22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Zümrütten Akisler Salmonella'ya karşı yeni savaş Sdlmonelld baktenlerı ddrnara ulaştıklarındd damar cidarına yapışma ya da hareket etme olanağına sahıpleı. Amerikalı bilim adamlan şimdi bu süreç leri ayarlayan genı buldular journal of Bacteriology deıgisiııdeki raporda, bakterilerın yapışmasıru engelleyerek enfeksiyorüan onleyecek bir ilaç üretimi gundemde. Salmonella bakterüerinin ıki tur ipliksi uzantüa rı var. Fünbıia şeritleri hucrelerin yuzeylerine yapış ma, Flagellate uzantüan ıse hareket olanagıru verir leı. Her iki yapı da bagırsak enfeksiyonlannda önem li bir rnl oynar Baktenler bir yandan dışarı atümayı onlemek içın cidarlara yapışmak, bagışıklık sıstemıne yakalanmadan yaydnidk ıçin de hareket etmek zorundalar Bakterıde bu sureçleri ayarlayan gemn ışlevıni engelleyen bü etki maddesi, Salmonella bakterüerinin bagırsak hücrelerini islemesini dolayısıyla da enfeksiyonu onleyebilir Salmonella Typhimurium iyı temizlenmemış gıdalarla bdğırsak enfeksiyonuna neden olan turlerin başında gelir Bakteri kuçuk çocuklarda ve yaşlılarda olume de neden olabiliyor. A.M. Celal Şengör Bilimde AB.D.ve Türkiye Bu makalenin başlığı fareyle fili kıyaslamaya kalkışmak gibi gelebilir bazı okuyucularıma. Neden? Amerika'nın nüfusu bizim üç katımız diye mi, yoksa boyu bizimkinin yirmi katı diye mi? Küçücük Almanya Ikinci Dünya Savaşı'nı kıl payı kaybeüi, koca Amerika'yla Ingiliz Imparatorluğunu tir tir titretti. Demek üstünlük boyla bosla alakalı bir şey değil. Kişide nasıl akıl iri yarı bir kişiyle ufak tefek bir kişinin boyutlarına bağlı değilse, ülkeler için de aynı şey geçerli. Peki aramızdaki muazzam fark nereden kaynaklanıyor? Caltech'de geçirdiğim bir yılda bir kez daha uzun uzadıya bu soruyu düşündüm. Daha önce, öğrenciyken Amerika'da geçirdiğim sekiz yıl içinde bu soruyu şimdiki bakış açımdan soramamıştım, çünkü Türkiye'yi tanımıyordum. Amerika'ya Amerikan lisesinden mezun olmuş biri olarak gelmiştim. Şimdi ise arkamda yirmi yıllık bir Türkiye deneyimiyle geldim Amerika'ya. Buradaki bir yıllık gözlemlerimi, 1974982 yılları arasında edindiğim izlenimlerle birleştirince ortaya şu çıplak gerçek çıkıyor: Türkiye ile Amerlka arasında tek bir fark var: Insan faktörü. Amerika'nın iyi yetişmiş ehll insanları çok, Türkiye'ninkller İse çok, ama çok çok az. Bunun da tek bir nedeni var. Amerika'da ceza ve ödül slstemi saat glbl Işllyor, Türkiye'de İse hlç işlemiyor. Amerika'da çalışan, üreten ödüllendiriliyor, çalışmayan, üretmeyen ise cezalandırılıyor. Türkiye'de ise hiç farketmiyor. Amerika'da iş yapmak önemli, Türkiye'de ise göz boyamak. Türkiye'nin bu inanılması güç düşüklüğünün nedenleri de açık: 600 küsur yıl kul olmaya alışan bir toplum Amerika'da iş dan birey üretmek kolay değil. Türk inyapmak sanı tek bir kişinin malı olmuş hep: önemli, Sultan'ın. İyi yaşamak Sultan'a yaranmakla mümkün. Sultan'a yaranmak, Türkiye'de ise onun adamlarına yaranmakla. Adama yaranmanın nesnel kıstasları yok. göz boyamak Çalışkanlık, dalkavukluk, yağalık, uşaklıkhepsi aynı neticeyi doğurabiliyor. Yaranılacak kişi zeki ve bilgiliyse, üstelik düzgün bir kişiliğe sahipse, üstün meziyetlerle yaranmak mümkün. Ama, aptal, cahil ve ahlaksızsa, başka şekillerde gözüne girmek de mümkün. Nesnel bir kıstas hiçbir düzeyde olmadığından, bu iş padişaha kadar gidiyordu. Padişah, deli, rezil, ahlaksız mı? Buyrun Cinci Hocaların, Kösemlerin iktidarına. Padişah (veya anası) akıllı, bilgili, dürüst mü? Buyrun Köprülülerin. Büyük Reşit Paşaların, Âli Paşaların ülkesine. Kişinin öznel değerlendirmesi dışında nesnel bir kıstas olmayan bir toplumda hiçbir şey garanti değildir: Bu gibi yerlerde kişi yaşamını, rahatını ve ailesini akla gelebilecek her türlü tedbire baş vurarak korumaya çalışır. Bunu da aklı, bilgisi ve görgüsü yettiği kadar yapar. Osmanlı'nın her dönemde (sırf Kanuni'den sonra değil!) muazzam bir cahiller topluluğu olmasının tek nedeni bu sosyal yapıdır. Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk'ün tüm gayretlerine rağmen bu yapıyı tevarüs etmiştir. Türk üniversitesinde ders yerine 1930'lann bilgilerini (onu bile yarım yamalak) geveleyen 'hoca' ile bilimin ön saflannda bulunan gerçek profesör arasında üniversite açısmdan hiçbir fark yoktur. Her ikisi de profesördür. Her ikisi de aynı maaşa mahkumdur, her ikisi de aynı sosyal haklardan yararlanır, her ikisi de toplumda aynı ilgi ve 'saygıyı' görür (aslında artık her ikisi de pek saygı görmüyor ya!) Bazı üniversitelerimiz, tesadüfen oluşmuş bazı gelenekleri nedeniyle kaliteli hocalarına yapabildikleri kadar ayncalık yaparlar (bu konuda İTÜ bilhassa fevkalâde şâyanı takdir bir üniversitemizdir). Ama yapılabilen ayncalık pek sınırlıdır. Caltech'de profesör maaşları arasındaki fark ayda 20.000 dolara kadar varıyor. Evet iki kıdemli, tam profesör arasındaki aylık maaş FARKI! Biri yayın yapan, ödüller almış, konusunda saygın bir bilim adamı. Diğeri çok daha gariban, yılda ancak bir veya iki vasat yayını becerebilen bir tip. Yılda biriki vasat yayın, Caltech'de en gariban düzey. Türkiye'de bu gariban düzeyi yakalayın, TÜBİTAK Bilim Ödülü mutlaka er veya geç sizindir. Türkiye'nin Caltech'in en üst düzeyindekileh gibi insanları yok mu? Tabii ki var. Neredeler? Gerçekten bilim tutkunu olanlar ya Amerika'da ya da Avrupa'da sakindirler. Kaliteliler arasında bilim heyecanı çeşitli nedenlerle küllenmiş olanlar bilimden uzaklaşmış, kendilerine insan gibi bir gelir getirecek başka işlere dalmışlardır. 784/5 GENLERIN ÇOGU AKRABA Bir genin evrimi çogurüukla zaten varolan bir genin kopyalanmasıyla başlıyor. Farklı canlılann gen analizlerine dayanan bu teoriye göre gen kopyalanndan biri mutasyon yoluyla degiserek farklı Lşlevli bir gene donüşmekte. Amerikalı ve Çinli bilim adamlan bu tür sürecın somut bir örnegini Nature Genetics dergisinde sundular. Michigan Üniversitesi'nden Jianzhi Zhang ve Çin Bilimler Akademisi'ndeki meslektaşları Asya'da yaşayan bir maymun türünün genomunu incelediler. Bu maymun türu meyve ve bocek yerine daha çok yaprakla besleniyor Zhang'a göre yapraklar daha zor sindirildigınden, maymunlarda selulozu değerlendiren ve çoğalarak bu maddeyi sindiren bagırsak bakterileri mevcut. tnce bağırsaktakı bakterilerin RNA'ları (ribonukleik asit) RNase enzimi tarafından bölünmekte. Ortaya çıkan parçalar azot kaynagını oluştunıyorlar. Yaprakla beslenen maymunlar, diğerlerinden farklı olarak üa degişik RNase enzimini şifreleyen iki gene sahipler. Gen sekanslarıyla yapüan araştırmalar, bu genlerin, maymunlann diğer eski dünya maymunlarından ayrümadan once bir gen kopyasından urediklerini gostoriyor. Gen kopyalanndan biri degışmezken diğeri RNase lb enziminin oluşumunu sağlayacİk biçimde değişikliğe uğramış. Bilim adamlan bu maymunun ince bagırsagında diğer maymunlarda bulunmayan asitli bir ortam keşfettüer Bu durumda RNase lb enzimi, RNase 1 enzimine göre altı kez daha etkindi. Araştırmacılara göre maymunun ince bagırsagındaki asitli ortama uyum soz konusu ve genlerin kopyalanması maymunlann beslenme alışkanlıklanna bağlı olarak gerçekleşmişti. Maymunlann meyve yerine yaprakla beslenmeye başlamalan genetik degişimi mumkun kılmıstı. Fakat bu sefer de neden eski gen tipinin korunduğu sorusu akla geliyor ki Zhang burada RNase genlerinin farklı işlevleri olabilecegini tahmin ediyor. OTOLARA'KUVANTUM ATEŞLEME DUZENİ Amerikalı fızikçüer benzinli motorlardan çıkan egzozla beslenen bir lazer sayesinde motoru güçlendirebileceklennı açıkladı. Physical Revievv Letters dergisinde yayımlanan rapora göre süreç, klasik termodinamik yasasını çığnemiyor. Ancak "kuvantum ateşleme düzeninin" pratikte uygulanabılırligi henüz şupheli. Teksas'taki A&M Üniversitesi bilim adamlanndan Marlan Scully, termodinamik devre verimliliginin kuantum mekanigıyle yukseltilebilme olasüığını araştırdı. Basitleştirilmiş ben zın motoruna dayanan analizleri gerçektr > ie atüan egzozların lazer rezonans govücüine aktanlabilecegini gösterdı. Böylece lazer atomlan uyanlmakta ve atomlann taban haline dönüşmesi sırasında foton biçiminde ortaya çıkan enerji de devrenin randımanını yükseltiyor Benzinli motorlardaki 4 aşamalı klasik devre mekanizmasının son aşamasında kuantum ateşleme düzera devreye gırıyor, sogutulmus gazı sabit ısıda bir lazer rezonans gövdesinden geçirerek enerjısını artrıyor. Çalışmaları surpriz bir biçimde termik motorlann kuvantum mekanigiyle guçlendirebilecegini gösterdi. Mumyalara üçboyutlu bakış Yaklaşık olarak 1.Ö.800 yıllannda yaşadıgı bilinen Mısırh rahip Nesperenhub yeniden keşfedüıyor. Lahit içindeki mumyalan yeni geliştirdigi bir sistem sayesinde lahit kapagını bile kaldırmadan gorebilen eski Mısır uygarlıklan uzmanı John Taylor, modern bir bilgisayar tomografisiyle ışınlayarak elde ettıgı 1S00 optık kesiti üçboyutlu bir modelde birleştirmeyi başardı. "Ne eski rontgen qoruntuleriyle ne de mumyanm çözülmesiyle aynntüan bu kadar iyi görüyorduk, hatta birçok veri de kayboluyordu" dıyor Tayloı. Ozel bir yazılımla mumyanm içinde sanal bir gezı bile yapılabiliyor. Mısır rahibi Nesperenhub'un kafasının yanındaki bir golge daha onceki rontgen goıuntulerine göre kendi plasentası olarak yorumlanmıştı. Oysa yeni bilgisayar tomografisiyle yapüan ıncelemede bunun basit bir çomlek oldugu ortaya çıktı. Goruntuler buguııu kadar insanm en kesin anatomik atlasını sunan Vısıble Human Projesiyle karşüaşüıüabilecek kadar da kaliteli Nesperenhub'un kafatasında fark ettigi bir delik sayesinde rahibin ölüm nedenini de açıklayan Taylor şımdi Britısh Museum araştırmacüanyla birlikte rahibin geçmişini yeniden yorumlayacak. Çalışma, ziyaretçüere eski Mısırdaki yaşam hakkında ayrınülı bügiler verecegi gibi 70 gün kadar süren mumyalama ışlemı de dalıa iyi anlaşümasını da saglayacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle