01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

FİZİK Bİ YO LO J İ Bastarafı 1. Sayfada lenir. Mavi ışığın dalgaboyu olan 400 nm'den daha iri parçacıklar öbür ışınların da saçılmalarına yol açtıklarından yeşilmavi renkler görülmeye başlar. Çok daha İri parçacıklar tüm ışınları saçarlar ve artık beyaz rengi görürüz. Sis, pus ve bulutları oluşturan su damlacıklarıyla bira köpüklerindekiler beyaz renge yol açarlar. Mavl rengln esrarı Niçin "tath" diye çıldırıyoruz? Baştarafı 1. Sayfada Biyokimyagerler, tath olarak algılanan maddelerin, ortak özelliklerinj uzun süre araştırmışlar ve çok şaşırtıcı bir sonuca varmışlar: Maddelerin molekülleri arasında hiçbir ortak özellik yoktur! Aynı şekilde acı maddelerin moleküllerınde de bir ortak özellik saptanamazken, tuzlu ve eksi maddeler için durum farklıdır. Tatlılar içinde kuralı bozanlar, bazı tath alkol çeşitlerl ve bazı kurşun bileşimli tuzlardır. Ayrıca bazı kimyasal bileşimlerln, moleküllerini oluşturan parçaların yerlerinde küçük değişiklikler yapıldığında, molekül yapıları aynı kalsa da tat değişikliğine uğradıkları saptandı. (Nitroluidin gibi.) Yine de tatlılar konusunda bildiğimiz kesin bir şey var: Suda çözülmediği sürece en tatlı madde bile tath olarak algılanamaz. Bunun iki nedeni şunlardır: 1) Tatlı moleküller tat alma hücrelerine ancak çözeltı halindeyken ulaşabıhrler. 2) Tatlı moleküller, dilden beyne uzanan sinirlerde bir akım yaratabilmek için tat alma hücreleriyle kimyasal reaksiyona girmek zorundadırlar ve bunu da ancak çözelti halindeyken başarabilirler. Sizi daha fazla sıkmamak için kimya dersine burada son vermeyi uygun görüyoruz. Canlılarda mavi renk Blraz da canlıları ele alalım. Işık ışınlarının girişim özelliğinin yol açtığı yanar döner mavilerin dışında, hayvarilardaki mavi ve mor renklerin büyük çoğunluğu saçılmadan kaynaklanır. Yanar döner mavıler, hem bakış açısıyla değişırler, hem de bir sıvıya batırılan dokulardan kaybolurlar. Biyolojik sistemlerde temel saçılma birimi gene küçük saçıcı taneciklerden oluşur. Dokulardaki hava kesecikleri, yağ damlacıkları, protein, keratin parçacıkları, guanin kristalleri ve başka parçacıklar bu birimleri oluştururlar. Bunların zemlninde koyu renkli bölgeler bulunursa saçılan maviler çok daha belirgin olurlar. Denlzanaları, ahtapotlar, kız böceğl, kelebekler, bukalemun ve kertenkeleglller, yılanlar, bazı balıklar ve kuş tüylerlnde gördüğümüz mavimor renkler saçılma mavileridir. Örneğin, kuzgunun tüylerindeki mavilik nasıl oluşmaktadır? Telek ekseninden iki yana ayrılan tüyler arasında, üstüste binen, halka yapılı tüycükler bulunur. Tüycüklerin dış katmanları, milimetrenin yüzde biri kalınhğında, saydam ve boynuzsu bir maddedir Bunların altında kutu hücreleri bulunur. En altta da koyu renkli melanin içeren bir katman vardır. Kutu hücreleri içinde, çapları 30 nm ile 300 nm arasında degişen hava kesecikleri bulunur ki mavi ışığın sacılmasına bu kesecikler yol açarlar. Memelilerde, özellikle derl ve gözlerde saçılma mavilerine çok rastlanır. Birçok maymunun yüzleri ve kalçalan parlak mavi ve mor renklidir. Melanin zeminli deriden saçılma mavi rengi oluştururken derinin üst yüzeyine yakın kan damarlarındaki hemoglobinin kırmızı renginin katkısı mora neden olur. Saç ve derilerimizin rengini yeren melanin adındaki siyahkahverengi pigment gözlerlmlzde de bulunur, ama göz renginin oluşumu eok farklı bir mekanizmayla ortaya çıkar. Insan gözü üç katmandan meydana gelir. Damarca zengin olan orta katmanın ön kısmına iris denir. Renkli kısım budur. İris iki bölgelidir. Öndeki bölge halka biçimi kaslardan oluşmuş sarımsı, bulanık bir dokudur. Ön bölgede genellikle melanin pigmenti bulunmaz. Arka bölge ise düz kaslardan meydana gelir ve koyu renkli melaninle kaplıdır. Bulanık ön bölgedekı yağ damlacıkları, protein kümeleri ve başka küçük parçacıklar göze giren beyaz ışık içindeki mavi bileşenin saçılmasını sağlarlar. Arka bölgedeki koyu pigment ıse zemin oluşturarak bu rengin kuvvetlenmesini sağlar. Yaşlandıkça mavi gözlerin solması ya da aklaşması, saçıcı parçacıkların büyümesi sonucunda beyaz ışığın tüm bileşenlerınin saçılmasından kaynaklanır. Eğer ön bölgede biraz sarı yansıtan pigment varsa, mavi saçılmayla birleşen sarı yansıması, yeşil gözlerle karşılaşmamıza yol açar. iristeki kan damarları yüzeye yakınsa bu kez kırmızı yansıması ortaya çıkar ve Ellzabeth Taylor'ın menekşe renkli gözlerini görürüz. Ala gözler ve siyah gözler, giderek artan pigmenti n mavi saçılmayı örtmesiyle oluşurlar. iıisin arka bölgesinde melanin hiç bulunmazsa alblnözlerln kırmızı gözleriyle karşılaşırız. Mavi gözlerin esrarını çözmüş olmanız, onları gözünüzden düşürdü mü acaba?..Ö rın bal tutkusu herkes tarafından bilinir. "Genetik programlanmışhk" tezinin doğruluğunu gösteren bir deney de Amerika'da yapıldı. Bebeklerin yatakları üzerine yerleştırilen beş biberona beş ayrı tatta besin konularak biberonlar bebeklerin seçimine sunuldu (tatlı, tuzlu, acı, ekşi ve tatsız). Deneyin sonucu şüphelere yer bırakmıyordu: Biberonları tek tek denedikten sonra tüm bebekler "tath" biberonun başına toplanmışlardı Başka bir deyışle tatlı düşkünlüğü doğuştan itibaren tüm sağlıklı insanların yakasına yapışan kaçınılmaz bir hastalık. Nitekim anne sütü de piyasadaki inek sütlerinin iki katı kadar şeker icerir ki bu da meme çağını geçen çocukların inek sütünü şekerll hazır kakaolarla "çeşnilendirmeyi" çok sevmelerinin bir nedenidir. Tatlı sevgisine eğitim ve çevre gibi faktörlere bağlı olmaksızın hemen tüm insanlarda rastlansa da insanların ne derece tatlı sevdiği bu faktörlere sıkı sıkıya bağlıdır. Her ınsanın kendıne özgü bir "tatlı kaldırma sınırı" vardır ve bu sınır aşıldığı zaman tatlılar gerçek anlamıyla insanın "slnlrine dokunur." Bitkller niçin şeker üretir? Şeker, bitkller âleminde karbonhidrat olarak sık sık karşımıza çıksa da "tath" haliyle oldukça az bulunur: Hemen hemen tüm meyvelerde, bazı sebzelerde (şeker pancarı ve bezelye gibi), bazı bitkilerln özsularında ve balda. çıkmayabilir. Bu insanların reddetmedikleri nişastaların, bu tezi çürüttüğü akla gelebilir, ancak sindirim sırasında nişastayı oluşturan glikozlar, maltoza dönüştürüldüğünden, bu ıkılem ortadan kalkar. Ancak bu insanların hastanelerde bünyeleri tanınmaksızın seroma bağlanmaları, büyük tehlike yaratabilir. Vücuda aşırı glikoz yüklenmesi sonucu ölüme kadar uzanan büyük tehlikeler ortaya çıkabıleceğinden, tatlıdan tiksinti duyan insanların, bünyelerinin şeker hassasiyetini mutlaka test ettirmeleri gereklidir. Biz yine tathseverlere dönelim: "Kararını bildiğinız sürece" güzelim tatlıların tadını çıkarın çıkarabildiğınız kadar. Her çey bu slhlrll soze bağlı; kararını blllreenlz, ne dlş ağrısı çekerslniz ne şlşmanlık. Oikkat çeken bir nokta da şu: Günümüzde arastırmalar, şekerin vücudun sağlıklı beslenmeslnln vazgeçllmez bir unsuru olmadığını ortaya koymuçtur. Ama yine de sekerden vazgeçemlyorsak, belki de bunun başka nedenlerl vardır. Sakın şeker ruhun gıdası olmasın? (P.M.) Düdükle Beethoven çalmak Evet, tatlı deyip de geçmemeli. Burada konunun önemli ve karmaşık bir yönüne daha değineceğiz: Besinlerde çeşitli lezzetler bir arada bulunur ve biz de bu lezzetleri ayrı ayrı değil, bir bütün olarak, "o besinin lezzeti olarak" algılarız. Bu da ayrı lezzetleri algılamakla görevli tat alma hücrelerinin bir "sinir ağı" ile birbırlerine bağlı olması ile mümkün olur. Sınirler aracılığıyla iletilen verilerle insan beyni bir "lezzet proflll" oluşturur. Burada algılanan lezzet, brüt bir lezzettir. Bu algılama olayı müzlk dlnlerken de benzer şekilde gelişir. Örneğin bir kemanla çalınan "la" notası aslında "brüt" bir "la"dır, Çünkü bu ton bir osilografla incelenirse, çok çeşitli dalga boylarından oluştuğu görülür ki bunlardan bazılan ınsan kulağının algılayamayacağı kadar yuksek dalga boylarıdır. Bu örneği tat alma duyusuna şöyle adapte edebiliriz: Bir parça kesme şekerl ağzımızda erittiğimizde algıladığımız lezzet "tatlı"dır, ama bu çok tekdüze, karaktersiz bir tattır. Kremalı ve çlkolatalı bir pasta yerken algıladığımız tatlı lezzetle bunu kıyaslarsak, kesme şeker yemeyi, düdükle Beethoven çalmaya benzetmek sanırız yanlış olmaz. Tatlılar üzerine bir yazı yazarken, tatlıdan hiç hoşlanmayan insanların varhğından da söz etmek zorundayız. Ama bu insanların varlığının, yukarıda saydığımız tezleri çürüttüğü söylenemez, çünkü incelenen "bütün insanhk" gibi dev bir topluluksa, oluşturulan tezlerde ortalama insanlar baz olarak alınmalıdır. Bu arada tabii olarak aşırı tatlı düşkünü ınsanlara rastlanabileceği gibi, tatlıdan hiç hoşlanmayan I a ra da rastlanabilir. Son yıllarda uzmanlar, bahsi geçen tatlı tiksintisinin de genetik nedenlere dayanabileceği tezini ortaya attılar örneğin bünyenin genetik olarak glikoz kaldıramayacak bir yapıya sahip olması gibi. Bu tür insanlarda sözü geçen hastalık, kişinin tatlıyı otomatik olarak, hiç düşünmeden geri çevirmesi yüzünden ömürboyu ortaya Üç soru üç yanıt 1Şeker şlsmanlatır mı? Eğer dengeli beslenilmiyor ve şekerlı maddeler diet içinde çok büyük bir oran işgal ediyorsa evet. Kanda şekerin parçalanması için ipsülin gereklidir. Fazla şeker alındığında pankreas çok şıddetli uyarılır ve çok insülin üretir. Bu da vücuttaki tüm şekeri parçalayarak tekrar şeker ıhtıyacı doğurur. Bu kısır döngü şişmanlığa neden oluşturur. 2Şeker sağlık için vazgeçllmez midlr? Hayır, çünkü şekerli yanl tatlı maddelerin yapıtaşları tüm karbonhıdratlarda bulunur. Ayrıca karaciğerde yağ asıtlerı karbonhidrata dönüştürülebildığinden, tatlı besinler vazgeçilmez değildir. 3Şeker, dlslere zararlı mı? Şekerin diş çürümelerinı hızlandırdığı kanıtlandı. Yalnız burada etkili olan direkt olarak şeker değil, ağızdakı bakterılerın şekerden ürettiklerı artıklardır. Burada sözü geçen artıklar asidiktir ve dişlerın (günde bırkaç defa) düzenli fırçalanmasıyla yok edilebllirler. SONUÇ: Şeker, düşük kalorili olarak hazırlanan dietler için asla düşünülmeyecek bir besindir. Diş çürümeleri, özellikle şeker yendikten sonra dişler fırçalanarak engellenebilir. Burada yenen tatlının cinsi de önemlidir. Örneğin akide şekerlerı ve bonbonlar sert olduklarından ve uzun süre çiğnenmelen gerektığınden dişlerin arasına kolayca sızarlar. Çıkolata ıse hemen çiğnenip yutulduğundan, bunu yapamaz. Ayrıca çikolatanın içindeki yağlar dişler üzerinde koruyucu bir film oluşturur. özellikle az kalori alması gerekenlerin ve diabetik hastaların sekerden kaçınmaları gerekmekte. Günümüzde "natriumsiklamat" gibi adi sekerden ayırt edilmesi çok zor yapay maddeler üretılmekte. Bu maddelerin, aşırı mıktarlarda ahnmadıkça hiçbir zararlı etkisı olmadığı ispatlandı. Bebekler daha doğuştan tatlıyı yeğliyor... Peki bitkilerin şeker üretmeslnin nedeni ne olabilir? Meyveler için bu sorunun cevabı kolay: Meyvelerin koparıhp yenmesi ve çekirdekler vasıtasıyla tohumların yayılarak türün sürekliliğinin güvence altına alınması için. İşte bu çok önemli bir nokta, çünkü doğada sadece olgun meyveler tatlıdır ve sadece olgun meyveler yuksek besin değerıne sahıptır. İşte bu, araştırmacıları, "tatlı tutkusunun genetlk olarak programlanmış olduğunu" düşünmeye iten önemli nedenlerden birisi insanlar için tath ilk çağlardan beri kaliteli ve sağlıklı besin göstergesi olageldi. Hayvanlar için de durum pek farklı değil. örneğin ayıla
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle