08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 2 MAYIS 2021 PAZAR KÜLTÜR O genel müdür Korolardan ‘Türk’ ibaresinin çıkarılması SELDA yönünde GÜNEYSU görevden alındı bakanlığayazı yazmıştı... Güzel Sanatlar Genel Müdürü Tokaç, görevden alındı. Kültür ve Turizm Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürü Murat Salim Tokaç, görevden alındı. Tokaç’ın görevden alınmasında dört ildeki müzik korosu topluluklarından “Türk” isminin kaldırılması yönündeki kararın etkili olduğu belirtiliyor. Ayrıca Tokaç hakkında “görevi kötüye kullanmaktan” hakkında soruşturma başlatıldığı da ifade ediliyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasıyla Resmi Gazete’de yayımlanan kararla, Güzel Sanatlar Genel Müdürü Tokaç görevden alındı. Ancak Tokaç’ın görevden alınmasında dört ildeki müzik korosu topluluklarından “Türk” iberesinin kalne’deki “Devlet Türk Müdırılması yönündeki değişikziği Topluluğu”nun adının lik isteminin etkili olduğu beda “Edirne Rumeli Müziklelirtiliyor. Tokaç, 23 Mart’ta, ri Topluluğu” olarak değişKültür ve Turizm Bakanlığı’na tirilmesini önermişti. Ayyazı yazarak Elazığ’daki nı yazıda İstanbul Devlet “Klasik Türk Müziği Korosu Türk Müziği Topluluğu’nun Müdürlüğü”nün adının “Elada Cumhurbaşkanlığı Klazığ Kürsübaşı Müzik Toplulusik Türk Müziği Korosu’na ğu Müdürlüğü”, Şanlıurfa’dadevredilerek kapatılması ki “Devlet Türk Halk Müziği istenilmişti. Değişiklik için Korosu”nun adının “Şanlıurfa Murat Salim Tokaç bakanlık da Tokaç’ın bu yaSıra Gecesi Müzik Topluluğu”, zısına “olur” vermişti. KaDiyarbakır’daki “Devlet Klasik Türk muoyundan gelen tepkiler üzerine de Müziği Korosu”nun adının “Diyarbakır bakanlık geri adım atmış ve korolarMedeniyetler Müziği Korosu” ve Edir dan “Türk” ibaresinin kaldırılmadığını açıklamıştı. ‘Soruşturma başlatıldı’ Bakanlık kulislerinde, Tokaç hakkında “görevi kötüye kullanmaktan hakkında soruşturma başlatıldığı” da konuşuluyor. Tokaç’ın, “kendisinin solist olduğu konserlerde ses tesisatı üzerinden usulsüzlük yaptığı” ve “6 orkestranın 5’inde ses tesisatı kirası olarak aynı firmaya 120 bin + KDV ve kaşe bedelinin istendiği” ifade ediliyor. Oysa ses tesisatı giderinin yaklaşık 20 bin TL’ye çözülebileceği ancak buna karşın “aynı firma üzerinden usulsüzlük yapıldığı” iddia ediliyor. l ANKARA Ödüller emek ve direniş için! Türk şiirinin ustalarından Sennur Sezer adına, Gıdaİş Sendikası ve Manos Kitap işbirliğiyle düzenlenen Sennur Sezer EmekDireniş Şiir ve Öykü Ödülü’nün bu yıl altıncısı düzenlendi. Sennur Sezer adına verilen şiir ödülü bu yıl Can Hakman’ın oldu. Öykü ödülü ise Tunç Kurt’un, “Hayatlarınızdan Alacaklıyım” adlı dosyasına verildi. Seçici kurul iki dosyaya da özel ödül verdi. Uygur Orhan, “Kuşluk Vakti Ekmekleri” dosyasında özenle yansıttığı emeğin dünyasıyla, Murat Tenetoğlu da “L’ekhidna” dosyasında ortaya koyduğu güçlü, sert ve özgün diliyle seçici kurul özel ödülüne değer bulundu. Şiir ödülünün A. Hicri İzgören, Orhan Alkaya, Nalan Çelik, Gülce Başer ve C. Hakkı Zariç’ten oluşan seçici kurulu, Hakman’ın “Miskin Peri” dosyasını “zengin ve güçlü imge dünyası, bilinçli, zekâ yüklü dil kurgusuyla” ödüle değer buldu. Adnan Özyalçıner, Ayşegül Tözeren, Sibel Öz ve Ahmet Tulgar’dan oluşan öykü ödülü seçici kurulu ise Kurt’un “Hayatlarınızdan Alacaklıyım” ödülünün gerekçesi hakkında, “Nefes nefese ama aksamayan, yer yer yazarın bile frene bastığını hissettiğimiz, sağlam bir kurguya yaslanan, öfkesi demli öyküler yazan Tunç Kurt, edebiyatımızın modernist damarında akacak bir yazar” açıklamasını yaptı. Jüri üyeleri “Sevildiğini Bil Gökkuşağı” adlı dosyasıyla Zekeriya Şimşek’i seçici kurul özel ödülüne değer buldu. Sennur Sezer’in doğum günü olan 12 Haziran’da yapılacak törenle sahiplerine verilecek plaketlerin yanı sıra Manos Kitap, “Miskin Peri” ve “Hayatlarınızdan Alacaklıyım” dosyalarını yayımlayarak okurlarıyla buluşturacak. ANADOL’UN SERGISI, KAPANMADA EVDEN GEZILECEK Filipinli işçi kadınların hikâyeleri Kundura Sinema’nın çevrimiçi izleme platformu Kundurama’da (https://kundurama.beykozkundura. com) bu hafta Güney Koreli yönetmen ve sanatçı Sunga Yoon’un ödüllü belgeseli “Overseas / Denizaşırı Hizmetçiler” seyirciyle buluşuyor. Gösterime giren film, denizaşırı ülkelerde göçebe ev işçiliğine zorlanan Filipinli kadınların “hizmetçiliğe eğitildikleri” bir merkezde yaşananları anlatıyor. Melike Şahin, Times Meydanı’nda! İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) özel desteğiyle İstanbullularla buluşan Refik Anadol’un “Makine Hatıraları: Uzay” sergisi, YouTube’da tüm Türkiye ile buluşuyor. Serginin ana sponsorlarından KÜLTÜR AŞ, çevrimiçi platform üzerinden 15 gün boyunca koleksiyondaki tüm eserleri deneyimleme imkânı sunuyor. KÜLTÜR AŞ’nin “Kültür.İstanbul” YouTube hesabında “360 Derece Sergi Turu” ve “Tam Sergi Turu” başlıklarında iki özel video yayımlanarak sergi, sanal gezi ile görmek isteyen herkesin ziyaretine açıldı. Sergi, 16 Mayıs Pazar gün sonuna kadar izlenebilecek. Haluk Levent ve Ceylan Ertem’den ortak türkü Haluk Levent, annesinin en çok sevdiği 15 türküyü yorumladığı, Pasaj&Garaj Müzik etiketiyle 7 Mayıs Cuma günü yayımlanacak “Vasiyet” albümünden teklileri müzikseverlerle buluşturmaya devam ediyor. Sanatçının Melek Mosso ile birlikte seslendirdiği ve rock tarzında yeniden yorumladığı Neşet Ertaş türküsü “Zülüf” geçen hafta yayımlanmıştı. Albümden dün “Gönül Çalamazsan Aşkın Sazını” yayımlandı. Haluk Levent türküyü bu kez Ceylan Ertem ile seslendirdi. Spotify’ın, kadın müzisyenlerin seslerini yükseltmek ve her alanda olduğu gibi müzik sektöründe de var olan eşitsizlikle savaşmak için oluşturduğu EQUAL projesi duyuruldu. Farklı ülkelerden yüzlerce kadın sanatçının yer verildiği EQUAL projesinin Türkiye listesinin ilk kapak sanatçısı ise Melike Şahin oldu. Şahin, dünya çapında birçok kadın müzisyenle birlikte New York Times Meydanı’ndaki tanıtım alanlarında Türkiye’den dünyaya sesleniyor. EQUAL Türkiye listesinde, sözlerinde Mabel Matiz’in de imzası olan Nasır parçası bulunuyor. 99 5 KiTAP 157 TL yerine 17 TEK .50 KiTAP 35 TL yerine 16 TEK KiTAP 32 TL yerine 17 TEK .50 KiTAP 35 TL yerine 32 TEK KiTAP 55 TL yerine 16 TEK KiTAP 32 TL yerine www.galeatiyayinevi.com galeatiyayincilik gletiyayincilik galeati2017 [email protected] Sarp Maden ‘Aperlai’ (Lycia Records/Space Goats) Bir müzisyen olarak gitarcıbesteci Sarp Maden’i sevmek için nedenlerimizi sıralasak uzunca bir liste hazırlamamız icap eder. Yeteneği ve hassasiyeti bir yana, sadece dur durak bilmeyen çalışkanlığı bile başlı başına saygı duyulması gereken bir özelliği. Nitekim salgın günleri de durduramadı onu; sanki bu dönem hiç yaşanmamış gibi, kalitesinden tenzilat yapmamış bir çalışmayı getirdi önümüze koydu: “Aperlai”. Sarp’ın yeni albümü geçmişindeki mekân ve insanlara istinadenmuhtelif göndermeler taşıyan parçalardan; dolayısıyla albümün tematik dokusu anı ve bellek ilişkisinden oluşuyor. Örneğin açılıştaki “119/5” Cihangir’deki eski ikametgâhının numarası, “Urgayt Ayturg” Mitanni Kafe’nin sahibi Turgay Demiryürek’in ta kendisi, albüme adını veren parça çok sevdiği Kekova’da Likya uygarlığına ait antik bir kent, “Allan Together” ise hayran olduğu Allan Holdsworth’a saygı duruşu. Bu nefis cazrockfusion yolculuğunun kadrosunda işinin ehli isimler var. Davulda Volkan Öktem, Cengiz Baysal, basta Eylem Pelit, Halil Çağlar Serin, tuşlularda Ercüment Orkut. Salgının insanların önüne getirip koyduğu geçmiş güzel günler defteri, Sarp için bir bolluk ve berekete dönüşmüş, bizlerle paylaştığı bir bolluk ve berekete... Eylem Pelit ‘Bass Sonatas’ (Müzikotek) Salgının bir yılı aşkın süreyi geride bıraktığı bir süreçte, Sarp Maden nasıl ki zor zamanları yok sayarcasına bir albüm yaptıysa, basçıbesteci Eylem Pelit de bu zorlu şartlarda yapılabilecek en akıllıca işi çıkardı: Evindeki imkânlarla solo bas albümü yaptı. “Bass Sonatas” vücuda geliş olanakları düşünüldüğünde, gerçek bir başarı ürünü. Bilindiği üzere John Scofield’den Larry Coryell’a, Okay Temiz’den Aydın Esen’e sayısız dev müzisyenle birlikte çalmış çok yetenekli bir müzisyen Eylem. Bugüne değin kalabalıkla, orkestra içinde dinlediğimiz bu müzisyen, yeni albümünde solo performansının da zirvede olduğunu kanıtlıyor. Evindeki kayıt odasına 6 telli bas gitarıyla kapanan Eylem, (üstelik ruhen karamsar olmayan) melodik besteler üretmeyi başarmış. Hem duygusal açıdan gelişkin bir solist hem de teknik açıdan tam bir virtüöz gibi kayıt yapmış. Ardından kayıtları mix, mastering için Erkan Adlin’e emanet etmiş. Melankolik, iyimser ve dingin bir albüm “Bass Sonatas”. Bir solo çalışma bu kadar mı güzel olur! Olacaksa bu kadar güzel olur... Dokuz orijinal besteden oluşan 32 dakikalık “Bass Sonatas” gözler önüne seriyor ki, Eylem sadece yetenekli değil, çalışkan ve son derece zeki bir müzisyen. Eşsiz bir sahne yaratığıydı. Yorumlarıyla sahneleri tutuşturdu: Kızıl Milva “İ talyan şarkıcı Milva 81 yaşında öldü. Tiyatro sahnelerinde de boy göstermişti...” Geçen hafta haberi birçok yayın organı böyle verdi. O ikinci tümce, nasıl ağrıma gitti anlatamam. Boy göstermek mi? Tiyatroyla biraz ilgisi olan onun, sınırları ortadan kaldıran muhteşem bir sahne yaratığı, eşsiz bir oyuncu, gelmiş geçmiş en mükemmel Brecht yorumcusu olduğunu bilir. Strehler etkisi Tamam, Milva meslek yaşamına şarkıcı olarak başladı. Kendinden ilk söz ettirmesi, 20 yaşında San Remo Şarkı Yarışmaları’nda. 1967’de tüm yaşamını değiştirecek olan olay patlak verir. Tiyatro dünyasında “yönetmen tiyatrosu” kavramını yerleştiren; ünlü Piccolo Tiyotrosu’nun kurucusu, efsanevi yöneticisi Giorgio Strehler, sahneleyeceği Brecht’in “Üç Kuruşluk Opera” oyunu için Milva’yı seçer. En kısadan söylersem: Strehler, “üç dev”i harmanlayan usta: Brecht’in eleştirel, diyalektik yöntem ve tekniklerini, Goldoni’nin popüler tiyatro cümbüşü ve bayram sevincini; Shakespeare’in evrenselliğini ve şiirselliğini... Bunları kendi birikimi ve İtalyan kültür dokusuyla harmanlayıp Milva’yı yeni baştan yoğuracaktı. “Hocam, ustam” dediği Strehler, Milva’nın sadece oyunculuğunu değil, kişiliğini de geliştirecekti. Birlikte çalıştıkları yıllar sonucunda İtalya’daki lakabı “Kızıl Milva” oldu. Ama bu kez, kızıllığı, saçlarının renginden değil, düşünce biçiminden, dünyayı algılayışından ve yaptığı seçimlerden geliyordu. Artık müzikte de direniş şarkıları ilk sıradaydı. 1967’deki o ilk “Üç Kuruşluk Opera”yı görmedim. Ancak 30 yıl sonra yeniden bu oyunu ele aldıklarında, elbet kaçırmadım. Ve o zaman Brecht’in Strehler’e “Keşke her oyunumu siz yönetseniz” sözünü daha iyi anladım. Jenny rolünü yazar sanki Milva için yazmıştı! Almanlara Brecht şarkılarını; İngilizlere Shakespeare sonelerini, İtalyanca söyleyip sevdiren oydu. MilvaStrehler ikilisini ilk kez 1980’lerde Taormina Tiyatro Festivali’nde “Ben Bertolt Brecht” oyununda izledim ve peşini bırakmadım. Çoktan uluslararası sınır tanımayan bir tiyatro yaratığına dönüşmüştü! Milva İstanbul’da Milva’yı İstanbul’da iki kez alkışlama fırsatını bulduk. İlki 1998 İKSV’nin Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali’nin açılışında, ikincisi 2003’te Afife Jale Tiyatro Ödülleri gecesinde. İlk temsil Brecht dizeleri Hanns Eisler, Paul Dessau, Kurt Weill besteleriyle Strehler’in sahnelediği “Ay Her Zaman Parlamaz”; ikincisi ise daha popüler (Vangelis, Theodorakis, Edith Piaf) şarkılarından oluşan bir potpuriydi. Sahnede bir volkandı, fırtınalar estiriyordu. Seyirciyi birdenbire değil, yavaş yavaş avcunun içine alıyor bir daha bırakmıyordu. Yıllara meydan okuyordu. Çok geniş bir yelpazeye yayılan sesiyle, mükemmel oyunculuğuyla, bedeniyle, yüzüyle, saçlarıyla, parmak uçlarıyla... Şarkılarında İtalyanca, Fransızca, Almanca, İngilizce ve Yunanca arasında gidip gelirken tavrı da değişiyor, her dili kendinin kılıyordu. Dil ve sözcükler Milva’nın ta kendisi oluyordu. Kıpkızıl yele misali saçları, kocaman ağzı, delip geçen bakışları, cömert dekoltesi, siyah giysisi, düşmekle düşmemek arasında asılı kalmış incecik bir askı, hepsi şarkıya, müziğe, şiire dönüşüyordu. “Üç Kuruşluk Opera”nın prolog şarkısı “Mackie Messe”de (Sustalı Mack) neredeyse yüzünde bir ustura yarası görecekmiş gibi olduğumu anımsıyorum. Başına geçiriverdiği yüksek şapkası, boynuna doladığı boa ile sahneyi bir uçtan ötekine geçiverirken sanki sahnede değil, yatak odamızdaydı ve kadınlığın tüm hallerini yaşıyor yaşatıyordu. İsyankâr âşık, küfürbaz, küçük kız, olgun kadın, alaycı aşüfte, “Bilbao Şarkısı”nın yosması, “Surabaya Johny”nin deli divane tutkunu ve külhanbeyi; “Barış” sözcüğüyle hepimizi tutuşturan Rosa Luxemburg... Kendini her daim yenileyen; cesareti, olgunluğu, bilgeliği, dinamizmi, doğallığı ve alçakgönüllülüğüyle yıllar boyu bizleri büyüleyen Milva’ya sonsuz teşekkürler!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle