24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Rö PORTAJ H A F T A N I N G Ü N D E M İ Psikoterapi nasıl kurumlaşır? Röportaj: Yeşim Erim Soru: Yurdumuzda pslklyatrlk hastalıklara psikoterapi yönternleri lle yaklaşım yenl yenl yaygınlaşırken, bir yandan da psikoterapi eğltlmlnln klmler tarafından verileceğl, psikoteraplnln nasıl kurumlaşacağı ve resml blr çerçeveye oturacagı tartışmaları gündeme geliyor. Bu konuda neler önerirsinlz? Başoğlu: Sanırım, eğitici kadro açısından, belli bir ekole göre uygulama yapılan bir merkezde bir süre etkin olarak çalışmış olmayı, bilgi birikimini diğer p'sikiyatri çalışanlarına aktarmak için yeterli kabul etmek gerekir, en azından davranışçı psikoterapi alanında bunun böyle olduğunu söyleyebilirim. ilk aşamada yapılması gereken, elde bulunan insan materyalini toparlamak. Benim çalıştığım merkezde hemşire eğitimi için geliştirilmiş bir program uygulanıyor. Başından beri psikiyatri hemşiresi olarak yetiştirilmekte olan hemşireler, gruplar halinde bir yıllık eğitim dönemleri için merkezimize gelirher. Davranış tedavisi yöntemleriyle çalışan merkezimizde eğitim, psikanalitik yönelimdekı gibi uzun ve zahmetli değildir. Hemşireler, davranış tedavisinin ana konuları olan davranış analizi, değerlendirme (rating) ve ev ödevi verme konularında eğitilirler. Hastalann gelişimini süpervizyon görüşmelerinde rapor eder, tedavi ekibi içindeki tüm tartışmalara katılırlar. Soru: Değişik olgularda psikoterapi yöntemlerinden hangislnin seçileceğl, yanl tedavi endikasyonunun nasıl konulacağı konusunda ne dersiniz? Başoğlu: Bu konuda uzun boylu düşünmeye gerek bırakmayacak şekilde, hangi bozuklukta hangi tedavi ile başarılı olunduğu gösterilmiştir. Bugün anksiyete bozukluklan, fobiler, obsessif kompulsif hastalık ve cinsel fonksiyon bozukiuklarında davranış tedavisinin başarısı ortadadır. Depresyon tedavisinde de kognitif tedavi ile önemli aşamalar kaydedildi. Doğaldır ki belli başlı eğilimler olan psikanalitik yönellm ve davranış tedavisi arasında bir rekabet vardır. Önemli olan değişik görüşleri uygulayan ekiplerin tedavi ünitelerinde kurumlaşabilmeleri, kendi programları çerçevesinde hizmet verebilmeleridir. Dr. Metin Başoğlu'na göre, tıp kökenli olmayan sağlık personeli de egitilerek davranış tedavisine katılabilir. pabileceğini kabul etmek gerek. Ben konuşmamda davranış tedavisi tekniklerinin uzmanlar dışındaki kişiler tarafından da aynı etkinlikle kullanılabildiğini söyledim. Bu, psikiyatride ya da genel psikoterapide hekimin yeri ile ilgili pek fazla bir şey söylemez. Burada önemli olan mesaj, bir ekip içinde davranış tedavisinin, eğitilmlş olmak kaydıyla, herkes tarafından etkinlikle gerçekleştirilebileceğldlr. Burada eğitilmiş olmak sözcüğünü vurguluyorum. Daha önemli bir soruyu ben gündeme getireyim: Bu bulgunun Türklye'de akıl sağlığı polltikası için öneml nedlr? Anksiyete hastalıkları bugün Türkiye de dahil olmak üzere bütün dünyada en yaygın, ülke ekonomisine ağır yük getiren hastalıklar grubundan. Bu hastalıklarla başa çıkabilmek için yeterli uzman Batı ülkelerinde bile yok. Ote yandan uzmanlar dışında mali yükü daha az olan geniş bir sağlık personeli var. Bu kitle eğltilebilir ve sağlık politikasının ekonomisine katkıda bulunacak şekilde anksiyete hastalıklarının tanı ve tedavisinde hizmete sokulabilir. Bugün Türkiye'de Sağlık Bakanhğı "Onil Projesi" adtyla sağlık hizmetlerinde yeni bir düzenleme yaklaşımı planhyor. Soru: Psikiyatri içinde genel tıptaki hastalık tanımına uygun bir hastalık tanımının geçerlillğine Inanıyor musunuz? Başoğlu: Genel tıpta "dlsease" ve "lllness" kavramları var. Türkçede bu anlamda karşılıkları bulunmayan iki sözcük, bir somut patolojik süreç olarak hastalık, diyelim ki bir tümör, yani "disease" bir de bunun kişi tarafından algılanışı ve ifadesi, "illness". Bu ifadeyi kişinin içinde bulunduğu toplumun kültürei normları belirler. Genel tıpta bu ayırım yapılabilir, psikiyatrideyse bu zordur. örneğin şizofrenide nörokimyasal alanda bir fonksiyon bozukluğu vardır: Disease. Fakat bu bozukluğun davranıştaki yansımaları, genel tıp hastalıklarında olduğundan çok daha fazla, kültür tarafından belirlenir. Kültür1er arasında farklılıklara bağlı olarak bir kültürde haâtalık sayılan bir davranış biçimi, başka bir kültürde hastalık sayılmayabilir. Bu da bazı davranışların hastalık sayılıp sayılamayacağı sorusunu gündeme getirir. Antipsikiyatri bu soruyu sordu. Antipsikiyatri bugün dönemini tamamlamış gibi görünüyorsa da bazı soruların gündemde tutulması gerekli. Antipsikiyatri, biliyorsunuz, psikiyatrinin "labelling" (etiketleme) sürecine karşı çıkmıştı. Psikiyatrik tanıların kültüre görece olduğunun en tipik örneği homoseksüallte konusudur. 20 yıl önce ABD'de yapılan ilk sınıflamada homoseksüalite bir hastalık olarak tanımlanırken sosyopolitik ve kültürei dinamiklerin zorlamasıyla bu kategori geçerliliğini yitirdi. Yani aynı ülkede bile zaman içinde hastalık kavramları değişiyor. Bu nedenle bu tanımlamaların kültür ve zamana görece olduğunu unutmamak gerekir. Dr. Metln Baaoğlu, Hacettepo Ün. Tıp. Fak. bltlrdl. Ist. Ünl. Tıp Fak. pslklvatrl Ihtiaaaı yaptı. Blr süredlr Londra'daMondsley Hospltal'da davranışçı palkoterapl alanınaa çalışıyor. ilim üretiminin, teknik araştırmaların atardamarlarına sahip ülkelerde yayımlanan her düzeyde bilim dergileri ülkemizde ne kadar okunuyor ve izleniyor? Merak ettik, bu dergilerin dağıtımını yapan şirketten soruşturduk. Aldığımız yanıtlar, beklentilerimizin çok altında ve hayal kırıcıydı. örneğin 143 yıldır üst düzeyde her türlü bilim araştırmalanna yer veren dünyaca saygın bilim dergisi Scientific American, topu topu 20 adet dağıtılıyor. Satılan dergi sayısı 1518 arası. Science'ın dağıtımı yapılmıyor. Bunlar, kaynak dergiler. Biraz daha geniş kitleye yayın yapan Discover, Omni, ScienceaVie gibi dergilerin satışları da 20'nin altında. New Scientist ve diğer pek çok dergi ülkemize gelmiyor bile. Söz konusu dergilere abone olanlann haklarını yemeyelim. Ancak abonelerin toplam sayısının 100'ü aştığını da sanmıyoruz. Acaba bilim kurumlanmmn kaçı bu dergileri getirtiyor, kütüphanesine koyuyor, arşivliyor, kaç kişi buralarda bilim dergilerini düzenli izliyor? Bilim dergilerinin pek çoğu, bilim dünyasımn tartışma platformu niteliğinde. Araştırmacılar ve bilim adamları arasında baştıca iletişim araçları sayılan bilim dergilerine ülkemizde ilginin bu kadar az olmasının bir açıklaması vardır elbette. Burada şimdilik şu sonucu çıkartalım: Bilim dünyasında olup bitenleri kaynaklarından izleyen, merak edenlerimizin sayısı çok çok az. Bu saptama, ülkemizde bilim üretiminin hem sayısal hem de niteliksel düzeyiyle de çok yakın ilişkili. önemli gördüğümüz bu konuya yeniden döneceğiz. Bu hafta, ülkemizde 20 tane dağıtılan ve hiç satılmayan Fransa'nın saygın bilim dergisi La Recherche'den aldığımız "ilk tanrıların izinde" incelemesini yayımlıyoruz. Anadolu, Suriye ve yörelerinde yapılan arkeolojik çalışmalarda bulunan eserlerde, ilk tanrı düşüncelerinin izlerini araştıran yazıyı ilgiyle okuyacağınızı umuyoruz. Gelecek cumartesi buluşma umuduyla, hoşçakalın... B O K U R D A N B İ Z E giderilmez. Bir bilim adamı problemi gözler önüne serdiği gibi, çözüm yolları da bulur ve en kısa zamanda var olan bütün koşulları değerlendirerek uygulamaya geçer. Fen Lisesi ruhunu taşıyan, Balgat sırtlarında, o eşsiz yaşantı tarzıyla ömrünün en güzel üç yılını geçirmiş 96 + 22 = 2112 Fen Liselive geçmiş olsun der, saygılarımı sunarım. ilhami PAMUK 1983 AFL mezunu Fen Liselilere düşen görev Son iki sayınızda "Ankara Fen Lisesi" hakkında çıkan yazılan hüzünlenerek okudum. lleri sürülen görüşlere tamamen kaiılıyorum, Ancak, eski okul idarecilerine, koruma derneği yöneticilerine en önemlisi de mezunlarma şunu soruyorum. "Acaba Fen Lisesi ruhunun ve eşsiz yaşam tarzının yo/c olmomosı için ne yapfınız?" Tabiı, kendime de soruyorum. "Ben ne yaptım?" "Hiçbir şey" Bizler, Ankara Fen Lisesi mezunları, ders çalışmayıp sınav erteletme günlerinden kalan kendimize has sorumsuzluğumuzla kaç mezunlar gününe gittık? Bırakın mezunlar gününde okula gitmeyi, acaba kaç kişi bilgi ve adres bildirim formunu doldurup, mezunlar günü düzenleme komitesıne gönderdi? Fen Liseliler Derneği veya Fen Lisesi Vakfı kurulması için kimler, ne kadar uğrastı? Şunu unutmamak gerekir ki, bu davaya önce AFL mezunları sahip çıkmalıdır. Bilimin "B"sini bilmeyen bir fen lisesi müdüründen, evrim teorisini kabul etmeyen bir biyoloji öğretmeninden, oy endişesiyle 6 ile daha fen lisesi açan, liselerde felsefe derslerini kaldırmaya çalışan ANAP hükümetinden fen lisesi esprisini anlamalannı beklemek aptallık olur. Bu işi kavrayabilmek için her seyden önce bilimsel şekilde düşünmek ve bilimsel düşünmeyi ilke edinen insanların sayısının aıimasını istemek ve bunun için çalışmak gerekir. Fen Liseliler çok iyi bilirler ki sorunlar feryatla, çığlıkla hiçbir zaman Fentepe ruhu ölmez! "Fen Lisesi'ne yazık ettiler" başlıklı yazıyı içim parçalanarak okudum. Yazıda sözü edilen yozlaşmayı içinde yaşayan bir 7985 mezunu Fen Liseli olarak, yazılanlara katılmamak elde değil. Sayın Yazgan'a bilim dünyamızın bu kanayan yarasına parmak bastığı için teşekkür ederim. Bütün bunlar, son yıllarda gittikçe yayılan ve "Türk Islam Sentezi" gibi bir safsataya dayanan, "milii ananelere" bafjlı bir gençlik yaratma kisvesı altında gizlenen, özgürcü düşünen kafalardan korkmanın bir sonucudur. Ancak ne yaparlarsa yapsınlar Fen Lisesi'nde yeşerme ortamını bulan ve zor da olsa bundan sor.ra bulacak olan düşünen beyinleri ezemeyecekler. "FENTEPE'' ruhu ölmezl özgür KUTAY ANKARA Cumhurlyet Bltim Teknik • SahiL, Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazetecilik Türk Anonim Şirketi adına Nadlr Nadl • Genel Yayın Müdürü: Hcsan Cemal • Müessese Müdürü: Emlne UşakJıgll • Yazı İşleri Müdürü: Okay Gönensln • Yayın Yönetmeni: Orhan Bursah • Graflk Yönetmen: Tüles Hasdemir. Hekimin konumu nedir? Soru: Konuşmanızda davranıs tedavisinde kaydedilen başarının, uygulayıcının hekim ya da hemşire oluşundan bağımsız olduğunun ampirlk olarak gösterildiğlnl soyledlnlz. Bu noktada şu soruyu sormak istlyorum: Hekimin tıp geleneğinden gelen birl olarak pslklyat. rlde psikoterapi uygulamalannda konumu nedlr, ne olmalıdır? Başoğlu: Burada vurgulanması gereken kavram ekip çalışmasıdır. Bu tür bir çahşmada kişiler eğitimleri gereği değişik fonksiyonları yerine getirirler. Herkesin aynı işi aynı yeterlilikle yapması eğitim farklılıkları nedeniyle beklenemez. Bir ekibi, birbirini tamamlayan fonksiyonlar entegrasyonu olarak düşünmek gerek. Her hastalığın medikal, sosyal ve psikolojik yönleri olduğuna göre, bu alanlarda yetişmiş kişilerin bazı işleri ötekilerden daha iyi ya
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle