14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SA6LI K ODAK ın ameliyatsız yüzeyden negatif bir dalga olarak yansımakta ve çekme gerilmeleri oluşturmaktadır. Bu gerilmeler taşın dayanabileceği gerilmeleri aştığında parçalanmaya neden olmaktadırlar. Safra kesesinde oluşan taşların impedansı böbreğinkinden küçük olduğundan (yarısına yakın) bunların parçalanması zorluklar göstermektedir. Tedavi sırasında böbreğın ve dolayısıyla hastanın pozisyonu çok önemlidir. Bu amaçla röntgen ışınları yardımıyla alınan resimler, ekranlarda sürekli gözlenmektedir (Şekil 2). Dornier tarafından geliştirilen ilk sistemde hasta uzayda her üç doğrultuda hareket edebiien bir koltuk üzerinde ve böbrek taşı yansıtıcının odak noktasına gelecek şekilde su ile doldurulmuş bir küvete daldırılıyordu. Yeni sistemde ise reflektör bir su yastığı içerisine yerleştirilmiş durumda nasU.nın derisi ile temasa getiriliyor. Burada önemli olan, deri ile yastık arasına impedansı değişik bir maddenin (örneğin havanın) girmesini önlemektir. Bu yöntemin tek bir dezavantajı diğerlerine kıyasla pahalı oluşudur. Daha ucuz makineler geliştirmek amacıyia çalışmalar sürdürülmektedir. örneğin Fransız Adap firmasının geliştirdiği makinede dalgalar reflektörün yüzeyine yerleştirilmiş piezoelektrik elemanlar yardımıyla yaratılmaktadır. Mendel'den Parçacık Hızlandırıcılarına Reşit Canbeyli J 9. yüzyılm önc/e gelen fizikçilerinden Lord Kelvin, 1900 yılında fiziğin o güne kadar vorm/s olduğu düzeye ilişkin ilginç bir deöerlendirme yapmış: "Artık fizikie keşfedilecek yeni bir şey yok. Bundan sonra gereken giderek aaha duyarlı ölçümler yapmakfır." Kelvin'in görüşünü bilimin bugün varmış olduğu düzeyden çok, o dönemdeki gelişmelerin ışığında değerlendirmek gerekir. Kelvirvin bu yorumundan yaklaşık bir yüzytl önce Lavoisier, kimyayı flojiston Kurammm sultasından kuıiarmış, ardmdan Dalton'un atom kuramıyla ilk önce kimya, daha sonra da fizikfe yeni bir döneme girilmifti. Dolayısıyla, kelvin'in, 79. yüzytl boyunca süren, daha önceki dönemlerle karşılaşUnlamayacak kadar hızlı gelişmelerin bilimi yepyeni (ve kendi içinde oldukça yeterln bir düzeye çıkardığını düşünmesi pek yersiz sayılmayabiur. J.D. Bernal, J9. yüzyıl boyunca doğa bilimlerine yapılan tüm harcamaların bir miryon ingiliz Sterlinini aşmadığını yazar. Bu durumda, eğer Kelvin savında haklt okaydı, 19. vüzyıl bilim adamları, Avrupa'daki herbangi bir büyük saraym maliyetinden çok daha az bir harcamayla hıç olmazsa fizikie doğanın gizlenne uiaşmanın yolunu bulmuf olacaklardı. Kelvin'in bugünkü bilgilerin ışığında aşın iyimser görünen bu deŞerlendirmesine ?9. yüzyılda birçok kışinin katılacağı söyleneDİlir. Galilei ve Newton döneminden bu yüzyıla kadarki gelifmelerin düzanli bir kurumsal destek ya da kollekfif çalışmadan çok kişisel çabalara dayandığını gören birçok kisinin doğa bilimlerinin kısa bir süre içinde ve görece az bir çobo (ve harcamayla) yeterli bir düzeye aelebileceğini düfünmeti olanaklıydı. örneğin Faraday, emekçilerle bilim meraklılarına bilimi tanıtmak amacıyia kurulmuş Royal Institution'ın mütevazı laboratuvarmda, 'Beagle' gezisi sonrası Darvsin, Londra yakınlarındaki evinde doğanın binlerce yıl insanlardan gjzlediğı yanını ortaya koyabilmişler, evrimden elektriğe kadar birçok konuyu o:ıo cizgileriyle açıklağa kavuşturmuşlardı. Newton'un, yerin kutuplarda basık olması gerektığini kuramsal olarak açıklamasından sonra Voltaire'in de belırffiği gibi, bir dehanın odasından çıkmaaan başkalannın yıllarcc emekle ortaya çıkaracakları bulgulan öngörmesi olanaklı değil miydi? N e var ki, daha önceki dönemlerde kimyacının sihirli değneğini elinden alan,bir tür 'devridaim makinesi' ile hiç yoktan sonsuz enerji sağlamayı düşünenlerin umutlarını boşa cıkaran bilımsel gelişmeler, 19. yüzyılaa bilim adamlarının bir bölümünüh ojın bir iyimserliğe kapılmalanna da neden oldu. Bu lyimserlik herkesi aynı ölçüde etkilemese de doğanın derin gizlerine kolayltkla varma düşü terk edilmedi. Gerçek şuydu ki, Kelvin'in bu değerlendirmesinden çok önce fizik, maddenin yapısını yeniaen güzden gecirmeyi gerekiirecek gelişmelere tanık olmuftu.Sonuçta Mendel'in bir manastınn bahçesinde yoptığı tür kifisel bilimsel çalışmadan, trilyon bütçeli parçacık hızlandınalarının gerekiirdiği kollektif çalışmaya dönüşen bilimin bu yeni niteliği baska yazılarda ele alınacak. Kanamalar olabilir Şekil 2: Taşın yerinin saptanmasını sağlayan sistemin şematık resmi (Oornier firmasının kataloğundan) tıyor ki, maddenin elektronlardan ve iyonlardan oluşan ve plazma olarak tanımladığımız hali oluşuyor. Daha sonra ısı iletimi dolayısı ile plazmadan oluşan buhar taneciğı (vapour bubble) etrafındaki sıvıyı ivmelendirerek küresel bir şok dalgası yaratıyor. Kullanılan ışık ileticisinin çapı çok küçük olduğundan (1 mm dolaylarında), vücuda sokuluşu kollay bir şekilde gerçekleştırilebılıyor. Ameliyatsız parçalama Dalgaların bir noktadan girişime uğratılarak sahip oldukları enerji yoğunluğunun yükseltilebileceği fikri, batı Almanya'daki Dornier uçak firmasının araştırmacılarını bu özelliği insan vücudundaki taşları ameliyatsız parçalamada kullanmak için harekete geçirdi/1/. Akustlk bilim dalından bilindiğl gibi, eliptik bir şekle sahip olan bir reflel.törün odak noktalanndan birisinde yaratılan dalgalar, reflektör yüzeyinden yansıyarak ikinci odak noktasında kesışmektedirler Havada yayılan çok küçük genlikli dalgalar için geçerli olan bu özellik (daha büyük genliklerde lineer olmayan yansımadan dolayı kesişim odak noktasından uzaklaşmakta ve noktasal olmamaktadır) az sıkıştırılabilme ve yüksek ısı iletebilme özellikleri nedeniyle sıvılarda daha yüksek genliklerde geçerliliğini korumaktadır. Fakat bildiğimiz gibi dalgalar bir ortamdan diğerine geçerken kırılma ve yansımaya uğramaktadırlar. Akustik impedans E=g.c (g: özgül kütle, c: ses hızı) dediğimiz özellik, dalgaların ortam değiştirirken davranışlarını belirlemektedir. Eğer ıki ortamın akustik impedansları eşit ise dalgalar ortam değiştirirken hiçbir kırılma ve yansımaya uğramazlar. Su bu özelliğine bakıldığında insan dokusuna büyük bir yakınlık gösteriyor. Bu nedenlerden dolayı Dornier firmasının araştırmacıları, su içerisinde odak noktalarının birisine şok dalgası yaratmak için elektrod yerleştirilmiş olan bir reflektör kullandılar. Kondensatör boşalması sonucu elektrodun iki ucu arasında yaratılan şok dalgası, yansıtıcı yüzeyinden yansıyarak insan dokusundan hemen hemen hiçbir değişikliğe uğramadan geçmekte ve taşın bulunduğu ikinci odak noktasında girişime uğramaktadır (Şekil 1). Bu noktada basınç, dalganın başlangıçtaki basıncının 50 katına kadar çıkabilmektedir/2/. Genliği atmosfer basıncının 10001500 katına çıkan dalgalar, taşın ufalanmasını sağlamaktadır. 8001000 dolaymda dalganın bu iş için gerekli olduğunu beürtmekte yarar var. Yukarıda anlattığımız tüm yöntemlerde taşın, vücut dokusu ve sıvıdan daha farklı bir akustik impedansa sahip oluşu önemli bir roi oynamaktadır. Taşın daha büyük bir impedansa sahip oluşu nedeniyle dalga taşa temas ettiği yüzeyde kısmi olarak basınç dalgası şeklinde yansıdığından, bu kısımda basınç gerilmeleri oluşmaktadır. Dalganın taşın içerisinde ilerleyen kısmı ise arka Tüm bu yöntemlerde tedavi sırasında veya tedaviden sonra az miktarda da olsa kanamalara rastlanılmaktadır. Akla gelebilecek ilk açıklama şekli, parçalanma sonucu oluşan küçük taneciklerin yüksek bir hızla dokuya çarpıp onu zedelemesi. Fakat yapılan araştırmalar taneciklerin hızlarının çok küçük olduğunu gösteriyor. Bu yöntemler ile yaratılan dalga aslında şok dalgasının özel bir şekli olan patlama dalgasıdır (blast wave). Bu dalga, basamak şeklindeki bir basınç artışının arkasında azalan ve negatif basınç değerlerine ulaşan bir kısma sahip (Şekil 3). Bu basınç sıvınınbuharlaşma basıncının altına düştüğü an o bölgede buhar tanecikleri oluşuyor. Kavitasyon adını verdiğimiz bu taneciklerin oluşumu yakınında bulunan cisimlerin yüzeylerinde hasar meydana getirmektedir. Bu olayı araştırmak amacıyia fareden alınan bir dokunun yakınında buhar tanecikleri yaratıldı ve etkileşimleri incelendi/3/. Mikroskop altında yapılan gözlemler, dokunun hücre yapısında değişiklikler olduğunu göstermektedir. Bu olgu son olarak belirttiğimiz olayın, kanamalann sorumlusu olması olasılığını kuvvetlendirmektedir. Araştırmacılar karşılaşılan bu problemlerin yakın bir gelecekte çözülebileceğinden ve bu sistemlerin daha efektif ve ucuz bir hale getirileceklerinden oldukça ümitli görünüyorlar. D Kaynakça: 3 Chautsy, Ch.; Fortarrıan, B.; Brandel, W.; Jocham, D.; EİMnbergar, F.; Hepp, W. und Gokel, J.M.: BerUhrungsfrela Nl«r«natolnzerstümerung durch extrakorporal erzeugte, fokusalerte Stosswellen. Reihe: Beltr. zur Urologie Bd.. Karger Verlag, München 1980. 2 Müller, M.: Experimental InvectlgatlorM on Focuaalng of Wsak Spharical Shock Waves In VVater by Shallow Elllpsoldal Retledors. Acuatlca Vol. (64) (1987) 3 Gülhan, A.: Investlgatlont of Shock WaveBubble Intoractlon In the Neighbourhood of Boundarlas. 16 th. Intematlonal Sympoalum on Shock Tkıbea and Wave». Aachen (1987) Şekil 3: Yaratılan dalganın genliğinin zamana göre değişimi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle