Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
BİLİM D Ü N Y A S I N D A N KISA HABERLER Alkoliklerde genlerin etkisi Ömer Sarıcüar Ergenlik çağlarında siniıii, kolay arkadaşlık kuramayan, itici kişilerin 'alkolik kişilikleri' olabileceği belirtilmekte. Neandertal insanının Avrupalıların atası olmadığı kanıtlanınca, modern insanın 100 bin yıl önce Afrika'dan yayıldığı görüşü giderek kesinlik kazanıyor Kökenimiz Afrika İktldarsızlığı önleyen O raştırmalar sonucunda alkollzmi önleme olasılığı ortaya çıktığı gibi, şizofreni, depresyon gibi dayranış bozukluklarının tedavisinde de ilerleme kaydedilebileceği açıklandı. VVashington Üniversitesi'nde Profesör Robert Cloninger tarafından yürütülen çalışmalara çok sayıda psikolog ve genetik uzmanı da katıldı. Çalışmalarda en az iki çocuklu 177 alkolik aile düzenli olarak incelendi ve "garip davranışlar" adı verilen özelliklerin ebeveynlerden çocuklara geçtiği gözlemlendi. Araştırma sonuçlarına göre dört çe A julunduğu 1856 yılından itibaren kNeandertal insanı çok çeşitli ve 'yanlış şekillerde yorumlandı. Onu bulan işçiler bir ayı zannettiler, bilim adamları Moğolistan'dan gelen sakat bir adam olarak kabul ettiler. Bilim adamlarının diğer bir yanılgısı ise 30.000 yıl önce yok olan Neandertal insanlarını ilkel yaratıklar olarak görmeleriydi. Yeni buluntular bu tıknaz yapılı, kaslı insanların (1,60 m. boyunda 75 kg ağırlığında) ölülerini gömdüklerini, zayıfları koruduklarını, mamut kemiklerinden ev yaptıklannı ve kemik flütlerle müzik çaldıklarını ortaya koydu. Artık Neandertal insanının günümüz insanlarının atası olmadığı, insanlığın uzun evrimi içinde bir yan dal olduğu ortaya çıktı. Münihli araştırmacılar Neandertalin üst kol kemiğinden 3.5 gr'iık parça aldılar, Neandertal insanının genetik malzemesinin 1500 moleküllük kısmını yenıden elde ettiler ve Jurassic Park yöntemiyle bırleştirdiler. Mitokondriadan alınan DNA şifresinin çozulmesiyle pek çok özellik ortaya çıktı. Anne tarafından kalıtım yoluyla gelen bu genin mutasyon hızının hesaplanması ve yeni ile eski DNA'ların karşılaştırılmasıyla en son ortak atanın kaç nesil önce yaşadığı tespıt edildi. zellikle düz kasların kasılmasında rol oynayan bir hormon olan prostaglandın iktidarsızlık sorunundan şikâyet eden erkeklerin yeniden güç kazanmasını sağlayabilecek. Kaliforniya Üniversitesi nden bir ekip bu hormonu, yaşları 27 ile 88 arasında değişen ve ereksiyon sorunu olan 1511 erkeğin üretrasına aşıladı. Bu uygulamadan sonra hastaların yüzde 66'sı cinsel ilişkiye girebilecek yeterlilikte bir ereksiyon düzeyine kavuştu. Söz konusu tedavinin iktidarsızlığın kaynaklandığı nedenden bağımsız olarak etkili olabileceği belirlendi. Bugünkü insanın kökeni Afrika şit temel davranış biçimi genler aracılığı ile aktarılabiliyor. Bunlar "değişıklik arama", "zarar vermekten kaçınma", "ödüle bağımlılık" ve "kolay vazgeçmeme". Bu karakterlerin karışımı kişinin korku, kızgınlık gibi görünen davranış biçimlerini ortaya çıkartıyor. Alkolik kişilerde bu karışımın şu şekilde olduğu ileri sürülüyor: Çok yüksek seviyede "değişiklik arama ve "zarar vermekten kaçınma" ve düşük seviyede "ödüle bağımlılık." Bu karışım sonucu kişide düşünmeden hareket etme, gerçek ve hayalı tehlıkelerden korkmama ve diğerlerinin fikirlerine az değer verme gibi karakterler ortaya çıkıyor. Profesör Cloninger'in çalışma grubu 23 çift insan kromozomunda kişilik özellikjerinin katıhmlarını ortaya çıkarmak için 300 adet DNA marker (işaretleyiciDNA parçacığı) üzerinde çalışmışlar. Her temel karakterin kalıtımını izleyebilmek için 3 ila 9 arasında işaretleyiciye gerek olduğu bulundu. Çalışmaların detayları PerthAvustralya'da yapılacak olan genetik konferansında açıklayacak olan Profesör Cloninger genlerden gelen bu özelliklerin çevre ile etkilenerek yaşam şeklimizi etkilediğini belirtiyor. "Cell" dergisinde yayımlanan araştırma sonuçlarına göre Nean dertal ve günümüz insanlarının gelışme çizgısi 550.000 ile 690.000 yıl önce Afrıka'da ayrılıyor. 300.000 yıl önce büyük ihtimalle Avrupa'da Homo erectus'öan doğan Neandertal insanlarından geriye sadece kemikleri kaldı, genlerini de birlikte alıp yok oldular. Değişık kıtalarda yaşamakta olan değişik ırklardan 994 insanın DNA'sı ile 100.000 yaşındaki Neandertal insanının DNA'sının karşılaştırılmasında çok büyük farklılıklar tespıt edildi. Bu sonuçlar, modern insanın 100.000 yıl önce Afrika'dan çıkarak dünyaya yayıldığı Out of Africa teorisini güçlendiriyor. 250.000 yıl boyunca buzul çağındaki Avrupa'da yaşamayı başarabilen Neander tal insanının neden yok olduğu ise hâlâ sırrını korumakta. Acaba eski Avrupalılar Afrikalı göçmenler tarafından mı yok edildi? 60.000 yıl boyunca bu iki insan cinsi yan yana yaşadılar. Buyük ihtimalle birbirlerine karıştılar, ama evrim sırasında Neandertal insanının genetik kodları elımine oldu. Pek çok arkeolog, bu ıkı insan cinsinın bırbırleriyle savaşmadıklarına aksine ticaret yaptıklarına inanıyor. Bazı araştırmacıların görüşüne göre, Homo sap/ens'ın evrim sırasında hayatta kalabılmesinin nedeni, çocuk ölümlerının diğer cınse göre daha az olması. Yüzyıllar boyunca daha fazla çoğalarak yassı alınlı, tıknaz Neandertal insanlarını Avrupa ve Batı Asya'nın verimsız bolgelerine sürdüler ve zamanla bu insan cinsi açlık ve hastalıklarla yok oldu. Kaynak:Spiegel 29/1997 • yi bir insan kaynakları yöneticisinin I başlıca kaygısı üretimin verimli ol• ması amacıyla personelinin zihin sağlığım korumak olmalıdır. Ancak Montreal Üniversitesi'nden MarieClaire CarpentierRoy'nın da belirttiği gibi yönetimin kuralları dogrultusunda çalışanların istekleri göz ardı edilebiliyor. Roy'nın gözlemlerine göre, işyerindeki hiyerarşinin zorunlu kıldığı "daha çok iş yapma ve "iyi iş yapma" kurallarının yarattığı çelişki ve seçme şansının olmaması çalışanların saldırganlık, kahramanlık, kendini yadsıma, hiperaktivite ya da sendikalaşma gibi bireysel ya da toplu korunma stratejileri geliştırmelerine yol açıyor. Öte yandan, yöneticilerin uyguladıkları yöntemlerden bazıları bu stratejileri başarısızlığa uğrattığında çalışanlarda fiziksel ya da zihinsel bozukluklar meydana gelebiliyor. .Bürodaki delilik Enfeksiyonlap olduruyor D ünya Sağlık örgütü'nün son raporuna göre, 1996 yılında dünyada 52 milyondan fazla kişi öldü. Şunlar arasında 17 milyon kadarı parazitlerden ya da enfekslyonlardan kaynaklanan, 15 milyonu aşkın kişi ise dolaşımla ilgili hastalıklar sonucu öldü. 6 milyondan fazlasının ölüm nedeni kanser, yaklaşık olarak 3 milyonunun ise solunum yolları hastalıklarıydı. Sigara tiryakiliği ise 7.5 milyonun üzerinde insanın ölümünden sorumluydu. Science et Vie/ temmuz 97 Alev Kırım Çeviri: Anahid Hazaryan mesinin gerekliliğine dikkati çekiyor. Sinyal, hat keslciden ya da haritadan bir kere iletildiğinde, araba derhal yavaşlamak zorunda. Bunu gerçekleştirmenın en olası yolu, proje çalışanlarından Mark Fovvkes'a göre motorların ve vites kutularının denetlenmesınde kullanılan bilgisayarlardır. Sistemin, araçları ani frenle değil de, yavaş ama kesin biçimde yavaşlatma avantajı bulunmaktadır. Carsten'e göre sürücülerin hızlarının denetlenmesi yaşam kurtaracaktır, ancak bunun sürücülerin ruh yapılarına önemlı etkileri söz konusudur. Carsten'in Mühendislik ve Fızık Bilimleri Araştırma Konseyi için geçen yıl tamamladığı bir araştırma projesi, hız sınırlarına uymak zorunda bırakılan motorsiklet sürücülerinin şanslarını kavşaklarda deneyerek sınırlamanın getirdiği baskıya başkaldırma yolunu seçtiklerini göstermektedir. Bu durumda da risk hızdan değil de, diğer araçlarla olan ilişkilerde ortaya çıkmaktadır. Kaynak: New Scientist Oldurucu hıza sınırlama Hız sınırı getiren teknoloji geliştiriliyor G K udüs yakınlarındaki Aziz Stephen Manastırı, M.S. 500'lerde onbine yakın keşişin sığınma yeri idi. Geleneklere göre keşişler öldüklerinde, manastırın altındaki yeraltı kemerlerine gömülürdü ve çürüyen kemiklerin mahzenlerde toplanırdı. Notre Dame'dan bir antropolog olan Susan Sheridan bunlann içinden 6000 kadar kemiği incelediğinde, keşişlerin oldukça gürbüz ve sağlıklı insanlar oldukları sonucuna varmış; "Şimdiye kadar incelediğim en sağlıklı topluluktu, ortak sorunları olan mafsal iltihabı dışında" diyor . Dizkapağı kemikleri uyluklara fazla sürtünmekten parlak ve pürüzsüz bir biçim almıştı. Diz çökme sonucu görülen karakteristik pürüzlerdi bunlar. Gününnün büyük bölümünü diz çökmüş dua ederek geçiren bu keşişlerden biri yazdıklarında, kutsal bir mağaraya inen 18 basamağı ve her basamakta 100 kez tekrarladığı diz çökme ayinini anlatmış. (b.ç.) Keşişlerin meslek hastalığı elecek yüzyılın başında, Ingıltere'de, hız sıhırını aşmak, neredeyse olanaksız hale gelecek. önümüzdeki üç yıl içinde, devletin desteklediği araştırmacılar, sürücüleri de netim altında tutacak nitelikte arabalar yapmanın yolunu araştıracaklar. Geçtiğimiz günlerde başlatılan projenin başında Motor Sanayi Araştırma Birliği (MİRA) ve Leeds Üniversitesi Ulaşım Enstıtüsü bulunuyor. Ulaşım bölumünün parasal yönden desteklediği projenın kapsamı, hız sınırını sabitleştırici teknolojileri saptamak. Ayrıca, sürü cülerin ruh yapısının, bu önlemlerden nasıl etkileneceği de araştırılacak. Araştırmacılar, insanların ne oranda hız yaptıklarının denetlenebilmesi için ıkı ana yöntem üstünde çalışıyorlar. Birincısi, yol kenarlarına yerleştirilen hat ke sici iletilerden yararlanarak, araçlarda radyo alıcıları ya da kızılötesi ışık pulsları aracılığıyla iletişim sağlıyor. Bir araç. hız sınırının saatte 30 mil yani yaklaşık 48 kilometre olduğunu belirten bir ışareti geçtiğinde hat kesme iletisi arabayı derhal söz konusu hız sınırına getırıyor. Ikinci yöntem ise bu tür aygıtlann kullanımına gerek bırakmaksızın, hız denetleme mekanızmasının aracın ıçıne yerleştirilen sürücü sıstemler, dıjital haritalardan ve bu haritalara kodlanmış hız sınırlarından yararlanmakta. MİRA araştırmacısı Oliver Carsten'e göre bu hız sınırlarının belli sürelerle yeniden ayarlanması olanak dahilinde. Polısın, sıs ya da buzlanma gibi özel koşullarda belırledığı özel hız sınırları ise, küresel uydu odaklayıcılarınca yollanan sinyallerle değiştirilebıliyor. Ancak Carsten, bu sistemin çok güvenilir ve başka kişilerin üstünde değişıklik yapamayacağı biçimde geliştiril Feza Akça 5475