Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
POLİTİK BİLİM Aykut Göker http:/www.ınovasyon.org;hagoker@ttmail.com Açık Köşe ABD’nin izleyegeldiği bilim, teknoloji ve yenilik strateji ve politikalarında hiç değişmeyen maddeler var. Bugün konumuz o maddelerden biri... Küme Zekâsı (swarm intelligence) Bir canlı hayvan küme'sinin, belirli bir iç veya dış liderden komut almaksızın, ama yine de bir uyum içinde hareket edebilmesine genelde bu isim veriliyor. Aslında robot biliminde kullanım için geliştirilen bu kavramın en iyi örnekleri hayvanlar aleminde görüldüğü için de açıklaması hep hayvan toplulukları yoluyla yapılıyor[1]. Kuşlar, balıklar ve karıncalar bu örnekler içinde en iyileri. Tınaz Titiz Amerika’nın Yenilik Stratejisi... 20 Eylül’de, Beyaz Saray Başkanlık Ofisi’nce, ABD’nin izleyeceği yenilik stratejisini açıklayan bir belge (A Strategy for American Innovation: Driving Towards Sustainable Growth and Quality Jobs) yayımlandı. Ulusal Ekonomi Konseyi ile Bilim ve Teknoloji Politikası Ofisi’nce hazırlandığı anlaşılan bu belge aynı zamanda bir ‘Bilim ve Teknoloji Stratejisi’ de... Belgede yer alan stratejik hedeflerden biri, bana 1997’nin yine Eylül ayında, Başkanlık Bilim ve Teknoloji Politikası Ofisi’nce yayımlanan bir açıklamayı anımsattı. Bu açıklamada, ClintonGore yönetiminin izlediği Bilim ve Teknoloji Politikası sonucunda nelerin başarılabildiği anlatılıyordu. Açıklamanın ana maddeleri özetle şöyleydi: Özel sektörün yenilik faaliyet ve yatırımları için iş ortamı geliştirildi. Temel araştırmalara verilen Federal destek güçlendirildi. Ekonomik büyümeyi hızlandırmak ve yüksek ücretli işler yaratmak için Federal ARGE’de öncelik sivil teknolojilere verildi. Teknolojiden herkesin daha fazla yararlanabilmesi için, bütün çocuklarımıza ‘dünyaklâsında’ bir öğretim sağlanması ve işgücümüze, yaşam boyu katılma imkânını bulabileceği, verimli bir eğitim verilmesi yolunda adımlar atıldı. Savunma araştırmaları ve tedariki, Savunma Bakanlığı’nın öncülüğünde, çift amaçlı teknolojilere doğru yönlendirildi; ticarî teknolojilerde de sivil sanayileri güçlendirme yanında, eğer buna elverişliyse, askerî ihtiyaçları da karşılama amacı güdüldü. Ulusal Enformasyon Altyapısı için destek sağlandı ve teşvik edici bir ortam yaratıldı. Çevre koruma için ekonomik büyümeyi de teşvik edecek teknoloji stratejileri geliştirildi. Uzay programı yeniden düzenlendi. Bilim ve teknoloji alanındaki Federal faaliyetlerin verim ve etkinliğini artırmak için yeni düzenlemelere gidildi. Ekonomik büyümeyi destekleyen ticaret ve ihracat politikaları yürürlüğe kondu. Buradaki son madde dikkatimi çekmişti; yürürlüğe konan ‘ticaret ve ihracat politikaları’ nasıl bir şeydi ki, bilim ve teknoloji politikasının başarı hânesine yazılmıştı? Yanıt aynı maddede yer alan şu cümlede saklıydı: “Dünya ticaretinin daha serbest, daha âdil hâle gelmesini destekleyen ve ticaret engellerini kaldırarak, fikrî mülkiyet haklarının korunmasını güçlendirerek, Birleşik Devletler’in teknolojitabanlı sanayilerine fayda sağlayan bir GATT anlaşmasının Kongre’ce onaylanmış olması... Burada sözü edilen GATT anlaşması, bütün dünyada serbest ticaret normunu egemen kılmayı öngören ve ‘küreselleşme’ sürecinin hukukî zeminini oluşturan ‘Dünya Ticaret Örgütü Kuruluş Anlaşması’ydı. Demek ki, bir ülkenin ‘teknolojitabanlı sanayileri’nin (bunu ‘teknoloji üstünlüğüne sahip’ sanayiler olarak okuyabiliriz) dünya pazarlarında karşılarına çıkabilecek ulusal engelleri temizleyerek ihracatta önlerini açan bir uluslararası serbest ticaret anlaşması o ülkenin bilim ve teknoloji politikasının konusu olabiliyor ve böyle bir anlaşmanın kotarılması bu politikanın bir başarısı olarak sunulabiliyordu. Hatırlayacaksınız, ‘teknolojitabanlı sanayi’ fakiri Türkiye de bu anlaşmanın tarafları arasındaydı; TBMM 26.1.1995 tarih ve 4067 sayılı yasayla bu anlaşmayı onaylamıştı! Aradan tam 12 yıl geçtikten sonra bütün bunları niçin anımsadım? Amerika’nın 20 Eylül’de yayımlanan Yenilik Stratejisi’ndeki “Üretken Girişimciliği Tetiklemek için Rekabetçi Pazarların Geliştirilmesi”... ve “Amerika’nın İhracatının Yükseltilmesi”... başlığı altında geçen şu cümleden dolayı: “İhracat Amerikan ekonomisinin geleceğinde giderek önem kazanan kritik bir rol oynayacaktır ve Başkan’ın [Obama’nın] planları Amerikan üreticiler için [bütün dünyada] âdil ve açık pazarların varlığını güvence altına alacaktır.” Amerika’nın siyasetinde değişen bir şey yok. Bizim için de sorun yok; bizim pazarımız nasıl olsa herkese sonuna kadar açık! B CBT 1179/ 6 23 Ekim 2009 u zekâ türü aslında bazı alanlarda insanlar tarafından da kullanılıyor. Bir basketbol oyununda toplu hücum eden takımın oyuncuları bir kümedir ve hızlı hücum sırasında karşılarındaki savunmanın aldığı pozisyonlara göre ani kararlarla top kullanımının şeklini değiştirmektedirler. Bu esnada bir iç veya dış lider ne yapılacağını söylememekte, oyuncular uzun süre birlikte oynamanın yarattığı bir kolektif zekâ ile olabilecekleri tahmin edip küme içinde uygun yerlere doğru ani hareketler yapmaktadırlar. Diğer yandan, bu zekâ toplumsal yaşam alanlarında da kullanılmaktadır. Örneğin bir spor klübüne, bir siyasi partiye ya da bir ideolojiye sempati duyan gruplar herhangi bir liderden talimat almadan belirli bir eylemin içinde yer almakta, o eylemi destekleyecek yolda bireysel kararlar alabilmektedir. Bunun aksi de olabiliyor. Aynı toplumsal yaşam alanlarında, bu defa o alanların liderlerinden talimat alan kitleler birbirleriyle uyumlu hatta diğerinden çok daha uyumlu eylemler üretebilmektedir. Birinci tür kolektif eylemde lider, kitledeki bireylerdir. Her birey kendi özgür alanına müdahale ettirmeden kümenin ana amacı doğrultusunda gereken hareketlere karar verip uygulamaktadır. İkinci tür kolektif eylemde ise kişiler özgürlüklerinden vazgeçmekte, sadece talimatları uygulamaktadırlar. Hayvan kümelerinde her iki tip kolektif eyleme de rastlanmaktadır. Kırlangıçlar, yaban kazları, leylekler, balık sürüleri birinci türe örnektirler. Küme zekâsı tam olarak bunlar için kullanılabilir. Hayvanları dürten etki, ya genetik kodlarındaki talimatlar ya da sürünün diğer bireyleriyle uyum içinde olma konusundaki sezgileridir. Milyonlarca hayvandan oluşabilen kümenin her bir üyesi yakın çevresiyle uyum içinde olmaya ve içinde bulunduğu ortamın sürükleyiciliğine kendini bırakmış, kümenin yanlış bir iş yapmayacağına güvenmektedir. Bununla beraber bazı uçucu hayvanların biyolojik saatlerindeki bir genetik hata nedeniyle henüz uçamayacak durumda oldukları bir dönemde toplu olarak göç hareketine başladıkları ve yürümek zorunda kaldıkları hata peryodu boyunca vahşi hayvanlara hedef oldukları da biliniyor. Yani kümenin asla yanlış karar vermeyeceği garanti edilebilir bir olgu da değildir. İkinci tür kolektif eylemler ise sirklerde gruplar halinde gösteri yapan hayvanlarda söz konusudur. Bu durumdaki kolektif eylem ya korkuya (dayak, acı çektirme vb. yollarla) ya rüşvete (çok sevdiği bir yiyecekle ödüllendirme gibi) ya da çok sayıda tekrar yoluyla koşullandırmaya dayalıdır. (Okullarımızda uygulanan tekrar yöntemi B.F. Skinner adlı bir araştırmacının hayvanlar üzerinde yaptığı çok sayıdaki koşullandırma deneylerine dayanmaktadır.) Görüldüğü gibi iki tür eylem arasında dış görünüş benzerlikleri varsa da temel dürtüler tamamen farklıdır. Birinci türdekiler bireysel özgürlüklerinden vazgeçmeden bir uyum sergilemekte, ikinciler ise bunu korku ya da rüşvet karşılığında yapmaktadırlar ve bi reysel özgürlük söz konusu değildir. http://www.tinaztitiz.com/film.php?id='humanmobile.wmv' Küme zekâsı baskeboldan başka bir işe de yarar mı? Evet yarar, hem de çok. Bireysel özgürlüğüne, zihinsel bekaretine [2] düşkün insanların bir araya gelip bir liderden talimat almalarını beklemek gerçekçi değildir. O insanlar lidere saygı duyabilirler, ama yapılması gerekenlerin başkalarınca dikte edilmesinden hoşlanmazlar. General Patton'un bir sözü şöyle: "İnsanlara ne yapacağını söyleyin, nasıl yapılacağını kendilerine bırakın!" Burada "ne yapılacağı" ile kastedilen "vizyon"dur. Özgürlüğüne ve zihinsel bekaretine düşkün insanlar mutlaka birer vizyoner olmak zorunda değillerdir. Vizyoner nitelikli liderlerin ortaya koyacağı düşünceler bu insanların akıllarına yattığı (yani değer yargılarıyla bağdaştığı) takdirde o yönde hareket ederler; ama her biri kendi özgür iradesine göre seçtiği yoldan yürümek kaydıyla. Bu durumda bir dış göz tek tek bireylere bakarsa asker deyimiyle başıbozuk gibi görünebilirler. Ama tümüne bakıldığı zaman bir "Brownian motion" içinde bir vizyon doğrultusunda hareket ettikleri anlaşılır. Hatta bu türlü bir "Gevşek Bağlantılı Birliktelik", talimat ile idare edilene nazaran daha da etkilidir. Çünkü gevşek bağlantılı birlikteliğin dış etkilerle bozulması çok güç iken, diğeri yine talimat yoluyla işlevsiz kılınabilir. Peki bu süreç kendiliğinden oluşur mu? Ne yazık ki hayır. Bireysel özgürlüklerine düşkün insanların Gevşek Bağlantılı Birliktelik oluşturmaları süreci otomatik olamaz. En azından üç koşul var gibi görünüyor: 1. "Ne yapılacağını" (vizyon) ortaya koyabilecek lider(ler), 2. "Ne yapılacağı"nı, bireysel "nasıl yapılabilecek"lere çevirebilmek için gereken her tür çabayı (zihinsel, parasal, zamansal, bedensel vd) harcamaya istekli özgürlükçü insanların varlığı, 3. Bu insanların, kendini lider olarak lanse eden kişilerce ortaya atılabilecek vizyonlar içinde en işe yarayanları, en parlak olanlar içinden ayırabilecek sezgilere sahip olmaları. J. F. Kennedy'nin şu ünlü sözü özellikle son madde için bir açıklama niteliğindedir: "Her başkana yüzlerce parlak görünüşlü öneri getirilir. İyi başkan, bunlar içinden işe yarayanları seçebilendir." ANAHTAR SORU! Yukarıda sıralanan üç özelliğe (biri veya birkaçına) sahip kişiler nasıl bulunacaktır? Rastlantılar eğer şanslı iseniz bu tür kişileri karşınıza çıkarabilir. Tek yapmanız gereken, karşınıza çıkabilecek o kişilerin, sürekli şikâyet eden, eleştiren, ne olup bittiğini anlamaya çalışmadan boyuna ezberlerini benimsetmeye çalışan ama bir şey yapmaya, vermeye niyeti olmayan, böylece kurnazlık ederek hem gizlenen hem de kendini tatmin eden kalabalıklar arasında gözden kaçmamasına dikkat etmektir.