24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

B İ L İ M KÜLTÜR BİLİM YAYIN Mezarını disleriyle kazanlar Bazen yemenin içmenin cazibesine kapılıyoruz ve iş işten geçtikten sonra da sağlık aklımıza geliyor Vehbi Belgil üseyin Cahit Yalçın, bir küçük öyküsünde şöyle bir olaydan söz eder Sandalla boğazm bir kıyısından öbürüne geçen üstadın gözleri kayıkçının tertemiz dişlerine takılır: "Baba yaşlısın ama dişlerin sapasağlam." "Evet, öyle... Ama ylyecek olmadıktan sonra?" Güzel bir öykü bu. Ama boğaz kıyılarında yolcu taşıyan bir kayıkçının karnını fazlasıyla doyuracak para kazandığına hep inanmışımdır. Böyle bir adam karnını doyuracak parayı kazanacağı gibi fazlasını da kazanır. O belki daha fazlasını kazanmak ve canı çektiği her şeyi tatmak istiyordu. O zaman da o bembeyaz dişler olmazdı. Bugün hep biliyoruz ki bol yemek, her şeyi yemek insanı mezara götürüyor. Yıllarca önce, kapı karşı komşumuzun kızı filinta gibi bir delikanlı ile evlenmişti. Çocuk bu haliyle kızdan çok daha güzeldi. Komşular, o çirkin kızın böyle güzel bir gençle evlenmesini bir turlü hazmedemiyorlardı. Aradan birkaç sene geçti. O çift sokağımıza döndü. Kızın eKnde bebek için gerekli malzeme ile dolu bir çanta vardı ve genç anne önde gidiyordu. Arkasından, kucağında küçük bir bebekle, kocası geliyordu. Bu arada kız güzelleşmiş, o filinta gibi delikanlı tanınmaz hale gelmişti. Sırtında beyaz bir gömlek vardı. Düğmeler kopmamak için zorlanıyordu. Genç, sanki 7 aylık hamile idi. Pantolon kayışı son deliğinde idi. Komşu hanımların bu duruma neler dediğini merak etmeye gerek yok. Orta yaşa doğru yol alanların hepsinde görülen bir hal bu. ., •Gencimiz herhalde iyi para kazanıyordu. Tabii, karısına her istediği yemeğin en lezzetlisini yaptırıyor, bunları tıkabasa gövdeye indiriyordu. Ama, kadın kendini tutuyor, vücudunu iştahının emrine vermiyordur Kilo almak ilk günler insana zevk veriyordu. Şişmanlamanın kötülükleri henüz iyi bilinmiyordu Hatta, ters biliniyordu: "Bir dirhem et bin ayıp örtmüyor mu idi? Ayıp çökmüş yanaklar, sarılsan kopacak bir bel, pantolonun içinde kaybolan bir arka... gibişeylerdi. Gencin annesi durumdan mutluluk duyuyordu: Gelini oğluna iyi bakıyordu. Aradan daha da yıllar geçti. Genç, şışmanlıktan patlayacak hale gelmişti. Yanakları kıpkırmızı olmuştu Güçlükle nefes alıyordu. Kalp yetmezliği veya başka bir adla anılan bir kalp rahatsızlığı gelmişti üzerine Belki şeker hastalığı belirmişti Körlükle veya kangrenle bitebilirdi bu hastalık. Gencimizde büyük olasılıkla yüksek tansiyon da vardı. Bir süre sonra, onu iki ayaklarını sürüklerken gördüm. Belki felç gelmişti. Ama o, yemeye devam ediyordu, köşebaşı meyhanelerinde, çilingir sofralarının baş köşesinde.. Derken olan oldu. Gencimiz yaşamını yitirdi. Karısı bundan en ufak bir sorumlulukbileduymadı. Zehlrlondl mi?" başlığını taşıyor. Sayın yazar, bunda, Fatih'in ölüm nedenleri hakkındaki söylentileri bir bir eleştirdikten sonra Hâkan'ın şeker hastalığından ölmüş olabileceği fikrini tıp tarihi Profesörü Ferldun Naflz Uzluk'un görüşune daha yakın bulmakta. 1432 martında dünyaya gelen Fatih 1481 mayısında vefat etmiş, yani 49 yaşında yaşama gözlerini yummuştur. Italyan ressam Bellini'nin yaptığı resimde filinta gibi görünen Hâkan, vefat tarihi 1481 'de 70 yaşında hastalıklı bir insan görünümündedir. Dişlerı dökülmüştür. Durmadan zayıfladığı halde çok yiyip içmektedir. Profesör, bunları şeker hastalığının belirtileri saymaktadır. Fatih o kadar şişmanlamıştır ki atına güçlükle binebilmektedir. Rumen tarlhçi Yorgo'ya göre, Hâkan'da, kalıtımsal damla hastalığı vardır. Sayın Akpınar'ın yazısmın ayrıntılarına girecek değilim. Konuya ilgi duyanlara bu yazıyı okumalarını öneririm. Tarihimizin çok önemli bir konusuna ışık tuttuğuiçin. ölümden herkes korkar. Ama bir adam herkesten çok korktuğu için, fıkra bu ya, Azraille pazarlığa girişmiş. "Canımı almadan evvel bana haber ver." ölüm meleği »,•••» » "Kabul" demiş. AraV*'' / * dan yıllar geçmiş. •' Melek bir gün çıkagelmiş. "Ama olmadı. Sen bana önceden haber vermedengeldin." v "Hayır, ben sana ^ belki 50 kez haber verdim, ama sen hiç oralı olmadın. Hani hatırlar mısın? Bir gün göğsünde bir darlık duymuştun. O bir haberdi. Başka bir gun koluna bir uyuşukluk girmişti. O da bir haberdi. Sen yine aldırmadın. Başka bir gün gözleri nden yakınmıştın... Bunlar hephaberlerdi..." Yaşam böyle sevgiii okurlarım. Yemenin, içmenin cazibesine kendimizi kaptırıyoruz. İş işten geçtikten sonra sağlık aklımıza geliyor... Fatih bir dereceye kadar haklı idi. Önun zamanında bu konular iyi bilinmiyordu. Fatih, hep bilginlerle yemek yediği halde son günlerine doğru bu ahşkanlığından vazgeçmiş. Akpınar'ın yazısına göre, bunun başlıca nedeni çirkin görıinüşünün saklanması olabilir. Bol yağlı bir pirzolaya doyum olur mu? Tavuğun derisi ile gerisinin en güzel yerleri olduğunu bilmeyen yok. Kahvaltıda 3 yumurta ne güzel olur. öğle yemeğinden sonra yarım kilo baklavaya ne dersiniz? Bilmem ne kebabından sonra... Dişler sadece sağlığımızı sağlamıyor, mezarlarımızı da kazıyor. Bel ağpısıyla başedebilmenin yollan 2025 yaşında filinta gibi iken bol bol yiyenlere az yemelerini söylediğiniz zaman yanıt hep şu oluyor: "Abi, bu yaşta yemezsem hangi yaşta yiyeceğim?" Bazıları da kiloları ile oynarlar. Bol yedikten sonra günlerce aç kalıp zayıflamaya kalkarlar. Bu durum vücudun dengesinl bozar Şişirilip pörsütülen bir balon görünümü verir vücuda. Şişmanlık, mikrobu olmayan bir hastalık gibidir. Ama iyiletimi vardır. Bunun da yolu, yiyecek, içeceğe dlkkat etmektir. Konumuzla ilgili bir yazı Tarih ve Toplum dergisinin Mart 1993 sayısında yayınlanmış. Sayın Doğubilim uzmanı Turgut Akpınar tarafından yazılan bu yazı "Fatlh Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr Necdet Tuna'nın hazırladığı bu kitapçıkta , bel ağrısıyla başedebilmenin yolu ve oluş nedenleri ve gerekli önlemlerin alınması konu ediliyor. Günümüzde, özellikle gelişmiş toplumlarda bel agısından şikayet etmeyen yok gibidir. Beş insandan dördü, yaşamının her hangi bir döneminde bel ağrısıyla, hafif ya da şiddetli, tanışır Bu nedenle bu güne kadar bel ağrısıyla tanışmadıysanız şanslı sayılırsınız. Bel ağrılar.ı kaçınılmaz olan yaşlanmanın sonucu değildir. Tüm organlar gibi omurganın aşınıp yıpranması da fizyolojik bir olaydır. Bu kitapçığın amaçlarından biri de günlük yaşantıda ve mesleki çalışmalarda doğal olmayan bedensel davranışların neler olduğunu tanımlamak, doğrusunu öğrenerek, omurganın aşırı zorlanmasını önlemektlr Bel ağrılarının yok edilebilme ve önlenme yollan gösterilecek, az ağrıyla yaşam için pratik öğütler verilecektir. Broşürde bel sağlığı eğitiminde 10 kural adıyla ayrı ayrı ve şekillerle açıklanan bu kurallar şöyle: 1 Hareketsiz kalmayın. 2 Bel ve sırtınızı dik tutun. 3 Yerden bir şey alırken öne doğru eğilmeyin, çömelin. 4 Sizin için ağır cisimleri kaldırmayın. 5 Taşıdığınız ağırlıkları ikiye bölün ve vücudunuza yakın tutun. 6Otururken belinizi düz tutun ve sırtınızı biryeredayayın. 7AyaktadikilirkendizJeri gergin tutmayın. 8 Yatarken bacaklar gergin olmasın. 9 Spor yapın, en iyisi serbest ve sırtüstü yüzme, koşmak ya da hızlı yürümektir. 10 Omurga kaslarını düzenli çalıştırın. Bu kitapcıktan edinmek isteyenler Dr. Necdet Tuna'ya telefonla başvurabilirler. Tel:3571157 32313
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle