02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 15 MAYIS 2021 CUMARTESİ [email protected] olaylar ve görüşler İlk kurşun, vatan ve namustur!.. Yaşar AKSOY GAZETECİYAZAR Atatürk’ün “Ah hacı amca! Selanik denilince gönlümden geçenleri bir bilsen” dediği Selanik, 19. yüzyılın son yarısında İstanbul ve İzmir ile birlikte Osmanlı İmparatorluğu’nun en alımlı ve canlı büyük kentlerinden biriydi. Meşrutiyet’i besleyen hürriyetçi akımların canlandığı Evladı Fatihan diyarıydı. Demiryolu bağlantısı, büyük limanı ile canlı bir ekonomik bölgenin merkezi olarak çeşitli ülkelere ait gemiler Selanik’e tonlarca mal getirip götürürdü. Gemiler Amerikan limanlarına bile yolcu seferleri yaparlardı. Hürriyet meşalesi Selanik’te tutuşturulmuştu. Ziya Gökalp, Aka Gündüz, Mithat Şükrü Bleda, Ali Canip Yöntem, Ömer Seyfettin gibi vatanseverler ve Jön Türklerin ileri gelenleri Beyaz Kule’nin dibinde yetiştiler. ‘Selanik’e elveda’ Ancak önce Balkan Savaşı’nda gerçekleşen 1912 Yunan işgali, sonra kentin Türk ve Yahudi mahallelerini yok eden 1917 yangını, yangından hemen sonra devreye sokulan sinsice ve önceden hazırlanmış yeni şehir planıyla ve ardından gelen mübadeleyle on binlerce Türk hem Selanik şehrinden hem civar köylerinden hem de Makedonya bölgesinden Anadolu topraklarına gözyaşları içinde savruldular. Yaşanan tam bir faciaydı. İsmi daha sonra Hasan Tahsin’e dönüşecek olan genç bir Osmanlı vatanseveri olan Osman Nevres de ailesiyle birlikte “Selanik’e elveda” diyenler Hasan Tahsin, 15 Mayıs 1919 sabahı karaya çıkan Yunan birliklerine ilk kurşunu atarken, hiç şüphesiz vatan bildiği Selanik’i de hatırlayarak bu kez İzmir için silaha sarılmıştı. Sorbon Üniversitesi öğrencisi, önde Osman Nevres (Hasan Tahsin), Selanikli en yakın arkadaşı Azmi Galip Sandalcı ile Paris’te, Manş Denizi’ni ilk geçen Bileriot’un uçağı üzerinde hatıra fotoğrafı çektirmişler (1910). Fotoğrafı bana armağan eden Azmi Bey’in evladı, can ağabeyim Emil Galip Sandalcı’yı rahmetle anarak... arasındaydı. Sıra İzmir’e gelince Hem Mustafa Kemal hem Hasan Tahsin, bundan sonrasında Selanik’siz bir yaşam süreceklerdi. Kader ikisi için de ağlarını örüyordu. Fırtınalı bir yaşamdan sonra İzmir’e gelerek Hukuku Beşer gazetesini 31 yaşında yayımlamaya başlayan Sorbon mezunu Hasan Tahsin, emperyalizmin Paris Barış Konferansı’nda (512 Mayıs 1919) düzenlediği bir komplo sonucu şehrin Yunanlılara armağan edilmesini de yüreği yanarak yaşadı. Selanik’ten sonra İzmir de elden gidiyordu, tıpkı İstanbul ve koskoca Anadolu gibi. Hasan Tahsin, 15 Mayıs 1919 sabahı karaya çıkan Yunan birliklerine ilk kurşunu atarken, hiç şüphesiz vatan bildiği Selanik’i de hatırlayarak bu kez İzmir için silaha sarılmıştı. Kordonboyu’nda patlayan bu ilk kurşunların ertesi günü Mustafa Kemal Paşa, emperyalizme karşı halkın Milli Kurtuluş Savaşı’nı örgütlemek için Bandırma Vapuru ile Samsun’a hareket edecekti. Vatansever, antiemperyalist Hasan Tahsin için çok şey söylenmiştir. Daha geçen gün Youtube’da izlediğim bir yeni videoda birisi, elini dezenfektan ile temizledikten sonra şöyle konuştu: “Bu pandemi günlerinde nasıl virüslerden temizleniyorsak, Hasan Tahsin gibi bir virüsü de milli tarihimizden silip atmamız gerekiyor!” Keşke Yunan galip gelseydi diyebilmiş birisinin yardımcısı olan bu yazara “vatan ve namus” bilincinin en kutsal duygu olduğunu hatırlatıyorum. Bugün 15 Mayıs... Anadolu’da Hatay Dörtyol, Ayvalık, Ödemiş İlkkurşun (Hacı İlyas) Tepesi, Antep, Maraş gibi yerlerde olduğu gibi, emperyalizme karşı ilk sivil direniş kurşunlarını atan Hasan Tahsin’e, önce bir vatansever, sonra İslam için kaleme sarılmış bir mücahit, sonra gazetesinin ismine izafeten bir “insan hakları” savunucusu, sonra kendi ifadesiyle bir sosyalist, sonunda toplam olarak tam bir antiemperyalist olarak bakmamız gerek. İlk kurşun bir volkan gibi patlayacak olan milli kurtuluşun kıvılcımıdır. İlk kurşun, vatan ve namustur!.. Karanlığın ortasında ışığa koşanlar Nusret ERTÜRK Eğitimci Mustafa Kemal, 1913 yılında Sofya’da ataşeyken ilk kez bir opera izler. Tosca operasını izlediği o gece Mustafa Kemal uyuyamaz. Sonra, Şakir Zümre’ye şunları söyler: “Bulgarların Balkan Savaşı’nda bizi neden yendiğini anladım. Çünkü opera binaları, opera sanatçıları ve müzisyenleri var.” Cumhuriyet’le birlikte sanat eğitimine Mustafa Kemal özel önem verir. O, savaşın savaş meydanlarında kazanılmadığını iyi bilir. Bir ülke ancak bilimle, sanatla, kültürle, ekonomiyle güçlenir. Musiki Muallim Mektebi’nin 1924 yılında açılmasına öncülük eder. İran Şahı Pehlevi 1934’te ülkemize geldiğinde, ilk Türk operası Özsoy ile karşılanır. İkinci Dünya Savaşı yıllarında Almanya’daki Nazi yönetiminden kaçan yüzlerce bilim, sanat insanı ülkemize sığındı. Ankara Dil ve TarihCoğrafya Fakültesi’ne gelen onlardan birisine bizim gençler, “Almanya yıkılıyor! AlMustafa Kemal Atatürk, “Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir” sözünü boşuna söylemedi! Başarılı, mutlu bir yaşam, ancak sanatla sağlanır. manya yıkılıyor!” diye seslenirler. Yani sen neden ülkene sahip çıkmıyorsun? Ülkeni neden savunmuyorsun, anlamında. Alman akademisyen yarım Türkçesiyle gençlere şu yanıtı verir: “Almanya yıkılmaz! Almanya yıkılmaz! Almanya’nın Goethe’si var. Almanya’nın Beethoven’ı var!” Onlardan (sanatçılardan) büyük güç mü olur? Bizde de son yıllarda “Türkiye yıkılıyor!” diyenleri duyduğumda, onlara önce Atatürk adını söylüyorum. Sonra sanat insanlarımızdan bazılarını: Nâzım Hikmet, Aziz Nesin... Eğitimin belirleyiciliği Genç bir kadın milyoner olma yarışmasına katıldı. Kazanırsa yaşadı. Soru geliyor: “Sol anahtarı, hangi mesleği yapan kişilerin kullandığı bir terimdir? A. çilingir, B. marangoz, C. tamirci, D. müzisyen” Yarışmacı “tamirci” yanıtını veriyor! Konu, aydınlar arasında günlerce gündemden düşmedi. O yarışmada kaybeden yarışmacı kadın değil, güzel ülkemin eğitim düzeyiydi... Bir zamanlar öğretmenler köy enstitüsünde, öğretmen okulunda yetişirdi. Orada her öğrenciye bir müzik aleti çalma öğretilirdi. Bir müzik aleti çalmadan sınıf geçilemezdi. Ben de mandolin çalmasını öğrenmiştim. Öğretmen adayı böyle yetişirdi, gideceği okulda başarıya ancak başta müzik olmak üzere çeşitli sanatların katkısıyla varılacağı biliniyordu. İlkokulda, ortaokulda ve lisede müzik, resim, beden eğitimi dersleri vardı. Hangi gerekçeyle kaldırıldı bu sanat dersleri? Demokrasiye tutkunluğumuzdan (!) sanat derslerini seçmeli yaptık! Bu dersler kaldırılıp yerlerine ne kondu? İlkokul sınıflarında daha ilk derste bir şarkı öğretilirdi. Bundan öğrenciler ne çok hoşlanırdı. Şimdilerde kimi ilkokul öğrencilerine “Okulda bu yıl hangi şarkıları öğrendin” diye sorduğumda olumlu yanıt alamadığım çok oluyor. 196061 öğretim yılında Cılavuz Öğretmen Okulu dördüncü sınıf öğrencisi idim. O yıl okulumuza genç bir müzik öğretmeni atanmıştı. Aydınlanmanın yolu... İlk dersinde piyano eşliğinde öğrettiği “Anne” şarkısını unutamıyorum. “Küçücükten başucumda bana ninni söylerdin” diye başlıyordu. Şarkı, o gün damarlarımıza sindi. İki yıl sonra Ağrı ilinin bir köyüne öğretmen olarak atandım. İlkokul birinci sınıf olan öğrencilerime , “Anne” şarkısını öğreterek ilk dersime başlamıştım. Öğrencilerdeki şarkı söylemeden doğan o sevinci bunca yıla karşın unutamıyorum. Bir saat önce ağlayan bazı öğrencilerin olduğu sınıfta, şimdi bütün yüzler gülüyordu. Mustafa Kemal Atatürk, “Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir” sözünü boşuna söylemedi! Başarılı, mutlu bir yaşam, ancak sanatla sağlanır. Adı konmamış soğuk savaş Dr. A. Murat Şener Siyaset Bilimci 18Mart 2014’te Kırım’ın ilhakıyla başlayan süreç, ABD ve Rusya arasındaki jeopolitik rekabeti ortaya koyarken NATO açısından temelli bir stratejik dönüşümün de önünü açmıştır. Öyle ki Polonya Savunma Bakanı Tomasz Siemoniak, 2015’te durumu “yaz fırtınası değil, mevsim değişimi” olarak değerlendirerek yeni konjonktüre vurgu yapmıştır. Dikkat çeken diğer husus ise Ukrayna üzerinden gündeme gelen gerilimin, aslında buzdağının görünen yüzü olması ve tarihsel açıdan devamlılık içermesidir. Gürcistan’daki Gül Devrimi’ni izleyen süreçte AvrupaAtlantik paktının genişleme politikası, tampon bölgelerinden yoksun Rusya için, kuşatılma anlamına gelmekteydi. Bulgaristan ve Romanya’nın 2004’te NATO’ya, 2007’de AB’ye üyeliğinin ardından Münih Güvenlik Konferansı’nda konuşan Putin durumu kınamıştı. 2008’de, açıkça silahlanma yarışına vurgu yapan Putin, NATO’nun askeri altyapısını giderek daha fazla Rusya sınırına yaklaştırdığını, bu durumun, Rusya’yı karşılık verebilmek için önlem almaya ittiğini ifade etmişti. İzleyen günlerde Bükreş’te düzenlenen NATO zirvesinde, Gürcistan ve Ukrayna’nın NATO’ya bir gün mutlaka alınacağının açıklanması, Rusya’nın kaygılarını doğrulamaktaydı. Bunun üzerine Rusya, Ağustos 2008’de Gürcistan’dan ayrılmak isteyen Abhazya ve Güney Osetya’yı açıkça destekledi. 2009’da da bağımsızlıklarını tanıdı. 2010’da yaptığı 49 yıllık güvenlik anlaşmalarıyla, iki ülkede de, silahlı kuvvetlerini konuşlandırdı. Ukrayna’da ise Turuncu Devrim’i (20042005) oluşturan şartların bozulmasıyla 2010’da başkan seçilen Rus yanlısı Viktor Yanukoviç, Rus donanmasının Kırım’ı kullanma iznini 2042’ye dek uzatmıştı. Fakat 2013’te AB’yle imzalanan ortaklık antlaşmasından tek taraflı olarak çekilmesinin ardından çıkan halk ayaklanması sonucu 21 Şubat 2014’te hükümet düşmüştü. Rusya da Kırım’ı ilhak ettiğini 21 Mart’ta açıklamıştı. Kırım, Rusya için, Karadeniz ve Güney Kafkasya’da AvrupaAtlantik paktının yayılmasını engellemek, Doğu Akdeniz’e, Ortadoğu’ya nüfuz edebilmek için stratejik önemde. Ocak 2017’de Suriye’yle yapılan antlaşmayla Rusya, Ortadoğu’daki askeri varlığını kalıcı olarak pekiştirmiş ve dünya sahnesine jeopolitik bir oyun kurucu olarak dönmüştü. Bugün ABDRusya gerilimi, Kuzeydoğu Suriye, Alaska kıyıları, Baltık Denizi ve genişletilmiş Karadeniz coğrafyasını da içerecek şekilde dünyaya yayılmış durumda. Özünde eski SSCB topraklarına odaklanan bu nüfuz rekabeti, içerdiği simgesel farklarla, gerilimin niteliği hakkında bize fikir veriyor. Metaforik gözdağı Haziran 2019’daki 8 bin 600 asker ve 50 savaş gemisinin katılımıyla gerçekleşen BALTOPS (Baltık Operasyonu) NATO deniz tatbikatına ABD, 1962 Küba Füze Krizi’nde de kilit rol oynayan 2. Filo ile katılmıştı. Rusya’nın tehdit unsuru olarak görülmemesi nedeniyle 2011’de dağıtılan 2. Filo, 2018’de Rusya’nın Atlantik’te artan varlığına karşı yeniden kurulmuş, BALTOPS çatısı altında konuşlandırılmıştı. 2019 Ağustos ayında Rusya, 70 savaş gemisi, 58 uçak, 10 bin 634 personelin katıldığı Okeanskiy Schchit (Okyanus Kalkanı) tatbikatıyla buna cevap vermiş, tatbikat İsveç ordusunu teyakkuza geçirmişti. Rusya ve Beyaz Rusya’nın dört yılda bir ortaklaşa yaptıkları ZAPAD (Batı) manevraları, Eylül 2017’de, 1. Muhafız Tank Ordusu’nun da katıldığı toplam 4 bin tank ve zırhlı araç, 100 bin personelin katılımıyla Polonya, Litvanya ve Letonya sınırında yapıldı. 1. Muhafız Tank Ordusu, 2. Dünya Savaşı’nda Berlin’e girmiş, ardından Doğu Berlin’de konuşlandırılmıştı. Tarihsel açıdan simgesel önemi olan ordu, 1999’da dağıtılmış, 2015’te Putin’in talimatıyla yeniden kurulmuştu. Bugün NATO ve Rusya arasında doğrudan çatışma olasılığı çok düşük. Ancak birçok farklı değişkenin bir araya gelmesiyle gerçekleşebilecek bir senaryo. Polonya, Romanya ve Ukrayna’nın NATO’yu Rusya’ya karşı kışkırtmayı sürdürmesi ve Putin’in içeride elinin zayıflaması sonucu izleyeceği politika, önümüzdeki süreçte çatışma olasılığını belirleyecek. Putin, iç siyasette çaresiz kalırsa çözümü dışarıda arayabilir. Örneğin 2014’te Kırım’ın ilhakı, halk nezdinde Rusya’nın eski görkemli günlerine dönüşü olarak görülmüş, Putin’e olan kamuoyu desteği yüzde 66’dan yüzde 88’e çıkmıştı. Carnegie Moskova Merkezi’nden Konstantin Gaase, “Kırım Etkisi” olarak bilinen bu psikolojiyi, halkın bir anda tüm sıkıntılarını unuttuğu ve Rusya tarihinde eşi görülmemiş bir coşku seli olarak değerlendiriyor. Bugün NATO’da, “Rus Tehdidi” algısına yönelik görüş ayrılıkları var. Çekimserlik ve Karadeniz’de etkin nüfuz eksikliği nedeniyle NATO, caydırıcılık ile endişe giderme arasında karışık işaretler veriyor. Fakat beklenmedik bir çatışma Karadeniz’le sınırlı kalmaz, NATO’nun tüm doğu kanadını içine alır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle