Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
YEŞİLSAYFA Denizkaplumbağalarının yaşamı 'Etinden çorba, kabuğundan süs eşyası,yağından esans...' Kaplumbağaların soyunu tehdit eden salt insanoğlu değildlr. Tehliketerden biri de kızgın güneştir. Anne, bazen yumurtalarını gömdükten sonra, yanlışlıkla kara yönüne ilerliyor ve kızgın güneş altında telef oluyor. tinden çorba, kabuğundan nadide süs eşyaları, yağından esans yapılır; geri kalan az bir parçası ise gübre olarak kullanılır." Bu hayvanın hangisi olduğunu tahmin edebiliyor musunuz? Şu günlerde akıbeti üzerine yoğun tartışmalar süren denizkaplumbağası. Nesillerinl sürdürmek için yumurtalarını bırakacakları yeri özenle seçen denizkaplumbağalan, günümüzde turizm alanındaki gelişmeler tarafından tehdit edilmeye başlandı. Son örneğini KöyceğizDalyan kıyı şeridinde yaşadığımız bu gelişme, en uzun ömürlü canlılardan biri olan denizkaplumbağalarını bir "soykırım" tehlikesiyle karşı karşıya bırakıyor. Ve en eski zamanlardan günümüze değin bu hayvanların "A vitamini bakımmdan çok zengin olan" etinden, "kaz ciğerini aratmayan" karaciğerlne değin türlü özelliklerini öven insanoğlu, şimdilerde bu "soykırımı" nasıl önleyeceği konusunda düşünmeye ve harekete geçmeye başladı. Küf adını verdiğimlz mantarlar aflatoksin denilen bir zehir üretir ve karaciğer kanserine sebep olabilir. Küf deyip geçmeyelim: Denizkaplumbağalan lle ilgili bu "kullanma tarifnamesi" rafa kaldınldı. Soylan tükenmek üzere olan bu hayvanlar, şimdi "nasıl kurtanlır" telaşı var. Bir yandan insanoğlu, bir yandan doğa, bu hayvanlan yok etmeye çalışadursun, onlar da umutlannı yitirmeden çoğalmaya çalışıyor. S Hk «• düler. Ama ne yazık ki bu yumurtalardan pek azı yavruya dönüşecekti. Çünkü hem doğa hem de insaniar kumsaldaki yumurtaları rahat bırakmıyorlardı. Bu durumun bilincine varan Fretey, Guayana'ya yerleşmeye karar verdi ve antik çağlardan kalma bir yaratık olan dev kaplumbağaları kurtarma kararı aldı. Greenpeace ve Wwf gibi çevreci örgütleri de ikna eden uzman, 1980 yılında dermochelysle/in yumurtalarını yapay kuluçkaya almaya basladı. Anneler yumurtaları gene kuma gömüyorlardı, ama insanoğlu bunları daha güvenlikli bir yerde (yine kum içinde) kuluçkaya yatırıyordu. 70 gün sonra yumurtaların açılma zamanı geldiğinde, bunlar yine annelerinin bıraktıkları yere geri götürülüyor ve orada açılmaları sağlanıyordu. işln en korkunç anlarından biri, doğar doğmaz denize yönelen yavruların bu telaşla ilerlemeleri sırasında gökten saldıran yırtıcı kuşlara yem olmalarıydı. insanoğlu burada da yavruların yardımına koşmak zorundaydı. Fretey 19811982 yılları arasında tam altı bin kaplumbağanın yasamını kurtardığını belirtiyordu. Dev kaplumbağaların akıbetine bugün, geçmişe oranla daha iyimser bakıyor. Ama ne yazık ki kaplumbağaları tehdit eden dertler saymakla bitmiyor. Bunlardan bir tanesi de anneleri telef eden kızgın güneş. Yumurtaları kuma gömmekte geç kalan anne, yumurtladıktan sonra denize yöneleceği yerde, karanın içlerine yürüyor ve kızgın güneş altında ölmekten kurtulamıyor. Ve insanoğlu bir yandan, doğa bir yandan bu hayvanlan yok etmeye uğraşa dursunlar.onlar da umutlannı yitirmeden çoğalmaya çalışıyorlar. D ## E edindiler. Buna göre erkek yavruların yumurtadan çıktıktan sonra 2628 derecelik ısıda bir suda tutulması, dişilerde İse suyun 3234 derece arasında ısıtılması gerekiyor. insanlarda kromozomlar yoluyla kalıtım tarafından belirlenen cinsiyet, denizkaplumbağalarında tamamıyla suyun sıcaklığına bağlı. Belli Nicholas Mrozovsky ve Charles Yntema adlı bilim adamları "yeşil kaplumbağa" da denilen chelonia mydas üzerine yaptıkları incelemelerde, denizkaplumbağalan yavrularının üreme koşullan hakkında ilginç bulgular Nasıl ürüyorlar? sıcaklıkta tutulan su, yumurtadan henüz çıkmış, cinsiyetsiz yavrunun erkek ya da dişi olmasında tayin edici faktör. öte yandan "lavta kaplumbağası" olarak tanınan dermochelys coricea, şu günlerde Fransız bilim adamı Jacques Fretey tarafından inceleniyor ve koruma altında tutuluyor. Paris Doğa Tarihi Müzesi'nin görevlisi olarak çalışmalarını sürdüren Pretey, bu kaplumbağa türünün kendi cinsinin en iri hayvanı olduğunu da saptadı. Lavta kaplumbağası 2 metre uzunluğunda, 1.20 metre genişliğinde, 56 kental ağırlığında olabiliyor. Bu kaplumbağaların yavruları ise sadece 50 cm. boyunda, yani yetişkinlerinden 10 bin kere daha küçük. ıcak günler yaklaşırken, mutfaktaki yiyeceklerimizde "küf" dediğimiz mantarlar da daha sık görülmeye başlıyor. Ûzun süre dışarıda beklettiğimiz yiyeceklerde, meyve ve sebzede, konservelerde ve özellikle de kutuya kaldırdığımız ekmekte küf hepimize aşina bir görüntüdür. Bilmediğimiz bir şey varsa bu mantarların "aflatoksinler" denen bir zehir ürettiğidir. Aflatoksin yalnız sindirlm sistemimizi alt üst etmekle kalmaz, aynı zamanda karaciğer kanserine sebep olan maddelerden de biridir. Havadaki ısı ile nemin yüksek olduğu yerlerde gördüğümüz küf, işte bu arlatoksinleri içerir. Bu mantarların en çok rağbet ettiği yiyecek maddeleri başta ekmek olmak üzere bütün hububat ürünleri, fındık, fıstık ve bademdir. Ekmekie küf, gözle görülmese dahi çok çabuk yayılır. Bu yüzden "biraz küflü" ekmeği bile kesinlikle yememek ve hemen atmak gerekmektedir. Bu söylediklerimizin bir istisnası var: Çok şekerli yiyecekler. Reçel gibi şekerli yiyecek maddelerinde küflü veya mantarlı kısmı atmak yeterlidir. Öte yandan patateste de ışığın etklsiyle zehirli bir madde oluşur: Solanin. Patatesin üzerinde gözümüze çarpan yeşil lekeler solanin adlı zehirin başlıca göstergesidir. Solanin yüksek dozda alındığında görme bozukluğuna, mide bulantısına, karaciğer ve idrar yolu hastalıklarına yol açar. Bu nedenle: • Hafif küflenmiş olsa dahi ekmeğinizi, fıstığınızı ve bademı atın; küflü yiyeceklerı yemeyin! • Yeşil lekeli patatesleri "ayıklamadan" atın! Solanin adlı zehir, patatese hızla yayıldığı için yenmemesi gerekir. • Patateste Solanin oluşumunu önlemek için bunları serin, kuru ve nispeten karanlık bir yerde muhafaza etmeye çalışın! Yeşil lekeler gördüğünüz patatesi satın almayın. D Alternatif yemek Floransa usulü börek bartmatozu, 1 yumurta, 125gr. nebati margarin, tuz. Iç: 1 kg. ıspanak, 40 gr. tereyağ, tuz, 125 gr. rendelenmiş kaşar, 1/8 litre süt, 2 yumurta, karabiber. H a Z i r l a n i Ş C Unu, margarin, yumurta, tuz ve kabartma tozuyla yoğurun ve hamuru üstü örtülü biçimde yarım saat dinlendirin. Ispanağı iyice yıkayıp ayıklayın ve süzmeye bırakın. Tereyağını kızdırıp ıspanağı öldürün. Tuz ve karabiber katın, rendelenmiş kaşarla karıştırın ve iri iri kıyın. Yağlayıp unladığınız bir tepsiye hamuru yayın ve kenarlarını kaldırın. Çatalla birkaç yerden delin. Fırını 200 dereceye ayarlayın. Hamuru fırında I5dakika kadartutun. Ispanağı hamurun üstüne yayın. Süt ve 2 yumurtayı çırpın, üzerine dökün. M a l z e m e : 250 gr. un, 1/2 paket ka Deniz"yarılıyor" Jacques Fretey bir gece Fransız Guyanası'nda bir plajda otururken denizin yarıldığını görmüştü. Dev kaplumbağalar, yumurtlamak için karaya çıkıyorlardı. Kumun üzerinde güçlükle yürüyen anneler, sahilde 80 cm. derinliğinde çukurlar kazdılar. Ön ayakları ile çalışıyorlar, arada sırada başlarını havaya kaldırarak derin bir nefes alıyorlardı. Her anne 50140 arasında değişen sayıda yumurta yaptı ve sonra kuyruğu ile üstlerine kum serpti. ardında hiçbir iz bırakmak istemiyordu. Yavrularını kuma emanet eden anneler denize geri dön 12