22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SORUN YANITLAYALIM Ağaçkavunu reçeli nasıl yapılıp? Ankara, A.Ayrancı'dan yazan okurumuz Cemal Orhan Mirkelam'ın su'rusu şöyle: "Kebbat (Ağaçkavunu) recel/marmelad ve şurubu nasıl yapılır? Bahçemdekl Kebbat ağaçları bakımsızken 90110 meyve verirken bakıma alınınca (gübre, su, budama) meyveleri 8'e kadar düştü, bu neden ileri gelebillr?" Okurumuzun sorusunu HkJrobiyolog ilham Artilz yanıtlıyor: 'Mektubunuzdaki sorular ile ilgili yanıtlar, sırası ile aşağıda belirtilmiştlr. 1 Bana daha önce Ağaçkavunu (Kebbat) ile ilgili bilgileri sağlamış olan Sayın Uğurol Barlas'dan aldığım, sorularıntj ile yanıtları aşağıya aynen aktarıyorum: Kebbat Reçeli Marmeladı yapımı. Kebbatlar iyice yıkandıktan sonra, bir rende ile tüm yüzeyleri bir kez, incecik rendelenir. Bunun nedeni dış yüzeyin bir çeşıt talaşının alınmasıdır. Kebbatlar soyulup içleri çıkartılır ve su ıçersine konurlar, bu su günde birkaç kez değiştirilip acısı giderilir ve tatlılandırılmış olur. Reçel yapılacak ise, kabuklar düşey olarak 8 parçaya bölünür. Marmelat yapılacak ise, ince ince doğrandıktan sonra parçalanırlar. Kabuklar iyice tatlılaşınca reçel veya marmelat için aynen portakal reçeli/marmelatı yapımında olduğu gibi kaynatılırlar. Kebbat Ekşlsl ve Şurubu yapımı Kebbatların iç kısmında bulunan küçük, etli kısımları sıkılarak suyu alınır. Bu su çok ekşi ve kekremsidir. Içersine tuz eklenip karıştırıldığında tadı kullanılabilecek kıvama gelir. Bu tuzlu karışım Kebbat ekşısi olarak bilinmektedir. Kebbat ekşisi aynen Nar ekşisi gibı veya Nar pekmezi gibi işlev görür. Ayrıca bu kebbat suyuna şeker katılarak aynen portakal şurubu gibi, Kebbat şurubu elde edilir. Gerek kebbat ekşisi, gerekse şurubu yapılırken içerisine birkaç damla limon damlatılmalıdır. 2 Bahçenizde bulunan Ağaçkavunu ağaçlarının bakımsız durumda olduğu sürelerde 90110 adete varan kebbat vermesine karşın, bakıma alındıktan sonra meyve sayısının 8'e kadar düştüğünü bildiriyor ve bunun nedenini soruyorsunuz. Ben bu konuda uzman değilim, ancak bir biyolog olarak bazı tahminlerde bulunabileceğim a Kebbat ağaçlarının yaşı yaklaşık 40 olduğuna göre, artık eski verimlerini kaybetmış olabilirler. b Canlı organizmalar, kötü (pessimum) yaşam koşullarında, nesillerini sürdürebilmek için, daha çok meyve/tohum üretme eğilimindedirler. lyi (optimum) koşullara bağlı olarak genellıkle periyodik dalgalanmalar gösterebilir. Bu üç şıktan akla en yatkını (a) yaşlanma olsa gerektir." 323 14 insanların suya dalması ne gibi sakıncalar doğurur? Istanbul'dan yazan okurumuz Ismail Alparslan'ın sorusu şöyle: "Sinüslerin dolu olmasının dalış yapanlara ne gibl sakıncaları olabilir?" Okurumuzun sorusunu Istanbul Üniversitesi Istanbul Tıp Fakültesi Deniz ve Sualtı Hekimliği'nden Uzman Dr. Şamll Aktaş yanıtlıyor: "Okur soruyu, muhtemelen yanlış sormuş. Sinüslerin dolu olmasının sakıncası değil, sinüslerin sıvıyla dolu olmasının sakıncalan demek gerekirdi. Çünkü sinüslerin içi normalde hava doludur. Ayrıca insan vücudunda bir çok sinüs bulunmaktadır. Okur, herhalde paranasal dediğimiz, yüzde bulunan sinüsleri kastediyor. Sinüs sözcük olarak boşluk demektir. Yukarıda söylediğimiz gibi içi normalde hava dolu olan paranasal sinüsler geniz boşluğuyla bağlantılıdır. Böylece soluduğumuz hava, sinüslerin içinden dolaşarak hem ısınır hem nemlenir. Boşluklar, ayrıca kafanın ağırlığını da azaltır. Dalış yaparken, su içinde her on metrede bir basınç 1 atmosfer artar. Yani on metrede basınç, 2 atmosfer, yirmi metrede 3 atmosfer olur. Boyle kanunu uyarınca (sabit sıcaklıkta gazların basınçlarıyla hacimleri ters orantılıdır) basınç artınca hacmin ufalması gerekir. Sinüslerin hacmi azalmaz, çünkü kemikli, rijid bir yapısı vardır. Normalde genzımizden içeri giren hava basınç artışını karşılar Ama sinüzit, nezle gibi solunum yolları enfeksiyonlarına ve poliplere (burun eti) bağlı olarak sinüsler tıkalıysa içerideki gaz hacmini arttıramıyorsunuz; basıncı da değiştiremiyorsunuz, çünkü su dibine daldıkça basınç artıyor. Sinüzit, nezle gibi solunum yolları enfeksiyonları olan insanlarda sinüs boşluğundaki gazla burun boşluğundaki hava arasındaki bağ koptuğu için, daldıkları takdirde, basınca maruz kalınca, sinüs barotrauma'sı yaşıyorlar. kesin bir tedavisi var mıdır? Istanbul'dan yazan okurumuz Murat Balım'ın sorusu şöyle: "26 yaşındayım. Sinüzitim var, fakat hlçblr tedavi görmüyorum. Özellikle sabahları burnumdan başıma doğru bir ağrı oluyor. Bana sinüzit, tedavi edilemezmiş glbl geliyor. Sinüzitin kesin bir tedavisi olabileceğini bilsem ben de denerim. Çok klşiden de sinüzit tedavi edilemez dlye duydum. Sinüzitin kesin bir tedavisi var mıdır?" Okurumuzun sorusunu Taksim Hastanesi KBB Şefi Doç. Dr. Mehmet Külekçl yanıtlıyor: "Hemen belirtelim, bu düşünce doğru değildir. Sinüs hastalıklarını tedavi etmek mümkündür. Bunun için hemen bir hekime başvurmak gerekir. Unutmamak gerekir ki, her hastalıkta olduğu gibi, sinüs hastalıklarında da olabildiğince erken'tedaviye başlamak, başarı oranını oldukça arttırır. Fakat tedaviye artık geç kalındı, başlanmasa da olur, şeklindeki bir düşünüş yanlıştır Yine de tedavide istenen başarıya ulaşılamamasının nedenin büyük ölçüde hastaların hekime geç başvurmasından kaynaklandığını belirtmek gerekir. Sinüs hastalıkları, başladıktan sonra ilk otuz gün içinde kolaylıkla ilaçla tedavi edilebilir. Otuz günlük bu süre aşıldıktan sonra ise sinüslerdeki hastalık artık süregen, kronik bir hal alır. Fakat otuz günlük süre geçirildikten sonra tedavinin işe yaramayacağını düşünmek yanlıştır. Bu durumda da tedavisi vardır. Uygulanacak tedavi değişebilir. Örneğin cerrahi müdahaleye başvurulmasını gerektirecek bir duruma gelebilir hastalık Hekime geç başvurulduğu takdirde, hastalığın ilk günlerindeki kadar kolay bir tedavi uygulanarak kısa süre içerisinde geçirilememesi tabiidir. Sinüs hastalıkları çok çeşitlidir. Sinüs hastalıklarıyla başa çıkılamaz diye bir şey yoktur. Sinüs hastalıkları bazı hastalıklar gibi düzeltilemeyecek bir hastalık olarak kabul edilmez, çünkü tedavisi bulunmaktadır. Okurun hemen bir KBB uzmanına başvurması gerekir. Film çekildikten ve gerekli muayeneler yapıldıktan sonra, uygun tedavi kendisine verilecektir ve sorun çözümlenecektir." Aslında, aşağı inerken once, ilgili sinüs bölgesinde ağrı olur ve ağn hisseden kişiler dalamaz. Ancak içeri sıvı sızınca basınç farkı karşılanır. Bu kez yukarı çıkarken veya hatta dalarken sinüs patlaması olur. İçeri biriken kan, iç yüzeyleri döşeyen mukoza paranasal sinüsten buruna boşalır, oradan da maskeye. Işte bu olaya dalgıçlar sinüs patlaması adını vermektedirler. Dalgıçlık eğıtimi sırasında öğretilen ve bütün dalgıçların bildiği ana kural, nezleliyken kesinlikle dalınmaması gerektiğidir." Istanbul'daki sisin insan sağlığına etkileri nelerdin? Istanbul, Kadıköy'den Ayşegul Soner'in sorusu şu: "Istanbul'u ikl gün boyunca etklsl.altına alan yoğun sisin insan sağlığı üzerine etkileri nelerdir, olumsiz etkileri çok mudur? Sisin nedenlerini öğrenebllir miyim? Epeydir boyle yoğun bir sisle karşılaşmamıştık." Okurumuzun sorusunu Istanbul Üniversitesi Istanbul Tıp Fakültesi Hidroklimatoloji Anabilim Dalı'ndan Doç. Dr. Zeki Karagülle yanıtlıyor: "İnsan sağlığına etkilerini şöyle açıklayabiliriz: Havadaki nem oranının artmasına ve bunun hava sıcaklığıyla birlikte seyretmesine bağlı olarak vücut iç sıcaklığını denetleyen mekanizmalar bu durunidan olumsuz etkilenir. Bunaltıcılık sınırına dayanan değerler ortaya çıkabilir. Insarv, kendıni sıkıntıda, bunalmış, bitkln, halsiz hisseder. Aşırı nemln hava sıcaklığının yükselmesiyle birlikte yarattığı aşırı etkidir DU. Meteorolojik yönüne gelince, bahar aylarındayız. llkbaharı karakterize eden ikıimsel durum, sık hava değişiklikleridir. llkbahar aylarında hava sıcaklığı birdenbire artar, sonra soğuk cephe gelir, buna yağış eşlik eder. özellikle de fstanbul'da hava istikrarlı bir tablo çizmez. Bir bakarsınız güneş açar, sıcak bir gün yaşanır, bir bakarsınız ertesi gün bardaktan boşanırcasına yağmur yağar. Yörelerin iklimlerinde ekstrem dediğimiz olaylardır bunlar. Sık hava değişikliklerine ilkbaharda, yaza göre çok daha fazla rastlanmaktadır. Hele de sözü edilen kent, Istanbul olunca, bu ve benzer rumlar daha sık yaşanabilir." Düzeltme: 15 mayıs tarihinde yayımlanan 321 nolu sayımızın, Sorun Yanıtlayalım sayfasında, "Denizdeki kahverengi bulanıklık neden kaynaklanıyor" başlığıyla çıkan llham Artüz imzalı yanıtta, oksıjen miktarı yanlışlıkla "2 m/l" (metrekare/litre) olarak belirtilmiştir. Doğrusu 2 mg/l (miligram/litre) olacaktır Düzeltir, okurlarımızdan özür dileriz."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle