02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

I RMALARI IPI hemen her yerde daha az şiddetli bir dizi yanardağın patlaması sonucunda belirgin değişikliklerin meydana geldığı göze çarpıyor. Buradaki yanardağların çevrelerinde yeni lav akışları ve bunların oluşturduğu yepyeni ışık halkaları bulunuyor. Başka yerlerde daha önce hıçbır özelliği olmayan düzlüklerde yeni yanardağların boy gösterdiğine tanık olunuyor. Daha da garibi, lo üzerindeki en etkın yanardağlardan biri olan Prometheus'un yerinin Voyager uçuşlarından bu yana 75 kilometre daha Batı'ya sürüklenmiş olduğu görülüyor. Galileo'nun kızılötesı algıçları (detektör) lo üzerindeki yanardağların da yakından gözlenmelerine olanak tanıdı. Bu algıçlar lo üzerinde, sıcaklıkları az çok Dünya üzerindekiler kadar olan ancak dışarıya çok daha fazla ısı yayan, bir düzineyi aşkın lav kaynağı saptadı. Jüpiter'ın karanlık yüzünde, Galileo'nun elde ettiği gözle görülebilen kızılötesi görüntüler lo'yu parıltılı bir biçimde yansıtıyor. Bu, bir olçüde yanardağların ürettiği ısıdan, bir olçüde de lo çevresindeki renkli ışıkların oluşmasına yol açan plazmadan kaynaklanıyor. gen oluşu ise buzun bir su katmanı üzerinde yüzdüğünün bir göstergesi olabilir. Ne var ki, bu özelliklerın çoğu yüzeyin hemen altındaki buzun biraz daha sıcak ve yumuşak olması ve yalnızca zaman zaman meydana gelen yerel erimeler sonucunda oluşmuş da olabilir. Galileo görüntüleri kimi yerlerde çukurlar olduğunu gösterdiğine göre, yüzeyin bir bölümünde en azından 10 milyon yıl, belki de daha uzun bir süre bu lekelere neden olacak hiçbir yerbilimsel etkınlik yaşanmadı demektir. Böylesine uzun dönemli bir durgunlukla, yüzeyin hemen altında pusuya yatmış bir suyu bağdaştırmak pek de kolay olmasa gerek. En ilginç yüzey Jüpiter'in Okyanus olsun ya da olmasın, Europa Güneş Sisteminin öteki üyelerinde eşi benzeri olmayan bir yüzeye sahıp. Galileo verilerine göre, "çatlakların" büyük bir bölümü alçak ve çok düzenli kabarık çizgilerden oluşuyor. Bu çizgiler, şu ya da bu nedenle, genellikle kesişen demiryol larını andıran çiftlerden oluşuyor ve bunlar daha önceki çizgilere dolanıp karmaşık bir arapsaçına dönüşüyor. Başka yerlerde düzenli çizgiler yine dolambaçlı yığınlar oluşturuyor. Europa'nın yüzeyi bilim adamlarımn kafalarını kurcalarken, Ganymede'nin iç yapısı onları iyice şaşkına çeviriyor. Bu uydu Jüpiter'in saniyede 170 kilometre hızla yayılan uçsuz bucaksız manyetik alanı içine dalmış durumda. Şimdi Galileo bu uydunun kendisinden kaynaklanan bir manyetik alanı olduğunu belirti yor. Böylece, ilk kez bir manyetik alan içinde yer alan başka bir manyetik alana tanık olunuyor. Ganymede'nin yüzeyinde manyetik alan oldukça güçlübu güç dünya yüzeyinde olduğundan yüzde on daha fazla. Ganymede'nin iç yapısı ile ilgili daha ayrıntılı bilgiler bu uydunun çekim gücünün Galileo'nun yakın uçuşları sırasında izlediği yol üzerinde ne gibı etkiler yarattığı incelenerek elde edildi. Ganymede'nin yoğunluğu oldukça düşük olduğundan içi yarı yarıya kayalık ve buzdan oluşmuş olmalı. Galileo'nun elde ettiği görüntüler kayaların uydunun ortasında toplanmış olduğunu ortaya koyuyor. Bu da, Ganymede'nin bir zamanlar buzun yumuşamasına ya da erimesıne olanak verecek denli sıcak olduğu görüşünü akla getiriyor. Çekimle ilgili verıler de kayaların altında, manyetik alanın kaynağı olabilecek, küçük bir demir çekırdek olduğunu gösteriyor. Manyetik alanın en ilginç yönü, bunun bir olasılıkla Ganymede'nin ya buzun içindeki bir su katmanı, ya da olası demır çekirdekteki elektrık ıleten malzemenin şiddetli devinimine gerek duyması. Ancak bu devinimi yaratan ısının nereden geldiği henüz bilinmiyor. Ganymede, lo ve Europa'ya kıyasla Jüpiter'e daha uzak. Bu nedenle gezegenin çekim gücü çok daha az olduğu gibi uyduda ısı dalgalarına da pek sık rastlanmıyor. Europa'nın tersine, Ganymede'nin kraterli oluşu yüzeyinin birkaç milyar yıldır değişmediğini gösteriyor. Onca yıldır yüzeyde hiçbir değişim olmadığına göre içi hâlâ nasıl kıpır kıpır oluyor? İlginç bir olasılık Ganymede'nin yüzeyinin kaç yıllık olduğu konusunda yanılgıya düştüğümüz olabilir. Değişim sandığımızdan çok daha hızlı meydana gelmiş, kraterler son bir milyar yıl içinde oluşmuş olabilir. Jüpiter uydularının yörüngelerinde nasıl bir değişiklik olduğu ve bunlann birbirlerini nasıl etkilediği konusundaki kimi kuramlar yaklaşık bir milyar yıl önce lo ve Europa'nın çekim gücünün Ganymede'nin yörüngesini elipse dönüştürmüş olabileceğini savunuyor. Ganymede yörüngesi çevresinde dönerken Jüpiter'e olan uzaklığı da çarpıcı bir biçimde değişmiş, sonuçta çekim gücünde meydana gelen değişiklik de güçlü ısı dalgalanmalarına yol açmış olabilir. O zaman Ganymede'de yepyeni bir devinim süreci başlayarak ardından gücü şimdi bile duyumsanabilen manyetik bir alanın oluşmasına yetecek denli sıcak ve etkin bir iç yapıya bürünmüş olabilir. Peki, ya Ganymede'nin yüzeyi? Voyager görüntüleri buzdan oluşmuş son kerte kraterli bir yüzey sergiliyor. Galileo görüntüleri birbirlerine koşut buz çizgilerınin daha da ince paraUH çatlaklar En garip uydu Güneş Sisteminin en garip uydusuna bir ödül veriliyor olsaydı, adaylar arasında hiç kuşkusuz Europa da olurdu. Yeryüzünden gerçekleştirılen tayf çözümlemeleri bu uydunun suyun donmasından oluşan parlak bir yüzeye sahıp olduğunu ortaya koyuyor. Europa'nın yoğunluğunun çok yüksek olduğu, bu nedenle özünu oluşturan maddenin buzdan çok daha ağır bir madde olması gerektıği de biliniyor. Voyager'ın elde ettiği görüntülerde, buzlu yüzeyin pürüzsüz olmasına karşın, üzerinin. tıpkı bir yumurta kabuğu gibi çatlaklarla örtülü olduğunu göstermekteydı. Insanın kafasını en çok karıştıran ıse, Europa yüzeyinin kraterlerden yoksun olduğu, buzun devinimıyle bunların zamanla ortadan silindikleri izlenimini vermesiydi. O zaman, Europa'nın buzun altında kalan kesimi yerbilimsel açıdan acaba canlı bir yapıya mı sahipti? Acaba birkaç kilometre aşağıda buzlar eriyerek, belki de yaşam belirtileri taşıyan, sıcak bir okyanusa mı dönüşmüştü? Galileo görüntüleri yepyeni görüşlerin ortaya atılmasını da körüklemış oldu. Bu görüntüler uydu yüzeyindeki kimi çatlakların kenarlarının yumuşak ve koyu, kimilerınin ise koyu noktalarla kaplı olduğunu ortaya koyuyor. Bu koyu lekeler, çatlaklardan sızarak gelen alttakı bir okyanusun kirli sularmdan oluşmuş olabilir. Başka yerlerde donmuş su akıntıları olabilecek pürüzsüz bölümler göze çarparken, yer yer belirgin çatlaklar ve bunların arasındaki boşlukları dolduran daha koyu buz parçalarına tanık olunuyor. Yüzeyin büyük bir çoğunluğu çukurlardan yoksun olduğundan, bu etkinliklerin bir bölümünün çok yakın bir geçmışte meydana geldiği sanılıyor. Yüzeyin bu denli devin Europa'nm çatlakları alttaki bir okyanusun göstergesi olabilir. Öte yandan Caliisso'nun kabarık çizgileh yıpranmış krateriere ait olabilir. Ganymede'nin yivleri yerbilimsel çatlakların oluşumudur. dan meydana geldiğini gösteriyor. Bu yoğun çatlakların gerçek yapısı hâlâ tam olarak bilinmiyor. Daha eski çatlakların bir bölümü, bir olasılıkla içerden sızan suyun sonucunda meydana gelen yeni ve daha pürüzsüz bir yüzey tarafından silinip yok edılmiş. Ganymede'nin yüzeyi ile ilgili daha ince ayrıntılar Galileo'nun ışın çözümleyen aygıtları sayesinde elde edildi. Bu aygıtlar uydunun kutuplarına yakın yerlerde ozon izlerine rastladığı gibi, donmuş karbondioksit ve uydudan sızan hidrojen belirtilerine de rastladı. Kısacası, Ganymede giderek sanıldığından çok daha renkli ve karmaşık bir evrene dönüşüyor. leri silip yok ediyor. Ne var ki, yüzeyi sürekli olarak neyin çalkaladığı konusunda hiçbir şey bilinmiyor. Callisto ve öteki uyduların daha da iyi bir görüntüsü Galileo'nun görevini '97 yılının kasım ayında tamamlamasından önce elde edilecek. Europa'ya gerçekleştirileçek son bir yakın uçuşla göreve son verilecek. Ancak Galileo'nun araştırmaları iki yıl daha sürdürmesi konusundaki tasarı şimdiden gündemde. Her şey yolunda giderse, Galileo serüveni lo'ya yapılacak bir yakın uçuşla 1999 yılının sonlarında noktalanacak. Elde edilecek veriler Jüpiter'in uydularının neden bu denli garip olduğu konusuna ışık tutacak. Belki de ısı dalgalanmaları bunun en temel etmeni olarak ortaya çıkacak. Jüpiter'e en yakın olan lo'yu neredeyse kavurarak kükürtlü yanardağlarla örtülü bir evrene dönüştüren bu ısı dalgaları daha uzaktaki Europa'yı sıyırıp geçerek buzlu yüzeyinin yumuşamasınave belki de altta olası bir okyanusun oıluşmasına neden oldu. Europa'nın az ötesindeki Ganymede'ye belki bir zamanlar bir ısı dalgası yayarak yüzeyinin yeniden biçimlenmesine ve manyetik alanının oluşmasına yol açtı. El değmemiş tek uydu ise, çok uzaklardaki Callisto oldu. Rita Urgan New. Sclentist Nisan 1997 Karanlık buzlu yüzey lo, Europa ve Ganymede'nin canlı ve farklılık gösteren yerbilimsel etkinliklerine karşın, Calllsto'da hemen hemen hiçbir yerbilimsel etkinliğe rastlanmıyor. Voyager'ın elde ettiği görüntüler bu uydunun karanlık buzlu yüzeyinin kraterlerle kaplı olduğunu gösteriyor. Garip bir biçimde, çok daha ayrıntılı Galileo görüntüleri ise kraterlerin çok seyrek olduğunu ortaya koyuyor. Eski ve yıpranmış kraterlerin, dümdüz koyu renkli bir katmandan çıktıkları görülüyor. O halde, ya bu koyu katmah kraterlerden çok daha yeni, ya da daha güçlü bir olasılıkla, sürekli devinim i^nde olduğundan küçük krater 528 7
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle