Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
B İ L İ M O Ü N Y A S I N D A N KISA H A B E R L E R Obupluğa çare mi? Japonlar, laboratuvarda yuvarlak şimşek ürettiklerini belirtti... ew York kenti üzerinde gökgürültüleri patlıyordu. Bu sırada New | York'tan Eastern Aırlınes'ın 539 sayılı uçağı VVashington'a doğru havalandı. Henüz 15 dakıka olmamıştı kı uçak içinde bir patlama ıle yolcular telaşlandı. Bir Ingiliz ünıversitesınde elektronik profesörü olan Roger Jennison, 25 Mart 1963 tarihinde olan bu olayı Nature dergisinde şöyle anlatacaktı: "Kabin birden bıre müthış aydınlandı. Uçak havada bir elektrik boşalımının ortasına düşmüştü. Işte tam bu sırada inanılmaz bir şey oldu: Bir top gibi yıldırım jetın metal gövdesinin ıçine giriyordu. Bir küçük kavun büyüklüğünde ışıktan bır top pilot kabininden içeri dışarı yolcuların bulunduğu kabine doğru geldi, ayaklarıma yarım metre mesafeden koridordan geçti ve tuvalette patladı. Normal dışı olarak görülen bu olaya, yine Nature dergisinde 1996 sonbaharında bir açıklama yayımlandı. Ispanyol parçacık rizikçisi Antonio Ranada (Madrit Ünıversıtesi) doğada top biçimli şimşeklerin olabileceğine inanmakta. Bunun bilimsel olarak da kanıtladığını söylüyor. Ranada görüşlerini geçen yılın başlarında laboratuvarda yuvarlak yıldırım ürettiklerini açıklayan iki Japon'un çalış malarına dayandırıyor. Japon araştırmacılar, top biçimli yıldırımları metal bir kab içinde ürettiler, yıldırımlar, keramik duvardan öteye geçebiliyorlardı. Yuvarlak yıldırımlar olayına birçok kez tanık olundu. Berlin'de bır aıle de şıddetli gökgürültüleri ve şimşeklerin ardından, evlerınden ıçerı bir top gibi yıldırım düştüğünü açıklamışlar ancak buna bir bilimsel açıklama getirilememıştı. Top yıldırımların tarihı oldukça eskı. 1839 yılında da ünlü elektrik araştırmacısı Michael Faraday bu yürüyen yuvarlak yıldırım olayını çözdüğünü açıklamıştı. Ona göre, çok parlak bir ışık etkısı algılamayı aldatabilirdi. Gözde, sankı yüzen ışık topları olarak gözükebilirdı. Tabii insanlar Faraday'a ınanmak yerıne bu ilginç olayı cadılara, şeytanlara ve uzaylılara mal etmeyı daha çok tercıh ettiler. Ancak bılim adamları fantazıden çok olayın gerçek yüzünü araştırmadan gerı durmadılar. Ünlu atom fızikçisi Niels Bohr bile bir top yıldırım gördüğünü söylemıştı. Ancak uzun süre, bu topların ışık güçlerini nereden aldıkları ve nasıl top halinde bulunduğunu açıklayabılen kımse yoktu. Bazıları, bu topların, yıldırımın çarptığı kuşlar olduğunu ve bunların yavaşça yanarak yeryüzüne düştüğünü ileri sürüyordu. Kimileri anti maddeden, kimılerı kuvantum fiziğinden, kımılerı çekirdeğin kendiliğınden parçalanmasından bahsediyordu! İkı Japon fizikçi, YoshiHiko Ohtsuki ile Hideo Ofuruten'in laboratuvarda gerçekleştirdikleri ve video filme aldıkları yapay top yıldırımlar şaşkınlık yarattı. Peki bu yuvarlak yıldırımların bu olağanüsütü güçleri nereden ileri geliyor? Şlmdi Ispanyol fizikçi Ranada buna bir açıklama getirdiğini belirtiyor: Bu yıldırımlar aslında düzgün yollarından sap mış normal yıldırımlardır. Onların elektreo manyetik alanları (Ki normal durum Yıldırımın top biçimlisi olur mu? (ilim adamları son 1,5 yıl içinde jüçüncü kez, insan ve hayvanlar"da oburluğu, veya açlığı dızginleyecek bir beyin hormonu daha bulduklarını açıkladı. Science dergısınde yayımlanan habere göre, La Jolla'daki Scripp Enstitüsünde, Leptin ve GLP1 hormonu bulundu. önceki yıl bulunan Urocortin hormonunun milyarda on gramının bile bütün açlık duygusunu unutturduğu görüldü. Deneylerde aç fareler saatlerce yiyeceklerin yüzune bıle bakmadılar. Keşfedilen her üç beyin hormonunun açlık duygusunun yönetiminde birlikte hareket edip etmedikleri ise henüz bilinmıyor. Amerikalı araştırmacılar, Urocortin etkin maddeli açlığı dizginleyecek bır ilacın bir kaç yıl içinde piyasaya çıkabileceğine işaret ediyorlar. larda bu alanlar yüklü bulutlardaki elektrik akımlarını toprağa yöneltirler) yumak şeklinde biribirine kanşıyor, sarmaş dolaş oluyor ve yuvarlak hale geliyorlar. Böylece "elektro manyetik düğümler", inmateriell, engelleri aşan enerji demetleri oluşuyor. Bu kuyvet topları çevlerindeki gazları da kendilerine çekıyor, öyle ki 30 bın santigrat sıcaklığa ulaşıyor ve ışık saçmaya başlıyorlar... vrupa ve ABD'de bulunan ve bir pterozora ait olduğu sanılan izlerin bu soyu tükenmiş uçan sürüngenın karada nasıl yürüdüğü konusuna ışık tutması beklenıyor. Ikinci zaman katmanlarında fosıl olarak bulunan bu canlının kuşlar gibı ikı ayak ustünde mı, yoksa yarasalar gibi dört ayak üstünde mi yürüdükleri konusunda eskıvarlıkbılımcıler (paleontolog) yıllardır farklı görüşler ileri süruyorlar. Kolorado ilnıversıtesi'nden Martin Lockley, Fransa ve ABD'nın batısında bulunan ve üzerinde hem ön hem arka ayakların olduğu izlerın resımlerını sundu. Fotoğrafı çekilen izler 214 santımetre uzunluğunda idi ve pterozorun üç parmaklı elleriyle beş parmaklı ayakları açıkça görülebiliyordu. Bir tek parmağa bağlı zardan bır kanatla uçtuğu sanılan bu tür sürüngenlerin kanat açıklığının sekız metreyı bulduğunu belırtiyor. Deniz ya da göl kıyılarındakı çamurlu toprak üzerine bırakılmış olan izlerde, ön bacakların arka bacaklara kıyasla toprağa daha çok gömülmüş olduğu dikkat çekıyor. Pterozorların nasıl yürüdükleri sorusu bugüne dek gızıni koruyan sorulardan bır tanesı olmuştur. Bu canlılar kendı güçleriyle uçabilen ve dinozorlarla aynı dönemde yaşamış olan ilk omurgalılardan sayılıyor. Ancak dinozorlardan farklı olan bu canlıların nasıl olup da uzamaya başladıkları ve öteki sürüngenlerle aralarında ne gibı bir ilinti olduğu konusu henüz bilinmiyor. Pterozorların kanatları daha uzun olan dördüncü parmağa bağhydı, ama kuşlardan farklı olarak, elleri pençeliydi. Bedenlerine çok yakın olan bu uzun parmağı bükemediklerinden bu canlıların karada oldukça güçlük çektikleri sanılıyor. Toplantıdaki ötekı bilim adamları da Lockley'nin görüşlerine katılıyor. Bristol Ünıversitesi'nden Davıd Unwin, ön ve arka bacaklar arasındaki bağın gerek pterozorlar gerek yarasaları büyük ölçüde engellediğine, bu nedenle söz konusu canlıların ıki ayak üzerinde yürümelerinin çok güç olacağına parmak basıyor. Rita Urgan Parmakları üzerinde üü yürüyen pterozor A ! '( j Küre biçimindeki şimşek 19. Yüzyılda bu şekilde çiziliyor ve kötü ruhların çılgınlığı olarak nitelendlrillyordu. Ağustos böceği ve insan > f { > ABD'nin en büyük ve en guçlü teleskobu en geç 1997 yılı sonunda çalışmaya başlayacak. Vtfilliam HobbyRobert Eberly Teleskobu Teksas'taki Davis Dağları'ndaki Mc Donalds gözlemevınde bulunuyor. 13.5 mılyon dolara mal olan teleskop dünyanın en büyük ve en ucuz teleskobu. 91 altıgen parçadan oluşan 11 metrelik ana aynası ucuz olmasındakı en büyük etken. Aynanın tek tek parçalardan üretilmesi, tek parçadan üretilmesinden daha ucu mal oluyor. Proje sorumlusu Thomas Besring teleskobun, ziyaretçi salonuna konularak kamuya açık olacağını bildirdi. Dünyamn en büyük ve en ucuz teleskobu ğustos böceği de insanlarda varolan çok temel bir özelliğe sahıp: Ses tonlarını birbirinden ayırtedebiliyor ve böylece dostu ile düşmanının kım olduğunu ayırt edebıliyor. İnsanlarda tondakı farklılıklardan yola çıkarak dili, yani konuşulanı anlayabilmektedirler. Cornell Üniversitesi (NY, ABD) araştırmacıları ağıstos böceklerının ses sinyalinin frekansına göre kategorik olarak karar verdiklerini buldular. 16 kilohertzin altındaki frekansdaki seslerı kendilerine dost buluyor ve ağıstos böceği şarkısı olarak algılıyor. 16 kilohertzin üstündeki sesleri ise düşman sesi olarak algılayıp kaçıyorlar. A 5745