24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

T A R T I Ş M A E D İ TÖRE M E K T U P A.M.C. Şeııgrir* kayın Cem Somel Cumhuri Bilim Teknik'ın 504. 'sayısında yayımlanan mektubunda, benim aynı derginin 500. sayısı için yazdığım "Popüler Bilim ve Gerçek" baş lıklı yazımdaki bazı saptamalarımı doğru bulmuyor. Hem Ikinci Dünya Savaşı'na katılan ülkelerin tamamında hern de savaştan sonra totaliter rejimlerle yönetilen ülkelerde 100 milyondan fazla insanın en fecî şartlar altında katledilmesinin sorumlusunu "bilimden kopan kütlelerin aralarında varoluşçuluk gibi felsefî cereyanların da bulunduğu sübjektif, akıldışı inanç ve yöntemlerie yönetilmeleridir" diye belirlemiş olmamı eleştiriyor ve. 1) Fennin ürünlerinin ne şekilde kullanılacağına kendisinin karar veremeyeceğini, çünkü bunun değer yargılarına başvurmayı gerektirdiğini; 2) Varoluşçuluk gibi felsefelerin insanlara fenni kullanırken ahlâki sorumluluklarını hatırlattığı için faydalı olduklarını ve 3) Felsefenin akıl dışı olmadığını ileri sürüyor. Hiçbirine katılmadığım bu ıddiaları aşağıda tek tek tartışacağım. S T N E E A Y T 0 (ama bazan oluyor) Felsefe akıldışı olmamalıdır retilerini yeterli bulmayıp, felsefenin aslında "iyi insan" yaratmaya uğraşmasını, gökleri bırakıp insana dönrnesini sağlık vermesinin, kendisini, lyonyalıların eleştirdiği fevkalâde öznel bir tanrı ve ona bağlı öznel "iyi" kavramlarına; kendisinden yalnız bir nesil sonra öğrencilerinin en yeteneklısı olan Eflâtun'u da bu kav ramlar kılavuzluğunda totaliter bir devlet modeline götürdüğünü yazmıştım. Bu şekilde Sokrat fen temelli felsefeye sırt çevirerek kendi yurdunda, arzusunun tam tersıne, hürriyetin, demokrasinin, insan haklarının ve bilimin boğazlanması için gerekli alt yapıyı oluşturmuş oluyordu. Sokrat'ı bu şekilde raydan çıbulmuştur. Ancak bu taysiye dahî şu örnekte görülebileceği gibi akılcı eleştiriye açıktır: Hemen her ebeveyn evlâdı için canını fedâya hazırdır. Hayvanlar âleminden de sayısız örneklerini bildiğimiz ve diğerkâmlık (=altruism) diye tanınan bu davranış!) doğal seçmenin mekanizrîialarından biri olarak daha Darwin tarafından Türlehn Kökeni adlı ölümsüz eserinin ilk baskısında farkedilmişti6. Şimdi bu tedakârlığı yapmaktan kaçınan bir anne veya babayı buna zorlayan bir bireyi düşününüz. Bu birey aynı şartlar altında her ne kadar kendi ölmeyi istese de, bir başkasına bunu zorla yaptırtmaya kalkarsa, ekseri uygar kanunlar kendisini katle teşebbüsten suçlayarak cezalandırırlar. Bu kanunlar toplumdan çok bireyi ilgilendiren bu gibi durumlarda seçme hakkını bıreye bırakmanın toplum sağlığı yönünden daha uygun olacağı inancıyla vazedilmişlerdir. Aynı akılcı tutum kız arkadaşıyla, hattâ eşiyle el ele tutuşarak yürüyen bir insana onu (ve toplumu!) günahtan korumak amacıyla saldıran bir köktendinci fanatiği de suçlu sayar. Buraya kadar anlattıklarımdan şu çıkmaktadır: Hem doğa bilimleri hem de serbest, demokratik toplum düzenleri, aynı eleştirel akli temel üzerinde yükselmektedırler. Şimdi sıra şu soruya gelmiştir: Acaba gerçekten Sayın Somel'in ıddıa ettiği gibi varoluşçuluk gibi felsefeler insanlara fenni kullanırken ahlâki sorumluluklarını hatırlatmakta mıdırlar ve bu nodenle faydalı mıdırlar? 1) Fennin değer yargıları olmadıgı ıddıasının, fen bilimlerinin en temel yöntemleriyle çeliştiği kanısındayım. Şöyle ki, fen doğruyu arar ve doğru ile çelişen tüm ifâdeleri bünyesinden temizlemeye gayret eder. Burada fennin doğru yanlış ikilisinden doğruyu tercih etmesinin tek nedenı, kendı amacı olan evrenı anlamak amacına ancak bu şekilde varabileceği konusunda fenciler arasında kesin bir uzlaşma bulunmasıdır. Fenci bazan da doğruluğundan emin olmadığı, ancak bir başka doğrunun aranmasında vâsıta görevi görebilecek (="heuristic") varsayımların kullanılmasını, bunun böyle olduğunun belirtilmesi şartıyla, kabul eder. Fen bilimlerıni kendine temel alan mühendis ise, bazan genel doğruluğu olmadığı halde herhangi bir münferit problemde doğru veya hattâ yalnızca dogruya yaklaşık cevaplar veren varsayımları da kullanır (ör. Newton yasaları). Karmaşık bir entegral problemiyle karşılaşan matematikçi bunu totolojik olarak daha ufak fakat degişik problemlere bö ler ve bu suretle çözer. Bütün bu işlemler fencinin kullandığı tercihlerdir ve hepsi bir değer yargısına göre yapılır. Şimdi yukarıdaki paragrafta söylenenlere şu ıtıraz yapılabılır: Pekı bu değer yargılarının iyi ve kötüyü ayırmakta bize ne yardımı olacaktır? Toplum hayatına bunlar nasıl uygulanacaktır? Bilhassa köktendincilerin akla saldırmak için en çok tercih ettiklerı yollardan biri "akıl iyi hoş da, ahlâk sorununu nasıl çözeceğız?" sorusunu ileri sürmektır. Bu soruların tamamına cevap vermeye, felsefe tarihinin ilk başlarından çok trajik bir örnek sunmakla başlayayım. Sayın Nilüfer Göle'nin bir sözüne cevaben kaleme almış olduğum "Sosyal Bilimciler ve Doğa Bilimi Yöntemi" başlıklı bir yazımda1 Sokrat'ın lyonya'lı (yani büyük ölçüde Batı Anadolu'lu) doğa bilimcilerin (Aristo'nun fusikoi, yani fizikçiler dediği) öğ Fennin değer yargısı var Fi elsefe akıl dışına kaydığında insanlığın başına sık sık inanılmaz dertler açmaktadır. karan, "iyi" kavramının bağıl bir kavram olduğunu farketmiş olmasına ragmen buna mutlak bir ölçek araması olmuştu. Sonunda ortada görülmeyen ölçegi, tan rı kavramında kendisi yarattı, ancak bizzat tanrı kavramı kendisınden kaynak lanmadığı için onu mutlak bir ölçek sandı. 20. yüzyılın varoluşçularmda aynı problemin aynı çıkmazla tekrarlandıgını aşağıda göreceğiz. Tarıhin bu çok eski dönemlerine. Sok rat'tan hemen önceki yüzyıllara baktığıınızda demokrasi ve doğa bilimi kav ramlarının birlikte dogup geliştiğini görüyoruz. Vemant bu gelişimi hürriyetin, duşünme ve konuşup yazma serbestlıgınin gelişmesine bağlıyor ki mevcut tarihsel verılere bakınca buna katılmamak el de degil. Akurgal 1976 yılında Cumhuriyet'ie yayınlanan bir yazısında "Batı külturünun yaratıcı gücü özgürlükçülügüdür. Başka bir deyimle Doğu'yu Batı'dan ayıran en büyük özellık, bırıncısinın özgürlükten yoksun oluşudur"1 dıye yazmıştı. Gerçekten iki büyük kültür grubunun M.Ö. VII. asırdan itibaren gösterdiği tarihsel gelişim bu yargıyı çok çarpıcı bir şekilde doğrulamaktadır. Ancak Batı'daki bu hürriyetin birden ortaya çıktığı sanılmamalıdır. Doğa bilimlerini ve demokratik idare şekillerini geliştiron eleştirel akılcı düşünce tarzı çok yavaş bir şekilde, aynen Orta Çağ Avrupasında tekrar lanmış olduğu gibi'1, için için gelişmiş, en sonunda M.Ö. VI. yüzyılda meyvelerinı vermeye başlamıştır. Her insan ürünü gibi ahlâk da eleştirel aklın bir rneyvesıdir ve belkı de en veciz ifâdesini "Kendine yapılmasını istemediğini, başkasına yapma" tavsiyesinde diöi gibi i : ? ). rın çıkardıkları ve bızi burada yakından ilgilendiren bir sonuç da bilginin mümkün olmadığıdır. Zira bilgi bilinecek nesnenin bilınçe sunulmasıdır ki, bu da şu şartta gerçekleşebilecek bir naksetme sürecidir: Bilgi (mevcudi yet, Dasein) bilinçe (yani varoluşa) ancak bilinçin naksı şeklinde sunulabilir, yani mevcudiyet, varoluşla ancak varoluşun naksı olarak birleşebilir. Varoluş bilinçaltı ve biliniçi tüm nesne ve süreçleri içerdiği için, tüm varoluşçular meramlarını ıfâdede güçlük çektikle rini kabul etmişlerdir10. Hattâ JeanPaul Sartre'a göre varoluşçuluk kavramlarının ifâdesi ve genelde merâmın ifâdesi za ten mümkün değildir, zira bilinç yalnızca diğer nesnelerin naksı değil, diğer kişinin de nakstdır. Bir kişiye bakmak onu bir nesne haline getirmektir11. Cınselliğin varoluşta her zaman önemli bir yeri olduğunu savunan Sartre'a göre cinsel ilişki karşıdakini nesne olarak görme zorunluluğundan ötürü ya sadizm ya da mazoşizm halini alır (kendisinin uzatmalı metresi zavallı Simone de Beauvoir ve sayısız kısa süreli metreslerine lâyık gördüğü muamelenin de gözler önüne ser N" Tşte benım Sayın Somel'in eleştirdiği yazımda ileri sürdüğüm, "varoluşçuluk" adı altında toplanan çok muhtelif görüşlerin ve inançların akıldışılığı, bilginin ve karşılıklı meramın ifâdesinin mümkün olmadığı bu şartlar altında akılcı bir diyaloğun sürdürülebilmesinin olanaksız olmasından kaynaklanmaktadır kı, bu zaten bizzat varoluşçuların büyük çoğunluğunun kendi tezleridir. Varoluşçuluk hiç kuşkusuz ki bizzat aklın eseridır, ancak, korkanm, Rudolf Carnap'ın 1931 yılında Heidegger'e karşı yayınladığı Übervvin dung der Metaphsik durch die logische Analyse der Spracho (Dilin Mantıksal Tahlili ile Metafizikten Kurtulmak) adlı meşhur yazısında da gösterdiği gibi. dili fevkalâde dikkatsiz hattâ saygısız bir şeVaroluşçuluk örneği kilde kullanmanın da kurbanıdır11. Varo2) Yukarıdaki sorunun cevabını, yer luşçuluk, aklı felsefeden kovmak ıçın or darlığından, yalnızca varoluşçuluk dütaya atılmış, en azından aklın yetersizlişünce sıstemlerıni irdeleyerek vereceğini vurgulamak için düşünülmüştür. • • M Yüzyılımızın ikinci yarısında bilgibilimden kaçan varoluşçuların da dışında bizzat ünya tarihindeki tüm din ve bilgibilimciler arasından Paul Feyerabend gibi akla vedâ kideoloji savaşları, tüm etmek isteyenler bile çıkmışkatliamlar, felsefi düşünce tır1 •'. Bütün bunların kanımca en açık nedenı, felsefenin farklılıklarının akıl dışına lyonya'lı "fizikçileri" terkederek Sokrat'ın ızine girmış ve kaydırılmasının sonuçlarıdır. böylece doğa bilimlerinin gözlemle denetlenen eleştirel .akıl yöntemihden zaman zaman sapmış ğım. Adının da belirttiği gibi "varoluşçuolması, her gönlün arzusunu akılcı eleş7 luk" insanın varoluş sorununu en temel tiri eleğinden geçırmeden kendi bünyesorun olarak gören çok muhtelif ve yönsjne almaya yeltenmesi, hepimizin enintem ve sonuçları birbiriyle çelişen pek de sonunda anlamaya çalıştığımız nesdegişik görüşlerden oluşur. Tüm bu gönenin ancak duyularımızla doğrudan rüşlerin birleştikleri konular, varoluşun, ulaşabildiğimiz evren olduğunu unutmadaha doğrusu varlığın tekil bir olay oldusı olmuştur. Yirminci yüzyılda varoluşçuğu ve "ruh" veya "akıl" gibi daha evrenluk, görecelilik (rölativizm) gibi akıl düşsel kavramların bir tezâhürü olarak görümanı akımların ortaya çıkmasının tek nelemeyeceği; bu tekillik nedeniyle varlığın deni, insanın yaygın savaşlar, ağır ekodaha küçük bıleşenlere ayrılarak analiz nomik krizler, çok geniş halk kütlelerini de edilemeyeceği veya tüm varolanları etkileyen totaliter rejimlerin hür gözlem kapsayan bir sentez içinde eritilemeyeve düşünceyl olumsuz etkilemesi gibi ceği, dolayısıyla varoluşun bilimsel olaağır gündelik yaşam sorunları nedeniyle rak irdelenemeyeceği (bu konuda bunun büyük ölçüde doğa ile entellektüel ilgisimümkün olduğunu iddia eden Nicola ni kesmek zorunda bırakılmış olması olAbbagnano ve Maurice MerleauPonty muştur. 1905 doğumlu olan JeanPaul gibi hürnanist/Marksist varoluşçuları dıSartre'ın büyük söhretini savaş sonrasışarıda tutmak gerekir); insanın hiçbir şenın fakir ve hürriyete aç Paris'inde yaptıkilde önceden programlanmış bir yaşağını, Ikinci Dünya Savaşı'na kadar bizzat mı yaşayamayacağı, yani insana her türkendisinin herhangi bir olgun fikir yapısılü imkânın en azından prensipte açık olnın olmadığını unutmayalım. Varoluşçuduğudur. Buradan varoluşun "imkân" luk ve benzeri fikirler de, kendilerini doimâ ettiği ve bu nedenle de gerçek bir ğuranları, sayın Somel'in fen bilimcileri durum oluşturan olma haliyle tezal teşitham ettiği gibi, Nasyonal Sosyalizm kıl ettiği (zira bir kere "olundu mu" başka (Heidegger) veya Stalin Komünızmı (Jeimkânlar kapanmaktadır), dolayısıyla vaanPaul Sartre, MerleauPonty) gibi toroluşun olmanın zıddı, olmanın da varotaliter, baskıcı ve akıl düşmanı rejimlerin luşun zıddı olduğu tezine gidilir. Varoluşhizmetinde çalışmaktan alıkoymamıştır. çular buradan varoluşun olmanın hiçliğiAncak Sayın Somel'e şunu hatırlatmak ne eşıt olduğu tezine gitmektedirler ki isterim: Doğa bilimciler, akıl düşmanı toburadan Martin Heidegger ve JeanPaul taliter rejimlerin emrine ancak ve ancak Sartre gibi felsefeciler, olma haliyle tekendi uğraşlarının prensiplerinden feda masta olabilmek için varoluşun hiçlik kârlık yapfırak içinde kalması gerektiğinı çıkarırlar". Bu karşılıklı nakslardan3 varoluşçula D! Devamı 8. sayfada 5074
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle