücü elektrik akımının farklı maddeler arasında yer değiştirme eğiliminden kaynaklanır. İtalyan bilim adamı Alessandro Volta 1799 yılının sonlarında ilk pili ürettiğinde tam da bu gücü eşelemeye çalışıyordu. Farklı tasarımları olmakla birlikte, pilin temel yapısında o gün bugündür pek bir değişiklik meydana geldiği söylenemez. Her pil iki elektrottan oluşur; bunlardan anot, negatif elektrik akımlı elektronları pozitif akımlı öteki elektrot olan katoda aktarmaya çalışır. Bu ikisini bir devre aracılığıyla birleştirdiğinizde elektronlar akışa geçer ve iş görür söz gelimi, ampulü yakar ya da diş fırçasını çalıştırır. Gelgelelim, salt elektronları bir maddeden ötekine taşımakla pek bir yere varılamaz: benzer elektrik akımları birbirlerini iterler ve daha çok elektronun bir araya gelmesini engellemeye başlamadan önce katotta ancak belli sayıda elektron toplanabilir. Meyve suyunun akmaya devam edebilmesi için pil katı, sıvı ya da jelatinimsi olabilen bir elektrolit aracılığıyla pozitif elektrik yüklü iyonları anottan katoda aktarmak suretiyle kendi içindeki elektrik akımlarını dengeler. Pilin çalışmasını sağlayan, yalnızca iyonların akmasına izin verip elektronları engelleyen, elektrolittir. Oysa dışarıdaki akım elektronların akmasına izin verirken iyonların akışını önler. Örneğin, cep telefonları ve dizüstü bilgisayarlarda kullanılan türde şarjlı lityumiyon bir pilde lityum atomlarıyla dolu grafit bir anot ile lityum bazlı bir maddeden yapılmış bir katot bulunur. İşlem sırasında anottaki lityum iyonları, elektrona dışarıdaki devreye elektronlar salarlar. Elektronlar buradan elektona daha fazla susamış olan katoda ulaşırlar. Elektronlardan arınan lityum atomları böylece pozitif yüklü iyonlara dönüşürler ve katotta biriken elektronların çekimine kapılıp elektrolit aracılığıyla akışa geçerler. İyonların devinimi elektrik yükleri arasındaki dengesizliği düzene sokar ve elektrik akımının, en azından anottaki lityum tükeninceye dek sürmesine olanak tanır. Pilin yeniden şarj edilmesi bu sürecin ters yönde işlemesine neden olur: iki elektrot arasına uygulanan bir voltaj elektronların (ve de lityum iyonlarının) grafitli yöne doğru yol almasına neden olur. Pile güç depolanmasıyla sonuçlanan bu süreç enerji açısından oldukça zorlu bir süreçtir. Bologna Üniversitesi bilim tarihi uzmanlarından Giuliano Pancaldi’ye göre, Volta ilk pilini geliştirirken torpil balığının elektrik üreten organlarının benzerini üretmeye çabalamaktaydı. Volta, bir olasılıkla, deneme yanılma yöntemini uygulayarak elektrolit olarak metal elektrodlar ve ıslak bir kartonda karar kıldı. O dönemde hiç kimse atomların, iyon ve elektronların varlığından haberdar değildi. Volta yaptığı pilde pozitif yüklü parçacıkların dışarıda hareket eden “elektrik akışkanın” ters yönünde hareket ettiğinin belki de bilincinde değildi. Pilin işleyişi konusunda uzmanların görüş birliğine ulaşmaları bir yüzyıl aldı. Kaynak: Scientific American, Eylül 2009 2009 ASTRONOMİ YILI Hayrettin Ökçesiz hayret@akdeniz.edu.tr İkinci Perde “Galileo Geceleri” hazırlıkları ile açılıyor Bu yıl iki büyük bilim adamının, Galileo ve Darwin’in yıldönümleri kutlanıyor. 2009 yılı Galileo Galilei’nin ilk kez teleskopla gökyüzüne bakmasının 400. yıldönümü olduğundan bütün dünyada Dünya Astronomi Yılı olarak kutlanıyor. Dünyada bu etkniliklerin önderliğini International Astronomical Union (IAU) ve UNESCO yapıyor. Türkiye’deki etkinlikleri de Türk Astronomi Derneği (TAD) duyuruyor ve koordine ediyor. Okulların ve üniversitelerin açılması ile etkinlikler yeniden hız kazanacak. Oyunun ikinci perdesi açılıyor. M. Ali Alpar –Türk Astronomi Derneği Başkanı Sabancı Üniversitesi Birinci Perdede neler oldu: Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) maddi desteği ile üniversitelere ve okullara 100 küçük teleskop ulaştırdık. Bağış olarak ya da kârsız ucuz fiyatlarla küçük teleskop teminini ve dağıtımını Türk Astronomi Derneği’ne destek olan Optronik AŞ. sağladı. Nisan’da “100 Saat Astronomi” projesi ile Türkiye’nin 18 ilinde gerçekleştirilen birçok etkinlikte çocuklar, annebabalar ve halk Galileo’nun kullandığına benzer basit teleskoplarla Ay’ın yüzeyini ve Satürn’ü gördüler. “Galileo Öğretmen Eğitimi Ağı”nı dünyada ilk başlatan ülkelerden biri olarak Ege Üniversitesi, Sabancı Üniversitesi ve Nesin Vakfı Matematik Köyü’nde (Şirince) gönüllü öğretmen eğitimi çalışmaları yaptık. Katılan gönüllülerin kendi çevrelerinde yeni etkinlikler yapmaları, yeni gönüllüler kazanmaları bekleniyor. Katkılarını sürdürenlere uluslararası Galileo Öğretmen Eğitimi sertifikaları vereceğiz. Milli Eğitim Bakanlığı ile bu programa öğretmen okulu öğrencilerinin ve gönüllü öğretmenlerin katılımı için temaslara başladık. TÜBİTAK destekli bir bilim ve toplum projesi ile Sabancı Üniversitesi’nde İstanbul çevresinden öğretmenlere 9 ay süren, ayda bir günlük çalıştaylarla eğitim verildi. Bu öğretmenlerin çoğu geçtiğimiz ağustos ayında Sabancı Üniversitesi’nde yaptığımız eğitim programı ile Galileo Öğretmen Eğitimi Ağı’na da adım attılar. Bu girişimler Sabancı Üniversitesi’nde Institute for Complex Adaptive Matter (ICAM) uluslararası araştırma ağının bilimtoplum ayağı ile Eğitim Reformu Girişimi tarafından destekleniyor. Yine geçen yaz İstanbul Kültür Üniversitesi amatörlere ve gönüllülere teleskop yapımı eğitimi verdi. Bu etkinlik 100 amatörün birer teleskop yapmaları ile sonuçlandı. Başka üniversite ve okullarımızda da irili ufaklı etkinlikler sürmekte. Üniversite astronomi kulüplerinin, amatör astronomların, Planetaryum kuran ve kurmak isteyen okulların, kurumların bir araya geldiği platformlar oluşturduk, onların birbirleriyle iletişim ağları oluşturmasını sağladık. Amatör astronomlarımız etkinliklere büyük destek verdiler. Müzelerimizde, okullarımızda irili ufaklı çeşitli boy ve biçimlerde “Dünya’dan Evren’e Bakış” sergisinin gerçekleşmesini sağladık. Bu sergi IAU tarafından seçilen, dünyanın en büyük teleskopları ve gözlem uyduları tarafından çekilmiş 100 fotoğraftan oluşuyor. Resimlerin Türkiye’de dağıtım sorumluluğunu alan TAD, sergi yapmak isteyen kurumlara bir protokol yaparak yüksek çözünürlükteki dijital resim dosyalarını bilimfında desteklenen bir uluslararası proje çerçevesinde Dünya’nın tabiat, tarih, kültür hazineleri ön planda olmak üzere alınan gökyüzü fotoğraflarından oluşuyor. OptronikTAD Amatör Astronomi Fotoğrafları yarışması sonuçlanacak. Türk Astronomi Derneği ve UNESCO Türkiye Milli Komisyonu Astronomi Kültür Mirası sel açıklamaların Türkçe çevirileri ile birlikte sağlıyor. Okullar konusunda bir ihtisas komisyonu kurbunları istedikleri boyutta bastırıp sergileyebilecekleri gibi en badular. Astronomi tarihimizle ilgili sit ve ucuz yol olarak doğrudan bilgisayar ekranı ve projeksiyonla Ali Kuşçu’nun mezarına, Takiyüddin’ öğrencilerine gösterebiliyorlar. in İstanbul Rasathanesine dikkat çeSergilere ve çevrelerinde çeşitli etkinliklere Ağrı, Ahi ken çalışmalar olacak. Evran (Kırşehir), Ankara, Atatürk, Anadolu, Boğaziçi, Çanakkale İkinci Perde Galileo Geceleri’yle 18 Mart, Çukurova, Ege, Erciyes, Erzincan, İstanbul, İTÜ, İKÜ, açılıyor: Şimdi tüm Dünya Galileo Kadir Has, Kafkas (Kars), Koç, Sabancı, Samsun 19 Mayıs, ODGeceleri’ne hazırlanıyor. DAY TÜ, Uludağ, Kastamonu üniversitelerinde meslektaşlarımız ve/ve2009’un yeni köşetaşı projesi Galileo ya öğrenciler destek verdiler. Gökbilim Forumu’nda yazan amatör astronomlar 100 Saat Astronomi günlerinde Geceleri, 2224 Ekim 2009 tarihleri OptronikTAD Amatör Astronomi Fotoğrafları yarışması Edirne’nin İpsala ilçesindeki 5 köyü ziyaret ederek 300’ü çocuklardan oluşan yaklaşık 500 arasında gerçekleşecek. Üç gece südüzenlendi, Türkiye’deki amatör astronomi fotoğrafçıları 1 kişiye Satürn’ü, Ay’ı ve Avcı takımyıldızını gösterdiler recek etkinliklerde dünyanın her taAralık’a kadar bu yarışmaya katılmaya çağrılıyor. rafındaki amatör ve profesyonel asTürkiye’nin önde gelen yayınevleri astronomi ve bilimle ilTürkiye’nin birçok yerinde çok sayıda okul, özellikle yatıtronomlar sokaklara çıkıp teleskoplarını gökyüzüne çevireceklı ilköğretim bölge okulları, bilim ve sanat merkezleri bu et gili kitapları Dünya Astronomi Yılı logosuyla yayımlamaya baş ler ve 400 sene önce Galileo’nun gözlediklerini halkla paylakinliklere katıldılar. Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı ve İLK ladılar. Bu yıl için özel yazılmış çocuk kitapları da yayımlandı. şacaklar. 2009’un Nisan ayında Dünya’da ve Türkiye’de büyük Işık kirliliğinin, yani yapay dış aydınlatmanın yerel çevreYAR ile işbirliği yaptık. katılımla yapılan 100 Saat Astronomi’nin başarısı ardından oluşye ve doğaya etkisi hakkında halkı bilinçlendirmek ve karanEtkinlikleri duyurmak için ilk başta Türksat desteği ile baturulmuş bu proje kapsamında mümkün olduğunca çok insana, sılıp dağıtılan Dünya Astronomi Yılı Türkiye broşürü ile yola lık gökyüzünün tüm dünyada giderek yitirilmesi gerçeğine da çocuklara ve annebabalara, Galileo’nunkilere benzeyen basit çıktık. Tüm etkinliklerin duyurulduğu Dünya Astronomi Yılı özel ha çok insanın dikkatini çekmek için düşünülmüş küresel pro teleskoplarla, akşam erken saatlerde gözlenmeye elverişli konumda web sitemizi (www.astronomi2009.org), Mart 2009 başından be jelere de Türkiye’den geniş katılım gerçekleşti. bulunacak olan Ay ve Jüpiter’in gösterilmesi hedefleniyor. 100 Bütün bu etkinlikleri yaparken amacımız sadece gökyüzüri yaklaşık 60 000 defa ziyaret edildi. Bu siteden eposta adreSaat Astronomi sırasında Türkiye’nin her tarafında düzenlensinizi girerek abone olabileceğiniz aylık elektronik bültenimiz nün güzelliğini insanlara göstermek değil. Gökyüzünü gözlemek miş etkinliklere binlerce insan katılmıştı. aslında her insanın kendi başına öğrenip yapabileceği en basit 1000 kişiye ulaşıyor. 400 yıl önce Galileo ilk kez teleskopla baktığında Jüpiter’in doğa gözlemi. Çocuklar kendi başlaetrafında dönen 4 uydu olduğunu keşfetmişti. Bu gözlem inrına doğayı gözleyerek öğrenebiliyorlar. Gökyüzündeki büyük dönmeyi bir iki saat içinde fark edebiliyorlar. Arkasından bunun Dünya’nın dönmesini yansıttığını öğrenebilirler. Ama eskiden insanlar dünyanın durduğunu “gökküre”nin dünya etrafında döndüğünü sanırlardı. Evrende ne olup bittiğini anlamak bilim sayesinde oluyor. Bu da özellikle Galileo’nun önemli rol oynadığı Bilimsel Devrimle, bilimin yönteminin gelişmesiyle başladı. İnsanlar ancak Galileo’nun teleskobu gibi teleskoplarla gökyüzüne bakıp mesela ba İTÜ Bilim Merkezi Dünya’dan Evren’e Bakış sergisi Bugün Aydın’ın Geyre köyünde bulunan ve aşk tanrıçası Afrodit’e adanmış Afrodisias zı nesnelerin Dünya’nın değil de kenti. Gökyüzünde Jüpiter, Samanyolumuzun muhteşem görüntüsüne eşlik ediyor. sanların evren görüşlerini temelden değiştirdi. Eskiler evrende Jüpiter’in etrafında döndüğünü kenFotoğraf TWAN grubunun Türk üyesi Tunç Tezel tarafından çekilmiştir. her şeyin Dünya’nın etrafında döndüğünü sanırlardı. Oysa şimdi gözleriyle gördüklerinde Kopernik di teleskopla bakınca kendi gözleriyle bazı şeylerin de Dünya’dan modelini kabul etmişlerdi. başka bir cismin etrafında döndüğünü görebiliyorlardı. 2009 Dünya Astronomi Yılı’nda Türkiye’de yapılacak etkinlikler önceden etkinlik@tad.org.tr daha da neler neler oldu. Burada zikadresine bildirilirse TAD’ın www.astronomi2009.org sitesinden redilen veya edilemeyen tüm etkinduyurulacak. Sonra da yaptığınız etkinlikleri fotoğraf ve izlelikleri düzenleyen ve katılan herkenimlerle duyurabilirsiniz. Küçük bir teleskobunuz varsa siz de sise teşekkürler. temizden alacağınız bilgilerle kendi çevreniz için Galileo Geceleri programı yapabilirsiniz. Web sitemizden “Galileo İKİNCİ PERDEDE NELER Geceleri” sizin şehrinize yakın yerlerde gerçekleşiyor mu öğreOLACAK ? nip çocuklarınızı alarak Jüpiter’in uydularını görmeye gidebiDünya’dan Evrene Bakış sergileri lirsiniz. Projenin uluslararası web sitesi http://www.galileanyeni yerlerde açılacak. Geceleyin nights.org/. Türkiye’de Galileo geceleri etkinliği düzenleyen herDünya (The World at Night kesi bu sayfanın sağındaki “register” bağlantısını kullanarak planTWAN) fotoğraf koleksiyonunu da lanan/yapılan etkinlikleri uluslar arası platformda da paylaşmaya 2009 yazında Kültür Üniversitesi tarafından gerçekleştirilen Amatör Teleskop Yapımı Türkiye’de sergilemek, yayımlamak çağırıyoruz. Çalıştayı’nda 100 adet teleskop yapıldı istiyoruz. Bu koleksiyon IAU tara İtalya’da kıyılardan içeriye sızabilen kaçaklara verilen addır clandestini… Avrupa Birliği Sahil Güvenliği “Frontex” uluslararası antlaşmalara, ABİnsan Hakları Konvasiyonu’na açık aykırılık içinde, helikopterleriyle bunların kırık dökük teknelerinin koordinatlarını bildirmek, kendi gemileriyle geriye püskürtmek işini üstlenmiş. Daha denizdeyken geriye, aslında açlıktan susuzluktan ölüme, göndermeye yardımcı oluyormuş. Clandestini Karaya ayak basabilenlerse Spartaküs’ün iki bin yıl sonraki candaşlarıdır sanki… Yoldaşları olamayacak denli korku ve bilisizlik, çaresizlik içerisinde İtalyan ekonomisine güç katıyorlar. Çalıştıkları bahçelerde, tarlalarda geceliyorlar, şehirliler gezintiye çıktıklarında gizleniyorlar, görülmemeye çalışıyorlar. Kendilerine dam kiralanmasını da kural koyucular yasaklamış. Geçen yıl yaklaşık yetmişbeşbinini sınır dışı etmişler. Bir milyon clandestini yaşıyor bu çizmede bu korkuyla. Rahip Carlo bunların Sicilya’dan ve İtalya’dan atılması durumunda güneyin, bu adanın ve nihayet kuzey doğunun endüstriyel ekonomisinin ciddi zararlar göreceğini söylüyor (A.Sorrento,“Moderne Sklaven” Frankfurter Rundschau, 8.10.2009.s.3) Ezilmesi, sindirilmesi, sömürülmesi en kolay bir köleler ordusunu AB kendi içinde yönetilebilir ölçülerde tutmaya çalışıyor. Bu yılın Nobel Tıp, Kimya ve Fizik ödüllerinin buluşlarıyla canlıların yaşlanmasının neredeyse durdurulmasının; yeni bir organik yapıya yaşam kazandırılmasının; bizim kendi beyinlerimizle bir ağ içerisinde çalışacak küresel olağanüstü bir süper organizmanın yaratılmasının bilgisine ulaşmanın kapısının aralandığını okuyoruz sağda, solda. Bilimkurguyla bilimin güncel gerçekliği iç içe geçmiş gibi görünüyor. “Transhuman”, “Posthuman” gibi kavramların anlam alanlarında düşünülüp söylenenlerin bu buluşlarla ilişkilendirilmesiyle çok farklı bir geleceğe ilk adımlarımızı attığımızı görüyoruz. Ölmeyeceğiz. Ölüm sağaltılabilecek… Ama bir şey bizim ruhumuzu daha çok çürütecek: Tahrip etmek! Ölmeyeceğiz, ama öldüreceğiz, yok edeceğiz, yıkacağız… Bu, bizim ardımızda bıraktığımız dünyadan geleceğe hep taşıyacağımız; daha korkunç boyutlara ulaştırarak taşıyacağımız bir insanlık durumu. Şimdi hiç ölmeyeceklerin daha korkunç öldürecekleri, yıkacakları, sömürecekleri bir küresel topluma doğru koşuyoruz. Nürnberg Şehrinin iki yılda bir verdiği uluslararası “İnsan Hakları Ödülü” törenine bu yıl da (4 Ekim’de), davetli olarak katılmak üzere bindiğim uçakta bir Alman “Bundesbank” yönetim kurulu üyesinin Türkler, Araplar hakkında daha sonra epeyce gürültü koparan sözlerini, o günün bir Alman gazetesinden sıcağı sıcağına okuduğumda bir an koyu bir karamsarlığa sürüklendim. Keşke hemen inebilseydim şu uçaktan diye geçirdim içimden. Ama ayrıca tam da bunun için Unesco’nun önderlik, Nürnberg’in ev sahipliği ettiği bir koalisyon’un; ırkçılığa, ayrımcılığa, aşağılamaya karşı farklı ülkelerden yüz üyeli bir şehirler koalisyonunun toplantısına da katılacaktım. Orada kaldığım birkaç gün içerisinde tüm ırkçılığın, ayrımcılığın büyüklü küçüklü kamalar gibi zihinlerimize çakılmış olduğunu tartışmaları izleyerek, yaparak gördüm. Bunlardan geçmiş, gelecek hiçbir çağ, hiçbir toplum, hiçbir insan arınmış değildi, olamayacaktı. Yapılacak şey, birbirimizi kendimize karşı korumaktı. Irkçılığa, ayrımcılığa karşı koru(n)mak yaşanan toprakların insanların vatanları olmasına izin vermekti aslında. Bir toprağın herkese vatan olması, oradaki insanların birbirlerine ait olması değil miydi? En acısı Nietzsche’nin bir şiirinde dediği gibidir: “Weh dem, der keine Heimat hat Vay haline vatanı olmayanın”. Bu yılki Nürnberg İnsan Hakları Ödülü İranlı bir avukata; havalimanında pasaportuna el konulduğu için törene gelemeyen bir insan hakları savunucusuna; Tahran’da “Evin” adlı bir cezaevinin de kendisine bir süre yurt olduğu Abdolfettah Soltani’ye verildi. Vay haline kendi vatanında bile vatansızın! Berlin’de kapsamlı bir “İnsan Hakları Enstitüsü” ve kütüphanesi kurmuş bir meslektaşımdan ABD’nin Bağdat’ta bir insan hakları kütüphanesi kuracağını öğrendim. Bundan daha kara bir kara mizah örneği olabilir miydi? “İnsan hakları” bizim sahip çıkamadığımızda sömürgenlerin yakıp yıkmak için kullandığı bir belagat konusu oluveriyor. Biz kendi şehirlerimizde bu kütüphaneleri kendimiz kurmalıyız. İnsan hakları ödüllerini önce biz kendi insanlarımıza vermeliyiz. Bu konuda her ülkeyle, her kentle, her insanla dayanışmalıyız. Vatansız kimsemiz kalmamalı. Yeryüzünde kimse clandestino olmak zorunda bırakılmamalı. “Felsefe Yazıları Dergisi – Baykuş”, “Felsefe ve Devrim”e odaklanmış bu son sayısında. Doğan Özlem’e ve Yayın Kurulu üyelerine teşekkürler! CBT 1179/8 23 Ekim 2009 CBT 1179/9 23 Ekim 2009